Bayram çocukları

Güncelleme Tarihi:

Bayram çocukları
Oluşturulma Tarihi: Ocak 21, 2005 00:16

Bugün bayramın ikinci günü. Bu bayram çocukluğumuzu bir yerden yakalamaya ne dersiniz? Biz çocukluğumuzun peşinden giderken, belki de çocuklarımız bayram çocuğu olmayı öğrenir.

Bayramların tatil anlayışıyla geçiştirilmesini onaylayanlar ve bu anlayışa karşı olanların oranı birbirine yakın gibi. Bayramı tatil olarak değerlendirenler için bayramdan çok, bayramın hangi güne denk geldiği daha önemli. Eğer hafta sonu tatili ile birleştirilecekse ya da hükümet idari izin kararı çıkardıysa ne ala! Eğer bayram hafta sonuna denk geliyorsa çok fena. Bu durumda güneye inilemeyecek, yurtdışına çıkılamayacak, bayram bayram olmaktan çıkacak!

Bayramı geleneksel hava içinde kutlayanlar için bayramın hangi güne denk geldiğinden çok, havanın yağmursuz, trafiğin akıcı olması daha önemli. Açıkçası yıllar içinde bayramlar bir hayli şekil değiştirdi. Bayramlar zamanla tatile dönüştü, geleneklerden uzaklaştı, yeniden yorumlandı.

Ancak karizmasından bir şey kaybetmedi. Yaşı 35’in üzerinde olanlar için anlamı hep farklı oldu. Bayramların eski özelliğinin kaybedildiği tartışmalarının en ateşli yapıldığı birkaç yıl önce, pencerede çocuklarını bekleyen yaşlı bir anne babanın canlandırıldığı reklam filmi, insanlara yoğun duygular yaşattı. Anne babasının elini telefonda öpenler, o yıl tatil planlarını erteledi, bu reklamdan daha fazla etkilenenler de huzurevlerinin, Darüşşafaka’nın bahçesini doldurdu.

Yeni giysileri olur

Nehir, son üç yıldır bayramın ne anlama geldiğini iyi biliyor. Bayram onun için diğer günlerden farklı. Çünkü o günü özel yapan şeyler yaşıyor. Mutlaka yeni bir giysisi oluyor. Ama her bayramda kırmızı rugan pabuçlar almıyorum. Bizim zamanımızda alınan kırmızı rugan pabuçlar, her giysimizin altına uyardı ya da biz öyle zannederdik. Şimdi elbise alırken, ayakkabıyı, ayakkabı alırken elbiseyle olan uyumunu göz ardı edemiyorum. Yoksa altı yaşındaki kızım beni zevksizlikle itham ediyor.

Orta halli bir ailenin çocuğu olarak, her şeyin cömertçe sunulduğu bir çocukluk geçirmedim. Bu yıllar içinde şans oyunlarında talih ailemizden kimseye gülmediği için durumumuzda bir iki rakamlık bir eğriden başka değişim de olmadı. Bunun anlamı, ben de kızımın her istediğini önüne gümüş tepside sunamıyorum. Ama çocukluk işte; Nehir, bayramları istediği her şeyi cömertçe alacağı günler olarak algılıyor; Yeni kıyafetler, itirazsız yenilen çikolatalar, harçlıklar, balonlar, görmediği tüm akrabalarıyla bir araya geldiği, şımartıldığı uzun saatler.

Bizim evde bayramlarda ayrı bir telaş yaşanır. Mutlaka bayramda yapılması gerekli yemekler vardır. Bakla veya et dolması sarılır, fırında patlıcanlı kebap yapılır, nohutlu pilav, yoğurtlu buğday çorbası, sütlaç veya ev baklavası olmazsa olmazlarımızdır.

Doğal olarak arifeden bir gün önce başlayan telaş evdeki herkesi etkiler. Arife günü mutlaka banyo yapılması gerekir. Büyükler ‘arife suyuna yıkanmak iyidir’ derler. Bu arife suyu meselesini bir türlü çözemedim. Musluktan akan su, arife günü farklı bir ruhla mı akıyor acaba?

Ancak, bayramlar pek çok kişinin günah çıkarma dönemi de olabiliyor. Aylarca aramadıkları ya da arayıp bulamadıkları büyüklerine ulaşmaya vesile oluyor. Bu konuda sabıkası olanlar, yıl içinde iki ay arayla iki kez el öpüyor ama geri kalan on ayda bahaneler listesini uzun tutmanın yollarını arıyorlar.

Aile toplanıyor

Açıkçası büyüdüğünde, yuvadan uçup gittiğinde Nehir’in elimi telefonda öpmesine fena halde içerlerim. ‘Anne bu bayram arkadaşlarla tatile gidiyoruz’ dediğinde, gitmesi konusunda muhalefet şerhi koyarım. Tatil için bayramı mı buldu?

Akrabalarımızın yüzde doksanı İstanbul’da yaşıyor. Hemen hepimiz Anadolu yakasında oturuyoruz ama görüşmek için bayramların vesile olmasını bekliyoruz. Bazen bundan büyük utanç duyuyorum. Ama iş, çocuk, çocuğun okulu, hafta sonu alışveriş, yorgunluk, hastalık derken yılda sadece birkaç kez bir araya gelme şansımız oluyor. Bunlar çoğunlukla bayram günlerine denk geliyor.

Annem, ailenin en büyüğü olduğu için bayramın birinci günü bizde toplanıp, öğle yemeği hep birlikte yeniliyor. Bu durum en fazla Nehir’le, Ateş’in işine geliyor. Harçlık toplamak için kapı kapı gezmelerine gerek kalmıyor. Biri harçlık verince, diğer aile fertleri vermeyecekleri varsa da ellerini ceplerine atmak durumunda kalıyorlar. Verilen her harçlık 10 milyonun (10 YTL) altına düşmeyince, asıl bayramı bizim ikili yapmış oluyor.

Her verilen harçlıktan sonra cüzdanları karşılıklı çıkarıp saydırıyorlar. Kimin parası daha fazlaysa, onun havası da o derece büyük oluyor. Ateş, harçlık konusunda Nehir’den daha şanslı durumda. Çünkü bizim eve gelmeden dedesine, büyük halasına uğradıkları için paralı geliyor. Onların Ateş’e karşı cömertliği Nehir’in canını az sıkmıyor.

Bayramın ikinci günü ise uğranılacak yerler arasında Toys’R Us başı çekiyor. Bayram harçlıkları ile bizim almayı reddettiğimiz oyuncaklar alınıyor. Geçen kurban bayramında Nehir, harçlığı ile Barbie mutfak, banyo, yatak odası, yemek odası takımı almış, üstüne üstlük artan parası doğum günü elbisesini almaya da yetmişti. Ateş ise ayaklı tilt makinesi satın almıştı. Düşünün artık siz topladıkları hasılatın miktarını.

Nehir, ramazan bayramından arttırdığı harçlıkları hálá saklıyor. Hedefi, bu bayramda toplayacaklarıyla birleştirip, bir Rocker Barbie almak. Onun parası bu bebeği almaya yeter ama bakalım ben izin verecek miyim bilmiyorum. Bildiğim tek şey, Nehir’in bu özel günlerin ne kadar özel olduğunu anlamasını sağlamak.

Şımartmak için nedeniniz var

Uzmanlara göre, çocuklarda değer ve inançlar 2-3 yaşından itibaren şekillenmeye başlıyor.

Bu yaştan itibaren çocuklar aile bireylerini izleyerek, olup bitenleri kavramaya çalışıyor.

Bir değere inanmak, yeme, içme, sevme, saygı görme gibi temel ihtiyaçlar arasındadır.

Bu nedenle kendi anne babasını özel günlerde ihmal eden birinin, çocuğundan farklı bir davranış beklemesi abesle iştigaldir.

Bayramlar, çocukların isteklerini cömertçe ifade edebilecekleri özel günlerden biridir.

Kapınızı çalan çocukları elleri boş çevirmeyin, sevindirin.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!