Güncelleme Tarihi:
* “New York I Love You” filminden çoğu kişi haberdar değildi. Hangi özelliğiniz nedeniyle?
a) Sessiz ve gösterişsiz işimi yaparım. b) Sanatta varım, fast food hayatta yokum. c) Hepsi...
- Sanat diye kasım kasım durmuyorum. Yapacaklarımın hangi kapsamda anılacağını bilmiyorum. Sanatçılık gibi bir derdim yok. Fast food yiyorum arada... Hiçbir işimi haber diye kimseye fısıldamadım. Ama bir film çıkarken tanıtım sürecinde söyleşi vermek zorunda kalıyorsunuz. Filmi sinemaya koyarken duyurusu yapılmalı elbette ama siz söyleşide ne kadar sallarsanız sallayın ilk seans kaderi belirler. Seyirci beğenip filme yapışırsa bu defa aleyhte ne yazarsanız yazın film dolar. Afiş, billboard, TV reklamı tamam ama söyleşilere hiç inanmıyorum.
* ABD’ye gitmenizin ardından yazılanlara ne diyorsunuz? “Borçları yüzünden kaçtı” dediler...
- Yalan ve iftira, seyircilerimizi üzüyor. Kaçmadım. Galaya katılıp döndüm. Bari bir özür dilesinler.
* “Canım Ailem”, “Ejder Kapanı” derken Fatih Akın’ın yönettiği “New York I Love You” filmi... Dizi ve film çalışmalarınızı, bu yoğun tempolu günlerinizi anlatır mısınız?
- Çok zevkle çalışıyorum. Hiç yorgunluk hissetmiyorum. Belki de böyle zorlukların adamıyım. Tam “durursam düşerim” günleri. Zaten durunca da düşüyorum TV’de görüldüğü gibi!
* Sinema, iflah olmaz bir yönünüz mü? Hani, “Milyonlarca euro’m olsa gözümü kırpmadan film bütçeleri yapardım” gibi?
- Bir daha asla yapımcılık olmayacak hayatımda. Sinema düşük bütçeyle de yapılabilecek bir şey. Bundan sonra hiçbir şeye yatırım yapmam. Kiralarım. Bir minik yelkenli dışında... Bir gün onu tekrar alacağım. Hayatımın tek mutlu suları.
BEYOĞLU'NDA MİKROP KAPTIM
* Çok başarılı bir oyuncusunuz. Hiç şımarmaz mısınız? Popüler kültüre lokma olmamak için ardına sığındığınız bir duvar mı var yoksa?
- Popüler kültürle derdi olanlardan değilim. şımaracak bir işim olmadı daha... Aklım başımda değildir. Mahcubiyet genetik. Övgü karşısında mahcubiyet öğretilecek bir şey değil. Kendiliğinden gelir tevazu.
* Magazin malzemesi olmamayı hep başardınız. Eminim tatil de yaptınız, körkütük sarhoş da, âşık da oldunuz. Ama hiç “az sonra”larda anons edilmediniz. Özelinizi ele vermemenin püf noktaları neler?
- Benim gündelik hayatımda müzik, yelken, edebiyat, sinema var. Yakın arkadaşlarım müzisyen, mühendis, bilgisayarcı... Hiç artist gibi yaşamıyorum. “Az sonra” bir hayattan tiksiniyorum. Kaçmak için bir gayretim olmadı magazinden. Zaten benim gezindiğim yerler ruhumu hafifleten semtler, mekanlar. Gece kulüplerine ender çıkıyorum. Altı ay önce çıkmışım Beyoğlu’na, yine Fatih geldiği zaman. Bir de 10 gün önce. ıkisinde de mikrop kaptım. Çok uzaklarda yaşıyorum ben. Ve çok mutluyum olduğum yerden.
* Sette nasılsınız? Sinirli, kaprisli, titiz, efendi?
- Titizim. Hiç kapris yapmam. Titizlik meziyettir bizim işte. O mutlaka olmalı. Efendi miyim? Yok, değilim. Kırıcı, yıkıcı değilim ama küfür ediyorum. Hem kızdığım zaman, hem sevindirik olduğumda... Ama kimseye hakaret ettiğimi hatırlamıyorum. Set kırılgan bir yerdir. Herkesin edebini, nefsini dengede tutması gereken bir yerdir set. Eline, diline, beline hakim olacaksın.
ŞEHVETSİZ BİRİYLE ÇALIŞMAM
* Yönettiğiniz filmlerde oyuncu tercihlerinizi neler belirliyor? Sizin oyuncunuz olmak için hangi özelliklere sahip olmak gerek?
- Hayata karşı iştahsız, şehvetsiz biriyle çalışmam. ılk tanıştığımda yemek içmek isterim karşımdakiyle. Yemeyen içmeyen ya da ruhsal anlamda sönük, donuk biriyle selamlaşmak bile istemem. Hayata, güzelliğe, bilgiye aç olacak oyuncu, arzulu olacak. Yediğinin, içtiğinin, hayatın resminin tadını çıkaracak. En önemlisi derdi olacak.
* Türk sineması müthiş bir gençlik atılımında. Altın Portakal’da yarışan 16 filmin 8’i, yönetmenin ilk filmi. Sizin genç yönetmenlerle ilişkiniz nasıl? Onlarla diyalog ya da işbirliğiniz var mı?
- Her yıl birileri geliyor. Seviniyorum buna... Diyalog yok aramızda, çünkü ben daha kendi monoloğumu tamamlamadım... Ama biliyorum çoğuyla eski tanışık çıkarız. Zihinlerde akraba çıkarız...
* Genç oyuncularla ilişkiniz nasıl peki? Yardımsever misiniz, bencil mi?
- Bencil değilimdir. Karşımdaki oyuncunun hatası bana dert olur. Ne yapıp eder söylerim. Yeniden çekilmesini isterim. Derdi olan gelir bana açılır. Paylaşmak zenginleştirir insanı... Ben kendi derdimi halledemedim ama başkalarını da derdime eklerim.
* Müzik çalışmalarınız, yeni projeleriniz var mı?
- Yok ama çok özlüyorum müziği. şapşal şapşal telefonumda müzik yapıyorum.
YELKENLE OKYANUSU GEÇMEK İSTİYORUM
Sizi ekran ya da perdede görmediğimizde ne yapıyorsunuz?
- Kitapların, filmlerin, müziğin içindeyim... Her fırsatta yelken yapma hevesindeyim. Sessizlik ve uzaklık hissi peşindeyim. Günlerce insan yüzü görmeden kendi başıma olabilirim. Okyanus geçmek istiyorum solo...
* “Ejder Kapanı”nda yine suç dünyasındasınız. Neden polisiye filmler?
- Tesadüf desem doğru olur mu bilmiyorum. Ama bir hikmeti olmalı. Ya da ben tam polisiye işlerin adamıymışım da haberim yokmuş.