Saffet Emre TONGUÇ
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 21, 2008 00:00
Bill Fischer efsanevi bir turizmci. Sahibi olduğu Fischer Travel’ın müşterileri arasına katılmak için önce 100 bin dolar giriş ücreti, ardından her sene 25 bin dolar aidat ödüyorsunuz. Turların parası cabası. Telefonları hiçbir yerde kayıtlı değil. Web adresleri yok. Bill Fischer "Bilgisayarın enter tuşuna basan herkesin ulaşabileceği bir acente değiliz" diyor.
Adlarının yazılmaması kaydıyla Türkiye’ye gönderdiği müşterilerinden söz ediyor. Meğer tanınmış Hollywood yıldızları, Wall Street’in ünlü işadamları kimsenin haberi olmadan Türkiye’ye gelip, gezmişler. Fischer Travel müşterileri her konuda haftanın yedi günü, 24 saat servis alabiliyor. Kapalı gişe oynayan bir gösteriye en önden bilet, ünlü bir estetikçiden liposuction randevusu, ünlü bir şefi
yemek yapmak için evinize getirmek, Noel’e birkaç gün kala en popüler otelin süitinde yer bulmak gibi. Sloganları "müşterinin her talebi mümkündür." Mesela müşteri, Kuzey Afrika çöllerinde dolaşırken develerin kokusundan mı rahatsız olacak, hayvanları bebek şampuanıyla yıkayıp, dişlerini bile fırçalıyorlar. Geçtiğimiz günlerde yolu İstanbul’a düşen Bill Fischer ile kısa bir söyleşi yapma fırsatı yakaladık.
Sizi diğer acentelerden ayıran nedir?
-Bizde önceden hazırlanıp, müşteriye sunulan program yoktur, her şey onların istekleri doğrultusunda gelişir. Bir psikiyatrist nasıl hastasının problemine göre tedavi uyguluyorsa biz de kişiye özel hizmet veriyoruz. Önemli olan müşteriyi anlamak. Her müşterinin zaman sınırlaması olmadan özel hizmet veren bir temsilcisi var. Ben senede 100-150 gün seyahat ediyorum. Çalışanlarımız da öyle. Müşterilerimize tavsiye edeceğimiz yerleri önceden görmemiz, genel müdürleriyle tanışıp bizi ve müşterilerimizi anlamasını sağlamak gerekiyor. Geçen gün Donna Karan bizi Turks & Caicos Adaları’nda yaptırdığı, gecesi 20 bin dolara kiraladığı villaya davet etti. Sekiz odalı villa güzeldi ama müşterilerimize kiralayabilmemiz için eksiklerinin tamamlanması gerekiyordu. Servis çok önemli, organizasyonda kullandığınız her şey mükemmel olmalı ki nihai ürün memnun edici olsun. Otellerinin çoğunu Philip Starck ile yapan dünyanın en iyi otelcisi ve efsanevi Studio 54’ün kurucusu İan Schregger da bizim müşterimiz.
Çalıştığınız ülkelerde ofisleriniz var mı, yoksa yerel bilginin önemine mi inanıyorsunuz?-Her ülkede beklentilerimizin çok yüksek olduğunu bilen ve yaşam stili müşterimizinki ile örtüşen bir temsilcimiz var. Türkiye’de Şirin Bebe Schade ile çalışıyoruz. Keşke kendisini diğer ülkeler için de klonlayabilsek.
500 MÜŞTERİMİZDEN BİRKAÇI TÜRKİYE’DEN
Ne kadar müşteriniz var ve milliyetlerine göre dağılımları ne?-Bazıları senede 20, bazıları da sadece bir kez seyahat eden 500 müşterimiz var. Yarısı Amerikalı, geri kalanlar Avrupa, Asya ve Avustralya’dan. Türkiye’den de birkaç kişi var.
Travel and Leisure dergisi İstanbul’u Roma ve Floransa’dan sonra Avrupa’daki üçüncü en iyi şehir seçti. Ne diyorsunuz?-Yanılmışlar, bir numara olmalıydı. 25 yıldır başta İstanbul, Bodrum ve Kapadokya olmak üzere ülkenize turist gönderiyoruz. Mavi yolculuk için sahillerinizi tercih ediyoruz. Türk Mutfağı, gece hayatı, restoranlar ve alışveriş, yani müşterilerimizin hoşuna gidebilecek her şey burada var.
Türkiye’de sizi etkileyen şeyler neler?- İnsanların sıcaklığı ve konukseverliği. Geçen gün tekneyle Demet Sabancı’nın yalısına gittik, çok güzel ağırlandık. Boğaziçi dünyada eşi benzeri olmayan, inanılmaz bir su yolu, yalı ise 300 yıllık bir şaheser. Boğaz’daki o yalıda insanlar saltanat sürerken, ABD henüz yoktu. Bu ülkede tarih her köşeden size gülümsüyor, aynı insanlar gibi.
ANLATMAMA KIZMAYACAK MÜŞTERİLERİM
STALLONE’U KARAYİPLER’E GÖNDERDİM Bir keresinde Slyvester Stallone arayıp, "Nil Nehri’nde ya da Amazonlarda bir tatil istiyorum" dedi. "Ben şu anda Mısır’dayım, burası eli silahlı adam kaynıyor, Amazonlar’da da iki günden sonra sıkılırsın, seni Karayipler’e gönderelim" dedim. Çok memnun bir şekilde geri döndü.
OPRAH’LA DOSTUZ ABD televizyon tarihinin en çok izlenen talk show programlarından birini sunan Oprah Winfrey aradığında, telefonumu nasıl bulduğunu sordum. N.Y. Times’da benimle ilgili çıkan bir yazıyı okumuş. Gazeteyi aramış, telefonumu vermemişler. "Çok iyi bir araştırma ekibim var, onlar numaranızı buldular" dedi. Benden ne istediğini sordum. "Kimsenin haberi olmadan, gizli bir şekilde tatil yapmak istiyorum" dedi. Ben de onu farklı bir isimle seyahate gönderebileceğimizi söyledim. "Adım ne olacak" diye sorduğunda da "Michelle Pfeifer" dedim. Kahkahalarla başlayan ilişkimiz hálá devam ediyor.
PRENS VELİD, CİTİBANK’I NASIL ALDI? Citibank CEO’su Sandy Weil’i Four Seasons Nevis’e tatile yolladım. O tatilde Four Seasons’ın ortaklarından Prens Velid’le tanıştılar. Ardından dünyanın 13. en zengini olan prens, Citibank grubunu satın aldı!
BABAM KUMARDA KAYBEDİNCE İŞ BAŞA DÜŞTÜ
Varlıklı bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldim, fakat babam paralarını kumarda kaybetti. Kendi ayaklarımın üzerinde durmaktan başka çarem yoktu. 199 Dolar’a Las Vegas’a ucuz turlar düzenliyordum. Yaptığım iş beni tatmin etmiyordu. Lüks otellerde kalanları görüp, onların çok iyi servis veren bir acenteye ihtiyaçları olduğunu düşündüm. Bunun için büyük acentelerle görüştüm, onlara personellerini lüks seyahat konusunda eğitebileceğimi söyledim. Hiç kimse olumlu bakmadı. İlk beş yıl çok zorluk çektim. Müşterilerimin yüzde 80’ini kaybetmeyi göze almıştım. Başarının sırrı, sizinle ilgili olumlu izlenimlerin kulaktan kulağa iyi yayılmasından geçiyor. Yeter ki hedefinizi doğru belirleyin.