Güncelleme Tarihi:
Harun Kolçak, 5 yıl ara verdikten sonra 1,5 yıl önce çıkardığı albümünün kendisine müzisyenliğini hatırlattığını söylüyor. Artık bütün yatırımını müziğe yapan Kolçak, "Çok kirlendi" dediği müzik piyasasında da artık popçu olarak anılmak istemiyor.
n Müzisyen adlı albümünüzü ne zaman çıkarmıştınız?
- 1,5 yıl kadar oldu... Ondan önce de müziğe 5 yıl ara vermiştim çünkü uyum sağlayamayacağım kişilerle çalışmıştım.
n Albümün ismi sanki müzisyenliğinizi vurgular gibi...
- Albümün ismini koyarken çok ilginç bir şey oldu. Kültür Bakanlığı’na yollanacağı zaman albümün isminin ne olacağını sordular. Albüm Sezen Aksu’nun şirketinden. Benim aklımdan "Müzisyen" geçti.
Oradaki arkadaşlar albümün prodüktörü olduğu için "Sezen Hanım’ın da fikrini alalım" dediler. Sonra Sezen’le konuştuk ve bana "Öyle şarkı adı falan olmasın’ dedi ve ne önerdi biliyor musun; "Müzisyen olsun" dedi. İnanılmaz! Aklımdan geçeni, benim düşündüğümü söyledi. Bence bu evrenin bana yolladığı "Sen müzisyenliğine geri dönmelisin" mesajıydı...
n Tek tek güzel şarkılar olsa da, albümlerinizdeki parçalarla yine de bir kan uyuşmazlığı mı var aranızda?
- Hayır aslında öyle değil, tam kan uyuşmazlığı denemez. Ticari bazı kaygılarla albüm yaparsam beni benimsemiş kitle yadırgıyor. Aslında o albümlerin içinde muazzam parçalar oluyor... Mesela 2000 yılındaki "Yaşasın" güzel bir Şehrazat bestesidir ama bir Harun Kolçak şarkısı değildi. Her yorumcunun şarkıları var. "Müptelayım" neden hala söyleniyor? Çünkü Onno Tunç oturdu ve "Harun senin sesine göre bir beste yapacağım" dedi. İşte o zaman klasik oluyor.
n Klip parçanız "Karşıyım" çok güzel bir şarkı bence...
- Evet çok güzel bir şarkı, Sezen’in parçası. Ama şarkıda "Rabbim adaletin bu kadar mı" lafını rabbin adaletini sorguluyor sanan bir kitle oluştu. Orada tam tersi bir hiciv var, bir zeka oynaklığı gerektiriyor. Orada aslında rabbin adaletini unutmuş olan insanlara bir çağrı var.
n Müzisyenim diyorsunuz. Şarkı söylemeyecek misiniz artık?
- Hayır şarkı söylüyorum elbette. Ama popüler müziğin içinde yer almak istemiyorum. Türkiye’de pop müziğini doğru düzgün yapan belli bir kitle hálá var. Ama popüler müzik ve pop müzikte büyük bir kirlenme var. Türkiye’de kültürel bir erozyon zaten yaşanıyor. Unkapanı’ndakiler prodüksiyonun ne olduğunu bilmedikleri için bu erozyon fazlalaşıyor. Unkapanı’nın artık yok olması gerek... Bizim gibi üretebilen, şarkı söylemesini bilen, alet çalan, şarkı yazanlar, beste yapanlar ayakta kalır o zaman.
n Sonuç olarak ucuzluk dediğiniz ortamda yer almak istemiyorsunuz...
- Evet, stüdyoda teknik imkanlarla albüm yapan kiÅŸilerle adımın pop müzik çatısı altında anılması artık benim ağırıma gidiyor. Çünkü ben Türkiye’nin en büyük hocalarıyla çalıştım. Erkin Koray, Onno Tunç, Erol Pekcanlar, NeÅŸet Ruacan, Emin FındıkoÄŸulları, Aydın Esen, Selçuk BaÅŸar... Hepsi benim için okuldu. Pop müziÄŸin kirlenmiÅŸ tarafıyla adımın anılması bir kere benim hocalarıma büyük terbiyesizlik oluyor. 90’larda popçu denmesi beni rahatsız etmiyordu çünkü ben ve AÅŸkın Nur Yengi’yle baÅŸlayan pop süreci kaliteliydi. Ama bizden sonra çıkan bütün albümler bozuldu. Bu kirlilikte, bu çöplükte adımın popçu olarak anılmasını istemiyorum. Bana artık popçu demeyin! Müzik adamı, hocam deyin! Çünkü ben bas gitar hocasıyım. Benim bir sürü popüler de olan talebem var.Â
n Kadıköy’de bir kulüp işletmeciliği almıştınız kısa süre önce ama bıraktınız. Neden?
- Evet, orası müzisyenlerin ortak buluşacağı bir yerdi ama ortak olduğum kişiler hayata başka taraftan baktılar ve olmadı. Şimdi Harun Kolçak Project diye bir grup kuruyorum. Ben bas gitar çalıp şarkı söylüyorum. Gitar ve vokalde Burak Saltan, davulda İlker Coşkun, klavye ve vokalde Bahadır Tatlı var. 9 Şubat’tan itibaren Beyoğlu Jazz Club’ta çıkacağız.
Hayatımda bana iki kişi emrivaki yaptı: Biri Sezen biri Okan
Bana göre Türkiye’de birkaç iyi bas’çı vardır. Bunlardan biri benim. Birisi İsmail Soyberk ve birkaç tane içinde Gürol Ağırbaş’tır.
Ben terbiyeli bas’çıları severim, çok şov yapanlar beni sıkar ve teknik gösterirler sürekli. Bana bunu Onno Tunç öğretti. Ben de mandolin gibi bas çalıyordum. Çok teknik göstermeyi matah bir şey sanıyordum. Hayır öyle değilmiş. Bana Onno, "Sen müziğin omurgasısın. Piyanodaki ufak kayma önemli değil ama bas gitarda ufacık bir hata mahveder parçayı. Ritmle armoninin birleştiği yersin" derdi.
Bu müzisyen kimliğimi ben Okan Bayülgen’in programında tekrar fark ettim. Okan’a çok teşekkür ederim. Dedi ki, "Bas gitar çalarak şarkı söylemek çok zordur ama bunu yapan ilk ve tek adam belki de Harun’dur". Öyle bir şey yoktu ama bir emrivaki yaptı ve çok heyecanlandım. Ben müzisyenliğime ne kadar ayıp ettiğimi fark ettim.
Ben emrivakiyi hiç sevmem ama hayatımda unutmayacağım iki emrivaki vardır.
Biri Sezen’in bas gitarı elimden alıp tek mikrofonla hadi bakalım söyle dediği zor anımdır Bebek Gazinosu’nda. Çıplak hissetmiştim kendimi o zaman. İkincisi de Okan Bayülgen’in yaptığı emrivakidir. Çok önemli bir dönüm noktası oldu. Şu anda 4 bas gitarım var ve yatırımlarımı müzik aletlerime yapıyorum. Türkiye’de birçok bas’çının kullandığı efektli bir alet var ve bunu burada ilk kez ben kullanacağım. Loopstation diye bir şey ısmarladım, yakında gelecek.