Masaj nedir?
- Hasta ya da yorgun bir organın rehabilitasyonu.
Ne işe yarar?
- Kan dolaşımını hızlandırır. Kasların gevşemesini, rahatlamasını sağlar.
Masörlük kalıcı bir meslek midir?
- Yeryüzünde insan olduğu müddetçe masaj olacak. Oldukça kalıcı yani!
İnsan kaç yıl masörlük yapabilir?
- Tekniği biliyorsanız, nefes ayarlamasını iyi yapabiliyorsanız, güçlüyseniz, kollarınız kuvvetliyse uzun süre...
Üst üste 10 kişiye masaj yaptıktan sonra ‘‘Yoruldum. Keşke biri de şimdi bana masaj yapsa’’ diyor musunuz?
- Yok, çünkü ben çok ağır bir sporun içinden geldim. Kas yapım kuvvetli. Göcek'te en yoğun çalıştığım dönemlerde, 12 kişiye yorulmadan masaj yapabiliyordum.
Kimlere iyi masör denir?
- Tıbbi bilgisi yeterli olanlara, kendine saygısı olanlara...
Binlerce masaj yöntemi var. Bir masör bunların hepsini bilebilir mi?
- Tabii ki hayır. Masajın temeli klasik masaj. Bunun dışında spor masajı, tıbbi masaj, bir de lokal masaj dediğimiz belli bölgeye yapılan masaj var. Bunları bilebilir.
Masaj yaptıranlar teknik sonuçlarını sorar mı?
- Sormalarına gerek yok, biliyorlar. Benim VIP müşterilerim var. Dünyayı gezen ve dünyanın her tarafında masaj yaptıran insanlar. Daha bir masörün dokunuşundan anlıyorlar, ne kadar bilgili, tecrübeli olduğunu. Zaten imtihandan geçiyorsunuz. Sınıfta kalırsanız
Koç Ailesi’ne de Simavi Ailesi’ne de masaj yapamazsınız.
Belli bir periyodu var mıdır masajın? Haftada kaç kez yaptırmak iyidir?
- Problemi olmayan birine dinlendirici masaj yapılacaksa en fazla haftada iki. Dolaşımı hızlandırdığı için çok da fazla yapılmaması gerekir. Genel masajın süresi 30-45 dakika. Lokal masaj 15-20, spor masajı ise 8-10 dakika. Tıbbi masaja gelince süresi yok. Hasta rahatlayana kadar.
Kalça masajıyla dikleşir mi popo?
- Yok, ancak şekillenebilir. Dikleştirme diye bir şey yok. En fazla şıkılaşır. Göğüsler de dikleşmez. Yalan bunlar.
Kimler daha çok masaj yaptırıyor?
- Son yıllarda kadınlar. Ama ben genellikle çiftlere gidiyorum.
Kimlere masaj yapmak zor?
- Gıdıklananlara, çabuk uyarılanlara, ses çıkaranlara, inleyenlere, titreyenlere, kasılanlara. Bunların hepsi oluyor. Daha önce masaj yaptırmamış olanlar tedirginlik hissediyor. Tabii tahrik olanlar da var. İşimiz insan vücutları. Ama masör müşterisinin tahrik olduğunu hemen fark eder. Kendini tutabilmeli.
BAY X'İN İSİM BABASI SEVGİ GÖNÜL Bütün bu yaşadıklarınızı neden yazmak istediniz?
- Görüntü olarak iriyim ama duygusal biriyim. Şiir de, hikaye de yazıyorum... Belki masörlük yapanlar ya da yetişmekte olanlar, başlarına neler gelebileceğini bilsin diye... Belki de sadece canım istediği için.
Kitapta isimleri baş harflerle geçiştirmenizin sebebi nedir?
- Olaylar bilinsin ama isimler değil. Ayıp olur.
Neden kendinizi Bay X olarak isimlendirdiniz?
- İlgi çekmek için. İnsanların okumasını istiyorum bu kitabı. Bir de işin doğrusu bu Sevgi Abla'nın (Gönül) fikriydi. Gerçek adınla seni kim ne yapsın, biraz gizemli ol demişti!
Kasları oynatan anılarOnun varlığından haberdar olduğumda, henüz ortada yazılmış bir kitap-mitap yoktu. Bir adam var, iyi masajcı. Ben bu kadarını biliyorum. Bir de hakkında dolaşan efsaneleri. Farklı işler icra eden insanlar hep ilgimi çekmiştir, peşine düşüyorum. Ama konuşmak istemiyor. İlk reddedilişim değil! E n'apalım, hayatta herkesle röportaj yapabilirsin diye bir şey yok. Boynuna çökecek halim de. Aradan bir süre geçiyor. Bir telefon. ‘‘Ayşe Hanım. Ben Bay X. Bir kitap yazdım. Size hem kitabı vermek
istiyorum hem de arzu ederseniz artık konuşabiliriz...’’
Vayyy. Ve hay hay. Ama o kitaba bir göz atayım önce. Bir masajcıdan ne beklersin? Teknik masaj anlatmasını, anatomi bilgilerini döktürmesini. Hiç alakası yok! Bay X, bu meslekte bol miktarda anı biriktirmiş, esprili bir üslupla hem birtakım maceralarını hem de masaj üzerine bilgilerini aktarmış. Henüz yayınlanmayan kitaptan belli bölümler kullanmama izin verdi. Buyrun efendim...
KAYBOL, KOCAM GELDİDaha bir yıl olmuş masörlük yapmaya başlayalı...
‘Sizden bir ricam olacak’ dedi Bayan E.
‘Buyrun’ dedim.
‘Bundan sonraki masaj seanslarımıza evimde devam etsek?’ Hiç tereddüt etmeden cevap verdim: ’Memnuniyetle.’
Günlerden pazar. Randevu saatine 10 dakika kala verilen adrese gidiyorum. Muhit Nişantaşı. Abdi İpekçi üzerinde şık bir apartman. Üçüncü kata çıkıyorum. Kapıyı Bayan E açıyor. Üzerinde bir bornoz. Saçları da, belli ki yeni yapılmış. Güzel ve zarif görünüyor. Eve girdiğimde nutkum tutuluyor. Ev değil saray yavrusu. Antika koltuklar, varaklı aynalar, kristal vazolar, gümüş eşyalar.
‘Lütfen oturun.’
‘Hazırsanız başlayabiliriz efendim.’
Beni elimden tutuyor, masaj odasına götürüyor. Meğer evde öyle bir oda var. Her şey itinayla hazırlanmış. Ortada masaj masası duruyor, yanında da yağlar. Hiç zaman kaybetmeden bornozunu üzerinden çıkarıyor. İnanılır gibi değil ama karşımda çırılçıplak kalıyor. Nedense çok utanıyorum. Henüz bu meslekte yeniyim, o güne kadar da insanlar genellikle havlu ya da mayoyla karşıma çıkmış.
Sanırım fark ediyor:
‘Vay vay vay masörümüz utangaçmış! Hiç çıplak kadın görmedin mi kuşum?’
Neyse ki, bu sahne uzun sürmüyor, masaj masasına uzanıyor. Hakikaten güzel bir vücudu var. Etkilenmemek için havluyla üzerini kapatmak için hamle yapacak oluyorum, beni azarlıyor:
‘Havlu istemiyorum, masaja başlayabilirsin!’
Başladım ama ellerim titriyor, heyecanımı yenmeye çalışıyorum. Her tarafımı ter basıyor. Bir de demesin mi göğüs masajı istiyorum? Desin. Ama ben Bayan E'nin göğüslerine bir türlü dokunamıyorum. Derken dediğini yapıyorum. Aman Allah'ım sanırım tahrik oluyor, vücudu titriyor. Al başına bela! Aniden dönüyor, belimden tutarak beni kendine çekmeye çalışıyor:
‘Masörümüz gay mi yoksa?’
‘Değilim efendim.’
‘Öyleyse sorun ne? Beni beğenmedin mi?’
‘İlk defa böyle bir durumla karşı karşıya kalıyorum, o kadar heyacanlıyım ki’ diyorum ve ekliyorum ‘Çok güzelsiniz ama ben jigolo değilim!’
Ellerimi avuçlarının arasına alıyor:
‘Yavrucuğum’ diyor.
‘Gençsin, işini de iyi yapıyorsun. Ama masörlük senin karnını doyurmuz. Dünyanın her tarafında masörler ek iş yapıyor. Kaldı ki, seni nikahıma alacak değilim...’
O sırada kapının zili çalıyor. Bayan E, telaşlı bir şekilde yerinden fırlıyor, kapıya koşuyor, dönüşü de gidişi gibi hızlı oluyor:
‘Kocam geldi, hemen ortalıktan kaybol!’
İyi de nereye gideyim! Gözüm, odanın köşesindeki balkon-terasa takılıyor. Kapıyı açıyorum, aşağıya bakıyorum. İnşaat işçileri ellerinde kürekler harç karıştırıyorlar.
Ben de bir binanın üçüncü katındayım!
Balkonun yanından aşağıya uzanan su borularını görüyorum. Başka çarem mi var? Onlara sarılarak aşağıya inmeye çalışacağım. Bu esnada Bayan E, beni şaşkın gözlerle izliyor. Sonra fark ediyorum ki, arkamdan balkon kapısını kapatıyor.
Bu işin dönüşü yok! Postu deldirmeyeceğim ya, bacaklarımın kırılmasını göze alıyorum.
Binanın ikinci katına geldiğimde o sarıldığım borular, binanın beton kısmından ayrılıyor.
Daha ne olduğunu anlamadan, kendimi beton karıştıran işçilerin arasında, harcın içinde buluyorum.
Şanslıyım ki yumuşak iniş!
Kurtulmasına kurtuluyorum ama sol ayağımın bilek kısmında şiddetli bir ağrı hissediyorum.
Doğru Şişli Etfal'de çalışan bir doktor arkadaşımın yanına.
Başıma gelenleri duyunca gülme krizi geçiriyor, sonra da ekliyor:
‘Tandonların kopmuş!’
BAY O, BENİ KADIN KIYAFETİYLE KARŞILADI‘I would like to have a massage’ diyor Bay O. Masaj istediğini anlayacak kadar İngilizcem var! Çalıştığım sağlık kulübüne çiftler geliyor. Önce Bay O'yu sonra da eşi Bayan K'yi masaja alacağım. İngiliz bir karı koca. Bay O, güleryüzlü bir adam. Masaj boyunca bol bol konuşuyor. Rahatlaması için konuşmaması gerekir. Ama onun tercihi, bana laf söylemek düşmez. Masaj bitiyor. O çıkıyor, eşi giriyor. Kas yapısı mükemmel, incecik, sülün gibi bir kadın Bayan K. Her masöre nasip olmaz böyle güzel bir kadına masaj yapmak. Çıkarken bana:
‘Thank you very much. See you soon’ diyor. Bir daha görüşecek miyiz ki? Hálá rüyada gibiyim. Meğer, masajdan çok memnun kalmışlar, patronuma evlerine masaja gitmem için ricada bulunmuşlar. Böyle kibar bir çifti, demek istiyorum ki böyle güzel bir kadını kim reddedebilir?
Bay O ve Bayan K'nin evi Baltalimanı’nda. Bir yalıda ikamet ediyorlar. Ev, İngiliz tarzı döşenmiş. Bir hafta sonra klasik müzik eşliğinde, önce Bay O'ya sonra Bay K'ya masaj yapıyorum. Ücretim zarf içinde takdim ediliyor. Ve haftada iki gün o eve gelmem söyleniyor. Ben düzenli olarak onlara masaja gidiyorum.
Yine bir gün Bay O arıyor, akşamüstü 6.30'da evde olmamı istiyor.
Zili çaldığımda kapıyı bana yabancı biri açıyor. Tuhaf giyimli, uzun saçlı, iri bir kadın. Yarı çıplak bir kadın.
Bacaklarında jartiyer ve üzerinde sutyen olan bir yaratık.
Yüzüne dikkatlice bakınca, Bay O olduğunu fark ediyorum. Kadın kıyafetleri giymiş! Arkama bile bakmadan kaçıyorum...
MÜŞTERİMDİ SEVGİLİM OLDU LEZBİYEN ÇIKTIAcemi bir masör değildim artık. Evden eve dolaşıyorum ama eskisi kadar heyecanlanmıyorum. Yine de, tavsiye üzerine arayan yeni bir müşteriyle tanışacağım için biraz tedirginlik duyuyorum. Kim bu Tarabya'da yaşayan Bayan C. Nasıl biri? Birden bir ses duyuyorum:
‘Kızım sen gidebilirsin, yarın erken gel.’
Evdeki yardımcısını yollayan bu kadını görmek için arkamı dönüyorum. Uzun boylu, sarı saçlı, oldukça yapılı bir kadın Bayan C. Yüz hatları fevkalade güzel. Uzun yıllar Amerika'da yaşamış. Annesi Türk, babası Amerikalıymış. ‘Hazırsanız başlayabiliriz masaja’ diyorum. Birlikte masaj için hazırlanan odaya gidiyoruz. Yani Bayan C'nin yatak odasına! Eve yeni taşındığını söylüyor, masaj masası almaya vakti olmamış, özür diliyor:
‘Bugünlük bu şekilde idare edebilir miyiz?’
Yatak üzerinde masaj yapmak zordur. Yatağın yüksekliği, masaj masasına oranla alçaktır. Kamburlaşırsınız.
Daha fazla efor sarf etmek zorunda kalırsınız, çabuk yorulursunuz, beliniz ağrır falan filan.
Ama ne diyeceğim Bayan C'ye?
‘Tabii efendim.’
Bayan C, üzerindeki bornozu çıkarıyor, slibiyle yatağın üzerine yatıyor. Bir kadın için kaslı bir vücudu var ama görüntüsü çok hoş. Hayatımın en zor masajlarından birini yapıyorum. İki büklüm olarak. Masaj bitiyor, ellerimi yıkayıp Bayan C'nin yanına geliyorum. Uyuyor. Sessiz bir şekilde salonu gidip ceketimi alıyorum ve kapıyı çekiyorum. Ertesi gün beni arayıp ücretimi veremediği için özür diliyor. Tekrar ona gelmemi istiyor. Masajı yine yatak odasında yapacağım. O bornoz yine çıkıyor, bu sefer Bayan C çırılçıplak kalıyor, slip filan da yok! Sert masaj istediğini söylüyor. Talimatlarına uyuyorum. Her halinden zevk aldığı belli. Kim almaz ki? Para var, geçim derdi yok, lüks bir yaşam, hoş müzik, güzel kokular ve masaj...
Birden müzik sesi kesiliyor, ben pehlivanlar gibi dizlerimin üzerinde yatağın tepesindeyim, kalkıyor müziği yeniden başlatıyor.
Bana dönerek şöyle diyor:
‘Göğüs masajı istiyorum.’
Niye hep bunu isterler? Ben burada kendime hakim olmaya çalışıyorum! Ecel terleri döküyorum. Bana göğüs masajı diyor. Tamam masörüm ama aynı zamanda erkeğim. Sonunda göğüs masajı da bitiyor.
Beşiktaş'ta oturuyorsun değil mi ben seni bırakırım diyor. Yolda giderken de haftada iki gün kendisine masaja gelmemi söylüyor.
İlerleyen günlerde Bayan C'nin evinde Amerikalı arkadaşı Bayan K'yla tanışıyorum. Ona da masaj yapıyorum. Türkiye'ye gelince Bayan C'de kalırmış. Bir gün yine masaj yaparken Bayan C:
‘Söyleyeceklerimden dolayı beni bağışla’ diyor. ‘Benim evime gelmeye başladığın andan itibaren senden çok hoşlandım. Biliyorum yaşça senden büyüğüm ama umrumda değil...’
Valla nasıl oldu bilmiyorum ama ben hayatımda ilk defa bir müşterimle öpüşmeye başlıyorum. Sadece öpüşmekle de kalmıyoruz! Kendime geldiğimde artık ona masörü olarak hizmet veremeyeceğimi söylüyorum.
‘Niyeymiş o?’ diyor. ‘Sen artık masörüm değil sevgilimsin. Sevgililer birbirine masaj yapmaz mı?’
İlişkimiz aylarca sürüyor. Tek sorun, Bayan C'nin seks açısından çok istekli olması. Asla yorulmuyor. Ben perişan oluyorum. Kısa sürede kilo veriyorum. İşimi bırakmamı söylüyor, tabii ki kabul etmiyorum. Bir süre sonra onun evine taşınıyorum. Eve gelen kız arkadaşlarından bile kıskanıyor. Beni o kadar çok seviyor! Bana akşamları inanılmaz sofralar hazırlıyor. Kendime ben bu sevgiyi hak edecek ne yapmış olabilirim diyorum.
Acayip mutluyuz.
Bir gün arkadaşı Bayan K'nın onda kalmaya geleceğini söylüyor. Benim için mahsuru yok. Üçümüz birlikte barlara gidiyoruz, eğleniyoruz. Bir sabah işe gitmek üzere evden çıkıyorum ama cüzdanımı evde unuttuğumu fark ediyorum. Kimseyi rahatsız etmek istemediğimden zili çalmak yerine kapıyı anahtarla açıyorum. O da ne! Yatak odasından garip sesler geliyor. Bir de ne göreyim! Beraber olduğum kadın, Amerikalı arkadaşı Bayan K'yla ateşli bir biçimde sevişiyor. Çırılçıplak ve sarmaş dolaşlar. Gözlerime inanamıyorum. Hani beni delicesine seviyordu, kıskanıyordu? Basbayağı aldatıyor beni. Ha bir erkekle ha bir kadınla. Başıma ağrılar giriyor, kendimi aptal gibi hissediyorum. 6 ayımı beni gerçekten sevdiğine inandığım bir lezbiyen kadına harcamışım! ‘‘Ne olur beni bırakma’’ diyor. ‘‘Dayanamam.’’ ‘‘Ben bu kadar rezilliğe dayandıysam, siz de dayanırsınız hanımefendi’’ diyorum. Bir daha da onu görmüyorum...
MASAJ DEDİĞİN ŞEY ANINDA SEKSE DÖNÜŞEBİLİR AMA DÖNÜŞMEMELİ Masajla seks arasındaki ilişki ne kadar ince?
- Çok ince. Çıplak bedenlerle çalışıyorsunuz. Masaj dediğin şey, bir anda sekse dönüşebilir. Ama dönüşmemeli.
İstemediğiniz halde dönüştüğü oldu mu?
- Hatasız kul olmaz. Oldu tabii. Ama tahrik eden, sekse yönelik masaj yapmam ben. Yapmışsam da, karşımdakinin zorlamasıyla olmuştur. Zaten siz bakışlarından ve hareketlerinden anlıyorsunuz. Tedbirinizi almaya çalışıyorsunuz. Ama bazen elinizde olmuyor.
Masaj yaptıran insanların bazıları seks şartlanmasına takılıyor mu?
- Genelde ailelerle çalışıyorum. Onlarla tabii ki böyle şeyler olmadı. Ama numaramı oradan buradan bulan, beni masaj için değil de kendi seksüel ihtiyaçları için çağıranlar da oldu.
Kendinizi hiç bir seks oyuncağı gibi hissettiniz mi?
- Masaj adı altında kadınlarla seks yapmadım, para da almadım, sorduğunuz buysa. Ama seksi satın almaya çalışan pek çok zengin ve yalnız kadın var.
Bu meslekte en sinir olduğunuz şey?
- Masörlük yaptığım öğrenilince jigolo olduğumdan şüphelenilmesi...
Masaj yaparken siz haz alıyor musunuz peki?
- Almıyorum desem yalan. Birçok erkeğin dokunmayı bile hayal edemeyeceği kadar güzel kadınlara masaj yapıyorum. Ama haz duygumu bastırmam gerekiyor. Çünkü bu işten ekmek yiyorum. Bindiğim dalı kesecek kadar salak değilim.
Yaşlı bir adama masaj yapmakla şahane vücutlu genç bir kadına masaj yapmak arasında fark var mı?
- Olmaz mı? Zamanın nasıl geçtiğini bile fark etmiyorsunuz.
Kendinizi kontrol edemediğiniz durumlar...
- Tedbirimi alıyorum...
Hindistan’daki tren kazalarını düşünerek ya da koyun sayarak mı!
- Önümde yatan kadını bir kas yığını olarak görmeye çalışıyorum. Eğer bedenimin istem dışı birtakım reaksiyonlar vereceğini düşünüyorsam, gitmeden kız arkadaşımla sevişiyorum. Ama öyle kadınlar var ki, diyorsunuz ki, ‘‘Hanımefendi, o havlunun orada durması gerekiyor.’’ ‘‘İstemiyorum’’ diyor. O zaman çok zor durumda kalıyorum.
ÇİĞDEM SİMAVİ'NİN ÇEKİÇiğdem Simavi'nin çok yoğun bir günüydü. KÜSAV'ın işleriyle uğraşıyor. Ben de Göcek'ten gelmişim. 15 günlük bir turdaki hizmetimin karşılığını alacağım. Nakit para taşımadığı için bir çek yazdı. Dalgınlığına geldi. 900 bin liralık çeki, 900 milyon olarak yazdı. Ki o zaman inanılmaz büyük bir para. Ben de bakmadım çeke, bankaya gittim. Veznedara çeki uzattıktan hemen sonra, banka kilitlendi. Güvenlik görevlisi beni tutukladı. Sorguya çekildim: Bu çek sahte mi değil mi? Bir saat ecel terleri döktüm. Sonunda Çiğdem Simavi'ye ulaştık ve anlaşıldı ki, hata benim değil. Sonra çok güldük Çiğdem Abla'yla bu mesele üzerine. Hatta Haldun Bey de der ki: ‘‘Oğlum az kalsın seni zengin ediyorduk!’’ Çeki de hatıra olarak aldım. Zaten ben her şeyi saklayan bir adamım...
BİR HATAM OLSA 15 YIL DEĞİL 15 SANİYE KALAMAZDIM YANLARINDA Kendi kişiliğinizle yaptığınız meslek arasında nasıl bir bağlantı kuruyorsunuz? Çaresizlikten mi girdiniz bu işe?
- Ne alakası var. Spor yaptığım dönemde çok sakatlık geçirdim. Omzum çıktı, belim sakatlandı, ayak kaslarımda yırtılmalar oldu. Bu işe kendimi tedavi edeyim diye başladım. Baktım ki, yatkınım. Bir de seviyorum masaj yapmayı. Yapı itibarıyla komik bir insanım. Taklitler yapıyorum. Şakalar yapıyorum. Sadece fizyolojik olarak değil, psikolojik olarak da insanları rahatlatmaya çalışıyorum.
GÜÇ GEREKTİREN YORUCU BİR İŞ Kadınlara dokunularak yapılan böyle bir meslek, başka erkeklerin kıskanmasını gerektiren bir iş mi?
- Belki de. Ama göründüğü kadar kolay değil. Herkes çalıştığınız insanların önemine, kadınların güzelliğine filan bakıyor. Ama güç gerektiren, yorucu bir iş. Sadece rahatlatıcı masaj yapmıyorsunuz. Ağrısı sızısı olan, acı çeken var. Bir de işini sürekli iyi yapacaksın. Yapmazsan bugün varsın, yarın yok!
Meslekte kazandığınız el ve parmak kullanma hünerleriniz özel hayatınızda işinize yarıyor mu?
- Anatomiyi iyi bildiğim için... Özellikle belli noktaları... Masör olmayan bir erkeğe göre daha avantajlıyım.
Masaj yaptığınız insanlarla yaşadığınız mesleki ilişkinin özel ilişkiye dönüşme oranı yüzde kaç?
- VIP olarak nitelendirdiğim müşterilerim benim ablam, annem, kardeşimdir. Onların çoluklarına çocuklarına da masaj yaptım ben. Asla bir hatam olmadı. Zaten olsa 15 yıl değil, 15 saniye bile beni yanlarında tutmazlardı. Kitabımda anektodları olanlar, bir yerlerden telefonumu bulan ve beni evlerine çağıran kadınlar. Gerçek müşterilerim onlar değil...
SİMAVİLER SAYESİNDE İNGİLTERE KRALİÇESİ’NİN KARDEŞİ PRENSES MARGARET'A BİLE MASAJ YAPTIMYeniköy'de sahilde muhteşem bir yalı. Kapıyı çalıyorum: ‘‘Hanımefendi sizi bekliyor.’’ Evden içeri adım attığım anda nefesim kesiliyor. Bu nasıl bir yer! Bu ne ihtişam! Bu ne zevk! O kadar kocaman ki, yürü yürü bitmiyor. Duvarlarda antika tablolar, kristal avizeler, antika halılar, koltuklar...
‘‘Ayakta kalmayın, oturun lütfen’’ diye bir ses duyuyorum.
Sesin sahibi Çiğdem Simavi.
‘‘Beni emretmişsiniz’’ diyebiliyorum ancak.
‘‘Evet. Yıllardır masaj olurum. Kocam da sever masajı. Memnun kalırsak sizinle devamlı çalışmak istiyoruz. Buyrun yukarı çıkalım.’’
Masaj masası hazırlanmış, her şey mükemmel. Ben etrafı kontrol ederken Çiğdem Simavi nazik bir şekilde: ‘‘Ben bir duş alıp geliyorum. Sizi fazla bekletmeyeceğim’’ diyor. Bulunduğum oda harika. Çok güzel dekore edilmiş. İnanılmaz bir deniz manzarası da cabası. Ve odanın köşesinde büyük ekran televizyon var. Patroniçem olmasını umut ettiğim hanımefendi inanılmaz zevkli.
‘‘Masajda bu yağı kullanmanızı istiyorum’’ diyor. Ev güzel, manzara süper, yağ özel! Daha ne olsun? Masaja başlıyorum. Güzel ve bakımlı bir bedeni var. Düzenli spor yaptığı belli. Masaj konusunda oldukça bilgili. Dünyanın birçok ülkesini gezmiş ve hemen her yerde masaj yaptırmış. Sorduğu sorularla anatomi bilgimi ölçüyor. Bu ilk seans ve benim için sınav niteliği taşıyor. Sonuna doğru, ‘‘Güzel. Tarzınız etkileyici. Beni rahatlattınız. Sizinle çalışabiliriz’’ diyor. ‘‘Müsaitseniz eşime de masaj yapmanızı istiyorum.’’ Demek sınav henüz bitmemiş, Haldun Simavi var sırada. 10 dakika geçmiyor kapıda görünüyor.
‘Hazır mısınız?’
‘Hazırım efendim.’
Başlıyoruz. Her hareketimi dikkatlice karşıdaki aynadan izliyor, zaman zaman beni yönlendiriyor. Vaziyeti kavrıyorum: Haldun Simavi bu işi çok iyi biliyor. Kendimi o kadar yaptığım masaja veriyorum ki, uykuya daldığını fark edemiyorum. Masajın sonuna geliyorum o hálá uyuyor, sessizce üzerini örtüyorum, kapıyı çekiyorum ve koridorda Çiğdem Simavi ile karşılaşıyorum.
‘Nasıl? Beğendi mi Haldun Bey?’
‘Bilmiyorum efendim. Uyuya kaldı.’
‘Beğenmiş demek ki! Evladım sana bir teklifim olacak’ diyor. ‘Bizim seçkin bir müşteri çevremiz var. Bunların çoğu her yaz Halas yatını kiralıyorlar. Göcek'teki koyları gezerek tatillerini değerlendiriyorlar. 15 günlük tatil turları düzenliyoruz. Bu turlara, İngiltere Kraliçesi’nin kardeşi Prenses Margaret da katılıyor. Dünya jet sosyetisinden daha birçok kişi. Senin için uygunsa, masör olarak ekibimize katılmanı istiyorum. Ücretin ödenecektir. Güzel bir ortamda çalışmış olursun, hem de bedava tatil yaparsın...’
Böyle bir teklifi reddetmek enayilik olur. Yeniköy'deki yalıdan ağzım kulaklarımda ayrılıyorum. Dünya jet-set'inin tatil yaptığı Göcek'e gideceğim, prenslere prenseslere masaj yapacağım. Üstelik Halas gibi bir yatta, hem çalışıp hem de tatil yapacağım. Gel de uçma abi! Nerede benim kanatlarım?
BULGAR GÖÇMENİ ESKİ GÜREŞÇİ Nerede doğdunuz?
- Bulgaristan'ın küçük bir kasabasında: Eski Cuma.
Bulgar Türkü olmak nasıl bir şey?
- İyi bir şey. Ailen oraya gönderilmiş, sen de Bulgarca, Rusça filan öğreniyorsun. Ama basbayağı Türküm ben.
Bulgaristan'da kaldığınız dönemlerde farklı muamelelere maruz kaldığınız oldu mu?
- Maalesef oldu. Ben küçükken Bulgarlaştırma politikası başlamıştı. Türk azınlığına karşı baskılar artmıştı. Türkçe eğitim veren okullar kapatıldı, Türkçe yasaklandı. Amcam gibi bazı Türklere şiddet uygulandı. Ben de o yüzden Bulgarlara karşı kin duydum. Bu ileride spor hayatıma da yansıdı.
Nasıl yani?
- Güreşçiydim. Bulgar rakiplerimle güreşmek için mindere çıktığımda gözümün önüne amcam gelirdi, karşımdakine şans tanımazdım. Pek çok Bulgar güreşçiyi sakatladım. Güya centilmenlik çerçevesinde!
Kaç yaşında Türkiye'ye geldiniz?
- 19.
Eğitiminiz?
- Spor Enstitüsü mezunuyum: Razgrad Han Asparuh. Ortaokul dönemlerinde şampiyonluklarım başladı. İyi bir güreşçi olduğum için antrenörlerim dünya ve olimpiyat şampiyonlarının yetiştirildiği bu okula aldılar. Türkiye'de, lise üstü bu tür okullar olmadığı için, bitirme imtihanlarımı Ege Üniversitesi'nde tamamladım. Spor hekimliği, ilkyardım ve masörlük eğitimlerine devam ettim. Sertifikamı aldım, sonra da masörlük yapmaya başladım.
Kaç yıldır İstanbul'dasınız?
- 23.
Nasıl yaşıyorsunuz?
- İyi. Zengin değil ama öyle aman aman fakir de değil. Masörlük sayesinde kendime adam gibi bir çevre yaptım. Mutluyum. Ben bu şehre áşığım...