Güncelleme Tarihi:
Köprü’de önüne gelene ‘Saat kaç’ diye sorup, ‘Bızıkı da öyle’ diyen ‘saatsiz’ adam gibi olacak ama...
Bana da babam çalışmayı öğretti, hatta biraz da abarttı galiba, çocuklarına bu konuda ‘kötü örnek’ olmaya devam ediyor. Ben de, sabahtan akşama kadar, neredeyse hiç durmadan gazete okuyorum, internette yazı okuyorum, kitap okuyorum, not alıyorum, ne yazacağım diye düşünüyorum, yazıyorum, yazıyorum, yazıyorum...
Diyeceksiniz ki ‘Bu kadar gayretin sonucu bu dandik yazılar mı yani!?’
O başka mesele, o kabiliyetsizlikten, çalışmamaktan değil.
“Babam bana çalışmayı, fakat işin esiri OLMAYI öğretti” demek daha doğru galiba.
Mesela her gün 19-20 gazete okuma alışkanlığından kurtulmaya çalışıyorum, yani bir anlamda ‘gazeteyi bırakmaya’ çalışıyorum, çünkü en az tütün kadar sağlığa zararlı.
(Göreceksiniz, gün gelecek, gazetelerin üstüne ‘DİKKAT - Gazete okumak sağlığa zararlıdır - Gazete insanı embesil yapar - Stres yaratır, ülser yapar - Tangalı sarkık kıç görmek iktidarsızlık yapar - Çirkin ankırmenlere çok bakmak düşük yapar...’ gibi uyarılar koyacaklar.)
Ama yine de, Lincoln gibi...
Okumanın, hikaye anlatmanın, şakalaşmanın, konuşmanın ve gülmenin iş kadar, hatta ondan da önemli olduğunu biliyorum.
Bundan eminim.!
Ve okumayı, hikaye anlatmayı, konuşmayı ve gülmeyi... kendime iş haline getirmeye çalışıyorum.
Tabii siz de bana destek verirseniz!