OluÅŸturulma Tarihi: Mart 15, 2004 00:00
İlk olarak 1974 yılında, tiyatro sahnesinden seyircinin önüne çıktı Mehmet Ali Erbil. Yani bu yıl 30’uncu sanat yılını kutluyor. Onun hayatında ise değişen hiçbir şey yok. 30 yıl önce olduğu gibi yine aynı Mehmet Ali Erbil. Neşeli ve esprili. Artık herkes onun vurdum duymaz hareketlerine, esprili konuşmalarına, el şakalarına alıştı. Sözleri kimseye batmıyor, kimseyi incitmiyor. Çünkü, ‘Mehmet Ali’dir ne yapsa yeridir’ görüşü hakim. Çarkıfelek’i yeniden sunmaya başlayan sanatçıyla çok özel bir röportaj yaptık.Mehmet Ali Erbil diyor ki;‘Sokaktaki insanlara baktığım zaman, daha mütevazı ve mutaassıp yaşadığıma inanıyorum. Bir kadın programlarını izleyin. Neler neler var. İnsanların karısı, iki sevgilisi, bir de metresi var. Geçen gün programımda bir adama para ödülü verdim. Hem karısı hem de Ukraynalı sevgilisi varmış. Adam parayı aldığı gece karısını dövüp, sokağa atmış. Bizler gerçekten daha düzgün yaşıyoruz. Kimliğimizden dolayı en küçük arkadaşlıklarımız bile fazla abartılıyor. Yoksa kadınlara düşkün falan değilim. Her erkek gibi benim de ilişkilerim oluyor. Ben sadece biraz sevgi arsızıyım. Hepsi bu...’ Hala bu ülkede, ‘Sanatçının gişesi olur mu?’ tartışılıyor. Tabii ki her sanatçının belli bir izleyici kitlesi vardır. Doğal olarak bu kitle de sinema gişesine yansır. Mesela Özcan Deniz, ‘Bir milyon gişem var’ demiş. Bence daha fazladır. Çünkü hayran kitlesi çok fazla. Önemli olan bu kitlenin ne kadarının sinemaya geldiğidir. Hababam Sınıfı’na benim de kitlem geldi. O da 500 kişi. Aşiret olan akrabalarım var onlar geldi.(Gülüşmeler) 30 yıldır sinemanın içindeyim. Sinemayla doğdum, büyüdüm. Şimdi otursam kitap yazarım. Ama bu çok farklı bir şey. ‘Ben de anılarımı yazayım’ diye yola çıkmak yanlış. Dediğim gibi bunca yıldır sinemanın içindeyim ama hiçbir zaman haddimi aşmadım.
Film çekeyim, bunu da yönetiyim derdinde olmadım. Bir insan çok iyi aktör olabilir ama çok iyi rejisör olacak diye bir kural yok. Bu açıdan her zaman haddimi bildim. O farklı bir şey. Ben her zaman yönetmenlere saygı duydum. O yüzden de kurallarım, kanunlarım olmamıştır. Sadece soyunmam...(Gülüşmeler)BENDE ANA KUZUSU OLMAK İSTERDİM‘Çok kadınlara düşkün’ lafını asla kabul etmiyorum. Bir röportajımda 500 kadınla birlikte oldum dedim ama bu bir şakaydı. Buna ne sağlığım ne de ömrüm yeter. Mümkün değil. Sokaktaki insanlara baktığım zaman, daha mütevazı ve mutaassıp yaşadığıma inanıyorum. Bir kadın programlarını izleyin... Neler neler var. İnsanların karısı, iki sevgilisi, bir de metresi var. Ben geçen gün programımda birisine para ödülü verdim. Adam genç... Hem karısı hem de Ukraynalı sevgilisi varmış. Adam parayı aldığı gece karısını dövüp, sokağa atmış. Bu yüzden bizler gerçekten daha düzgün yaşıyoruz. Sadece kimliğimizden dolayı en küçük arkadaşlıklarımız bile fazla abartılıyor. Yoksa kadınlara düşkün falan değilim. Her erkek gibi benim de ilişkilerim oluyor. Ben sadece biraz sevgi arsızıyım. Hepsi bu... Bu da sağlıklı bir çocukluk geçirmememden kaynaklanıyor. Anne sevgisi olmadan büyüdüm. Ben de isterdim Beyaz gibi anne çocuğu olmak, anne kuzusu olmak... Keşke bu yaşta bile her saniye annemin kucağında olabilseydim. Şartlardan dolayı bunu yaşayamadım.ŞAFAK SEZER ÇOK YETENEKLİŞimdi ucuz ve kalitesiz star yaratmaya çalışıyorlar. Yoksa her şarkı söyleyen sanatçı ya da star, her taklit yapan da aktör olur mu? Bu yüzden birlikte çalıştığımız genç, yetenekli arkadaşlarımıza elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorum. Çok genç yeteneklerimiz var. Mesela Şafak Sezer... Çok yetenekli... Önü çok açık. Doğa Rutkay, Mehmet Ali Alabora da öyle. Biri daha var tabii. Nehir Erdoğan’ın da önü açık. Hep önü açık olsun.(Gülüşmeler)Cem Yılmaz ise tam bir modern meddah. O bambaşka bir şey... Ve bir komedyen olarak zaman zaman onu izlerken çok gülüyorum. Ama şunu bir türlü anlamıyorum. Beş kere oyununa gidiyorlarmış. Bir kere giderim, bir kere gülerim ama ikincisine gidemem. Bir şovu beş kez izleyenler de ruhsal bir problem olduğuna inanıyorum. EN İYİ FİLM HABABAM Hababam Sınıfı 22 yıl aradan sonra merhaba dedi. Filmin mirasına ve kimyasına zarar verilmeden temiz bir iş yapıldı. Yola çıkışımızda çok muhteşem, çok komik film olacak diye hedefimiz yoktu. Bizim amacımız sadece o mirasa saygı göstererek, eli yüzü düzgün bir sinema filmi yapmaktı. Bence Hababam Sınıfı, bu yılın en iyi sinema filmidir. Şu an 1 milyon 700 bin’e yaklaşan bir gişesi var. Hakkı ise 2-2,5 milyon seyirciydi. Ancak çok peşpeşe Türk filmi vizyona girince, bütün filmler birbirlerinin önünü kesti. Vizontele Tuuba bile kendi rekorunu kıramadı. Bu kadarı bile mucize... Şimdi Hababam Sınıfı’nın ikincisi için kolları sıvadık. İsmi de ‘Hababam Sınıfı Askerde...’ Bu film, diğerinden en az on kat daha komik olacak. Ben Yarbay Bedri olarak kamera karşısına geçeceğim. Çekimlere temmuz ayında başlanacak. Kadro aynı ama başka sanatçılar da olacak. Mesela Hülya Avşar, Cem Yılmaz ve Ata Demirer düşünülüyor. Görüşmeler sonucunda ne olur bilmiyorum. Belki olur, belki de olmaz. Yani şu anda kesinleşmiş bir şey yok. Bunun dışında Tunç Başaran’ın bana gönderdiği bir senaryo var. Bu senaryoyu okuyorum. Bu projeyi de düşünme aşamasındayım. Kısacası beni heyecanlandıran her senaryoda rol almak istiyorum. Bu yıl vizyona giren bütün filmleri izledim. Beni en çok ‘Altın Ayı’ ödülünü alan ‘Duvara Karşı’ filmi heyecanlandırdı. Tam bir yönetmen filmi olmuş. Çok beğendim.CENK KORAY’DAN BAYRAĞI DEVRALDIMBenim seyirci üzerinde çok farklı bir yerim var. Her zaman ailelerinin bir parçası oldum. Hiçbir zaman akraba ne atılır ne satılır. Akraba her zaman akrabadır. Bunun yanında sivri bir insan da olmadım. Sivri konuşmadım. Çünkü kavgacı bir tavrım yoktur. Bana ‘Gebersin’ diyen Arto’yla bile barıştım. Kinci değilim... Doğal olarak bu özelliğim işime hep artı olarak yansıdı. Tabii ki zaman zaman aşırı tepkilerim oluyor ama bunu kontrol edebiliyorum. Bu işi yapıyorsan, hem özel yaşamını, hem mesleki yaşamını hem de ilişkilerini kontrol altında tutmasını becereceksin. İşte ben bunu başarabiliyorum. Sonuç olarak Mehmet Ali Erbil’in seyirci tarafından çok iyi anlaşıldığına inanıyorum. Birçok sanatçıya nasip olmayacakbir sevgiye ulaştım. Bunu hastalandığımda gördüm. Gerçek yaşamımda, filmlerdeki gibi bir sevgi yaşadım. Bu benim için çok önemli bir değer. O yüzden sanat dünyasının beni anlayıp, anlamaması çok önemli değil. Ayrıca, Mehmet Ali Erbil’in ekibiyle birlikte televizyonlarda hoşgörüyü getirdiğine inanıyorum. Bunu ilk olarak TRT’de rahmetli Cenk Koray başlatmıştı. Ondan sonra da bayrağı ben devraldım. Bu kesin ve net. İnsanlar artık bir takım esprilere daha hoşgörülü bakmaya başladılar. Ama bunu başka sanatçılar denese, seyircinin gözüne batabilir. Benim insanlar üzerinde inanılmaz bir kredim var. Bu kredimi zaman zaman yanlış kullanmış olabilirim ama sevenlerim beni bu hatalarımla kabul ediyorlarSULU DİYENLERE KIRILIYORUMBütün pojelerde ilk akla ben geliyorsam bu basit, anlamsız bir şey değildir. Benim bir konservatuar eğitimim var. Hem de birincilikle girmişim. Beş yıl okumuşum, yüksek bölümünden de mezun olmuşum. ‘Sulu’ olarak adlandırıldığım zaman doğal olarak kırılıyorum. Benim neşeli olmam, esprili olmam nedense bu ülkede ‘Sulu’, ‘Şaklaban’ olarak nitelendiriliyor. İnsanları 30 yıldır güldürmek kolay bir şey değildir. Kırılıyorum... Artık çözümü mahkemelerde arıyorum... Tuğba pırlanta yüzüğü istemediTuğba ile sonunda barıştık. Esin Civangil ile çıkan haberlerden dolayı aramızda bir kırgınlık vardı. O gece film ekibiyle birlikte 150 kişilik bir grup Ritz’e eğlenmeye gittik. Yoksa Esin ile başbaşa eğlenmedik. Bir kare çekilmiş fotoğrafımız bile yok. Ama bir şekilde basına malzeme olduk. Dolayısıyla Tuğba da böyle bir dedikoduya meydan verdiğim için bana darıldı. Zaten sağlıklı, aklı başında bir kadının böyle yapması gerekir. Aynı şeyi o yaşasaydı belki ben de aynı şekilde davranırdım. İlişki böyledir. Evet onunla barışmak için bir yüzük aldığım doğru. Ama bu hediyeyi kabul etmedi. Çok düzgün bir karakteri var. Okumuş, kültürlü... Kendi işi var. Medyatik olmak gibi bir hevesi yok. Çok farklı. Tuğba ile birbirimizi tamamladığımıza inanıyorum. ALİ KIRCA GİBİ OLMAMI İSTİYORBenimle bir ilişki yaşamak gerçekten zor. Mesela Hülya (Avşar) ile bir şov yapıyorum, bu şov gereği ona sarılıyorum. İnsanlar başka şeyler düşünebiliyor. Bu benim tarzım. Şov dünyasındaki çizgim bu. Tuğba zaman zaman gazetelerde böyle fotoğraflar ya da yazılar çıktığı zaman bozuluyor. O, Ali Kırca gibi
haber spikeri olmamı istiyor. Daha ciddi yani... Ama ben böyle para kazanıyorum. ANTÄ°KADAN ANLIYORTuÄŸba çok akıllı ve zeki bir kız. Ä°thalat ve ihracat firmasında çalışıyor. Aslında kendisi arkeolog. Antikadan anlıyor yani. Sonunda mesleki anlamda benden anlayan birini buldum. Profesyonel olsun ki antikaya iyi baksın istedim. Çünkü deÄŸerli bir parçayım. Benden kaç tane var ki.(Gülüşmeler) Valla gözü gibi kolluyor beni. Åžaka bir yana her ÅŸeyimi TuÄŸba ile konuÅŸabiliyorum. Ä°ÅŸ konularında fikir alışveriÅŸinde bulunuyoruz. O bana objektif olarak doÄŸruyu ya da yanlışı söylüyor. SevgiymiÅŸ, arkadaÅŸlıkmış bunları hiç düşünmeden yaptığım hatayı pat diye yüzüme söylemesi hoÅŸuma gidiyor... HASTALIÄžIMDA O YANIMDAYDISedef ile evliliÄŸimiz süresince TuÄŸba ile çok iyi arkadaÅŸtık. Düğünüme geldiÄŸi söylendi ama o yoktu, ablası vardı. O zamanlar aramızda hiçbir ÅŸey yoktu ve evliliÄŸim de bu yüzden bitmedi. Yalnız TuÄŸba, hastalığım süresince hep yanımda oldu. Çünkü o dönemler grup olarak yurtdışına tatile gitmiÅŸtik. Ä°ÅŸte o sırada Ä°talya’da krize girdim. Yanımda bir tek o vardı ve beni hiç yalnız bırakmadı. Üç gün, üç gece hiç uyumadan yanımda bekledi. ArkadaÅŸlığımızın iliÅŸkiye dönüşmesinde bunun da etkisi oldu. Biz hiçbir beklenti olmadan, kayıtsız ÅŸartsız birbirimizi sevdik.SEDEF’E YILDIRIM AÅžKIYLA TUTULDUMBen Sedef’e aşık oldum. Yıldırım aÅŸkıyla, yıldırım evliliÄŸi yaÅŸadım. Ãœstüste gelen olumsuzluklar yüzünden de evliliÄŸimiz bitti. TuÄŸba yüzünden bitmedi. TuÄŸba’yla baÅŸka bir ÅŸey yaşıyorum. Birbirimizi mükemmel tamamlıyoruz. Aşığım, seviyorum... Ä°liÅŸkimiz çok farklı...Â
button