Banu TUNA
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 25, 2002 22:02
Hepimiz bir gün emekli olacağımızın hayali ile yaşıyoruz. Emekli olunca seyahate çıkılacak, güneye yerleşilecek, bahçede sebze yetiştirilecek, araba satılıp yerine tekne alınacak, hep isteyip de gerçekleştirilemeyen keman veya resim derslerine başlanacak gibi.
Ama bazen beklenen gün geldiğinde işler ters gidebiliyor. Yazlığın bahçesine ekilen maydanozları daha yemeğe fırsat kalmadan geri dönme isteği başlıyor, bütün gün evde birlikte olan çiftler kavga ediyor hatta boşanıyor, hayat çekilmez bir hal alıyor. Uzmanlar bütün bu sorunların kendini tanıyamamaktan ve iyi organize olamamaktan kaynaklandığını belirtiyor. Gerekli önlemleri almazsanız tıpkı geçen hafta gazatelere ilan veren eski Iğdır Valisi Ömer Türk gibi emeklilikten bunalıp yeni bir iş aramaya başlayabilirsiniz.
Geçtiğimiz hafta gazetelerde Iğdır eski Valisi Ömer Türk'ün hikayesi vardı. Eski vali gazete ilanıyla iş arıyordu. Bir an evvel iş bulabilmek için cep telefonu numarasını bile vermişti. Ömer Türk 25 yıllık meslek hayatında en son Iğdır Valisi olarak görev yapmış ve üç ay önce de emekli olmuştu. Bu üç ay boyunca evdeki tüm kitapları okumuş, çalıştığı yılların acısını çıkaracak kadar dinlenmiş ve sonunda sıkılmaya başlamıştı. Oyalanmak için eşinin eczanesinde çalıştı ama işe yaramadı. Ona danışmanlık veya genel müdürlük gibi mesai harcayacağı bir iş lazımdı. Onca yıl çalışıp, tam da hak kazanmışken emeklilik hayallerinden vazgeçmek olacak iş değil gibi görünebilir. Ama pek çok kişi bu önemli geçiş döneminde emeklilik sendromu yaşıyor. Evde kavgalar çıkıyor, hayat sıkıcı geliyor, insan kendini işe yaramaz hissediyor.
KAZA POZİSYONU
Davranış Bilimleri Enstitüsü Kurucu Başkanı, Uzman Psikolog Emre Konuk, insan hayatının dönem ve safhalardan oluştuğunu söylüyor: ‘‘Doğru adımları atmaz, doğru organizasyon yapmazsanız kaza yaparsınız. İyi organize olmak uyum dönemi kolay geçecek anlamına gelir. Bir çiftin hayatında evlilik, yeni bir bebek, onun okul dönemi, mezuniyeti, iş bulması, sevgili bulması, evlenmesi hepsi birer dönem. Zaten insanların yaşadıkları sorunlar genellikle bu uyum dönemlerini iyi atlatamamaktan kaynaklanır.’’
Emeklilik de insan hayatını belirleyen dönemlerden biri. Üstelik menopoz, andropoz ve çocukların evden ayrılması gibi pek çok sıkıntılı olayla hemen hemen aynı dönemde yaşanıyor. Çocuklar evden ayrıldıktan sonra çift uzun yıllardan sonra ilk defa başbaşa kalıyor. Bunun psikolojideki adı boş yuva sendromu. Aradan geçen onca yıldan sonra çiftler karşısındakinin ne kadar değiştiğini bazen ancak bu dönemde farkediyor. Derken emeklilik dönemi başlıyor. Eğer birlikte alınmış kararlar ve planlar yoksa sorunlar patlak veriyor. İnsanın böyle bir durumda neler hissettiğini Konuk şöyle açıklıyor: ‘‘İş kişinin kimliğini oluşturan unsurlardan biri. İnsan kendini birkaç şeyle tanımlar. Anne veya baba olmak, Türk olmak, psikolog olmak gibi. Kimliği oluşturan ne gidiyorsa sıkıntı yaratıyor. Meslek de burada önemli bir paya sahip.’’
EMEKLİLİK TATİL DEĞİL
Emekli olurken bize hazır verilen imajlar ile düşünüyoruz: ‘‘Kırda bir ev olsun. Tercihen ev deniz kenarında olsun. Bahçesinde çiçek yetiştirilsin’’.
Filmler, kitaplar, reklamlar bize hep bunu söylüyor. İnsan 60 yıl boyunca metropolde yaşadığını, şehrin gürültüsüne, belirsizliğine, kalabalığına alıştığını unutuyor. Emeklilik hep bir tatil gibi düşünülüyor. Oysa çalışırken tatiller en fazla bir ay sürüyor. Emeklilik ise çok daha uzun bir süre.
Elbette şehri terk edip hiç sıkıntı çekmeden kırda yaşayabilecek tipte insanlar da var. Ama bunun kararını iyi vermek ve kendini tanımak gerekiyor. Eğer evli bir emekli iseniz, eşinize danışarak plan yapmalısınız. Bakalım o arkadaşlarından ve alıştığı çevreden ayrılmak istiyor mu, onun planları neler?
Emekliliğin nasıl geçeceğinin ipuçlarını en iyi tatiller ve bir arada geçirilen pazar günleri veriyor. Pek çok çift pazar günleri kavga ediyor. Herkes evde oluyor ve farklılıklar ortaya çıkıyor. İnsan iki haftalık tatilin daha ilk haftasında sıkılmaya başlıyor, geri dönmenin hayalini kuruyorsa, kırsalda geçen emeklilik günlerini hayal etmesi önerilmiyor. ‘‘Küçük küçük konuşmalar yaptığınız birçok arkadaşınız mı var, derin sohbetler ettiğiniz bir iki arkadaşınız mı? Geceleri dışarı çıkıp, birkaç kapı mı dolaşırsınız, evde kalıp kitap okumayı mı tercih edersiniz?’’
Emeklilik dönemi sadece emekli olan kişiyi etkilemiyor. Kocası emekli olan ev kadınları da zorluklarla karşılaşıyor. Kadın gündüzleri evin tek hakimiyken birdenbire varlığını fazlasıyla belli eden bir insan oluyor. Pişen yemeğin soğan kokusuna, alınan veya alınmayan tozlara, komşuların gelip gitmesine karışmaya başlıyor. Buna karşılık erkekler de ‘‘Bu kadar sene birlikte olamadık, şimdi evdeyim, şikayet ediyor’’ diye düşünüyor. Bu gibi durumlarda emekli erkek hemen kahvehaneye veya akşamları arkadaşlarıyla dışarıya takılmaya başlıyor. Kocasının ayak altından çekilmesi kadının da işine geldiğinden fazla ses çıkarmıyor.
KADINLAR KOLAY ATLATIYOR
Emeklilik sendromunu kadınlar daha rahat atlatıyor. Bir defa evin işleri her zaman varolduğu için oyalanacak bir şeyler buluyorlar. İkincisi kadınlar hobi faaliyetlerine daha yatkın oluyor. Resim, ahşap boyama, meditasyon gibi kurslara katılarak zamanlarını değerlendiriyorlar.
Yardım almak gerektiğinde uzmana başvuran da kadınlar oluyor. Sorunların emeklilik ile başladığını fark edemediklerinden ‘‘Çok heyecanlıyım, kalp çarpıntılarım var, devamlı mutsuzum, yataktan kalkamıyorum’’ gibi şikayetlerle doktora gidiyorlar.
Psikolog Eda ArdumanEMEKLİ ADAYLARINA HATIRLATMALAR Emekliliğe tek başınıza mı hazırlanıyorsunuz yoksa bir çift veya aile olarak mı?
Hayatınızın hangi aşamasında emeklilik?
Çocuklar hálá evde mi?
Emeklilikte kişisel farkındalık öne çıkıyor. Bunun için kimim, neyim, ne istiyorum, karşımdaki ne istiyor soruları karşınıza geliyor.
İnsan aynı insan olmuyor. Genellikle karşı karşıya kalan iki yabancıyla karşılaşılıyor.