Başroldekine aşık oldum sevişmesine izin vermedim

Güncelleme Tarihi:

Başroldekine aşık oldum sevişmesine izin vermedim
Oluşturulma Tarihi: Kasım 25, 2005 00:00

Ferzan Özpetek’in İtalya’da aylar önce gösterime giren ve hálá tartışılan son filmi Kutsal Yürek (Cuore Sacro) bugün Türkiye’de vizyona girdi. ‘Filmi çekerken İrene’yi oynayan Barbora Bobulova’ya aşık oldum’ diyen Özpetek, senaryoyu değiştirip sevişme sahnelerini çıkarttığını söyeldi.

Ünlü yönetmen Ferzan Özpetek’in, 12 dalda aday olduğu David di Donatella ödüllerinde En İyi Kadın Oyuncu ve En İyi Sanat Yönetmeni ödüllerini alan filmi ‘Kutsal Yürek’ yoksulluk, zenginliğin paylaşımı, materyalistlik, ruhaniyet, insan sevgisi ve varoluş sorunlarını irdeliyor. Özpetek’le Kutsal Yürek’i, jüri başkanlığını üstlendiği Antalya Altın Portakal Film Festivali’ni ve yeni projelerini konuştuk.

- İtalya’da vizyona girip, David di Donatello ödülleride En İyi Kadın Oyuncu ve En İyi Sanat Yönetmeni ödüllerini alan Kutsal Yürek, bizde de vizyona girdi. Bu kez çok farklı bir temayla çıktınız karşımıza. Filmin ana karakteri çok zenginken belli bir süreçten geçerek, varını yoğunu fakirlerle paylaşan bir kadına dönüşüyor. Senaryo da size ait olduğuna göre, sormak istiyorum, nereden çıktı bu konu ve bu film?

Cahil Periler ve Karşı Pencere çok büyük gişe yapmıştı. Kutsal Yürek de çok istediğim bir projeydi. Yıldız oyuncusu bulunmayan, rahatça, kaygılarım olmadan çekebildiğim bir film oldu. Hindistan’a yaptığım geziden sonra hayata farklı bakmaya başlamıştım. Bu filmle de içimi, kalbimi açmış oldum ve tabii ki çok rahatladım.

- Kutsal Yürek’te aşk ve cinsellik yok, ki bunlar gişe beklentisi olan filmlerin olmazsa olmazlarından.

Bir filmin seyirciyle rahat buluşması için aşk öğesi gerekli tabii. Ama benim bu filmimde o anlamda bir aşk teması yok.

- İtalya’da nasıl karşılandı film?

Kutsal Yürek ya çok sevilen ya da nefret edilen filmlerden. Ama İtalya’da beklentimin üzerinde ilgi gördü. Film, yeni yoksullardan söz ediyor ki bu İtalya’nın gündeminde olan bir konu.

- Zaten filmde bu iyi giyimli fakirleri bol bol görüyoruz. Bir de yoksulluğun had safhada olduğu varoşlara çevirmişsiniz kameranızı?

Evet. İtalya’da filmin yoksulluğu abarttığı söylendi. Aslında tam tersine, gerçek durum gösterilenden daha da beter.

EKONOMİK SORUNLARA ÇARE

- İrene, varını yoğunu yoksullarla paylaşıyor. Sizce insanların kurtuluşu İrene’nin gittiği yolda olabilir mi?

Bu konu çok tartışıldı. Hatta sinema filmleri üzerine tartışma açmaya sıcak bakmayan bir televizyon programına bile konu oldu. O programda bir sosyolog, Kutsal Yürek’in dünyayı kasıp kavuran ekonomik sorunlara çare olabileceğini söyledi.

-Filmin ortalarında bir sahne var. Sokakta yaşayan yoksul genç yağmurlu bir havada İrene’nin evine sığınıyor. Orada izleyici farklı bir şeyler, belki biraz cinsellik beklerken, genç kadın adamın alnına bir öpücük kondurmakla yetiniyor.

Sözünü ettiğiniz, filmde en çok zorlandığım sahnelerden biriydi. İki ayrı seçenek vardı başlangıçta. Ya adam kadını öldürmeye çalışacak ya da bir aşk sahnesi olacaktı. Ama cinselliğin olduğu bir aşk sahnesi olma ihtimali daha ağır basıyordu. Doğruyu söylemek gerekirse, ben filmi çekerken İrene’yi oynayan Barbora Bobulova’ya aşık oldum, kapıldım ona. Dolayısıyla da kıskandım onu. Öpüşsün, sevişsin istemedim. O anda değiştirdim senaryoyu ve alna konulan masum bir öpücükle bitirdim o sahneyi.

- Filmde hiç Türk oyuncu yok. Bizler için tek avuntu açılış şarkısını seslendiren Sezen Aksu oluyor.

Sezen’in çok sevdiğim bir şarkısıyla açılıyor film. Herkes bana soruyor nedir anlamı diye, ben de ‘hayat sana teşekkür ederim’ diye açıklıyorum.

- Sizi bu senaryoyu yazmaya iten şey neydi?

Çok sevdiğim bir arkadaşımı kaybettim. Aradan altı ay geçtiğinde ona çok benzeyen bir kadınla karşılaştım. Tüylerim diken diken olmuştu. Ama baktım ki, kesinlikle alakası olan bir insan değildi. Bunun dışında çevreme baktığımda kendimi maddi ve manevi açıdan çok şanslı bir insan olarak görüyorum. Böyle olunca bir süre sonra sizin kadar şanslı olmayanları düşünüyorsunuz. Hindistan’da 1,5 ay kadar kaldıktan sonra İtalya’ya döndüğümde durup dururken ağlıyordum. Bu duygularımı anlatmak istedim filmde.

- Filmi çektikten sonra hayata bakış açınızda bir değişiklik oldu mu?

Artık daha farklıyım. Tabii ki İrene gibi bakmıyorum olaylara. Filmdeki papazın bir bakış açısı var, ki bana İrene’ye oranla daha doğru geliyor Papaz, biri sizden ekmek istiyorsa ona 10 ekmek vermeyin, bir tane verin, çünkü aç olan 9 kişi daha var, diyor. İrene ise birisi bir şey istediğinde 10 tane veriyor.

HAYIR, HIRİSTİYAN OLMADIM

- Ferrarisini Satan Bilge’yi okudunuz mu?

Bu soruyla sık sık karşılaşıyorum. Hayır, kitabı okumadım. Ama filmimin o kitapla paralellikler taşıdığını öğrendim.

- Vatikan Kutsal Yürek’i öve öve bitiremedi. Bu tavrı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Filmde dine karşı bir eleştiri var aslında. Ben o nedenle eleştiri alacağını düşünüyordum ama tam tersi oldu. Hatta bir televizyon programında bir papaz ‘Bu filmi izleyin de bir Müslüman yönetmen ruhu nasıl anlatıyor, görün’ dedi.

- Evet, ama arada size, ‘Hıristiyan mı oldunuz?’ sorusu da soruldu sanırım.

Evet, sordular. Hıristiyan olmadım. Filmde belirli bir din değil, tüm dinlerin birleşimi var. O soruyu filmdeki Papaz’dan yola çıkarak sormuşlardı. Ama İtalya’da geçen bir filmde Papaz olması son derece doğal.

- İtalya’da David di Donatello’ya 12 dalda aday oldunuz, ama iki ödül alabildiniz. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Eskiden çok ödül almış olmamın çok etkisi var. Karşı Pencere ile 5 ödül birden aldım ki bu herkesin başarabileceği bir iş değildi. Bu adam geldi, her şeyi götürdü, dediler. Bu psikoloji Kutsal Yürek’in alacağı ödülleri etkiledi sanırım.

- Türk olduğunuz için İtalya’da size karşı bir tavır var mı?

Var tabii. Bunu en çok En İyi Yabancı Film Oscar aday adaylığı konusunda hissediyorum. Bir anda çok fazla Türk oluyorum onların gözünde. Ama bunlara da aldırmıyorum artık. Eskiden üzülürdüm, şimdi bazı şeylere gülüp geçmeyi öğrendim. Artık sadece eleştirilerine değer verdiğim insanların filmlerimi beğenmemesi üzüyor beni.

- Peki Madonna en beğendiği yönetmenin siz olduğunu söylediğinde neler hissettiniz?

Hoş bir sürpriz oldu. Sevindim tabii.

- Ferzan Bey, sizin gizli kalmış, ikinci yüreğiniz, sizin değiminizle kutsal yüreğiniz var mı?

Hepimizin var. Evet, başkalarına açılacak, verilecek ikinci bir yüreğim de var benim.


Altın Portakal’ı 6 kadın oyuncuya birden verecektik


- Sizi bulmuşken birkaç ay geriye dönüp, halen tartışılan Altın Portakal’dan söz etmek istiyorum. Festivalde jüri başkanıydınız. Nasıl bir jüri vardı Antalya’da?

Bir kere herkes birbiriyle çok iyi anlaşıyordu. Kimse kimseyi kırmadı. Ayrıca, pek çok festivale katılmış biri olarak, üstüne basarak söylüyorum, Antalya’da bu yıl muhteşem bir organizasyon vardı.

- En çok En İyi Kadın Oyuncu ödüllerinde zorlandığınız söylendi...

Evet. En İyi Yönetmen ve En İyi Kadın Oyuncu bizi hayli zorladı. En İyi Kadın Oyuncu dalında bir ara 6 oyuncuya ödül vermeyi bile düşündük. Ne mutlu bize ki, Türkiye’de bu kadar başarılı kadın oyuncular var.

- Filmlerinizi genelde İtalya’da İtalyanlar’la çekiyorsunuz, diğer yandan da Türkiye’deki oyuncuları çok beğendiğinizi söylüyorsunuz. İleride Türklerle de çalışacak mısınız?

Türkiye’de film çekmeyi çok istiyorum. Bir gün olacak mutlaka.

-Kimlerle çalışmak istersiniz?

İsim veremem. Aklımdan geçen o kadar çok oyuncu var ki.

BAKANLIK TEBRİĞİNİANNEM ÇERÇEVELETTİ

- Bir sonraki projenizi öğrenebilir miyiz?

İtalya’da geçecek bir hikaye var kafamda. Ayrılamamak üzerine. Bir de buraya gelmeden 10 gün önce Amerikalılar’dan bir teklif geldi. O da çok hoş. Şu anda kararsızım. İkisini de değerlendiriyorum.

- Bir ara Türkiye’deki bürokratik engeller nedeniyle burada film çekmek istemediğinizi söylemiştiniz. Hálá aynı görüşte misiniz?

Hayır, durum çok değişti çünkü. Ben Karşı Pencere’yi çektiğimde ilk defa bakanlıktan tebrik geldi. 7 yıldır Türkiye’yi dünyada temsil ediyordum, en ufak bir yazı almamıştım. Bu çok hoşuma gitti. Hatta annem onu çerçeveletip, astı.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!