‘Basın tarihimizde parazitler’

Güncelleme Tarihi:

‘Basın tarihimizde parazitler’
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 10, 2003 00:00

BU kitabı 1967 yılında Münir Süleyman Çapanoğlu yazmış. Osmanlı döneminden başlayarak vurgun, şantaj, parazitlik yapan ‘‘gazetecileri’’ anlatıyor.Sonraki yıllarda Celalettin Çetin abimiz ve Şemsi Belli gibi nice yazarlar da bu konuda kitaplar yazdılar, medyada tanık oldukları yozlaşma ve çürümeyi anlattılar. Parazitler her zaman var.İşte size bir şantaj öyküsü! Osmanlı döneminde İstanbul'un içme ve kullanma amaçlı musluk suyu Terkos gölünden elde ediliyor. Bu suyu Terkos isimli bir yabancı kumpanya satıyor. Dönemin ünlü bir gazeteci-şantajcısı var. Malumat Gazetesi sahibi Baba Tahir. Bir gün gazetesine manşet atıyor: ‘‘Terkos gölüne bir domuz düşüp boğulduğu rivayet olunuyorsa da, bu hususta henüz kesin bir bilgi elde edemedik. Tahkikat yapıyoruz.’’Domuz pis, murdar bir hayvan. Domuz leşi, suyu da murdar eder. Müslüman ahali böyle bir durumda o suyu ne içer, ne de kullanır. Bu durumda Terkos iflas eder. Kumpanya direktörü bu haberi okuyunca telaşlanıyor. Ancak ‘‘tahkikat yapıyoruz’’ cümlesi anlamlı! ‘‘Gereken ödeme’’ hemen yapılmadığı ve Baba Tahir ertesi gün ‘‘suya domuz düştüğünü tahkikat sonucu öğrendik’’ diye bir manşet patlattığı takdirde her şey bitecek. Bu durumda yapılacak bir tek şey var. Derhal Baba Tahir'e gidiyorlar, çil çil 600 altın veriyorlar. Gazetede ertesi gün şu haber çıkıyor: ‘‘Dünkü nüshamızda Terkos gölüne bir domuz düşüp boğulduğu hakkında bir rivayetin meydana çıktığını yazmıştık. Yaptığımız tahkikat neticesinde bunun doğru olmadığını öğrendik.’’Türk basınından -bazılarını benim de bildiğim- nice şantajcı, üçkáğıtçı, dümenci geldi geçti. Eylem biçimleri zamana göre değişti ama özleri aynı kaldı.***Söz medyadan açılmışken, basın dünyası bir álemdir. Her yönüyle şenliktir. İzlerken güler, hırslanır, acır, üzülür, gurur duyar, bazen de size yazı konusu verdikleri için mutlu olursunuz. Örneğin bazıları için ‘‘davet edilmek’’ çok önemlidir!Yıl 1991. Turgut Özal Cumhurbaşkanı. ABD Başkanı George Bush Türkiye'de. Özal Çankaya ve Dolmabahçe Sarayı'nda resepsiyon verecek.Mehmet Barlas köşesinde acıklı, okuyanı hüngür hüngür ağlatan bir yazı yazıyor, evinde defalarca ağırladığı Özal'a sitem ediyor:‘‘Resepsiyonlar için bana davetiye göndermedi. Yaptığı ayıptır.’’Ertesi gün ben kendisine bu köşede yanıt veriyorum:‘‘Sen de gazetecisin, biz de gazeteciyiz. Biz davetli değiliz diye ağlaşıyor muyuz? Koskoca adamsın, ağlaşmak sana yakışıyor mu? Sen kendini hiç üzme. Ben rica ederim, bir dahaki sefere seni de davet ederler.’’ Benim bu yazımın çıktığı gün Mehmet Barlas bu kez mutlu bir yazı yazıyor! Kendisini Çankaya'dan arayıp davetli olduğunu söylemişler. Barlas naz yapınca bu kez Özal bizzat arayıp ‘‘bendensin, ille de gel’’ demiş. Barlas bunları anlattığı 21 Temmuz 1991 tarihli yazısını şöyle bitiriyor:‘‘Kısacası, bu akşam Dolmabahçe'ye gideceğim. Meğer davetliymişim. Dünkü yazımda davetli değilim diyerek kendimi de, siz sayın okuyucularımı da yanılttım. Özür dilerim.’’Bunu okuyunca 22 Temmuz tarihli yazımda, ‘‘Sen niye özür diliyorsun? Seni unutanlar utansın, onlar senden özür dilesin! Şu gazetecilik ortamında Allah bize sabır versin!’’ demek zorunda kaldım.***Davet meselesi bizim meslekte bazıları için fevkalade önemli. Ne yaparsan yap, davetli ol! Cüneyt Ülsever isimli köşe yazarı önceki gün Habertürk kanalında Başbakan'ın oğlunun nikáhına çağrılmadığı için ağlaşıyor. Sözlerini aynen aktarıyorum:‘‘Sayın Erdoğan beni nikáha davet etmedi. Kendisine teessüflerimi (üzüntülerimi) iletiyorum. Ona kötü günlerinde sahip çıktım. Birçok meslektaşım onun aleyhine yazarken ben kendisini savunmuştum. Elin gávurunu (İtalya Başbakanı Berlusconi) çağırıyor da beni çağırmıyor.’’Böylelerini üzmeyeceksin! Sana kötü günlerinde sahip çıkanlardan bir davetiyeyi esirgemeyeceksin!Nikáh, düğün, sünnet, resepsiyon, ne varsa çağıracaksın. Erdoğan ailesi bu sözleri duyduktan sonra inşallah hatasından dönmüş, kendisini şimdi düğüne davet etmiştir.Hem destek vereceksin, hem de elin gávuru gelecek ama sen çağrılmayacaksın! Olur mu canım, arkadaş vallahi çok haklı!Şu gazetecilik ortamında Allah bize sabır versin.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!