Güncelleme Tarihi:
Bu filme sizi çeken ne oldu?
- Senaryonun uyarlanmış hali çok akıcı, gerçek ve hayattan bir dille yazılmıştı. Leyla, oynarken keyif alıp kendimden bir şeyler katabileceğim bir karakter olduğu için de beni çok heyecanlandırdı. Özcan da yönetmen olarak ‘Fahriye’ye Leyla’yı çok güzel oynatacağını’ biliyordu.
Oynadığınız Leyla karakteri fazlasıyla saf. Gerçekten böyle insanlar olabilir mi?
- Aslında Leyla hayatta karşılaştığımız pek çok genç kızdan biri. İnanılmaz naif. Bunun nedeni yaşamın kötü yanlarıyla hiç karşılaşmamış, hayatı sadece iyi yönleriyle görmüş olması. Hayatını derinden etkileyecek şeyler yaşıyor, bunlarla belki olgunlaşıyor belki de olgunlaşamıyor.
Sizin de hâlâ Leyla gibi yanlarınız var mı?
- Özümde saf ve naif yanımı zerre kadar kaybetmedim. Tabii genç yaşta iş hayatında olup birçok sorumluluğu birarada taşımak insana olgunluk katıyor. Ama benimki hayata karşı bir körelmişlik ya da törpülenmişlik değil.
PROFESYONEL MÜZİK YAPMAM
Filmin en çok konuşulan olayı seslendirdiğiniz ‘Sen Yarim İdun’ isimli türkü...
- Şarkı söylemek konusunda bir eğitim almadım. Tamamen spontan gelişti. Şarkı iki karakterin de yaşadıklarını çok iyi anlatıyordu. Bu yüzden Özcan türkü filmde de kullanılsın istedi. Tabii şarkıyı filmde Fahriye olarak değil Leyla olarak söyledim. Sonra filmin soundtrack albümünü içinde şarkıyı okudum.
Teklif gelirse albüm çıkarır mısınız?
- Hayır profesyonel müzik işi yapamam. Zaten okulum devam ediyor. Yanında dizi ve sinema filmleri var, bir de müzikle ilgilenmeyi dünyam kaldıramaz.
Peki Özcan Deniz zor bir yönetmen miydi?
- İşine çok hakim olması güven veriyor. Sorduğunuz her sorunun onda mutlaka bir cevabı var. Çekimler sırasında kendimi, yönetmen olarak tamamen Özcan’a bıraktım diyebilirim. İzledikten sonra da a’dan z’ye çok doğru olmuş dedim.
Biten ilişkiniz ardından aynı filmde oynadınız. “Sette acaba ne yaparız” diye bir tereddüt yaşadınız mı?
- Bir iş yapmak üzere yola çıkıldığında profesyonel davranmak zorundasınız. Ortaya çok da güzel bir iş çıktı. Biten ilişkimiz filmin önüne geçmeyecek. Filmimiz o kadar güzel oldu ki Özcan’la ayrılığımız kimsenin aklına bile gelmeyecek.
Senaryonun Özcan Deniz tarafından sizi düşünerek yazıldığı doğru mu?
- Hayır, bu zaten bir uyarlama.
AŞIK OLDUĞUMDA HAYAT RİTMİM YÜKSELİYOR
Film vizyona girmeden gelinlik fotoğraflarınız yüzünden “Fahriye evleniyor” diye uzun uzun yazıldı çizildi. Bu tip haberler ne hissettiriyor?
- Aslında bu filmden önce defalarca diziler ve dergi çekimleri için gelinlik giymiştim. Bu başlıklar 1990’larda daha yeniydi. İnsanlar söylenenlere inanabiliyordu. Ama artık bu tip “Aman böyle başlık atmışlar, uyduruyorlardır, filmdedir bu sahne” diye düşünüyorlar.
Filmde İskender karakteri size “benim evim sensin” diyor. Peki sizin eviniz kim?
- Birinin bu lafı söylemesi için kendini iyi ve evinde hissetmesi gerek. Bunu kimi işinde kimi ailesinde bulabilir. Şu an bana her yer ev. Vaktimin çoğu zaten işimde geçiyor.
Peki “Evim sensin” diyen biri olursa evlenir misiniz?
- Herkes doğru insanı bulduğunda evlenmek ister, ben de öyle.
Yalnızlık devam ediyor mu?
- Çevremde bir sürü arkadaşım ve ailem var. Yalnız olduğum söylenemez!
Leyla babasının inşaatında çalışan İskender’e aşık oluyor. Sizce aşkta statü olur mu?
- Asla! İnsan kendi ortamındaki insanlarla birlikte olduğu için belki de farklı statüden birine aşık olamıyor. Yoksa aşk, insanın gözünün hiçbir şeyi görmemesi demek.
Filmdeki gibi ilk görüşte, yıldırım aşkına inanıyor musunuz?
- Aşkta karşındakini ilk gördüğünde gözünün ışığından “bu insan sanırım benim kaderimde var” diyorsun. O bir etkileşim ve aşkın ilk basamağı. Ama asıl aşk zaman içinde adım adım olgunlaşıyor. Birbirinize duyduğunuz sevgi ve saygıyla ilerliyor.
Aşk size nasıl biri yapar?
- Hayatımı olumlu etkiler. Hayatımın ritmini yükseltir. İşimi daha tempolu ve dinamik yaparım. Olduğumdan daha evcil olurum.
Sizin için “eğlenilecek değil evlenilecek kız” diyorlar… Gerçekten evlenilecek kız mısınız?
- İnsanın içi neyse dışının da o olması güzel. Demek karşımdakilere o enerjiyi veriyorum. Her şeyi uzun vadeli ve gereğince yaşamaya çalışıyorum. Bu da kafanda evlenilecek kız modelini çiziyor olabilir.
ŞÖHRETİN İNSANI YORMAYAN HALİNİ YAŞIYORUM
Altı yıldır şöhretsiniz. Ünlü olmak hayatınıza neler getirdi, neler götürdü?
- Anne ve babamın yönlendirmesiyle çocukluğumdan beri içinde bulunduğum durumların hep pozitif yönlerini almaya çalıştım. Bu bir süre sonra karakterime oturdu. Tabii şöhretin çok güzel yanlarının dışında hayatı zorlaştırdığı anlar da olabiliyor. Seni yoran taraflarıyla yaşamak istersen bu senin seçimin olur ama ben tercih etmiyorum.
En yanlış anlaşıldığınız nokta nedir?
- ‘Yaprak Dökümü’nde beş yıl rol aldım. İzleyiciler uzun sure oradaki Necla karakterinin keskin hatlarıyla beni gördü ve bazıları beni gerçekten de öyle sandı. ‘Yaprak Dökümü’nden sonra kısa süre içinde kendimi tazeleme ve yeni işlere yansıtma fırsatı buldum.
Felsefe ve sosyolojiyle ilgileniyorsunuz. Peki hayat felsefeniz nedir?
- Carpe diem, yani her anı gerektiği gibi doğru değerlendirip yaşamak.
Güzellik tüm kadınların için çok önemli. Sizin için ne ifade ediyor?
- Güzellik Allah’ın lutfettiği bir şey. Sizin değil diğer insanların üzerinizdeki görüşü olabilir. Ama güzelliği hayatınızın başrolüne koyup yaşamamanız lazım.
EN KÖTÜ ALIŞKANLIĞIM ÇİKOLATA
En büyük korkum: İnsan bunu dillendirmek istemiyor. Sen anladın onu!
En büyük tutkum: Yeni bilgiye karşı inanılmaz açım ve doyamıyorum.
En tahammül edemediğim: İnsanların zeka kullanabileceği yerde bunu yapmaması.
En büyük acım: Hayat bana bunu dedirtecek bir ölüm yaşatmadı.
En kötü alışkanlığım: Çikolata.
En büyük küfrüm: Küfür etmeyi tercih etmem ama cevabım: Opss!
En büyük yanlışım: Okulu zamanında bitirmemek. İki yılım daha var.