Güncelleme Tarihi:
Şeb-i Arus (Hz. Mevlana’nın düğün gecesi) sebebiyle Konya’da bulunuyordum. Ankara üzerinden gitmeyi tercih ettik, çünkü yol üzerinde Hz. Hacı Bayram Veli’yi ziyaret etmek istiyorduk. Sultan 2.Murad bu zatın müritlerini vergiden muaf tutmuştu. Akşemseddin’in hocasıdır, İstanbul’un fethini müjdelemiştir, zamanında Ankara’da fakir kimse kalmamıştı. Evliyanın önde gelenlerinden ve Bayramiyye tarikatının kurucusu bu yüce pirin huzuru her zamanki gibi kalabalıktı. Türbede türlü türlü insan; turisti, Kuran okuyanı, adak adayanı… Biz bir büyüğümüze misafirliğe gelmiştik. Sufiler ölülerden medet ummazlar, dualar Allah’tan başkasına yöneltilmez, yoksa şirk (Allah’a eş koşmak) olur. Ancak Allah’ın nuruyla aydınlanmış olanlar diri kabul edilirler ve Allah’a yöneltilen dualara bu zatlar vesile edilebilir: “Lütfen burada yatan zatın hatırına dualarımı kabul et Tanrım!”
AHMEDİNECAD SAMİMİ DEĞİLDİ
Konya’ya vardığımızda törenlere Ahmedinecad’ın katılacağını duyduk. Her sene bu günlerde Konya’da İranlı sufilerle karşılaşır, oradaki durumu onlardan dinlerim. Sufiler baskı altındadır. Zaten Hz. Mevlana’nın babası Sultânü’l-Ulemâ (Âlimlerin Sultânı) Muhammed Bahâeddin Veled de, zamanında bu baskılar yüzünden Anadolu’ya göç etmişti. ‘Gonabadi’ sufilerinin dergâhlarının, misafirhanelerinin yıkılması, baskınlar, tutuklamalar, gözaltında işkenceler, linçler anlatılıyor. Mollalar sevmiyor sufileri; din dışı olarak yorumluyorlar. Asıl sebepler politik; Allah’tan başkasından korkmayan, hoşgörülü ve özgürlükçü sufilerin aydın din yorumu, dini sömürenleri ve bununla halkını baskı altında tutanları rahatsız ediyor olsa gerek. Baskı rejimlerinde gerekçeler uydurmak ve suçlamaları ‘huzursuzluk yaratmak’ gibi muğlak yasalara dayandırmak kolay. Neyse Hazreti Mevlana bu ikiyüzlü ziyareti kabul etmedi, Ahmedinecad gelemedi, çünkü bence samimi değildi. Samimiyet sufizmde ilk adımdır.
YÜCE ALLAH BAZEN VESİLELERLE KONUŞUR
Bizim ziyaretimiz şükür ki kabul oldu. Nereden mi biliyorum? Görene ve duyana işaretler vardır…
O gün Hazreti Mevlana Hüdavendigar’ın makamındaki yüzlerce kişinin arasında biz beş kişiydik, saygılarımızı sunuyor, gönlümüzce dualarımızı ediyorduk, boynumuz bükük, gözümüz nemliydi. Makamın yüksek ruhaniyetinden sarhoştuk, zaman durmuştu, bir köşede sessizce bekliyorduk. Yanımıza birkaç turist yanaştı: “Sizde bir hal var, sanki yok gibisiniz, varlığınızdan sıyrılmış gibisiniz, sizden feyz almak için yanınıza geldik, bu halin sırrı nedir?”
Nazikçe, orada koca sultan yatarken feyz alınacak kişilerin biz olmadığımızı, aciz fakirler olduğumuzu anlatmaya çalıştık. Bizde gördükleri her neyse, bu onlarda da olduğu için görebiliyorlardı. Gönüllerinin güzelliği bizden yansıyorsa da kaynağı biz değildik. Selamlaşıp ayrıldık. Yüce Allah bazen vesilelerle konuşur ve istediği varlıktan hakikatini yansıtır. Bir kere daha şahit olmuştuk. Ziyaretimizin kabul olduğunun bu insanların dilinden yansımasını iliklerimize kadar hissetmiştik. O anki hislerim anlatılamaz; Hz. Mevlana’nın varlığı orada o anda benden daha diri ve gerçekti.
HANUKA BAYRAMI
Geçen hafta Şeb-i Arus ile aynı zamanda Musevilerin ‘Hanuka’ bayramı sonlandı. Başbakanımız da bir kutlama mesajı yayımladı, mübarek ola. ‘Hanuka’ adanma anlamına gelir.
M.Ö. 165-170 yıllarında musevileri Helenleştirmeye çalışan Suriye-Yunan kralı Antiokhus Epifanes, Kudüs’ü ele geçirmiş ve Musevi tapınağını Zeus tapınağı haline getirmiş, dini uygulamaları yasaklamıştı. Yahudilere liderlik eden ‘Makabiler’ bir ayaklanma başlattı ve istilacı putperestlerin kat kat güçlü ve donanımlı ordusunu alt ettiler. Bu, bir mucizeydi. Mabet putlardan temizlendi ancak ibadetlerin başlayabilmesi için yakılması gereken kutsal şamdanı yakacak sadece bir günlük yağ kalmıştı, yeni yağ hazırlamak için bir haftaya ihtiyaç vardı. Mucizevi bir şekilde bu yağ tam sekiz gün boyunca yanmaya devam etti. Bu ikinci mucize Yunanlara karşı kazanılan zaferin Tanrı’nın desteğiyle gerçekleştiğinin kanıtı olarak kabul edilir. (Dokuz kollu kutsal şamdan ‘Menora’nın daha sonra Romalıların Musevi mabedini ele geçirip yıkmalarıyla Vatikan’a kaçırıldığı iddia edilmektedir.) Bu bayram her sene hem özgürlük bayramı hem ‘Işık Bayramı’ olarak kutlanır; ışığın karanlığa karşı zaferi… Daim olsun!