Güncelleme Tarihi:
Robbie Antonio, bildiğiniz milyar dolarlık adamlardan değil. Olmadığını yazının spotundan, sayfayı süsleyen fotoğraflarından anlamışsınızdır. Tabloların altmetnini okumaya başlamadan evvel Robbie (Kendisi böyle anılmak istiyor. Robbie, sadece Robbie...) hakkında bilmeniz gerekenleri dökelim. Northwestern’larda, Stanford’larda okutulacak kadar parlak bir jetset çocuğu; başkent Manila’yı ‘yeni Manhattan’ yapmaya ant içmiş kadar safkan Filipinli. ‘Century Properties’ tabelası altında, uzman yatırımcı/yönetim kurulu başkanı gibi unvanlarla Manila’ya The Milano Residences, Azure Urban Resort Residences, Paris Beach Club, Trump Tower Manila gibi yapılar armağan ediyor, şehri Manhattan’dan ziyade kafası karışmış bir Dubai’ye dönüştürüyor. Henüz 36’sında, eşi Hilda ve oğlu Joey ile dünya jetsetinin en mühim üyesi Robbie’nin ölmeden yapılacak listesinin ilk üç sırasında iş, sanat ve tasarım dünyasının en güçlü insanı olmak var. Gerilim filmleri afişinden araklama bir “Ne dilediğinize dikkat edin” sloganıyla sanat soslu fantastik-korku türündeki bu yaşamöyküsünü satır başlarıyla didikleyelim. Sanat, tahmin edersiniz ki, hayatında mühim bir yere sahip. Obsesif bir şekilde tablolarını satın aldığı isimler arasında Pablo Picasso da var, Andy Warhol da, Claude Monet de Damien Hirst de.
Hızlandırılmış bir “Bana arkadaşını söyle, sana...” oyunu oynayacak olursak, söz konusu Robbie Antonio olunca masaya iki kart açmak yeterli: Paris Hilton ve Donald Trump Jr. Kontolsüz güç ve orantısız gelirle özdeşleşmiş bu iki pop figürünün Antonio ile çekilmiş sayısız ‘yanak yanağa’ fotoğrafı mevcut. İlişkileri poz poz durmanın çok çok ötesinde. Robbie dünyanın en mühim sanatçılarına sanat için poz vermediği, Paris’in de dünyanın en meşhur parti insanlarıyla para için eğlenmediği zamanlarda, iki arkadaş ortak olup ‘Urban Resort Residences’ başlığıyla mimarcılık, emlakçılık oynuyor. Trump Jr. ile kurulan sıkı ortaklıksa The Trump Tower Manila olarak meyvesini veriyor Filipin halkına.
BU NE SANAT AŞKIYMIŞ!
Manila demişken... Robbie, ortalama bir ailenin yıllık 5 bin dolarla yaşamını ikame ettiği Manila’da 15 milyon dolarlık, kendi deyişiyle ‘mütevazı’ bir malikâne yaptırmaya karar veriyor. Projenin başındaki mimar Hollandalı Rem Koolhaas. Kendisi mimarlar arasında ‘guru’ olarak anılan, 15 yıldır herhangi bir rezidans tasarlamaya tenezzül etmeyen bir şahsiyet. Eve adım atmadan “Parayla değil mi kardeşim!”in kokuları yükseliyor dört bir taraftan. Fakat Robbie bu malikaneye yerleşmiyor, daha hayırlı biri olmak adına koskoca evi halka açık bir müzeye dönüştürmeye karar veriyor. Üstelik öyle sıradan bir müze de değil. Duvarlarını Damien Hirst, Takashi Murakami, David LaChapelle, David Salle, Marilyn Minter gibi en güçlü ‘modern sanat’ sanatçılarının sadece buraya özel yaptıkları işlerle dolu bir müze olması tasarlanıyor. “Ne kadar hayırlı, ne kadar da sanatsever” tezahüratı yükselmeden söz konusu müzeye dair ufak bir dipnot iliştirelim: Bu müzede gördüğünüz her tabloda tek bir isim var, o da Robbie Antonio’nun ta kendisi. Tamamı Robbie Antonio portrelerinden oluşan deneysel bir ‘benmerkezcilik’ müzesine hoş geldiniz.
OBSESİFLİĞİN BÖYLESİ
Modern sanat denince akla ilk gelen tüm isimleri alt alta yazın, ceplerine birkaç milyon dolar, önlerine de en afilisinden bir Robbie Antonio fotoğrafını koyun ve kendi dillerinde bir Robbie portresi çizmelerini isteyin. Ortaya çıkan sonucu üstteki fotoğraflarda görebilirsiniz. Milyar dolarlık işadamının sanata merakıyla kendine düşkünlüğün kesişiminden işte böyle bir netice çıkıyor. Robbie’nin söz konusu işleri ‘proje’ olarak tanımlaması da üst başlık olarak ‘Obsession’ı (obsesyon) layık görmesi de pek şaşırtmıyor insanı. Peki, nasıl oluyor da bu sanatçılar ikna ediliyor? Her parayı veren bu modern sanat düdüklerini çalabiliyor mu? İşte bu noktada biraz Robbie’nin şeytanlığı biraz da birkaç milyon dolarlık çekler yatıyor.
Konuyla ilgili Vanity Fair dergisine demeç veren sanatçıların sözlerine bakılırsa sanatçıların kabul edişi ‘tamamen duygusal’. David LaChapelle, “Varlıklı insanların kendi portrelerini ölümsüzleştirme isteği sanatın tarihi kadar eski. Hem ne kadar sanat, o kadar iyi” minvalinde kararınca naif, dozunda kibirli cümleler kurarken ressam David Salle, “Hayata ve sanata dair duyduğu coşku gayet sevimli. Sizi, bir şekilde, farkında olmadan yörüngesine çekiyor” diyor. Robbie’yi portrelemiş ressamlar arasında en yerinde tespit Los Angeles’lı ressam Kenny Scharf’tan geliyor:
“O çok şık bir uzay yaratığı!”