Güncelleme Tarihi:
Nedir, hemen uyarayım: Mustafa Öncül’ün kitabı “Psikiyatriste mi gitsem, meyhaneye mi?” insanda çerez etkisi yapıyor, hani leblebi yemeye, çekirdek çıtlatmaya başladınız mı, bir daha duramazsınız ya... “Bir göz atayım, Bayram’da rahat rahat okurum” diyordum, bitirdim.
Işığı açınca kaçışan hamamböcekleri (karşısında erkeklerin ve kadınların farklı tepkileri), İlk kredi kartını Türkler kullandı (bakkal defteri), Dolmuş... eminim çok seveceksiniz. Hani derler ya “kendinizi bulacaksınız” diye: Erkekler kendini bulacak, kadınlar da kocalarını.
Mesela, e-dostumun “Evinin altında bakkal mı var, derdin var!” yazısını okuyunca kendime güldüm.
Öncül diyor ki, Carrefour’a gidip alışveriş yaptıktan sonra, evimin altındaki bakkalın önünden geçmek bir eziyet. Hele ekmek almayı unutur da, beş dakika sonra bakkala gitmen gerekirse...
12-13 sene bir bakkalın üst katında oturdum. Hemen birinci katta. Tabii ki (Türk bakkalı bir millî kahramandır, haftanın 7 günü, sabah 7 ilâ gece 10 arası açıktı bizimki...) ekmek, soda, yahut bira sıkıntısı baş gösterince, balkondan sarkıp “Baaak-kaaaal!” diye bağırmak büyük bir lükstür.
Ammaaaa... Mustafa Öncül’ün dediği gibi...
Dükkanın ilk sahibi Sivaslılar hıyardı. (Böyle yazdım diye, Sivaslılar alınmasın aman, bakkalın Sivaslı oluşuyla hıyar oluşu arasında bir sebep-sonuç ilişkisi yoktu. Hayır, bunlar Sivassız olsa da hıyar olurdu. Her yerden hıyar çıkar. Niye ‘Sıvaslı’ diye yazdın, derseniz, itiraf edeyim, Sivaslı-Sivassız esprisi hoşuma gitti de ondan.)
Sonra gelenler iyi insanlardı, efendi çocuklardı.
Öncekilerden alışveriş yapmadığım için sorun olmuyordu. Ama sonra...
Herkes gibi, biz de “aylık alışverişi” büyük marketlerden yapıyoruz. Bahçe merdivenlerinden bir kat inip, bizim eve de bir kat çıkacağımız için, apartman kapısına, yani bakkala mümkün olduğu kadar yakın park ediyoruz. Sonra, elinde torbalar, bakkalın önünden geçmen gerekiyor. Ya pişkinlik yapacaksın, ya elindekiler çok ağırmış da torbalara konsantre olmuş gibi surat asarak geçeceksin, yahut da, bakkal sebze-meyve satmadığı için, sağ eline, yani bakkal cinahına içinden pırasalar fışkıran, domatesler seçilen torbaları alacaksın... Her durumda, işkence!
Mustafa Bey’in dediği gibi, bir saat sonra bakkaldan bir şey alman gerektiğinde, hiç ihtiyaç olmadığı halde iki kalem mal fazla alıyorsun... Eğer hesap varsa, hemen gidip kapatıyorsun ki, bakkalın aklından “Bizden veresiye al, sonra git marketten alışveriş yap” diye geçmesin...
Demek ki “evinin altında bakkal olan” herkes aynı dertten mustaripmiş.
Ve çare olarak aynı çocuksu hilelere başvuruyormuş...
Kısa hikayeyi okurken, suçüstü yakalanmış gibi hep kendime güldüm...
(Mustafa Öncül, “Psikiyatriste mi gitsem, meyhaneye mi?”, Öncül/Sefa Yayınları)