Güncelleme Tarihi:
Dışarıdan bakınca yerinde duramayan, hiperaktif bir adam! Zaten yaşamını da öyle kurgulamıştı. Bir sene Astoria’da, sonraki sene Sapphire’de kiraladığı stüdyo dairelerde yaşıyor, ‘göçebe’ takılıyordu. Ama son bir senede hem ruhsal hem fiziksel bir değişim sürecine girdi.
MONROE BAKIŞI, DEAN TAVRI
Adım adım gidersek; geçen hafta Acarkent’te sabit yaşama geçmeye karar verdi. İlk misafiri ben oldum.
450 metrekare evi; üç katlı. Beş oda, iki salon ve beş banyodan oluşuyor. Tek başına bu kadar büyük bir yerde yaşamasını hayatındaki ‘sirkülasyon’a bağlıyorum.
Evin giriş katı sade. Her yerde Marilyn Monroe desenli koltuk ve James Dean fotoğraflarıyla kaplı yastıklar... Çünkü Marilyn’nin yaşadığı dramın yüzüne hiç yansımamasından etkileniyor. Dean’ın tavrı ve başkaldırışında kendi hayatından izler buluyor.
BEDENDEKİ RÖNESANS
Evin salonu krakerler ve sağlıklı ürünlerle dolu. Öğünleri her gün bir yemek şirketi tarafından kapısına bırakılıyor. Ben onları karıştırırken yanıma geliyor.
Acayip değişmiş. Çok zayıflamış. Saçıyla, giyim kuşamıyla bambaşka bir adam olmuş. Sanki konuşması bile daha olgun.
Fiziğine şaşırdığımı görünce hırkasını açıyor. Atletiyle kalıyor. Meğer bu dışavurumculuğun nedeni bedeninde yaptığı Rönesans imiş... Baklavalarını gösterirken “Sakın beni narsist sanma” diyor: “Kendimle barışığım ama narsist değilim”. “Tamam” diyorum, ne diyim...
EN BÜYÜK AŞKI KİM?
Önden gelen zamansız tatlı niyetine baklava faslı bitince nihayet yeni şarkılarını dinlemeye başlıyoruz. Hepsi enerjik. Bence en büyük farkı altyapıları. Zaten bütün albümü yurtdışında kaydetmiş. En büyük korkusu bir gün ilham perisinin uçup gitmesi.
Ardından bir hafta önce Bostancı’da verdiği konserindeki beş bin hayranın çığlıklarını izliyoruz bilgisayarda. Yok yok, narsist değil; gerçekten de sokağa her çıktığımızda kadınların ona olan aşkı aşikâr.
“Peki senin en büyük aşkın kim?” diye soruyorum: “Yaşadım ya da belki de şimdi yaşıyorum” diye cevaplıyor.
Eurovision’a bu albümdeki şarkıyla katılacaktım
‘Düm Tek Tek’ ile Eurovision heyecanını besteci olarak yaşadım. Eğer geçen sene Eurovision’a katılsaydım şarkım, bu albümün çıkış parçası ‘Kapı’ olacaktı. Ben yine Eurovision için hazırım. Yalnız bir kere daha ‘Düm Tek Tek’ şarkısında yaşanan tartışmalar gibi olaylara hazır mıyım, emin değilim.
Dışı Ricky Martin içi Kadir İnanır
Birlikte olduğunuz kadınların sayısı dört rakamlı söylentileri var.
- Beni Enrique Iglesias ile karıştırdın herhalde. Bunlar komik laflar.
Olgun kadın sevdiğiniz doğru mu?
- Şehir efsanesi. Beni öyle kimle gördünüz?
İzel desem...
- Bu söylediğin yıllar öncesinde kaldı.
Gençsiniz, tek gecelikler olmuyor mu?
- Tek gecelik ilişkinin tadı öbür gün yalnız başına kaldığında insanı rahatsız eder. Sorgulama başlar. Bu yüzden bir zevki yok.
Serdar Ortaç “Sevgilimin kalçalarına bakılmasından rahatsız olmam” diyor. Siz de o kadar rahat mısınız?
- Bir kız arkadaşım zamanında benim için: “Dışın Ricky Martin, için Kadir İnanır” derdi. Öyle bir şey olsa o restoranı boşaltırım! Boğa burcu olarak çok kıskancım.
Kolejli sokak çocuğuyum
Dışarıdan, yakışıklı, başarılı, çevresinde güzel kadınlar olan bir adam olarak görünüyorsunuz. Hayatınızda hiç mi dram yok?
- Aslında mutluluk ve enerji kadar, dramdan da oluşuyorum. Sanıldığı gibi ‘light’ bir hayatım olmadı. Bir yandan beğenilirken bir yandan en çok eleştirilen isimler arasında yer aldım. Ama bunları zamanla kafaya takmamayı öğrendim. 15 yaşımdan itibaren ailemden beş kuruş almadan bu günlere geldim. Hayatla baş başa kaldım. Fransız Saint Benoit Lisesi’nde okurken okuldan atıldım.
Neden?
- E devamsızlıktan... Geceleri mekânlarda müzik yapıyordum. Okula hiç gitmiyordum. Sonra okul adına müzik yarışmasına katılıp ödül alınca beni geri kabul ettiler ve diplomamı aldım. Tabii bu sırada sokak hayatıyla tanıştım. Aslında kolejli bir sokak çocuğu olarak büyüdüm.
Burayı ağırdan alalım… 15 yaşından itibaren tek başınıza kalma sebebiniz?
- Ailesel kopukluklarım, anne ve babamın ayrılığı, aşmam gereken duvarlar, zamanında küçük olduğum için ciddiye alınmamış olmam... Babam Saim Akçıl beni klasik müziğe yönlendirmek istedi. O kalıplar bana, benim kalıplarım babama uymadı. Asi tarafım ağır bastı.
Anne ve babanız ayrıldıktan sonra siz kimle kaldınız?
- İkisi de ikinci evliliklerini yaptılar. Bir süre babamla yaşadım. Bir çocuk ne olursa olsun anne ve babasının ikinci evliliklerinden olumsuz etkileniyor. Bir daha aile sıcaklığı yaşamayacağımı düşündüm. İkisine de küstüm! Bir süre sonra tabii insan toparlanıyor ama içinde hep bu kırgınlık devam ediyor. Şimdi aramız iyi.
İkinci evliliklerinden kardeşleriniz oldu mu?
- Bir ablam vardı. Annemin daha sonra çocuğu olmadı. Babamın ikizleri oldu: Elvin ve Samir. Birbirimize alışma süreci yaşadık. Üçümüz de olanların bilincinde değiliz. Ama gün gelince karşılıklı her şeyi sorgulayacağız. Onları hayat boyu koruyacağıma yemin ettim.
ÖRNEK ALDIĞIM KİMSE YOK
Yeni albüme ve imajınıza dönersek... Herkes sizi Justin Bieber’a benzetiyor. Artık ‘Sinan Bieber’ mısınız?
- Justin Bieber’ın da fiziği düzgün, ten rengi açık ve fanları 12-25 yaş arasında. Sanırım onun için böyle bir benzetme yapıldı. Bundan rahatsızlık duymuyorum. Yalnız bana Sinan Bieber denmesi yerine ona Justin Akçıl denmesini tercih ederim.
Eğer yurtdışında yaşasaydınız Justin Bieber gibi bir isim olur muydunuz?
- Evet. Justin Bieber gibi dünyaya enerji ve heyecan verecek konumda olurdum. Bunun daha da fazla zevklisi pasaportunda Türkiye yazarken bunu başarmak olur.
Türkiye’de kendinize örnek aldığınız müzisyen kim?
- Öyle biri yok!Ben kendi beynim ve içgüdülerimle hareket ediyorum.
Fiziksel olarak çok değişmişsiniz. Kendinize ne yaptınız?
- Altı kilo verdim. Ama aslında kas yaptım.
Ne zamandır bu değişim için çalışıyorsunuz?
- Bir sene önce diğer albümü bitirdiğim gün, kafayı buna taktım. Bir sene sonra albüm bittiğinde aynaya baktığımda şarkılar kadar kendi görüntümden de memnundum artık. Bedenimin Rönesans’ı başladı.
Rönesans?
- Her sabah kapıya bir şirketten beş öğün yemek geliyor. Onlarla besleniyorum. Pazar dahil haftanın yedi günü en az bir buçuk saat spor yapıyorum. Bu aynı zamanda sahnede nefesim kesilmeden şarkı söyleyip dans etmemi de sağlıyor.
Sahneyi anladık... Peki ‘Rönesans’ın seks hayatına etkisi?
- O zaten rutin bir güzellikte gidiyor. Tabii spor yapınca sekste de enerjin artıyor. Nefes alıp verirken kalp krizi geçiriyor gibi olmuyorsun.
Gelelim dövmelere… Bu dövmelerde hayatınıza giren kadınların izleri var mı?
- Sağ bileğimde Roma rakamlarıyla Hadise’yle ilişkimizin başladığı tarih yazıyordu. Onda da bu dövmeden vardı. Sonra oraya Osmanlıca’da ‘Sinan’ anlamına gelen mızrak ve altına yıldız yaptırdım. Kendimden ayrılmam mümkün olmadığı için bu kez sorun olmayacak. Miami’de sağ göğsüme Arapça ‘İlham’, en son sol bileğime de fan kulübün baş harfleri,‘SAFC’ yazdırdım.
Hande’yle ayrı nefesler almaya karar verdik
Hande Yener’le küs müsünüz?
- Bu kadar paylaşımdan sonra küs olmamız mümkün değil. Ama müzikal anlamda ayrı nefesler almaya karar verdik.
Yani artık sizi asla ortak projelerde göremeyecek miyiz?
- Bu laflar çok gereksiz. Benim bir şarkımda mutlaka yine Hande Yener sesi olacaktır.
Ama herkes “Aşk bitti yapı paydos” diyor...
- Hayır. Üç yıldır bu dostluğa bir kulp aranmaya çalışıldı.
Hiç mi yakınlaşma yaşamadınız?
- Ne zaman karşılaşsak bunu soruyorsun. Öyle bir şey olsaydı bunu gizlemek mümkün olmazdı.
Şimdi de dansçınız Nihal Öztürk’le aşk dedikoduları var. Birlikte misiniz?
- Özel hayatımda bir mutluluk yaşıyorum, bu da işime yansıyor. Daha fazla da konuşmayalım. Ama bir ipucu vereyim: Özel hayatımı albümdeki şarkılarıma şifrelemek bana keyif veriyor. Azıcık Türkçesi olan bile, albümdeki şarkılarla neler yaşadığımı anlar.
O zaman yeni albümdeki ‘Yapmacık’ şarkısının Hadise ve ablası için yazıldığı iddiası doğru...
- Asla. Bu dediğini ilk albümde ‘Atma’ şarkısında yapmıştım. Ve doğruydu. Yalnız artık birbirimize “Yolun açık olsun” dedik. Basına buradan ekmek çıkmaz.