Oluşturulma Tarihi: Haziran 07, 2004 00:00
FİKRİ Türkay, 1985 yılında Ege Tıp Fakültesi’ni bitirdiğinde jinekolog olmayı planlıyordu... Zorunlu hizmet onu Diyarbakır’ın Silvan ilçesine götürdü.Gerisini Türkay’dan dinleyelim:‘Ege Tıp’tan sonra Hacettepe Tıp’ta master ve doktora programlarını tamamladım. Yani, iki üniversite bitirdim. Üçüncü üniversitem ise Silvan’da yaşamak oldu. Orada Halk Sağlığı ve Koruyucu Hekimlik hizmetlerinin ne kadar önemli olduğunun farkına vardım. Bu konuda uzmanlaşmaya karar verdim.’Silvan’da bulunduğu dönemde ‘Ulusal Aşı kampanyası’na aktif bölge yöneticisi olarak katılan Türkay, 1987’de Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünde ‘Türkiye Aşı Sorumlusu’ olarak çalışmaya devam etti.Daha sonra ABD’de ‘Hastalık Kontrol ve Koruma Merkezi’inde ‘Uygulamalı Epidemiyoloji’ ile ‘Bulaşıcı Salgın Hastalıkların Kontrolü’nde uzmanlaştı.Türkay, 1989’da da önde gelen aşı kuruluşu Fransız Aventis Pasteur’da Medikal Direktör olarak göreve başladı. 1998’de Aventis Pasteur Türkiye Genel Müdür Yardımcısı, 2000’de Genel Müdür koltuğuna oturdu.Oradaki başarısı Türkay’ı daha yukarı taşıdı. Türkay, temmuzda Aventis Pasteur Orta ve Doğu Avrupa, Bağımsız Devletler Topluluğu, Orta Asya ve Ortadoğu Bölgesi Başkan Yardımcılığı’na başlayacak. Ona 51 ülke bağlanacak.Şirketin Lyon’daki merkezine gitmesi söz konusu olan Türkay, kararsız:‘Acaba bu görevi İstanbul’dan yürütebilir miyim diye de düşünmüyor değilim.’Türkay’ın bu sözü üzerine hatırlatıyorum: ‘The Coca-Cola Company Orta Avrupa, Avrasya ve Ortadoğu Başkanı Cem Kozlu, Viyana’dan 51 ülkeyi yönetiyor. Ahmet Bozer ise Türkiye, Avrasya ve Ortadoğu Başkanlığı’nı İstanbul’dan yürütüyor. Bozer de 23 ülkeye bakıyor. 51 ülkeyi İstanbul’dan yönetmek neden olmasın?’Türkay, ‘Günü gelinceye kadar düşünüp karar vereceğim’ deyip, Aventis Pasteur’un Türkiye’de 15 yılda pek çok ilke imza attığını vurguluyor: ‘Modern kuduz aşısını, üçlü karma aşıyı, Hepatit B’den, gripe, beşli karma aşıdan zatürreye kadar pekçok hastalığın aşısını ilk kez biz getirip uyguladık.’Türkay, Pasteur’un Türkiye’de aşı üretmek üzere 1986’dan beri girişimleri olduğunu, ancak bazı engeller yüzünden gerçekleşemediğini hatırlatıyor.Türkay, aşının koruyucu özelliğine dikkat çekip, erişkinlerin de bu işe önem vermeleri gerektiğinin altını çiziyor: ‘Aşı ile korunabilir hastalıklardan ölen erişkinlerin sayısı çocuklara göre en az 50 kat daha fazla.’Türkay, sonra aşı-ilaç faturası karşılaştırması yapıyor: ‘Ülkemizde tüm aşı firmalarının toplam cirosu, birçok ilacın sadece 1 formundan elde edilen cironun yarısından daha az. Nedense grip aşısına önem vermeyiz, kat kat parayı soğuk algınlığı ilaçlarına veririz...’Türkay, bir de hesap yapmış: ‘Batık özel bankalarla kamu bankalarında uçup gittiği söylenen 75 milyar dolar, Türkiye’de bebek-çocuk-erişkin ve yaşlı risk altında olan tüm kişilere almaları gereken tüm modern aşıların verilmesi durumunda bile önümüzdeki 500 yıllık aşı ihtiyacımızı karşılayabiliyor.’Fikri Türkay’ı kutlayalım, 500 yılı düşünelim...‘Başbakan da kim oluyor’ mu diyelimGEÇEN hafta Sabah ve Miliyet’in ekonomi müdürü arkadaşlarımla birlikte Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la bir söyleşi yaptık. Kendi sayfamızda dörtlü fotoğrafı kullandık. Başbakan’la ikili fotoğrafı da utana sıkıla spotun içine ‘pul’ gibi gömdük.Ertesi gün çok saygı duyduğum bir büyük yazarımızın kalemine dolandık.Saygıdeğer büyüğümüz fotoğraflardaki ‘gülümseme’ye takmıştı kafayı. Ona göre Başbakan kötü şeyler söylese de biz hep ‘gülümsemiştik’... Hatta sohbetin ayakta geçen bölümünde de epeyce ‘kıvırtmıştık’... Başbakan’ın karşısında bir gülüşle onun gözünde neredeyse ‘yalaka’ olup çıkmıştık.‘Yalaka’ gibi görünmemek için demek ki ya Başbakan’la hiç fotoğraf çektirmemek ya da çektirsek de biraz ‘ağlamaklı’ poz vermek gerekecek.Hatta Başbakan’a, ‘Sen kim oluyorsun’ bakışı fırlatmak belki daha iyi olacak.Öyle mi yapalım ne dersiniz?
button