Güncelleme Tarihi:
20 yıldır kendi evinin de aşçısı olan yazarın kitabındaki lezzetler arasında yok yok. Kendi tariflerinin yanı sırayazar ve sanatçı dostlarından da yardım almış Tartan. Ajda Pekkan’dan ‘Ajda’nın dürümü’, Anjelika Akbar’dan ‘çak-çak’, Aret Vartanyan’dan ‘khavidz’, Bengü’den ‘kabak sıyırma’, Derya Baykal’dan ‘kete’, Ertuğrul Özkök’ten ‘şevketibostanlı makarna’, Metin Uca’dan ‘patlıcan musakka’, Rojin’den ‘kebabe sini’, Saba Tümer’den ‘patlıcanlı pilav’, Şoray Uzun’dan ‘kuyu kebabı’, Sırrı Sakık’tan ‘sir queli’ ve daha niceleri…
Mutfak kültürü Türkiye için birleştirici bir öğe olabilir mi?
-Hepimizin mutfağında ortak olan yemekler bizi birleştiriyor. Diyarbakır’dan meftune ve Ege’nin kabak sıyırması aynı anda soframıza geldiğinde o sofrada barış var demektir. Köklerimize gittiğimizde barış içinde yaşamış olduğumuzu görüyoruz. Mutfaklarımız kadar uyumlu olsak tüm sorunlarımızı çözeriz.
Yemek tariflerini aldığınız kişileri nasıl seçtiniz?
-Her memleketten ünlü isimlerle konuştum. Siyasi düşünceleri dışarda bıraktım. Özellikle de aykırı uçlardaki insanları bir araya getirmeye özen gösterdim. Siyaseti dışarda bıraktıkları anda barış ortaya çıkıyor. Türkiye’de bölgelere göre son derece farklı ama bir o kadar da ortak unsuru barındıran bir mutfak görüyorsunuz. Mutfaklarımız çok yakın. Aynı şeylerden keyif alıyoruz. Karadeniz’de kaburga dolması, Doğu Anadolu’da hamsi pilavı beğeniyle yeniyorsa bu bize ilham vermeli.
Barışı düşünerek yemek tarifleri toplamak nereden çıktı?
-Kültürlerin peşine düştüm. Özde bir bütünüz ve topraklarımız bunun farkında. Bölüştüğümüz bir ekmek. Bunu fark edince 70 dostuma sordum. “Bana barışı ve memleketinizin önemli bir yemeğini tarif edin” dedim. Böylece kitap ortaya çıktı.
Sizin barış tarifiniz nedir?
-Tek kelimeyle ‘aşure’ diyebilirim. İçinde baklagil de var, şeker de var, meyve de var, her şey var. Ve hepsi bir araya gelince ortaya ne kadar leziz bir şey çıkıyor. Aşure Türkiye’nin her yanında yenen bir tatlı. Belki biz de Türkiye olarak bir ‘aşure’ olmayı becerebilmeliyiz yani farklıklarımızı lezzete ve güzelliğe dönüştürebilmeliyiz. İşte o zaman aramızda ‘tatlı bir barıştan’ söz edebiliriz.
Sizce mutfak neden barışı getirebilecek kadar etkili?
-Yemek yapmaya bir gazeteci olarak bakınca hemen görüyorsunuz. Anadolu’da yemek kültürü çok önemli. Her türlü sosyal aktivitenin yolu yemekten geçer. Bir eve gidince ilk soru “Ne içersiniz” olur bizde. Tarafları bağlayan, diğer her şeyden önce ikramdır. İkram düğünden cenazeye, bayramdan yasa her türlü sosyal aktivitenin olmazsa olmazı. Bunlar olmadan insanlar arası diyalog da olmuyor. Diyalog olmadan da barış içinde bir ülkeye ulaşılmıyor. Mutfak kültürü hepimizin bu denli içine işlemişken neden barış elçiliği de yapmasın? Barışı uzaklarda aramaya gerek yok. O köklerimizde, soframızda, evimizde.