Bale eğitimi aldım kick box yapıyorum

Güncelleme Tarihi:

Bale eğitimi aldım kick box yapıyorum
OluÅŸturulma Tarihi: AÄŸustos 12, 2001 00:00

Fransa'da saygın bir kadın sanat eleÅŸtirmeni cinsel hayatının bütün ayrıntılarını anlatan bir kitap yayınladı. Son derece ciddi bir yayınevinden. Kıyamet koptu. Ä°ngiltere'de çekilen ‘‘Mahremiyet’’ adlı filmde baÅŸrol oyuncuları rollerini haddinden fazla ciddiye alıp, gerçekten seviÅŸtiler. Aşık oldukları ya da kendilerini tutamadıkları için deÄŸil, senaryo öyle olduÄŸu için. Yani sadece Türkiye'de deÄŸil, bütün dünyada tuhaf ÅŸeyler oluyor. Kavramlar deÄŸiÅŸiyor, deÄŸerler deÄŸiÅŸiyor. Bizde de yeni bir takım televizyon programları dudak uçuklatıyor. Açıklayamadığımız bir ÅŸeyler yaşıyoruz. Nilüfer Göle gibi bir sosyolog bulunca da ne oldum delisi olup, soruları peÅŸpeÅŸe diziyorum. O da bunu klasik bale eÄŸitimi ile donatılmış birinin kick box yapmasına benzetiyor...Televizyonlarda mahremiyeti zorlayan programlar çoÄŸunluk üzerinde ürkütücü bir etki yaratıyor. ‘‘Hop’’ oluyor insanlar. Siz onları nasıl rahatlatırsınız?- Benim o insanları rahatlatabilmem mümkün deÄŸil. Alıp kitap okusunlar...Sizi de ürküten programlar olmuyor mu?- Çok seyretmiyorum. Ama tartışmalar ilgimi çekiyor. ‘‘Biri Bizi Gözetliyor’’ gibi programlar bu tartışmaların tam da ortasında. Fransa'da daha fazla önemsendi, Le Monde gibi çok ciddi gazetelerin baÅŸ sayfasına bir sürü yazı girdi. Türkiye'de çok daha az önemsendi.Sebebi ne sizce?- Çünkü Türkiye zaten gözetim altında bir toplum. Zaten herkes birbirini gözetliyor. Biz aşılıyız. Ama Fransızları sarstı. Birdenbire diÄŸer toplumlara benzediler, üst kültürlerini tutamadılar, popüler kültürün içine düştüler. Türkiye'de de analizler yapıldı ama gündemin birinci maddesi deÄŸildi.ÅžAÅžIRACAÄžIMIZ ÅžEY KALMIYORTürkiye'de ve dünyada mahremiyet ortadan kalkıyor mu?- Bence evet. Gerçi, transparanlık, modernliÄŸin en önemli güdülerinden biri. En mahrem duygularımızın, iliÅŸkilerimizin mercek altına yatırılması ve ifade edilmesi. Roman da bu. Sinema da bu. Sosyal bilim de bu. Ama bunu belli bir dille ifade etmek. Süzgeçten geçirmek. Gizli kalmış, farkında olmadığımız olayların bir ÅŸekilde kültürel haznemize girmesi. Ama öyle bir evreye girildi ki, artık aracısız yapılıyor. DoÄŸrudan. Damardan. Ne kadar az mahremiyet, o kadar iyi! Yani artık ÅŸaşıracağımız bir ÅŸey kalmıyor. Böyle bir sürece girdik, tüm dünyada.Batı'yla Türkiye arasında bu açıdan bir farklılık var mıydı?- Batı'da, yaÅŸadığınızla kamusal varlığınız arasında birebir bir samimiyet hep aranırdı. Vicdan laikliÄŸi. Bizdeyse cemaat ahlakı önemliydi. Yapıp yapmadığın deÄŸil, cemaatin bundan rahatsız olup olmadığı. Batılı eÅŸcinselse, kendini söylemek zorunda hissediyor. Ama DoÄŸu'da denir ki: ‘‘Madem yapıyorsunuz, bir de ortaya çıkıp söylemeyin bari!’’ Batı'da feminist hareket baÅŸka kadınlar adına deÄŸil, kendi adına baÅŸlamıştır: ‘‘Ben kürtaj oldum’’. Kendinizi sanat yoluyla ifade etmek. Bugün öyle bir yere geldik ki, bu itiraf aracısız, doÄŸrudan yapılıyor. Televizyonla. Kamerayla.VAR OLMAK İÇİN GÖRÃœNNedir peki bu? Mahremiyetin tanımı mı deÄŸiÅŸiyor?- Sürekli ışık altında kalıyor. Sınırları daralıyor. Birey kendini tanımlarken, mahremiyetini de açığa vurmak durumunda kalıyor. Daha çiÄŸ bir ışıkta yaşıyoruz. Filtreler az. Emek yok. Duygularınızı romana dökerek yazmakla, televizyonda o anı yaÅŸayarak itiraf etmek aynı ÅŸey deÄŸil. Anın yoÄŸunluÄŸu ve ÅŸamata önem kazanıyor. Halbuki diÄŸerinde, müthiÅŸ bir emek, birikim gerekiyor. Bekleyeceksiniz. Geri çekileceksiniz. Kuluçkaya yatacaksınız. Zamanı yavaÅŸlatacaksınız. Ama ÅŸimdi, var olabilmek için görünürlük kazanmak zorundasınız. Bu tür programlar o yüzden, yırtma, anonimadan sıyrılma, kimse olma, bir ÅŸey olma gibi algılanıyor. Sonuçta da starlarla normal insanlar arasındaki mesafe daralıyor. Åžimdi herkes bir dakikalığına star.Ne yani starlık bitiyor mu?- Starlık da tanım deÄŸiÅŸtirecek. DeÄŸiÅŸtiriyor zaten. Türkan Åžoray'la Hülya AvÅŸar arasındaki farka bakın. Türkan Åžoray'ın arkasında müthiÅŸ bir mahremiyet, maske, sinema var. Halbuki Hülya AvÅŸar'ın kiÅŸiliÄŸi ön planda. Ne kadar samimi olursa o kadar kazanıyor. Samimiyetçi toplum yani. ‘‘OlduÄŸun gibi gel’’. Bir ara eÅŸofman modası vardı, herkes eÅŸofmanlıydı. YavaÅŸ yavaÅŸ, dışarısı ve içerisi ayrımı kaybolmaya baÅŸlıyor. Televizyon da bunun çok önemli bir ögesi...Muhafazarlık kaybolan bir deÄŸer mi?- Bence muhafazakarlık gerekiyor. Bugün özgürleÅŸme idealinin sınırlarına vardık. Peki ne için özgürlük? O yüzden artık sınırları nereye koyacağımız önem kazanmaya baÅŸladı. Yani neyi ne kadar koruyacağız? Sınırlar nerede baÅŸlayacak? Öyle bir devreye gireceÄŸimizi zannediyorum. Kolay olan kabaca yapmak, yasaklar koymak. Zor olan elemek. Birey ile öteki arasındaki iliÅŸkide nerede durmamız gerektiÄŸini, neyi eleÅŸtireceÄŸimizi bilmek. Eskiden biz entelektüellerden sorulurdu. Sapla samanın ayrılmasında önemli hakemlerdik. Ama ÅŸimdi bizden sorulmuyor. Herkesten sorulur oldu.Bu iyi bir ÅŸey mi kötü bir ÅŸey mi?- Ä°yi bir tarafı var, herkese maloldu. Bilgi artık tek bir kesimin monopolünde deÄŸil. Kötü bir tarafı var, sapla saman birbirine karıştı. Mesela sizinle söyleÅŸi yapmam...Yoksa utanıyor musunuz?- Hayır ama korkuyorum. Klasik bale yapmak için yetiÅŸtirilmiÅŸ birinin kick box yapmaya mecbur edilmesi gibi bir ÅŸey. Klasik bale koreografisi bellidir. Ama bugünkü dünyada bize diyorlar ki, ‘‘Kick box yap!’’ Bu ÅŸu demek: Kendi başınasınız. Hareket her yönden gelebilir ve kendinizi ona göre pozisyonlandırmanız gerekir. Bu beni korkutuyor. Kürsüyü bırakıp, toplum içine girmek zor. Sakil olabilirsiniz, gülünç olabilirsiniz, irtifa kaybedebilirsiniz. Ama popüler kültür bu iÅŸte...AHMET ALTAN KADINLARI DEĞİL, ERKEKLERÄ° ANLATIYORHerkes aÅŸtan söz ediyor. AÅŸka inandığını söylüyor. Herkes, Ä°syan Günleri'nde AÅŸk'ı okuyor. Ahmet Altan'ın kadınları ne kadar iyi anlattığını diline doluyor. Oysa o kitap, tamamen erkekleri anlatıyor. Ben orada kadın görmedim. 31 Mart Vakası da görmedim. Yazarın kendisinin bile bir tarih profesörü gibi konuÅŸarak, kitabına ihanet ettiÄŸini düşünüyorum. Kadınların hoÅŸuna gidiyor, çünkü erkeklerin gözünde nasıl var olduklarını okuyorlar. Kadın karakterler biraz hoppa biraz zalim ya da köle. DerinliÄŸi olan erkekler. Bence o kitabın adı ‘‘Keder’’ olmalıydı. Türkiye'ye has bir keder bu kadar güzel anlatılabilir. Kitapta kederli olmayan iki kiÅŸilik var ikisi de Yunanlı. Türkiye'de tamamen kadınların yükseliÅŸini yaşıyoruz. Kadınların aÅŸkı, kadınların konuÅŸması. O kitabı kadınlar sahiplendiler. Kendilerini birebir buldukları için deÄŸil, erkeklerin gözündeki kendilerini buldukları için.Åžeffaflık kötü bir ÅŸeyMeÅŸhur olmak bir meslek mi oldu?- Görünürlük paranın yerine geçti. BaÅŸarıyla bir tutuluyor. ‘‘Yeter ki görünür olayım!’’, nasıl olsa para da beraberinde gelir diye düşünülüyor.Hiç tanınmayan Tarık diye bir adamın bir program sonrası Tarkan gibi bir starla yarışmasını ve prim yapmasını bir sosyolog olarak nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz?- Fırsat kullandı ama Tarkan’la bir tutmak sapla samanı karıştırmak. Zaten klasik olanda ÅŸu önemlidir, kim gidiyor kim kalıyor. Yani eleme oluyor. Ä°nsanın görünür olmayı becerdikten sonra, yok olma ihtimali de çok. Bir anda çok kolay tanınıyorsunuz ama ikinci anda hemen yok olabilirsiniz. Kendini gizleyen insanların hiçbir ÅŸansı yok mu?- Mahremiyetin yeni çizgilerinde onlar deÄŸere binecek. Bir çeÅŸit medcezir. Işığa gidildiÄŸi kadar karanlığa da gidilmesi gerekiyor. Kendi karanlığında bir eser yaratacak. Ahmet Altan, Orhan Pamuk gibi insanlar, bir anda çok görünür oluyorlar ama sonra çekilip yazıya emek veriyorlar. Ãœnlü olmanın her zaman baÅŸarılı olmak anlamına gelmediÄŸi önümüzdeki dönemde anlaşılacak.Avrupalı olmaya mı çalışıyoruz yoksa bir türlü Avrupalı olmayı içimize sindiremiyor muyuz?- Bayağı bir ÅŸekilde Avrupalı olmaya çalışıyoruz diyelim. Türkiye arkasında gürültü fonuyla yaÅŸayan bir toplum. Kendi karanlığından, kendi sessizliÄŸinden korkuyor. Türkiye'de bugün bir toplumsal isteri var. ‘‘Bu anı doya doya yaÅŸayalım, göbek atalım, sürekli ÅŸamata yapalım’’. Televizyonlar açık, müzik açık. Yeter ki kendi sesimizi duymayalım.Bir kadının aşık olduÄŸu adama masaj yapması, aşık olmadığı bir adamla seviÅŸmesinden daha mahrem bir ÅŸey. Bunun gösterilmesi, 60 küsur milyon insanın da kabul etmesi nasıl açıklanır?- Sakil. Bugün etik ve estetik deÄŸerlerin nerede durduÄŸunu bilmiyoruz.Peki sosyologlar bilmiyorlar mı? Onların da kafası bizimki gibi karışıyor mu?- Karışmaz mı? Bir zamanlar oryantalizm küfürdü, ÅŸimdi post modernlik küfür. HerÅŸey mübah, hiçbirÅŸeyin hiyerarÅŸisi estetik deÄŸeri kalmadı. Bir gösteri toplumuyuz. Bütün kimliklerin baÄŸlantılarını kopardığı bir toplumda yaşıyoruz.Bu baÄŸlantı yeniden nasıl kurulacak?- Modern toplumlardaki esas soru bu. Ben kültür diyorum. Sanat diyorum. Bunun tek yolu eleme diyorum. Siz nasıl bu yaÅŸadıklarımız üzerine beni zorluyorsanız, hepimizin de bunu yapması, olan biten üzerine daha fazla düşünmesi ve mesafe koyması gerekiyor.Bundan sonra insanlar kendi deÄŸerlerini ve o deÄŸerlere atfettikleri önemi kendi içlerinden mi belirleyecekler? Ben ölçünün ne olduÄŸunu nasıl anlayacağım? Neyin edepli, neyin edepsiz olduÄŸunu...- Kendi iç pusulanızı geliÅŸtireceksiniz. Ne kadar çok okumuÅŸsanız, ne kadar çok dünyayla alakalıysanız, pusulanız da o kadar saÄŸlam olur.Damardan samimiyet, fazla açıklık, web cam'ler vesaire hayal gücünü yok edebilir mi?- Evet. Çünkü hayal gücü için sürüden ayrılmak gerekiyor. Ve ÅŸiirle baÅŸlıyor. Kafanızda kurduÄŸunuz karelerle. Ben sizi sonra düşünecek miyim? Zihnimdeki fotoÄŸraf karesine almayacağım insanlarla ne iÅŸim var? Bir insan birini hafızasında da yaÅŸatmaya devam etmiyorsa, sadece rakı sofralarında dirsek temasıyla birlikte oluyorsa, bu ÅŸiiri öldürür.Bügün yaÅŸadıklarımız, Orwell'in ‘‘Big brother’’ öngörüsünden farklı mı?- DeÄŸil. Çok benzeri. Åžeffaflık kötü bir ÅŸey. O kadar arzulanan birÅŸey deÄŸil. Çıplaklık da deÄŸil.Bütün bunların sonucunda mahremiyetle birlikte cinsellik de ortadan kalkabilir mi?- Evet. Çok fazla ÅŸeffaflıkta erotizm yok ki. Erotizm olması için bir gizem, bir kapalılık gerekiyor. Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!