Güncelleme Tarihi:
“Es” albümüyle yine çok iyi bir çıkış yaptın. Bu istikrarlı bir yükseliş bekliyor muydun?
- Bir müzisyenin üretkenliğini etkileyebilecek en büyük faktör endişedir. Çünkü bu tarz vesveselerde bulunmak, “Acaba bu albüm nasıl olacak”, “başarılı olacak mı” gibi yaklaşımlar, aslında senin üretkenliğine tamamen negatif bir etkide bulunuyor. Biz albümlere başlarken de “bu albüm şöyle iyi olsun, böyle iyi olsun”dan öte işimizi iyi biçimde yapalım, enerjimizi her şeyimizi verelim, bir şekilde başarı gelir diye düşünerek yola çıkıyoruz.
Biz derken...
- Bu yolda tabii tek başıma değilim. Söz yazarı, bestecisi ve stüdyoda çalışanlarından tut prodüktörüne kadar her şey bir bütün halinde benimle birlikte düşünüyor.
Başarının sırrı ne sizce?
- Değişim... “Es” şarkısının bir önceki albümdeki şarkılarla veya diğerleriyle bir benzerliği yok mesela... Bu da yeniliğe açık olmayı gerektiriyor. Bir laf vardır; papaz her zaman pilav yemez diye. Esas risk, “Nasıl olsa bir önceki albümü dinleyiciler sevdi. Haydi aynısından bir tane daha yapayım” demektir. Biz değişime ve yeniliğe çok açığız.
Bazı sanatçılar değişimi risk olarak görüyor ama...
- Farklı kelimesi ile garip kelimesini karıştırmamak lazım. Kendinizle uymayacak bir şeyi de yapmamalısınız tabii... Ben müzikal anlamda 180 derecelik bir değişimden söz etmiyorum. Mevcut olana katkıda bulundum. O yüzden yadırganacağını sanmam. Değişim değil de güncelleme gibi...
SEZEN AKSU BENİM OLMAZSA OLMAZIM
Bir de bu albümde çalıştığın isimler anlamında çok fazla çeşitlilik var...
- Bizim son ana kadar repertuvarımız açık. Sesimize yakışan, değerlendirebileceğimiz şarkıyı her zaman okuyabiliriz. Bu albümün kesinleşen ilk şarkısı “Gel de Sen Konuş”tu. Sonrasında repetuvara 24 şarkı denemişiz mesela... Fakat devamında bir eleme yapıyorsunuz. Gerçekten yakışan, hakkını verebildiğiniz ve albümün bütünlüğüne uyabilecek şarkıları seçiyorsunuz.
Ya olmazsa olmazlarınız...
- Bir Sezen Aksu mesela... Gönlüm ister ki yaptığım her çalışmada şarkılarını söyleyebileyim. Onun kalemi, onun gönlünden damlayan notalar başka hiçbir şeye benzemez.
Senin şarkılarını ne zaman dinleyeceğiz?
- Bu albümde iki tane vardı aslında, sonradan attık. Gelen şarkılar çok daha iyiydi çünkü...
İnsan kendi yaptığı işi bir türlü beğenemez ya; öyle bir durum olabilir mi?
- Olabilir tabii. Bu albümde birkaç şarkım olsun istiyorduk ama başaramadık. İnşallah bir sonraki albüme.
BEN SADECE ROMANTİK ŞARKILAR SÖYLEMİYORUM
“Bir Yanlış Kaç Doğru” klibi, “romantik şarkıların yorumcusu” imajını sildi mi sence?
- Evet, o şarkıyla “Mustafa Ceceli sadece romantik şarkılar söyler” şartlanmasının kırıldığını düşünüyorum. Aslında iğneyi kendimize batırmamız gerekiyor. Bu algının böyle oluşması bizden kaynaklandı.
Neden böyle düşünüyorsunuz?
- Albümlerimde hep slow şarkılar ön plana çıktı. Hep onlara klip çektiğimiz için bizi dinleyenler “herhalde hep slow” söylüyor diye düşündü. Ama “Es” albümü, “Bir Yanlış Kaç Doğru” ve “Bir Zamanlar Deli Gönlüm”la iki hareketli klibe sahip. “Mustafa Ceceli sadece slow müzik yapıyor” demek buzdağının görünmeyen tarafından mahrum kalmaktır. Konserlerde de bunu görebilirler. Sahnede bambaşka bir Mustafa Ceceli’ye tanık oluyorlar.
“Es” albümüne kardeş geliyormuş. O nasıl bir proje?
- Evet, “ESremixES” çıkıyor. Bu albümde “Es”te yer alan şarkıların bambaşka versiyonları var. Ayrıca iki yeni şarkı da ekledik. Biri Sezen Aksu klasiği “Bir Zamanlar Deli Gönlüm”. Sözleri Ülkü Aker’in, bestesi de Onno Tunç’un. İdolüm olan kişinin bir şarkısını söylüyor olabilmek de çok büyük bir haz benim için. Ve bir de Eflatun şarkısı var; “Dünyanın Bütün Sabahları”. Bunu biz “Es” albümünün yanında hediye ediyoruz.
Kimden çıktı bu ilginç fikir?
- Samsun Demir’den çıktı. Bir önceki albümde de vardı. Ona da “Hata” şarkısını eklemiştik.
Bir yanlış sende kaç doğruyu götürür?
- Ben yanlışların doğruları götürmemesine gayret ediyorum. Bir de olaya şu pencereden bakalım; kime göre doğru kime göre yanlış. Hep “bana göre”lerden söz ediyoruz. Oysa çevremizdeki herkesi olduğu gibi kabul etsek yanlış kavramı ortadan kalkar. Ebetteki onaylamadığınız fikirler olabilir ama doğru ve yanlışın saygıyı önlememesi gerektiğini düşünüyorum.
ARIN BENİM ALBÜMÜMDEN BAŞKA MÜZİK DİNLEMİYOR
Müzikten uzaklaşalım, biraz da evden, oğlun Arın’dan bahsedelim... Arın neler yapıyor?
- 10,5 aylık oldu. Tabii ilk oyuncakları da müzik aletleri. Müziğe çok güzel tepki veriyor. Piyanoyu ilk gördüğü zaman daha ben çalmadan bir baktım iki eliyle refleks verdi. Olabildiğince eşim Sinem’e de yardımcı olmaya çalışıyorum bu konuda. Tabii onun omzundaki yük yüzde 90’larda. Çünkü şu anda en çok ilgiye ihtiyacı olduğu dönemde Arın. O yüzde onunla dip dibe dirsek teması halindeyiz. Birlikte çok da eğlenceli vakit geçiriyoruz.
Yaş büyüdükçe babalık tecrübeleri ediniyordur insan. Sana en farklı gelen şey ne oluyor?
- Birtakım gelişmeleri görmek çok keyifli. Örneğin, desteksiz oturmaya, sonra emeklemeye başlıyor. Ondaki gelişimi gözlemek çok güzel. Tüm nesnelere, her şeye ilgisi var. Ona bol bol müzik dinletiyorum ama şu an benim albümden başka şarkı dinlemek istemiyor. Hatta eski albümdeki şarkıları açtığımda tepki veriyor, diğerini açın diyor. “Sevgilim” şarkısıyla arabada uyumayı çok seviyor.
ANNEM ÇOK ÇEKTİ BENDEN
Oğlun büyüdüğünde onunla ne yapmak hayalin?
- Hiç böyle hayaller kurmadım. Her şey doğal seyrinde gelişsin istiyorum. Zaman ne getirirse onu o şekilde yaşayacağız. Ben kendi çocukluğumu düşünüyorum; çok yaramazdım. Akla hayale gelmeyecek yaramazlıklar yaptım. Hatta şu anki görüntüye bakıp “Nasıl yani, sen mi” diye düşünüyor olabilirsin. Annem çok çekti benden. Mesela şöminenin içine girip kapağını kapatmış, saatlerce çıkmamışım. Polis çağırmışlar eve çocuk kayboldu diye. Şimdi Arın ne kadar yaramaz olur bilmiyorum.