Güncelleme Tarihi:
“Bu Şarkı İkimizin”, geçen hafta ekrana gelmeye başladı. Nasıl geçti ilk yayın?
Deniz Seki: Aslında riskli bir günde yayına girdik, çünkü aynı gün Fenerbahçe’nin şampiyonluk maçı vardı. Yine de her şey gayet güzel geçti. Tabii doğal olarak çok heyecanlıydık.
Yavuz Bingöl’le bir araya gelmeniz nasıl oldu?
- Bu tip programlarda alternatif sanatçılar düşünülür. “Bu Şarkı İkimizin” için de teklif ilk bana ve Yavuz’a geldi. Ben Yavuz’un adını duyduğumda “Süper” dedim. Aynı şeyi o da benim için söylemiş. Benim televizyonda müzik programı yapma gibi bir fikrim vardı zaten. Müziğin başrolde olduğu bir program için Yavuz’la bir araya geldik.
Sizin gibi deneyimli bir ismin heyecanlandığını söylemesi bana garip geliyor...
- Canlı yayında şarkı söylüyoruz ama bir de konuklarımız oluyor. Bu da misafir ağırlamak gibi bir şey. O yüzden insan heyecanlanıyor.
BEN DE ROCK’ÇI OLABİLİRİM
İlk yayında Şebnem Ferah’ın “Sil Baştan” şarkısını seslendirdiniz. Sık sık yeni bir hayata başladığınızı dile getiriyorsunuz. Bu şarkıyı da bir mesaj vermek için mi seçtiniz?
- Hayır, bir gönderme yok bu şarkıda. Sadece çok sevdiğim ve kendime yakın bulduğum bir şarkı. Birçok kişi sil baştan yapıyor hayatında. Ben de öyle bir dönemdeyim. Ama bu şarkıyı okumaya toplantı sırasında karar verdik. Aslında biraz da çekindim, çünkü Şebnem Ferah çok iyi bir yorumcu ve şarkısını da ona yakın söylemek gerekiyor. Neyse ki çok sevildi, çok beğenildi. Ben de rock’çı olabilirim!
Nilüfer rock albümü çıkardı biliyorsunuz, siz de düşünmez misiniz böyle bir çalışma yapmayı?
- Neden olmasın? Olabilir tabii.
Yeni bir hayata başlamaktan söz ettik. Bu yeni hayatta “Asla yapmam” dediğiniz bir şey var mı?
- Yeni hayatımda “Önce can, sonra canan” lafını yaşamayı tercih ediyorum. Öncesinde sıralama farklıydı. Artık kendimle barışmış ve daha bencil bir Deniz’im.
KALBİMİ KAZANMAK ZORLAŞTI
“Sözyaşlarım” albümü, siz hapisteyken mi oluştu?
- Hayatımın zor geçen dönemini barındıran şarkılardan oluşmuş bir albüm bu. O kelimeyi kullanmıyorum artık hayatımda. Adı bile sinirimi bozuyor.
Hani “Aşk kadınıyım” diyorsunuz ya sürekli, son dönemde bir aşkınız yok mu? Ya da var da artık ilişkinizle göz önünde olmak mı istemiyorsunuz?
- Ben aşk kadını değilim, aşk şarkıları yazan bir kadınım. Artık daha izole yaşamayı tercih ediyorum. Şu an kalbimle ilgili söyleyebileceğim bir şey yok. Benim kalbimi kazanmak bu saatten sonra biraz zor. Kalbim sadece müzik aşkıyla dolu. Peki bir gün olursa bir şey, paylaşır mıyım? Hayır.
Hazır aşk konusu açılmışken, tanımını soralım size...
- Aşkın tanımı yok ki! Çok şuursuz bir şey aşk. Şuursuz, şımarık ve arsız. Hepimiz ne kadar canımız yansa da, dönüp dolaşıp aynı şeye gidiyor ve paşa paşa yaşıyoruz. Aşk akıllanmıyor yani!
MAHKUM STAR’DA YOKUM
Zor günler geçirdiniz, kötü olayları geride bıraktınız. Hiç “Ben bunları hak edecek bir şey yapmadım” dediğiniz oldu mu?
Deniz Seki: Kendi kendime düşündüğüm çok zamanlar oldu. Ama Allah dağına göre kar verirmiş, sevdiği kuluna hasretlikler çektirir, sonra her şerde bir hayır olduğunu gösterirmiş. Bana da çok güzel gösterdi. Yaşadım, büyüdüm.
“Mahkum Star” adlı bir yarışmada jüri üyesi olacağınız söyleniyor, doğru mu bu?
- Yalan! Öyle bir programın kolay kolay yapılabileceğini sanmıyorum. O öyle kolay bir iş değil. Yapılıyorsa da benim ilgim yok. Böyle bir programın yapılması bence doğru olmaz. Orada başka hayatlar yaşanıyor çünkü. İnsanların çıkıp da şarkı söyleyip laylaylom yapabilecekleri bir yer değil orası...
72. Koğuş’ta zarar ettik
Yavuz Bey, artık “Bu Şarkı İkimizin”le ekrandasınız. Sizce bu program nasıl bir boşluğu dolduracak?
Yavuz Bingöl: Ben kaliteli bir müzik programının eksikliğini yıllardır görüyorum. Bu eksikliği giderecek program da “Bu Şarkı İkimizin” oldu diye düşünüyorum. Albüm çıkaran sanatçı, konuk olacağı program bulamıyor. Biz her tarzdan sanatçıyı ağırlayacağız programımızda.
Peki sizce seyirci bu programı sevdi mi?
- Bizim Deniz’le müziğe bakış açımız birbirine çok yakın. Aramızdaki elektriği karşı tarafa geçirebildiğimize ve sevildiğimize inanıyorum. Müziği seven herkesin bu programı da seveceğini düşünüyorum. Bu işler reyting meselesidir. Üç-beş hafta sonra daha iyi bir noktaya geleceğiz.
GİŞE BEKLENTİMİZ YOKTU
Sizi sinemada en son “72. Koğuş” filminde izledik. Filmin bazı sahneleri çok konuşuldu, buna rağmen gişenin düşük olduğu söyleniyor...
- Bizim çok yüksek bir gişe beklentimiz yoktu zaten. Çünkü edebi eserlerin ne yazık ki Türkiye’de pek fazla izleyicisi yok. Bizim ülkemizde sinema seyircisi 5 milyon. Bunun 3’te 2’si de ya komedi ya da romantik filmlere gidiyor. Gişe açısından tehlikeli bir film olduğunu biliyorduk. 260 bin civarında seyirci topladık. Yapımcı olarak ufak bir zararımız oldu, onu da göze almıştık...
Ne kadar zarar ettiniz?
- Rakam önemli değil. Biz zaten onu göze alarak bu işe girmiştik. Çok büyük bir beklenti içinde değildik. Sadece Orhan Kemal’i ve o karanlık yılları hatırlatmak istedik. Pişman değiliz. Bu ticarettir, biz de ufak tefek riskleri göze alarak yolumuza devam ediyoruz. İkinci filmimiz üzerinde çalışmalara başladık.
İkinci filminizin konusu ne olacak?
- Benim hayatımdan bir kesiti anlatacağız. 10 yaşındayken yaşadığım bir olayı beyazperdeye taşımayı düşünüyoruz.
LAFIMIZI YEMEK İSTEMEDİK
Edebi eserleri senaryolaştırmak, diziler sayesinde çok popüler hale geldi. Siz de bu akıma mı kapılmıştınız?
- Hayır. Biz “72. Koğuş”un önce tiyatrosunu yapmıştık. Kerem (Alışık) filmini çekmeyi yıllardır düşünüyormuş ama kendisini geç kalmış gibi hissediyormuş. Ben de yıllardır bir şirket kurup kendi hikayelerimi filme çekmek istiyordum. Kerem’le bir araya gelip şirket kurunca, “72. Koğuş”un bize uğurlu geldiğine inandık. Tiyatrodaki ekibe de “Bunun filmini yapıyoruz” deyince, lafımızı yemek istemedik.
Asıl mesleğiniz şarkıcılık ama birçok projede oyuncu olarak izledik sizi. Hangisini daha çok seviyorsunuz?
- Oyunculuğun farklı bir keyfi var, o tarafımı geliştirmeye çalışıyorum. Ama yeniden dünyaya gelsem, yine şarkı söylerdim. Şarkı söylemeyi, beste yapmayı, enstrümanla kurduğum ilişkiyi hiçbir şeye değişmem. Yeni albümüm de hazır beş-altı aydır. Yıl sonuna doğru çıkaracağım.
CANNES BÜYÜK HEYECAN
“Bu Şarkı İkimizin” programının ilk yayınlandığı gün, Nuri Bilge Ceylan Cannes Film Festivali’nde ödül aldı. Sizin rol aldığınız “Üç Maymun” filmiyle de aynı festivalde ödül kazanmıştı..
.
Yavuz Bingöl: Evet, biz de program esnasında kutladık ödülü. Cannes çok büyük bir heyecan. Her oyuncunun oraya gitmesini gönülden isterim. Yılmaz Erdoğan’ı ve Ahmet Mümtaz Taylan’ı arayıp tebrik ettim. Nuri Bilge’ye de mesaj attım. Nuri Bilge, gerçekten çok sevilen bir yönetmen.
Nuri Bilge Ceylan, bir filmine “Kül” adını verecekmiş, ancak o vazgeçince siz bu ismi albümünüze vermişsiniz, doğru mu?
- Evet, “Üç Maymun” filminin ismi önce “Kül” olarak düşünülmüştü, sonrasında olmadı. Ben de “Kül ve Ateş” diye bir çalışma yapmıştım, sonra onu tek tek çıkarma kararı almıştım. Önce “Kül” çıktı, bu yılın sonunda da “Ateş” çıkacak.