Ayda KAYAR / Pazar
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 07, 2005 01:28
İmam hatiplilerin dini yasaklar ve hayat arasında yaşadığı ikilemi, sosyal dışlanmayı anlatan ‘t.h.e imam’ filmi, çekimleri başlar başlamaz gündeme oturdu.
Ömer Lütfi Mete’nin senaryosunu yazdığı, İsmail Güneş’in yönettiği
film, anne babasının tercihiyle imam hatip lisesine giden, ancak daha sonra bu kimliğini saklama ihtiyacını duyan Emrullah’ın yaşadıklarını anlatıyor. Onu en çok yaralayan lise yıllarında, özellikle kız arkadaşlarının kendisiyle ‘ölü yıkayıcısı’ diye alay etmesi. ‘Toplumdan saklanmak zorunda kalıyorlar. İmam hatipli değilim ama ben de bir süre saklandım’ diyen İsmail Güneş’le Malatya’daki film setinde buluştuk.
Bu filmin çekilmesine nasıl karar verildi?
- Mustafa Cihat Kılınç ve Eşref Ziya’nın (aynı zamanda başrol oyuncusu) projesiydi. Senaryoyu Ömer Lütfi Mete yazdı. Öğretmenler ve imam hatipliler Türkiye’nin iki önemli meselesi. Bu nedenle filmi çekmek istedim. Geçmişte, üniversitelerde en düşük puanı alanlar öğretmen olabiliyordu. Yani en zeki çocukları en düşük puan seviyesindeki kişilere emanet ediyorduk. İmam hatiplere gidenler ise fakir fukara çocukları. İmamlık, Türk sinemasında Vurun Kahpeye filminden bu yana geri kafalılık, yobazlık gibi gösteriliyor. Filmleri izleyen çocuklar daha sonra ailelerince bu okullarda okumaya zorlanıyor. Arkadaşları ‘ölü yıkayıcı’ diye dalga geçiyor. Toplumda saklanmak zorunda kalıyorlar. Filmimizin kahramanı da bunları yaşıyor. Ben de uzun süre saklanmak ihtiyacı yaşamıştım.
Neden saklandınız?
- Türkiye’de ticari sinemayı dahi merkezin solundakiler yaptı. Kendilerinden olmayanı içlerine almadılar. 1980 öncesinde sendikaya üye olmayanları çalıştırmıyorlardı. Üye olmak istiyordum yapmıyorlardı. Kendimi kabul ettirmek için farklı görünmek zorunda kaldım. Daha sonra konuşarak sorunu aştım. Birbirimizi tanımadığımız için birbirimize saldırıyoruz. İmam hatipliler gelecek, bir gün Türkiye’nin düzenini değiştirecekler korkusu olmasa, bunları yaşamayız.
Siz kendinizi siyasi olarak nasıl tanımlıyorsunuz?
- Ülkücü dünya görüşünden gelsem de bir çoğuna benzemem. Hep muhaliftim. Ülkücü kavramına bağlı kalmaya çalıştım. Ülkücü, idealist, çalışkan, yenilik yapan, çağı geliştiren insandır. Muhafazakar değildir. Bu ülkenin sınırları içinde yaşayan ve kendini vatandaş sayan herkesi içeren bir milliyetçilikten yanayım.
İmam hatiplilere nasıl yaklaşıyorsunuz?
-Çocuk bir derste Darwin’i, diğer derste yaradılış teorisini öğreniyor. Bluğ çağına geldiğinde arkadaşları gibi kızlarla gezemiyor. Yasaklarla hayat arasında sıkışıyor, içindeki özgürlük bir at gibi kişniyor. Bu ikilemi anlıyorum, çünkü ben de barda şarap bardağında vişne suyu istemek zorunda kaldım.
Neden?
- İşte bu saklanmaktır. Çok meşhur bir oyuncu görünce ‘Bir daha bana bunun gerici olduğunu söyleyenin’ diye küfür etmişti. Yani, ilericiliğin ölçüsü bara gitmek...
Sizin için İslamcı sinemacı denmesi buradan mı geliyor?
- Dindarım, ama bu yanlış bir tanımlama.
Bu filmde kime ne mesaj vermek istiyorsunuz?
- Birinci hedefim, teknik değeri yüksek, iyi film yapmak. Tabii ki bazılarının karşı çıkacağı şeyler olabilir. İzleyicinin filmden kafasında sorularla ayrılmasını istiyorum. Amacım imam hatiplilerin de insan olduğunu, askere alındıklarını, vergi ödettirildiğini ama zenci muamelesine uğradıklarını göstermek.
Yine de bir imam hatipli bu ülkede başbakan olabiliyor ama.
- Onlar derin devletin isteğiyle gelmedi ki!
İMAM HATİPLİ DEĞİLİM AMA SİYAH TÜRKÜM
Hayır, mesela ben imam hatipli değilim ama siyah Türk’üm. Böyle hissettiriyorlar. Siyah olarak da başarılı olacağıma inanıyorum. Maalesef kabul yerleri beyazların elinde. Gülün Bittiği Yer’i onlardan biri yapsaydı, ortalık ayağa kalkardı. Bana ‘Takıyye yapıyor’ dediler.
12 EYLÜL FİLMİ ÇEKMİŞTİ SIRADA TÖRE FİLMİ VARYönetmen İsmail Güneş, 1961 Samsun doğumlu. Öğretmen Okulu’nun ardından Tatbiki Güzel Sanatlar Akademisi’ne devam etmiş. Sinemaya Natuk Baytan’ın yanında reji asistanlığıyla başladı. Ömer Lütfi Mete’yle senaryosunu yazdığı ve 1999’da çektiği ‘Gülün Bittiği Yer’ filmiyle tartışma yarattı. 12 Eylül dönemini anlattığı, işkence ve şiddeti ele alan film sansür kuruluna takıldı. Yasak kaldırıldıktan sonra da sinema salonlarında bir türlü yer bulamadı. Filmin CD’si 15 bin sattı. Şiddete dikkat çektiği filmi üçleme olarak düşünen Güneş, ‘t.h.e imam’dan sonra toplumun bireye şiddetini anlatan ‘Sözün Bittiği Yer’i ve ailenin bireye şiddetini anlatan ‘Ateşin Düştüğü Yer’i çekmeye hazırlanıyor. Senaryosunu Ömer Lütfi Mete ile birlikte yazdığı bu filmlerden Ateşin Düştüğü Yer, töre cinayetlerini anlatacak.
MOTOSİKLETLİ İMAM KENDİNİ ARIYORt.h.e imam filminin baş kahramanı, imam hatip lisesi mezunu Emrullah Hacıoğlu. Ergenlik yıllarında kızlar ‘ölü yıkayıcı’ diye alay edince kimliğini saklamaya başlıyor, adını Emre Tarhan olarak değiştiriyor. Boğaziçi Üniversitesi’ni bitirdikten sonra İngiltere’de master yapıp, İstanbul’da iş kuruyor. Ortağı bile onun imam hatipli olduğunu bilmiyor. Emre artık zengin. Evi, cipi, bir de yalnızlığına ortak olan özel yapım chopper motosikleti var. Bir gün lise arkadaşı Mehmet’le karşılaşıp, kanser olduğunu öğreniyor. Mehmet, tedavisi nedeniyle imamlık yaptığı köyde ramazan ayında hizmet veremeyeceği için çok üzgün. Sonunda Emre, motosikletine atlayıp arkadaşının köyüne imamlık yapmaya gidiyor. Film, Mehmet’in kendisiyle yüzleşmesi, köyde yaşananlar ile devam ediyor. Filmin adındaki ‘t.h.e’ ise kahramanları Tarık, Hacı Feyzullah ve Emre’nin baş harflerinden oluşuyor.
ESAS OĞLAN DA İMAM HATİPLİFilmin prodüktörlerinden ve başrol oyuncularından Eşref Ziya (yukarıda motosikletli), imam hatip mezunu. İlahiyat Fakültesi’ni bitirmiş. Üniversite ikinci sınıftayken, gitarla iyice içli dışlı olup besteler yapmaya başlamış. Şimdi, konserler veren ve 15’e yakın albümde imzası olan bir sanatçı. Canlandırdığı Emre karakteriyle kendi yaşamının pek fazla örtüşmediğini söylüyor. O kendini gizlemek zorunda kalmamış. Emre’yle tek ortak yanlarının, hızlı yaşamak zorunluluğu olduğunu söylüyor.
ALLAHIM YARABBİM GOLMalatya Darende’de Başdirek (Palanga) Köyü’ndeyiz. Film ekibi hummalı bir çalışmadan sonra ara veriyor ve
yemek yeniliyor. Gece çekilecek sahne için hazırlıklar yapılırken, ekiple birlikte Trabzonspor-Anorthossis maçını izliyoruz. Ekipte başta Ekmek Teknesi dizisinden tanıdığımız, Hacı Feyzullah rolündeki Ahmet Yenilmez olmak üzere birkaç fanatik Trabzonlu var. Arada bir hakeme kızıyorlar. Filmin esas oğlanı Eşref Ziya, gerginliğe bakıyor ve şöyle diyor: ‘Bu maç kazanılmazsa, bu film bitmez. Allahım, yarabbim, gol.’ Dua tutuyor, Trabzon maçı kazanıyor. Ama elendiği için suratlar asık şekilde çekime dönüyorlar.