Baba ben eşcinselim, yardım et

Güncelleme Tarihi:

Baba ben eşcinselim, yardım et
Oluşturulma Tarihi: Kasım 14, 2010 00:00

Bursa’da vahşice öldürülen transseksüel İrem’in (Mesut Şaban Okan) annesi Melek Okan; “Bu koca dünyaya bir benim çocuğum mu sığamadı” diye ağlıyordu. Lambdaistanbul Aile Grubu (LİSTAG) başka anneler ağlamasın diye toplanan bir destek grubu. Eşcinsel, biseksüel, travesti ve transseksüellerin ailelerinden oluşuyor. Deneyimlerini çocukları dışlanmasın ve incitilmesin isteyen herkesle paylaşıyorlar. Nereye başvuracaklarını bilemeyenleri doğru adreslere yönlendiriyorlar.

Şimdiye dek 100’e yakın aileyle temas kurdular. ‘Türkiye’ye Açılma Projesi’yle Eskişehir, İzmir ve Diyarbakır’a uzandılar. LİSTAG’den üç aile ‘Elalem ne der’ düşüncesinden, onur haftası yürüyüşlerinde ‘Transseksüeliz, buradayız, alışın’ pankartına ulaşan yolculuklarını anlattı

Zor bir hayatın olacak dedim
ÖMER CEYLAN - EKONOMİST (64)

Bir oğlum ve bir kızım var. Oğlum 38 yaşında, yaklaşık 10 yıl önce eşcinsel olduğunu öğrendim. İlk söylediğinde “Zor bir hayatın olacak” dedim. Çok zeki bir çocuktu, sınıfları atlayarak okudu, bilgiyasar mühendisi zaten. Oğlum açıklayana kadar eşcinsellik nedir bilmezdik, bir tek Zeki Müren’i tanırdık. Aslında galiba cinselliği de hiç bilmiyorduk. Mesela biseksüelliğin ne olduğunu bile birkaç yıl önce öğrendim. Bilgisizliğimi fark ettiğimde uzun süre oğlumla konuşmaktan kaçındım. Kimseyle paylaşamıyor olmak da büyük sıkıntı. Çocukların kendilerini kabullenmeleri zaman alıyor, çok zor bir süreç. Yavaş yavaş okuyup öğrenmeye başladım. 2008’de eşimle Lambda’daki ailelerin toplantısına katıldık. Tek baba bendim ve LİSTAG’in nüvesi orada atıldı.
Aile olarak meselemizi halletmiştik ama bizden sonrası tufan, diyemedik. Çocukları ilk kez kendilerine açılan ailelerin yaşadığı travmayı atlatmalarına yardım etmek istedik. Aileler ilk öğrendiklerinde büyük bir şok yaşıyor. Önce inkar ediyor, sonra bir suçlu arıyor ve çareler düşünüyorlar. Bu konuyu sömüren ya da bilgisiz doktorların eline düşen de çok. Tabii “Çocuğunuz eşcinsel ve değişmez” lafını kolay kolay duymak istemiyorlar, aynı lafı birkaç kişi söyleyince ancak ikna oluyorlar.
Oğlumu kabullenmemde kişisel gelişim konularına meraklı olmam da etkili. Erkek arkadaşlarıyla tanıştım. Babam yaşasaydı beni onaylar mıydı diye, düşünüyorum. Muhtemelen onaylamazdı ama bunların hiç önemi yok. En çok “Neden evlenmiyor” diye soruyorlar. “Türkiye’de yasalar evlenmesine izin vermiyor” diyorum ama bu cevabı herkese aynı rahatlıkla veremiyorum. Kırsal kesimden gelip iyi tepkiler veren aileler de, eğitimli olduğu halde sertleşenler de var... Genellemek mümkün değil. Bir kısmı zaman içinde kabulleniyor, bir kısmı da, “Ben biliyorum ama herkesin bilmesine gerek yok” diyor. Oysa konuşamadığınız sürece kendinizi dürüst bir insan gibi hissetmiyorsunuz.

Oğlumu gömdüm bir kızım oldu
PINAR ÖZER - SİGORTACI (50)

Ailemin istediği gibi hanım hanımcık bir genç kız olarak kırmızı kuşakla evlendim, kara kuşakla boşandım. Herkesçe çok sevilen, dersleri de iyi olan oğlum 2005’te ergenliğe girerken yemek yememeye başladı. O zamana dek anoreksiya diye bir şey duymamıştım. O sevecen ve neşeli çocuk birden saldırganlaştı, içine kapandı. 2006’da işyerinde beyin anevrizması geçirdim. Ölümü yaşadım, beyin zarım alnıma yapışmıştı. Kesinlikle kötü haber duymamam gerekiyordu. Eve geldiğimde küçük çocuğum “Sen ölseydin anneannemle de babamla da yaşayamazdım” diye ağladı. İçim acıdı ama ne demek istediğini anlamadım. Ertesi gün yine ağladı. Duyacağımı aklımın ucundan bile geçirmeyeceğim bir cümle sarf ederek, “Anne” dedi, “Bedenim başka ben başka”. O anda benim kıyametim koptu. Çocuğum şizofren diye düşündüm. Hep çocukları mutlu olsun diye koşturan ve çareler üreten bir anneydim. Boşandıktan sonra İstanbul’a gelmiş, 15 yıldan sonra çalışmaya başlamıştım.
Çocuğumun her şeyini takip ediyordum ama söylediği şeyi bilmiyordum. Google’da araştırırken girdiği sitelere baktım, T’de transseksüelleri gördüm. O zamana kadar böyle bir şeyi hiç duymamıştım...
Tekrar sorunca “Anne ben aslında kızım” dedi. Başına bir şey mi geldi, erkek modeli olmadığı için mi böyle oldu diye düşündüm. İnternette kafasının çelindiği ve kötü yola düşürüldüğü ihtimali bile geldi. Neurofeedback diye bir psikolojik tedavi yöntemine büyük paralar döktüm. Yetinmedim, bir üroloğa muayene ettirdim. Doktor kötü bir şey yaşamadığını söyledi ve bir psikiyatr önerdi. Bu arada yatırlara da gidiyordum. Deniz kenarında bağıra bağıra ağlıyordum, derdimi kimseyle paylaşamıyordum çünkü.

ELALEM UMRUMDA DEĞİL

Bir gün çocuğumla alışverişe gittiğimizde kabinde göğüslerini görüp, çığlık çığlığa bağırmaya başladım. ‘Adaçayından’ dedi. Psikiyatrı “Bu durum artık beni aşar” diyerek bizi Çapa’dan Prof. Şahika Yüksel’e yönlendirdi. Bunun için ona minnettarım. Şahika Hanım’sa “Çocuğunuz transseksüel ve bunu kabullenin” dedi. Nefes almadan onlarca soru sordum. “Sana ruh hastasıyım dememi mi bekliyorsun?” deyince “Evet” yanıtını verdim. “Ama değil, bazı çocuklar böyle doğar” diyerek son noktayı koydu. Hastanenin bahçesinde dizlerim tutmuyordu. O gün 16 yaşındaki erkek evladımı gömdüm. Öyle böğüre böğüre ağlıyordum ki, herkes “Başınız sağolsun” dedi. Hakikaten de evladımı kaybettim. Sonra dünyaya çocuğumun penceresinden bakmaya başladım. Empati kurunca, bedenindeki hücreye hapsolmuş gibi yaşadığını anladım. Aynı anda bir kız bebeğim doğdu. Zor ve alışılmışın dışında bir bebekti.
Acilen onu hissettiği bedene döndürmek için herkesi karşıma almaktan korkmadım. “Anne yardım et” diyen çocuğumu reddetmek çok kolaydı ama onu sarıp sarmalarken yaşadıklarım çok zordu. “Dünyada bir ben miyim bunları yaşayan” derken Lambda İstanbul’u buldum internetten. Transbebeğimin doğum sancılarını çekerken yapacak çok iş vardı. Hem çocuğumla ilgilenmem hem de egomla savaşmam gerekti. ‘Elalem ne der’i tamamen unuttum. Ne kimseye bir şey izah ettim, ne de oturduğum semtten taşındım.
Lambda’da aynı duyguları yaşayan insanlarla tanıştım. Biyolojik kimlik, cinsel kimlik ve cinsel yönelim gibi kavramları öğrenene kadar bir yılım geçti. Ona yardım etmeye karar verdiğimde bebeğim volkan gibi patladı, 16 yıldır yaşayamadığı özlemlerini yaşamak istedi! Kaşlarını inceltti, tırnaklarını uzattı. Aileler sahip çıkarsa bu abartılı dönem de atlatılıyor.

ŞİMDİ ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİSİ

Ergenliğiyle boğuşurken bir yandan da iyi bir evlat yetiştirmeyi amaçladım. Transseksüel kimliğini gizlemeden insanlardan yardım istedim. Kimse de beni rencide etmedi, geri çevirmedi. Okulun düzenine uyamadığı için açık liseye geçti. Halk eğitim merkezi müdürü çok yardımcı oldu. Gittiği dershanenin idarecilerine durumu anlattım, sonuna kadar destek oldular. Kendim için en büyük desteği de LİSTAG üyesi anne-babalardan gördüm. Her cumartesi saatlerce konuştuk. Burası benim yeni ailem oldu.
“Ben kızım” demekle kolayca kız olunmuyor. Sürekli tıbbi denetim altında ve grup terapilerine giriyor. Açık lise sınavlarında zorluk yaşamaması için mavi kimliğinin yanına raporunu da koydum. Kadın polise mi erkek polise mi gideceğini bilemiyordu, kadına yönlendiriyordum. Hayatım durmadan çözüm üretmekle geçti. Şimdi 19 yaşında ve özel bir üniversitede sinema-televizyon okuyor. Dekan da rektör de çok yardım etti. Kimliğini değiştirmek için tıbbi süreci tamamlaması gerekiyor ama isim değiştirme davası açtık. Kitaptan yeni bir isim seçme şerefini de anne olarak bana verdi. Transbebekler güçlü oluyor, benim kızım da öyle. Belki çocuk sahibi olamayacak ama kimsesiz bir bebeğe çok iyi annelik edecek. Melek gibidir...”

Hekim arkadaşlarım bile cahil
ZEKİ YALÇINOĞLU - JİNEKOLOG (43)

Kızımız 16 yaşında. Çocukluğundan beri etek giymez, erkeklerle oynar. Tıp okurken anatomi hocamız bir çizgi çizip; “Bir ucunda kadınlar diğer ucunda erkekler vardır, ortası da boş değildir” demişti. Gerçekten de öyleymiş. Hep bir kızım olsun istedim ve doğduğundan beri her yere götürdüm; maçlara ve barlara bile... İstanbul’da iyi bir liseyi kazanınca Denizli’den taşındık. Bir gün, “Kendimi erkek gibi hissediyorum” dedi, “Nasıl istersen öyle yaşa” karşılığını verdim. Gerçekten de çok önemli değildi. Okula başladığı yıl anoreksi oldu, ölümden döndü. Cinsel yönelimle ilgili iç mücadele anoreksiyayı da tetikleyebiliyor.
Bu sıralarda Lambda’yı keşfetmiş. Sonra biz de gidip gelmeye başladık, ailelerle tanıştık. Bizi sahiplendiler, hikayelerini paylaştılar. Hayatımız Lambda öncesi ve sonrası, diye ikiye ayrıldı. Kızım kendini biseksüel olarak tanımlıyor ve gizlemiyor. Şu an mutlu, dersleri düzeldi ve arkadaşlarıyla da arası iyi. Bu yaştaki çocuklarda içselleştirilmiş homofobi oluyor. Kendilerinin kabul etmesi bir dert, topluma kabul ettirmek ayrı... Biz bu kadar pozitif yaklaştığımız halde çok acı çekti, kim bilir başka çocuklar neler yaşıyor? Cinsellik konusunda çok cahil ve hoşgörüsüzüz. Benim ve eşimin hekim arkadaşları arasında bile böyleleri çok.”

TÜRKİYE’YE AÇILMA PROJESİ

LISTAG (Lambdaistanbul Aile Grubu) iki yıl önce kuruldu. Bir aile üyesinin eşcinsel, biseksüel, travesti veya transseksüel olduğunu öğrenenlere yardım eden bir destek grubu. İstanbul, Ankara ve İzmir’in yanı sıra; Açık Toplum Vakfı’nın da desteğiyle Eskişehir ve Diyarbakır’daki ailelerle de bir araya geliyor. Toplantılara CETAD’dan (Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği) psikiyatrlar da katılıyor. Panel ve film gösterimleri yapıyorlar. ‘Ben Bir Transseksüel Annesiyim’ kitapçığı hazırladılar. Almanya, İngiltere, İspanya, İtalya’daki ebeveyn örgütleriyle işbirliği yapıyorlar. Homofobi karşıtı buluşmalar ve üç binden fazla kişinin katıldığı ‘Onur Haftası Yürüyüşü’leri düzenlediler.
Lambdaistanbul Danışma Hattı (212) 244 57 62, http://listag.wordpress.com/
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!