Bağlanma ve etkileri / Dr.Turhan Yörükân

Güncelleme Tarihi:

Bağlanma ve etkileri / Dr.Turhan Yörükân
Oluşturulma Tarihi: Haziran 21, 2011 10:13

Uzm. Psikolog Necmettin Gürsoy, Dr.Turhan Yörükân'la Bir Erken Yaş sosyalleşmesi Olarak Bağlanma ve Sonraki Yaşlarda Görülen Etkileri adlı kitapları üzerine konuştu.

Haberin Devamı

 1-Daha önce Türkiye iş Bankası Kültür yayınları arasında çıkmış olan Alfred Adler,Sosyal Roller ve Kişilik (3.baskı) adlı kitabınızla bu son kitabınız arasında ne gibi bir bilimsel bağ bulunmaktadır?

  Söz konusu ettiğiniz kitaplar,birbirini tamamlayan kitaplardır.Her iki kitap da çocukluk  yıllarının kişiliğin oluşmasında önemli bir rolü bulunduğu görüşünü paylaşmaktadır.Kitapların ikisi de, kişilik oluşumu ile ilgilidir.Biri ilk çocukluğu kendisine konu olarak aldığı hâlde ,diğeri daha sonraki yılları,özellikle gençlik ve yetişkinlik yıllarında kişiliğe şekil veren sosyo-kültürel faktörleri araştırma konusu yapmaktadır.Adler ve Sosyal Rollerle ilgili kitabım,bir mânâda Bağlanma ile ilgili kitabımızın bıraktığı yerden sonraki etkilenmeleri araştırma konusu yapmaktadır.

/images/100/0x0/55eab171f018fbb8f890ae17

Haberin Devamı

2-Bağlanma nasıl bir olaydır?Bağlanma kavramının,diğer kitabınızda üzerinde ağırlıklı olarak durduğunuz aynîleşmek ve sosyalleşme kavramlarından ne gibi bir farkı bulunmaktadır?

 Bağlanma, kanatlı yaratıklarda,memeli hayvanlarda ve insanlarda,bebeği ile annelik yapan kişi veya kişiler arasında oluşan sevgiye ve ilgiye dayalı olarak oluşmuş bir bağ kurma yönelmesidir.Bağlanma teorisi, erken yaşta meydana gelen olumlu ve olumsuz bağlanmanın sonraki yıllarda ne gibi etkileri bulunacağını delilleriyle ortaya koyan bir teoridir.Bir mânâda bire bir sosyalleşme teorisidir.Bağ kurma veya bağlanma,bağ kurulan insanla aynîleşmeyi,onun gibi olmayı beraberinde getiren bir süreçtir.Bağlanılan insan gibi olmak ise, bağlanılan kimse aracılığı ile toplumun sosyo-kültürel değerlerini içselleştirmek anlamına gelir.Başka bir deyimle, sosyalleşme ,bağlanmanın nihaî hedefini oluşturur.Bu bakımdan bu üç kavram,aynı olayın üç safhasına gönderme yapan kavramlardır.

3-Güvenli ve güvensiz bağlanmanın insanlar üzerinde nasıl bir etkisi bulunmaktadır?Çocuk esirgeme kurumlarında büyütülmüş olan çocukların sadece %20'sinin olumlu veya güvenli davranışlar göstermelerine karşılık,bir aile içerisinde veya ana-baba nezareti altında büyütülmüş olanlarında %74 gibi olumlu bir davranış göstermelerinin sebebi ne olabilir?

Haberin Devamı

 Söz konusu bakım kurumlarında bakıma alınmış çocuklar, sık sık değişen ,sevgi ile bağlanarak,onlarla duygusal bağ kuracak insanlara sahip değildirler.Çok meşgul olan bu insanlar,çoğunlukla çocukları belli saatlerde besleyen,altını temizleyen,sonra da onları yalnız bırakan kimselerdir.Hattâ çocuğu kucağa alıp,göğsüne yaslayıp ona sıcaklığını hissettiren,ten teması sağlayan yalnız insanlar değillerdir.

Bunun en belirgin örneklerini hayvanlar âleminde,özellikle memeli hayvanlar ve antropoid maymunların ana-yavru bakımı örneklerinde görmekteyiz.Yavru,antropoid maymunlarda ,anasının tüylerine yapışarak âdeta anasının bir parçası hâline gelmektedir.Bu bakımdan bu yavrular,bakım evlerindeki çocuklar gibi bir annelik mahrumiyeti,bir ayrılma ve güvensiz olma endişesi yaşamazlar.Sonraki hayatta önemli etkileri bulunduğunu gördüğümüz güvenli bağlanmayı sağlayan önemli faktörler bunlardır."Analık" etme, bu bakımdan çok önemli bir faktördür.Bir aile içerisinde yetiştirilip de sıcak bire bir, analık ilişkisi yaşamamış olan çocuklar,olumlu bir bağlanma davranışı geliştirememiş,uygun bir "dünya görüşü"benimseyememiş olan çocuklardır.Daha sonraki hayatlarında,diğer insanlara karşı,olumsuz tavırlar geliştirmişler.En azından ,sosyal ilişkilerde uzak duran insanlar olmuşlar,sevgisiz yaşamışlar ve "Vicdanları" kusurlu olmuştur.

Haberin Devamı

 4-ilk çocuklukta ve çocuklukta meydana gelen olumlu ve olumsuz bağlanmanın bütün bir süreç olarak insan hayatını etkilediğini söylüyorsunuz.Kalıcılık özelliği kazanmış olan bu etkilenmelerin bazıları hakkında birkaç örnek verebilir misiniz?

  Çocuklukta yaşanan bağlanmanın zedelenmesi,şahıslarla aynîleşmeyi.onlara empati duymayı engellemiş;sonraki hayatta bu zedelenmenin bedensel,fizyolojik,psikolojik ve sosyo-kültürel pek çok etkisi bulunduğu görülmüştür.Araştırmaların ortaya koyduğu bir sonuç olarak,güven verici olmayan bir bağlanma,kişinin günlük hayatını düzenlemede,her türlü çevreye uyum sağlamada bir takım güçlükler yaratmaktadır.Ruhsal bozukluklara zemin hazırlamaktadır.İyi ilişkiler kurmayı,kalıcı evlilikler yapmayı engellemektedir.Çocuklukta olumlu bir bağlanma yaşamamış olanlar,görülmüştür ki,kıskançlık krizleri geçirme eğilimi göstermektedirler.Hattâ stres yaratan bir olayla karşılaştıkları zaman, o olayın üstesinden gelmekte güçlük çekmektedirler.Başkalarına daha az yardımda bulunma eğilimi göstermektedirler.Benzer kültürü paylaştıkları bir ülkeye göçmen olarak gittikleri zaman bile ,o ülkeye daha zor uyum sağlamaktadırlar.Hattâ bağlandıkları ana-babalarının simgesel imajını yansıtan tanrıya olan bağlılıkları da daha güçsüz olmaktadır.

Haberin Devamı

5-Çok sayıda kitabınız ve bilimsel makaleniz olduğunu biliyoruz.Bağlanma konusunu ilk defa bu kitabınızda ele alıyorsunuz.Bu konuyu ,bir kitap boyutunda ele alma düşüncenizin sebebi neydi?

 Daha önce bağlanmanın başka boyutları üzerinde durmuş,yazıları yazmış,hattâ televizyonlarda konuşmalar yapmıştım.Bunlar,insanın insana bağlanmasından çok ,insan,yaşadığı ,faydalandığı,mutlu olduğu mekânları sever ve buralar ile aynîleşir.Birçok insan ,özellikle de yaşça ilerlemiş olanlar,yaşadığı evden,mahalleden,şehirden,ilden ve bütünüyle ülkesinden pek kopmak istemez.Hayatlarını olumsuz bir şekilde etkilenmedikçe,bu mekânlara bağlanırlar.Bu olmadığı takdirde,O mekâna yabacılaşırlar;başka evlere,mahallelere,şehirlere,hattâ ülkelere gitmeye karar verirler.

Haberin Devamı

Bu,yabancılaşma dediğimiz psikolojik yaşantının biri birbiri boyutunu oluşturur.Yabancılaşma kavramının bir de kişilik boyutu,hattâ psikiyatrik boyutu bulunmaktadır.Yabancılaşma,bu açıdan bakıldığında,bir insanın kendisini inkâr anlamına gelmektedir.Bu gibi insanlar olumlu ve olumsuz yönleri bulunan bir sosyal ve psikolojik değer buhranı yaşarlar.Böyle bir yaşantının yaşanmasında ,elbette mekânın,fizik çevrenin,çevresel hercümercin etkisi bulunmaktadır.Sevme ile sevmeme,nefret etme ile etmeme arasındaki çatışmanın yarattığı bölünme ve huzursuzluk,insanların psikolojik hayatını da etkilemiş olur.

Kolayca görüleceği üzere,bağlanma konusunun, söz konusu kitabımda ele almış olduğum boyutunu da okuyucularımla paylaşmak istedim.Olayın noksan bıraktığım bir yönünü böylece tamamlamış oldum.Kendi yönelmemin dışında,beni harakete geçiren birtakım isteklerde olmuştur.Bu konu ile ilgilendiğimi bilen bazı saygın kimseler de beni heveslendirmişlerdir.

Özellikle tıp fakültelerinden beni tanıyan,yazılarımı takip eden bazı kimseler,bireysel bağlanma ve bağlanma teorisi konusunda ne düşündüğümü öğrenmek istemişlerdir;hattâ,doktora programlarına yardımcı olup olamayacağımı sormuşlardır. Onları da kıramadım.
 

6-Bu son sorumla ilişkili bir sorum daha olacak.Bağlanma ile ilgili kitabınızı hazırlarken,daha çok kimlere hitap etmeyi düşündünüz?

 Bu konuya ,kitaba yazdığım "önsöz"ün son satırlarında temas etmiştim.Çocuklarını gözlemlerken ve büyütürken güvenli ilişkiler kurmak isteyen annelere,özellikle de anne adaylarına yardımcı olmak;ana-çocuk ,bakıcısı-ve-çocuk ilişkilerinin olumlu ve olumsuz yönlerini bilimsel araştırmalara dayanarak öğrenmek isteyenlere veya bilgilerini tazelemek isteyen doğum uzmanlarına,ebeler,hemşirelere,çocuk psikiyatristlerine,çocuk yuvaları ve yetimhane yöneticileri ile bakıcılarına yardımcı olmak istediğimi söylemiştim.Kitabımı da, anneme, annelere ve anne adaylarına armağan etmiştim.Umarım böylece faydalı bir iş yapmış oldum.

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!