Güncelleme Tarihi:
Zeki Bey, Babalar Günü denilince önce sizin duygularınızı öğrenelim, hatırladığınız anıları öğrenelim...
Zeki Alasya: Annelerle babalara ait bu özel günleri gözardı etmemek gerekir. Benim çocukluğuma dönünce; bu tür günler pek gündemde olmazdı. Ben Şehzadebaşı’nda doğup büyüdüm. O semt orta halli ve ortanın altında olan ailelerin yaşadığı bir semtti ve ben böyle günleri pek hatırlamıyorum.
Zeynep Alasya: Galiba Anneler Günü daha fazla kutlanıyordu. Benim çocukluğumda da Babalar Günü kutlamasını pek fazla hatırlamıyorum.
Zeki Alasya: (Gülüyor) Biri çıkıp psikolojik baskı yapınca diğerleri ayıp olmasın diye konuldu galiba. Ancak dediğim gibi, o günlerin annelerimize babalarımıza biraz daha yakın olmayı sağladığı için yaşanması bana göre olumlu bir davranış.
Zeki Bey, babanızla aranız nasıldı? Ona aldığınız bir ‘Babalar Günü’ hediyesi olmuş muydu?
Zeki Alasya: Babam Ahmet Reşat Alasya, eczacı kimyagerdi, üniversitede hocaydı. Üniversite hocalığından sonra lise öğretmenliği yaptı. Darüşşafaka Lisesi müdürlüğü görevinde de bulundu. Pek çok askeri lisede müdürlük yaptı. Son dönemlerinde öğrencilerinin sahibi olduğu bir ilaç şirketinde propaganda müdürü olarak çalıştı. Ben 15 yaşındayken de babam hayata veda etti. Dolayısıyla babamla çok şeyler paylaşamadım. Zeynep 15 yaşındayken ben ölseydim, çok az şey paylaşmış olacaktık.
Zeynep Alasya: Allah korusun babacığım.
Zeki Alasya: Ne yazık ki baba-oğul beraberliğinin tadını çıkaramadım. İnsanlar çocuk yapmak kararındaysa, bence bunu genç yaşta yapmalarında fayda vardır. Ben 1943’te doğduğumda, babam 43 yaşındaydı. Uzun da yaşamadı. Bana hep mesafeliydi, şen şakrak değildi.
Zeynep Alasya: Benim babam bana hep şen şakrak olmuştur. Onun kızı olmaktan her zaman mutluluk duydum.
Zeki Alasya: Babamın öğrencilerinden biri de Kenan Evren’di. Cumhurbaşkanlığı döneminde beni köşke çağırdı bir gün. Bu çağrının nedenini çok merak etmiştim. “Baban benim öğretmenimdi. Senin filmlerini izlerken hep Reşat Bey’i hatırlarım. Çünkü baban çok şakacı, esprili birisiydi” dedi. Ben onun şakacı tarafını hiç bilmem. Evde hep mesafeli olurdu.
Zeynep’in unutamadığı bir Babalar Günü anısını dinleyebilir miyiz?
Zeynep Alasya: Ne güzel ekstradan buluşma günü oluyor Babalar Günü. Böyle günleri seviyorum. Çünkü herkesin buluşmasını sağlıyor. Eskiden bütün aile birlikte otururmuş. Teyzeler, dayılar, halalar... Günümüzde böyle değil artık. Ben babama gelmek için yaklaşık 40 dakika otomobille bir yol katediyorum. Aileyle iç içe yaşamayı çok isterdim.
Babası Reşat Bey, Zeki Bey’e hep mesafeli olmuş. Peki Zeki Bey, kızına mesafeli mi oldu?
Zeynep Alasya: Babamla ben iki samimi arkadaş gibiyiz. Babam bana asla somurtmadı. Çocukluğumda yaramaz olmadığımı söylerler. Bu nedenle de beş-altı yaşımdan itibaren babam beni çanta gibi her yere taşıdı. İzmir’e turneye giderdi, üç ay kalırdı. Ben arada yanına gider kalırdım, ona omletler yapardım.
Zeki Bey aşçılığınız var mıdır?
Zeki Alasya: Ben çok iyi bir aşçıyım. Özellikle Zeynep’in annesinden boşandıktan sonra uzun süre bekar olarak yaşadığım için o sürede aşçılığımı iyiden iyiye geliştirdim. Evli kaldığım 19 yıl karım ve kayınvalidem çok iyi yemek yaptıkları için mutfağa girmedim hiç. Boşandıktan sonra yemeklerle haşır neşir oldum.
Zeynep Alasya: Babam çok iyi dolma yapar, çok iyi pilav yapar.
Zeki Alasya: Pilav, iyi yapılması zor yemeklerdendir. Ancak üzerinde ısrarla durulursa, bir gün mutlaka lezzetli pilav yapmaya başlarsınız. Usulüyle yapılırsa mutlaka öğrenilir.
Peki, Zeynep Alasya’nın yemekleri nasıldır? Küçük yaşlarda babasına omletler yaptığına göre...
Zeynep Alasya: Anneannem ve annemin yemekleri iyi olur da, benimkiler iyi olmaz mı!
RÖPORTAJIN DEVAMI HAFTA SONU DERGİSİNDE