Güncelleme Tarihi:
Türk insanına baleyi sevdiren adam olarak tanıdık onu. Konuştukça, açıkladıkça, henüz çok genç olan yaşına, yani 30 seneye neler sığdırdığına inanamadık. Girdiği her yerden istifa etmesi, anne ve babasını çok endişelendirse de, o kendine fazlasıyla güveniyor. Gençlik, sağlık ve estetiğin simgesi olan Tan Sağtürk, şu sıralar yakında İstanbul'da açacağı bale okulunun son rötuşlarıyla ilgileniyor. Bu okula genç, yaşlı herkesin gelmesini ve birşeyler yapmak için uğraşmasını istiyor. Üstelik ‘‘Babaannem bile gelebilir derslere’’ diyecek kadar da davetkar.
Balenin Türkiye'deki durumu nedir sizce? -
Ülkemizde eğitime ve sanata yatırım yok. Devletin el atması gereken bir konu bu. Bütün gelen liderler ülkenin kötülüğünü mü istiyorlar? Atatürk'ten sonra bir tane çıkmadı sanata değer veren lider. Bireysel olarak ne yapabilirim diye düşündüm ve Devlet Opera ve Balesi’nden istifa ettim. Fransa'da bir yılda 400 temsil verilirken, Türkiye'de bu sayı 30-40 gibi, anlayın artık.
Peki Türkiye'deki diğer dansçılar bu duruma nasıl katlanıyorlar?
- Onların adına konuşamam ben ama durumlarından memnun olduklarını zannetmiyorum. Ben çok genç yaşta yurtdışına gittim, farklı ortamlarda dansettim. Buraya döndüğümde, devlet balesindeki en yaşlı dansçıdan kat kat fazla temsil vermiştim ve dansetmeye doymuştum. Belki de buradakiler daha dansetmek istedikleri için ayrılamıyorlar.
Siz dönünce neler oldu?
- Kendi başına birşeyler yapmaya çalışan insan tek başınadır. Kösteklenmeyi pek hissetmedim aslında. Bizim Nobel'imiz olan uluslarası Melvin Jones ödülünü aldım. Buna aday gösterilen sekiz kişi vardı ve hepsi de aralarında olmaktan gurur duyulacak insanlardı. Bir de sembolik olarak Cumhurbaşkanı'na verilmişti bu ödül. Ödülü alan en genç sanatçı oldum. Bu benim için çok büyük bir onurdu.
Şimdiki planlarınız neler?
- Şimdi amacım kalıpların dışına çıkarak bir dans okulu kurmak ve Türk balesine yeni bir teknik getirmek. Okulu 20 Eylül'de Sports International'ların içinde açacağız. İlk etapta İstanbul'da iki tane, sonra gidişata göre bir İzmir ve bir de Ankara'da açacağız. Adı ‘‘Tan Sağtürk Bale Okulu’’ olacak ama aslında workshop gibi planlıyoruz. Yani isteyen gelip dansedecek. Aslında okulculuğum yoktur ama bakacağız işte. Esas amaç, dansedebilecek insanlar yetiştirmek çünkü buna ihtiyaç var Türkiye'de. Fransız Devlet Balesi'nden staj için hocalar getirteceğim. O insanlar aslında hiçbir yere gitmezler ama sırf benim arkadaşlarım oldukları için gelecekler. Biz bir sene çalışacağız ve son iki haftada onlar gelip işi toparlayacaklar.
Yenilikler olacak mı?
- Biz yeni bir teknik geliştirdik. Fransız ve Küba tekniği. Türkiye'de hep Rus hocalarla Rus tekniği çalışılır. Daha ucuza geliyor diye. Ama bu iki teknik çok daha hızlı geliştiriyor. 7-8 senede alınan bir verim, bu tekniklerle 3-4 senede alınacak. Türk insanının vücut yapısı çok kuvvetli, özellikle de diz kasları. Gereken tek şey teknik değişikliği. Rus tekniği bizim insanımızda zayıf kalıyor, gelişemiyor. İlk kez olarak Türk insanının vücut yapısına uygun bir teknik bulma aşamasındayız.
Kaç kişilik bir ekip düşünülüyor?
- Her ders başına bir hoca olacak. Tabii klasik bale dersleri olacak ilk etapta. Dikkat ederseniz yurtdışında her buz patencinin ve sporcunun geçmişinde klasik bale vardır. Hareketleri değişiyor, bir elegans geliyor insana. Sonra kanalize olmak var sırada. Her yaştan insan gelebilir. Klasik için 7-8 yaştan başlanabilir ama daha küçükler için de ‘‘lay lay lom’’ sınıfı dediğimiz bir sınıf açtık. Kız, erkek herkes gelebilir. Zaten hiç anlamıyorum Türkiye'deki bu ‘‘erkekler dansetmez’’ tabusunu.
Medyatik olmak da önemli değil mi bu işte?
- Kapital bir ülkede yaşıyoruz. Medyanın bana bu kadar ilgi göstereceğini zannetmiyordum. Gelince çok ilgi gördüm. Bir dansçının görevi kendi sanatını yapmak olduğu kadar onu tanıtmakdır da. Bütün sanatçılar için böyle bu. O yüzden medyanın iyi tarafını kullanmak gerektiğini düşünüyorum. Ama eğer bu ülkede popüleriteye ihtiyaç duyulmasaydı, sanıyorum kendi kabuğumda kalıp sanatımı yapmakla yetinirdim.
Duygu Dikmenoğlu ile ilişkiniz nasıl gidiyor, bu ilişki de sizi bir müddet basına malzeme yaptı çünkü?
- Evet, öyle. Ama bizim amacımız kaçmak olmadı hiç, sadece teşhir etmek istemedik. Özel birşey bu çünkü, adı üstünde. Ama çok güzel giden bir ilişkimiz var. Anlaşıyoruz, belki de aynı mahallenin çocuğu olmamızdan kaynaklanıyor bu. İkimiz de Ege çocuğuyuz. Bir insan benzediğini ararmış, her hareketimiz birbirine benziyor. Aile yapılarımız aynı. Duygu'nun yaşı çok küçük olmasına rağmen inanılmaz geniş bir vizyonu var. Çok fikir alışverişinde bulunuyoruz. Ondan aldığım fikirlerle eskiden doğru bildiğim birçok düşüncemi değiştirdim.
Duygu'da okulun halkla ilişkilerini mi yürütecek?
- Şimdilik öyle gözüküyor. O zaten benim hayatımın halkla ilişkilerini yürütüyor. Birlikteyken çok tartışıyoruz, fikirlerimizi belirtiyoruz birbirimize. Belki okulda kendi ofisi olmayacak ama bu işi yapmak için benim ofisimi rahatlıkla kullanabilecek.
Peki bundan sonra ne olacak?
- Şimdi ben bale eleştirilerine bakıyorum, hep aynı. ‘‘Romeo & Jülyet’’ büyüledi. Bu bir eleştiri olamaz. En sonuna kadar gidip, gerekirse sert eleştiriler yapıp, baleye birşeyler katabilmek lazım. Sert ama yapıcı eleştiriler yapılabilecek bir program olabilir. Tabii televizyon programlarının devamı için popüleriteyi korumak şart. İyi ve bilgili insanlarla olursa böyle bir program olabilir. Ama sinemaya da sıcak bakıyorum. Tabii iyi bir teklif ve yapabileceğime dair inancım tam olursa.
Tan Sağtürk kimdir?
1969 İzmir doğumluyum.
Yengeç burcuyum ve çok duygusalım.
Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Yüksek Bale Bölümü’nü bitirdim.
Ardından Fransız genç balesi kontratı geldi ve oraya gidip bir sene çalıştım.
Sonra Fransız Devlet Balesi’ne geçtim, oraya giren ilk yabancı oldum ve bana ömür boyu kontrat verdiler.
Oradan istifa ettim çünkü 2500 temsil yaptım, aynı temsilleri yapmak istemedim. Donduramazdım da, bıraktım.
İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nde bir sene başbaletlik yaptım ve sonra da istifa ettim.