Güncelleme Tarihi:
Bülent Bey mistik bir kişiliğe sahiptir, Hanımefendi de öyle. Morun bir sembolizması mı var acep?
Yahut Başbakan’ın özel doktorları, psikolojik etkisini dikkate alarak mı camları mor seçmişler?
Yoksa dekoratörün fikri miydi bu?
Ankara’daki büyük gazeteciler bu kadar abuk sabuk suallerle vakit kaybetmeyecekleri için, araştırmayı bizzat yürütmeye karar verdim.
Uzmanlara sordum, internet sitelerinde gezdim.
Buyrun http://www.users.ch/cathjack/la_decoration.htm adresinde okuduklarım (yani ben uydurmuyorum) :
MOR
Metal : Cıva
Gezegen : Merkür
Mitolojide : Hermes
Kıymetli taş : Ametist
Renk türü : İkincil (kırmızı + mavi karışımı)
Sembolik açıdan : Mor, insanda en yüksek manevî titreşimleri temsil eder. Keder ve melankoli, dünya zevklerinden el etek çekme, aşk, Gerçek, acı, içe dönüş, gizem, humanitarizm içeren bir tinselliği remzeder.
Uyandırdığı hisler, önyargılar açısından : Gök mavisiyle “söndürülen” hayat rengi mor, birçok kültürde matem rengidir. Yaşamdan, mavinin temsil ettiği ölümsüzlüğe geçiştir. Şiddetin ve ihtirasın rengi kırmızının, mavi tarafından yumuşatılmasıyla elde edilen, maneviyat rengidir. Kişilik ve davranış olarak, sürekli hayran oldukları bir insana (bir yakınları, bir kahramanları) bağımlı olan (onu taklit eden) insanlarda görülen çocukluktan büyüklüğe geçiş sürecini temsil eder. “Ben kimim?” sorusunun rengidir. Asil, yüce ve sır doludur.
Tedavi edici özellikleri açısından : Zehirlenmeye, iç organ hastalıklarına ve uykusuzluğa karşı tedavi edici etkileri vardır. Dalağı çalıştırarak, sinir sistemini rahatlatır, kalp atışını düşürür. Metabolizmanın savunma sistemlerini uyarır.
Psikolojik etkisi açısından : Öfkeyi ve kaygıyı azaltır. Yarı mavi yarı kırmızıdan oluştuğu için, yaşama sevincini arttırır. Kırmızı dozu fazla olursa, ihtiras yaratır.
Dekoratif etkisi açısından : Olduğundan daha geniş ve daha büyük gösterir.
Muzurluk açısından : Türkçede “morarmak”, gerçek anlamda “çürümek”, argoda ise “fena halde bozulmak, şişmek” anlamına gelir.
Not : Evet, bu son paragrafı ben ekledim, ama kendime hakim olamadım Hâkim Bey! Ne yapayım!