Oluşturulma Tarihi: Ağustos 22, 2004 00:00
Starbucks’ın hikayesi tipik bir Amerikan başarı öyküsü. Her şey Howard Schultz’un İtalya’ya yaptığı bir seyahatle başlamış. Schultz döndüğünde kendi kendine şunu sormuş: ‘Niye ABD’de de insanların oturup sohbet edebilecekleri kafeler olmasın?’AMERİKALILAR için kahve demek, Starbucks demek.Türkiye’nin ilk kez 2003 yılı nisan ayında tanıştığı Starbucks kahvesi, bugün dünyada Ortadoğu ve Pasifik dahil tam 8 bin dükkanda satılıyor.1970’li yıllarda Seattle’da açılan ilk Starbucks dükkanını bir dünya markası yapmayı başaran Starbucks şirketinin Başkanı Howard Schultz ile önceki gün Feriye Lokantası’ndaydık.ABD Başkanı George Bush’un o meşhur konuşmasını yaptığı noktadan Boğaz’ı ve Ortaköy Camii’ni seyreden Howard Schultz’u ve bizleri hoş bir sürpriz bekliyordu.Feriye Lokantası’nın ünlü şefi Vedat Başaran, Starbucks kahvesiyle geleneksel Türk mutfağını buluşturan bir mönü hazırlamıştı.Garip geldi değil mi?Ben de başta garipsedim.Ama kabak çiçeği dolmasından bir lokma tattıktan sonra yudumladığım Kolombiya Narino Supremo kahvesi pek güzel gitti.Meğer Şef Vedat Başaran, mönüyü hazırlarken ne tür malzeme, baharat kullandığını ABD’deki Starbucks kahve uzmanlarına bildirmiş. Listedeki hangi yemekle hangi kahve çekirdeğinden elde edilen kahvenin kullanabileceği tavsiyesi de ta ABD’den gelmiş.Sebzeli baklava böreği ve kuzu kuşgömüyle Starbucks Sumatra kahvesini denedik.Türk kahvesini içmeden önce, kahvenin tadına varmak için mutlaka bir bardak su içen büyükbabam bu eşleşmeye kesinlikle burun kıvırırdı ama artık her şey ile Coca Cola içildiğine göre neden kahve de denenmesin?TÜRK KAHVESİNE RAĞBET YOKSöz Türk kahvesinden açılmışken, elbet masadakilerin Howard Schultz’a en fazla yönelttikleri soru Türk kahvesiyle ilgiliydi.Schultz’dan Türkiye’deki Starbucks dükkanlarında Türk kahvesi de satıldığını ancak müşterilerin buna pek rağbet etmediklerini öğrendik.Dünyadaki Starbucks dükkanlarında ise Türk kahvesi adı altında bir çekirdek karışımı satılıyormuş.Gelelim Starbucks’ın hikayesine...Tipik bir Amerikan başarı öyküsü.Schultz, New York, Brooklyn’de yoksul bir aileden dünyaya gelmiş.Kuzey Michigan Üniversitesi’nde burslu okuduktan sonra ev aletleri satan bir şirkette pazarlamacı olarak işe başlamış.Günün birinde Seattle’da kahve çekirdeklerini öğütüp taze kahve satan ‘Starbucks’ adındaki bir dükkanın sürekli kahve makinesi siparişi verdiğini fark etmiş ve hiç üşenmeden Seattle’ın yolunu tutmuş.Kahve kokusunu sevmiş ama en fazla kahve işi onu cezbetmiş.Bir yıl sonra yani 1982 yılında Starbucks dükkanının sahipleri onu pazarlama müdürü olarak işe almışlar.İtalya’ya bir yolculuk, Howard Schultz’un dünyasını değiştirmiş.Meydanlardaki kafeler, ayakta içilen expresso’lar kafasında bir kıvılcım çaktırmış: ‘Niye ABD’de insanların oturup sohbet edebilecekleri kafeler olmasın?’TIME’A GÖRE DÜNYANIN EN GÜÇLÜ 100 KİŞİSİNDEN BİRİ Seattle’a dönmüş ve patronlarını kafe açmak için iknaya çalışmış.Starbucks’ın patronlarını ikna edemeyince, istifa edip İl Giornale adında ilk kafesini açmış.Öylesine başarılı olmuş ki 1987 yılında Starbucks’ı 3.8 milyon dolara satın almış. Microsoft, Boeing gibi devlerin doğduğu Seattle’dan bir de Starbucks markası böyle doğmuş.1990’lı yıllarda Starbucks dükkanlarını dünyaya yaymayı başaran Schultz bugün Time Dergisi’nin seçmiş olduğu dünyanın en güçlü 100 kişisi arasında.Starbucks hisseleri Nasdaq borsasında geçen yıla göre ikiye katlanmış durumda.İstanbul’a ilk kez gelen Schultz’a nereleri gezdiğini sorduk. ‘Hiçbir yeri, sadece Starbucks dükkanlarını gezdim’ cevabını aldık.Topkapı ve Ayasofya’yı gezmek yerine İstanbul’un iki yakasındaki dükkanlarını teftiş etmeyi tercih eden Schultz, işte bu yüzden başarmış.
button