Aziz Nesin'lik hikayeler Levent Kırca'lık oldu

Güncelleme Tarihi:

Aziz Nesinlik hikayeler Levent Kırcalık oldu
Oluşturulma Tarihi: Kasım 09, 1999 00:00

Haberin Devamı

Levent Kırca geçen yıl RTÜK'ü protesto etmek için açlık grevi yapmasını hatalı buluyor

Levent Kırca 35 yıldır sahnelerde. Bugünlerde Dolmabahçe'de kendisine 1 trilyon 250 milyon liraya mal olmuş çadırda, 'Güzel ve Çirkin' oyununu sahneliyor. İlk kez bir oyununda yer almıyor, sadece yönetmenliğini yapıyor. Konuyu anlamak için çok zeki olmaya gerek yok. Oyunun ana fikri: Mühim olan 'iç güzellik.'

Öyle güzel dekor ve kostümlerle sahneye koyulmuş ki, (zaten Levent Bey de en çok bunlara para harcamış) gözlerinizi sahneden bir dakika bile ayıramıyorsunuz. Kumaşlar göz alıcı olabilsin diye yurt dışından getirtilmiş.

Ormanda geçmesine rağmen, bu oyunda Marilyn Monroe'yu, Elvis Presley'i, Mehter takımını, Harley Davidsonlu gençleri, 'Bella Bacı' diyen Urfalı köylüleri ve 'Yaylalar, yaylalar' türküsünü söyleyen askerleri görme şansınız var.

Güzel ve çirkin müzikalini seçmenizin nedeni nedir?

Sevgiyi anlatıyor. Böyle bir dönemde en çok sevgiye ihtiyacımız var. İkincisi, ben çocukları çok seviyorum. Bu oyun, hem çocukların hem de büyüklerin seyredebileceği bir oyun. Çocuklarla büyükleri buluşturmak istedim. Oluyor da çok şükür.

1 TRİLYON 250 MİLYAR

Dolmabahçe'deki çadıra dünyanın parasını yatırdınız. Bu parayı nereden buldunuz? Siz mi kazandınız, kredi mi aldınız?

Bu müzikal 250 milyar liraya çıktı ama her şeyini kendimiz yaptığımız için bu kadar. Başka türlü yapsanız 1 trilyona da çıkabilirdi. Kendi demircimiz, kendi marangozumuz, kendi dekoratörümüz. Yani, Olacak O Kadar ekibinde ne kadar insan varsa onlar yaptılar. Dışardan sadece teknoloji ve kumaşlar geldi. Çadır 1 trilyon 200 milyar liraya mal oldu. Benim bütün servetim bu, bunu da seyirciyle paylaşıyorum. Bir işadamı olarak, krediyle çalışmayı hiç sevmem. Çünkü Türkiye'deki kredi sistemi, her işadamını batırır. Hiç borçsuzum çok şükür. Televizyonlardan, reklamlardan kazandığım her şeyi tiyatroya harcayan bir cinsim ben.

Bu yatırımın karşılığını alabileceğinize inanıyor musunuz? Sizce kaç yılda kendini amorti eder?

Amorti etmesini hiçbir zaman beklemeyiz. Çünkü böyle bir oyunu amorti etmek için yola çıkarsanız, yanlış bir yatırım yapmış olursunuz. Ama şu anda amorti etmeye başladı bile. Bugün burada bir tek boş sandalye yoktu. Kár ederiz.

Bunca yıldır sahnede insanları güldürüyorsunuz. 70'li yıllardan bu yana sizi izleyenlerde nasıl bir sosyolojik değişim oldu?

35 yıldır sahnedeyim. Bizim oluşmuş bir seyircimiz var. Bunca sene o seyirciye yapı değiştirtmedik. Başından beri sosyal yaralara parmak basan oyunlar oynadık. Geriye dönüp baktığımızda utanacağımız hiçbir şey yok. Parasal hiçbir nedenle taviz vermedik. Mesela RTÜK'e karşı tavrımız bize trilyonlar kaybettirdi. Reytingi en yüksek ve bize de çok iyi paralar kazandıran bir programı hiç tereddütsüz yayından çektik. Bir tavırdı. 100 kişilik kadro, televizyonu bıraktık.

HATALIYDIM

Geçen yıl RTÜK'e karşı, açlık grevine başladığınızda Türkiye ikiye bölündü. Şimdi uzaktan ve soğukkanlılıkla bakınca nasıl değerlendiriyorsunuz?

Her eleştriden bir ders almak lazım. Ben orada, kendi payıma düşen kıssadan hisseyi aldım. Ama görüyorum, hálá bu konunun üzerine giden insanlar var. Bu biraz kuyruk acısından, biraz çekememezlikten kaynaklanıyor. Bununla ilgili espriyi dillerine pelesenk etmiş tekrarlıyorlar. Benim asal olarak yaptığım şey sansüre, RTÜK'e karşı çıkmaktı. Bu konuda bir bardağın içinde damla bile olsanız çok önemlidir. Uzaya otellerin yapıldığı bir dönemde, RTÜK 30 yıldır oynanan Kemal Sunal filmlerini yasaklıyor. RTÜK yasasının değişeceğini, RTÜK başkanı da söylüyor, başbakan da söylüyor. Artık televizyona dönmememiz için bir sebep kalmadı. Bütün bu hareketin içersinde, açlık grevine başlamamın doğru olmadığı kanısına ben de vardım. Hatalıydı. O zaman Deniz Baykal geldi bu yasanın değişeceğine söz verdi. Meclis başkanı mektup yazdı. O zaman ben de, şimdilik erteliyorum dedim. Sonradan olayları tartarken, 'Madem bu kadar tepki aldık, bunları değerlendirmek lazım' dedim ve bunları düşünmeye geçtiğimde de, açlık grevine gerek yoktu dedim. Ama bütün olarak baktığında bu bir tepkiydi. Biz askeri, polisi ilk eleştiren, tabuları yıkan bir müesseseyiz. Bunların hepsini bir tarafa bırakıp, meseleyi açlık grevi gibi tek kalemde ele almak komiktir.

Yayın hayatına döneceğinizi söylüyorsunuz. RTÜK, bir kez daha aynı kararı verirse, ne tepki vereceksiniz?

Kitabı yazılamaz bir hale getirirlerse, filmi çekilemez, televizyon programını yapılamaz bir hale getirirlerse, o zaman bu iş yapılmaz. Israr etmenin manası yok. Yapmayız. Bizim de bir onurumuz var. Yine tepkiyi koyarım ama bu sefer içinde açlık grevi olmaz. Yine yayından çekilirim.

Bunca yılın muhasebesini yaptığınızda, kendinizi başarılı buluyor musunuz?

Bugün bu piyeste 1500 kişi varsa, oyun bittiğinde ayakta alkışlıyorlarsa ve biri size gelip, 'Ben Keşan'dan geldim, geldiğimize de değdi. Helal olsun' diyorsa, televizyon programlarınız reyting rekorları kırıyorsa, başarılıyız herhalde.

İŞKENCEYİ ELEŞTİRDİM

Sizce insanlar size neden gülüyorlar? Neden gülmek istiyorlar?

Onların gördükleri aksaklıkları benim de görüp hicvettiğim için. Depremden sonra yapılan yardım karmaşasını ben de görüyorum, hicvediyorum. Kızılay'ın 85 yaşındaki başkanını alıp, yerine 79 yaşındakini koyup hizmet vermeye çalışıyorlar. Toplanan paralarla memurlara maaş ödüyorlar. Yarayı sarmak için sargı bezi toplayıp, sonra da onu ayakkabı bağı yapmak gibi bir şey bu. Bütün bunları herkes gibi siz de görüyorsanız, zaten bir yerde buluşuyorsunuz. Eskiden Aziz Nesin'lik derlerdi, şimdi de hikayeler biraz Levent Kırca'lık hale dönüştü. Ben askerleri eleştirdiğim zaman hiçbir garantim yoktu. Tepkiyle karşılaşabilirdim ama övgüyle karşılaştım. Emniyet güçlerini eleştirdim, işkenceyi eleştirdim. Türk polisi de geldi bize şilt verdi. Ezilmiş, sorunlu toplumlarda hem daha çok gülme ihtiyacı belirir hem mizah daha çok gelişir. Bizim ülkemizde bu nedenle mizah çok gelişmiştir. Çok değerli mizahçılar, mizah yazarları vardır.

35 yıldır sahnedelerde seyircilerin karşısındasınız. Hálá bilmediğimiz bir yönünüz var mı?

Babam ünlü bir ressamdı. İsviçre'de yaşardı. Ondan bana geçmiş, çok iyi resim yaparım. Ciddi çalışmalarım var. Karakalem de yapıyorum, yağlıboya da. Modern resimler yapıyorum daha fazla. Heykel yapabilirim. Bunun bir uzantısı da makyaja yansımış. İşim makyaj olmamasına rağmen, nerdeyse Türkiye'de en iyi makyajı yapan kişi oldum.

SEVİLEN BİR PATRONUM

Sizce arkanızdan dedikodu yapanlar sizin için ne diyorlar.?

İyi para vermiyor diyemezler, güzel para veririm arkadaşlarıma. Helali hoş olsun. Haklarıdır. Ayyaş diyemezler, çapkın diyemezler. Sinirli, huysuz diyebilirler. Bunları da bütün patronlar için derler zaten. Ben sevilen bir patronum ama patronları da sevmek pek doğru değildir yani.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!