AZİZ NESİN HAFIZDI

Güncelleme Tarihi:

AZİZ NESİN HAFIZDI
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 25, 2013 09:45

Haberin Devamı

Bana küfret ama muhafazakar deme

O, 68 kuşağının çocuğuydu. Dostlar
tiyatrosunun İşçi Kolu’nda sıkı bir Marxist’ti. Ferhan Şensoy’un “Şahları da Vururlar”ında sahneye çıkarken de dönemin pek çok tiyatrocusu gibi sıkı bir devrimci... İşte ne olduysa o günlerde oldu... Ulvi Alacakaptan, İslam’ı seçip “dönek” yaftası yemiş, tüm çevresi tarafından aforoz edilmişti. Bu sıkı Marxist’in sağ “şeride” geçmesi her duyanda şok etkisi yaratmıştı. İçindeki solcunun sesi her şeye rağmen kesilmemiş olan Ulvi Alacakaptan tüm görüşlere eşit şekilde kızıyor yeri geldiğinde. Girdiği her sürüde siyah koyun rolünü üstlenen Alacakaptan’a göre çeşitli propagandalarla beyni, kulağı, dalağı yıkanan insanların oy verecekleri zaman özgür iradelerini kullanmaları imkansız olduğundan, demokrasiye de inanmıyor. Muhabbetimiz konudan konuya atlayarak saatlerce sürdü gitti... Doğal olarak her konuştuğumuzu buraya aktaramadım. Bu sayfalarda yer bulamayan Sezen’le, Muammer Karaca’yla olan hikayelerini ve diğer yazamadıklarımı okumak isterseniz yarın izzetcapablog.com’a bir göz atın derim. Daha neleeeer var neler...


***

Haberin Devamı


* Buyrun Ulvi Bey, perde açıldı. Sahne tozu yutmaya nasıl karar verdiğinizden başlayalım...
- Muammer Karaca, babaannemin kardeşiydi. Pek çok insan gibi babam da onun hayranıydı. Fakat okulda notlarım düşünce babam “Adam mı olacaksın yoksa Muammer’e vereyim de seni tiyatrocu mu yapsın?” demeye başladı.
* Siz de ikinci şıkkı işaretlediniz...
- Çok kızdım babama, hâlâ aklıma geldikçe öfkelenirim. Kimseden yardım istemeyen, ne yapacaksam ben yapayım inadında bir adamım. Fakat şimdi düşünüyorum da belki de beni ters yoldan teşvik etmek için öyle söylemişti babam.

****************
* Tiyatrocu oldunuz, peki adam olabildiniz mi?
- Bilemiyorum, ona ben karar veremem. Ama kendisiyle dalga geçmesini ve artılarını, eksilerini bilen, artılarıyla çok böbürlenmeyip eksilerinden fazla yakınmayan herkes adam olmuştur diyebilirim. Ayrıca adamlık kadınlara da hastır, adam olmak, insan olmak demektir.
* Muammer Karaca torpiliyle tiyatro hayatınıza 1-0 önde başladınız herhalde.
- Kesinlikle yok öyle bir şey. Ben tam anlamıyla 68 kuşağının temsilcisiyim. O sene üniversiteye başladım, 69 yılında da Dostlar Tiyatrosu’nun işçi koluna sınavla girdim.

Haberin Devamı

******************
İRAN KONSOLOSLUĞU’NDAN
MEKTUP GELDİ, FERHAN KORKTU

* “Karaca’nın yakiniyim” jokerini kullanmadınız yani.
- Asla! Günde 5 saatten haftanın 6 günü, 2 sene boyunca çok sıkı bir eğitimden geçtim. İşçi kolu, profesyonelliğin yasak olduğu, sadece sendikalı işçiye özel olarak kurulmuş çok enteresan bir topluluktu.
* Kariyerinizdeki kırılma noktası ise Ferhan Şensoy’un “Şahları da Vururlar” oyunuydu herhalde.
- İran Şahı Pehlevi’nin devrilmesi ve yerine Humeyni’nin gelmesi üzerine bir oyundu o malum... 1980’den 84’e kadar Şah rolünü ben üstlendim. Bir ara Zafer Diper de oynadı.

*****************
* Nasıl bilmem? En çok izleyen seyirci ödülünü bana vermeniz gerekir, 8 kere geldim oyuna...
- Yok, sen birinciliği seksüel prodüktör, devrin meşhur pezevengi Zurnik’e kaptırdın. 20-25 kere seyretti oyunu. Sattığı kadınlardan kazandığı tüm parayı kumarda yer ama hastası olduğu tiyatroya bedava girerdi. Neyse 83 yılında Ferhan “Binbir Gece Cinayetleri” adıyla oyunun devamını da yazdı.
* Bakın onu izlemedim.
- İzleyemezsin zaten çünkü oyun sahnelenmedi. Ferhan’ın “Şahları da Vururlar”ın devamını yazdığı duyulunca, İran Konsolosluğu çok ince, zarif bir mektup gönderdi tiyatroya.

Haberin Devamı

*****************
* Hayret, ben fetva göndermelerini beklerdim.
- Zarif dediğime bakma zaten, mektubun sonunda aynen şöyle yazıyordu: “Humeyni bizim için çok önemli bir şahsiyettir. Bu sanatsal çabanızda size destek olmak isteriz. Bütün arşivimiz ve İran Konsolosluğu size açıktır.” Anlayacağın kibarca “Bir yanlış yapmayın” deyip aba altından sopa gösterdiler. Ferhan da korkup oyunu yazmaktan vazgeçti.
* Yanlış duymadım di mi? “Ferhan korktu” dediniz.
- Ne var ki bunda? Gayet haklıydı korkmakta. Zaten burası öyle garip bir ülke ki millet korkutan yerine korkanla alay ediyor.

***************
KAPİTALİZME ABDEST ALIRIP, MÜBAREK HALE GETİRDİLER

* 68 Kuşağının Ulvi’si Gezi direnişine nasıl bakıyor?
- Bir kere ben oradakilere “gezinenler” diyorum. Yaşananlara hem yakın hem de uzak durdum, çünkü benim duruşumla Gezi’yi fıştıklayanlarınki aynı değildi. Bu konuda objektif olabilecek biri değilim.
* Neden objektif olamıyorsunuz?
- 6-7 Eylül olaylarından başlayıp 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve aradaki her dönemden zarar görmüş, hapis yatmış, hatta içlerinde yaşadıklarından dolayı sakat kalanların olduğu bir ailenin mensubuyum. Demokrasiyi beğenmem ama her türlü darbeyi, birilerinin iktidar hırsları için gençlerin heder edildiğini çok gördüm.

Haberin Devamı

****************
* Direniş kelimesini kullanmaktan korkuyor musunuz?
- Direniş olması için bir saldırı olması lazım.
* Gençler polisle birbirine girdi, daha ne olsun?
- Ama saldırı devletten geldi, tek taraflıydı. Buna devlet terörü de, ya da nasıl adlandırırsan adlandır. O ilk müdahalenin niye yapıldığını hâlâ anlayabilmiş değilim zaten. “Belediye yapıyor”, “Ankara’dan haber geldi” diye laflar savruluyor. Çok saçma şeyler bunlar, anlatabiliyor muyum?
* Ne yapılmalıydı size göre?
- İyi ki öyle bir mevkide değilim ama şayet elimde yetki olsaydı, daha olay başladığında, dışarıdan faktörlerin işe karışmaması için bölgeyi kordon altına alırdım. Sonra da oraya bir saha yemekhanesi kurardım. Ne olurdu böyle yapsalardı yaa ne olurdu yani?
***************
* O meşhur protesto amaçlı sofralarınızdan birini kurar mıydınız?
- (Gülüyor) Sokakta kurduğumuz protest iftar soframızdan bahsediyorsun.
* Nereden çıkmıştı o fikir?
- Lüks otellerdeki iftar sofralarına bir tepki olarak başlamıştı. Ama bu sene Gezi’ye eklemlendiği için katılmadım.
* İnceden inceye kapitalizme karşı bir duruştu aslında değil mi?
- Gayet tabii. Ben sadece Marx’la sınırlı kalmayıp çarkın iki tarafında da bulundum. 97’de yazdığım “Kapitalizme Guslettirmek” isimli bir yazıda “abdestli kapitalist” terimini ilk kullananlardanım.

Haberin Devamı

****************
* Tam olarak ne demek bu abdestli kapitalist?
- Kaka durumuna gelen bu anlayışın ismini “serbest piyasa ekonomisi” diye değiştirerek sterilize ettiler. Anlayacağın kapitalizme abdest aldırıp, mübarek hale getirdiler. Bakma, şimdiki iktidardakiler de bayılıyorlar bu haline.
* İçinizdeki solcunun sesi kesilmemiş gibi?
- Yahu niye keseyim ki? Ben her şeyi, en önemlisi muhalif olmayı diyalektik materyalizmden öğrendim.


*******

KISMEN EVLİYİM HATUN BOŞAMIYOR

* Biraz özel hayata girelim,
evli misiniz?
- Kısmen. (Gülüyor). 8-9 yıldır yalnız yaşıyorum, hatun boşamıyor beni.
* Evleneceğiniz kadının başının bağlı olmasını şart koşar mısınız?
- Vallahi şu anki eşimin başı bağlı, bir daha da evlenmeye niyetim yok. İlk eşim üniversite mezunuydu, gazeteciydi. Ondan sonra bir de tam tersini deneyeyim dedim, baktım yine olmadı. Demek ki ben beceremiyorum bu evlilik işini.


*******

CUMA, ESNAF NAMAZI OLDU

* 5 vakit namaz kılıyor musunuz?
- Kılıyorum, daha doğrusu 5 vakit kılmaya çalışıyorum. Eskiden Cuma’ya da giderdim ama artık gitmiyorum çünkü öğrendim ki bu ülkede Cuma namazı kılınmaz.
* Hoppala, yine kime kızdınız?
- Cuma devlet namazıdır; o günün tatil olması, namazı da devlet başkanının kıldırması gerekir. Ama bizde Cuma, esnaf namazı oldu.
* Bunu biraz açmanızı rica ediyorum.
- Anadolu’da hayatında namaza gitmeyen esnaf Cuma’ya gitmeye mecburdur, yoksa adam iş yapamaz. Ben günahın da sevabın da bilinçli işlenmesinden yanayım. Namaz kılıyorum veya kılmıyorum diye ne hesap veririm ne de kimseye hesap sorarım.

********

İSLAM'A DÖNMEM KENAN EVREN SAYESİNDE OLDU

* Sol şeritten sağ şeride sizi birdenbire geçiren neydi?
- İslam’a dönmem birdenbire olan bir şey değildi aslında. Ama Kenan Evren sayesinde oldu diyebilirim. 80, Türkiye için çok büyük bir kırılma noktasıydı. Hatta ilk yazılarımı bir milatmış gibi E.Ö, E.S diye yazardım.
* Evren öncesi ve Evren sonrası anlamında mı?
- (Gülüyor) Bak o da olurmuş aslında, ama ben eylül öncesi ve sonrası demek istiyordum. O dönem öyle bir yenilgi oldu ki, solun kutsalları gitti, herkes yalap şap yaşamaya başladı. Halbuki biz ciddi insanlardık, canımız pahasına o yola baş koymuştuk.

*********
* Ama siz “dönek” denme pahasına yolunuzu değiştirdiniz.
- Ne derlerse desinler. Ben kime “dönek” derim biliyor musun? Bir insan durduğu yeri değiştirdiği zaman daha iyi bir mevkiye geliyorsa, maddi şartları iyileşiyorsa, döneğin ta kendisidir.
* Kendi tarifinize göre dönek misiniz peki?
- Değilim tabii. Maddi imkanlarım olduğunun tam tersi istikamete yöneldi. Hatta şimdi daha da geriye gidiyor. Çünkü artık ne İsa’ya, ne Musa’ya; hatta ne de İbrahim’e yaranabiliyorum.

*****************
PEK KİMSE BİLMEZ
AMA AZİZ NESİN HAFIZDI


* Peki Kenan Evren olmasa Müslümanlığa dönmeyecek miydiniz?
- İlk günlerde Diyanet İşleri’ne gittim ve “Ben Müslüman oldum” dedim. “Yok” dedi adam, “Siz zaten Müslümandınız ama yaşamıyordunuz”... İnan bana namaz kılanların büyük çoğunluğu Fatiha’yı ezbere okuyor ama anlamını bilmiyor. Oysa ki bir namazın sahih olması için Fatiha’nın ve iki de surenin anlamını bileceksin. Aziz Nesin’in bir lafı vardı bilir misin?
* O kadar çok ki, hangisi?
- Etrafındakilere “Siz ne kadar sahtekar adamlarsınız. Ömrünüz boyunca İslam’a küfredersiniz ama cenazeniz camiiden kalkar” derdi.
* Tanışıyor muydunuz Aziz Nesin’le?
- Tabii tanışırız, hatta bir oyunda onu oynamıştım. Çok yiğit bir adamdı. Ayrıca pek bilinmez ama hafızdı Aziz Nesin.

*********

UĞUR MUMCU SUİKASTİNİ DERİN DEVLET YAPTI, ÇÖZERSE YİNE O ÇÖZER

* Bir yazınızda Kemalist kelimesine karşı olduğunuzu söylüyorsunuz.
- Bir şeyin “izm” olabilmesi için belli bir sistematik düşünceyle, kitaba sahip olması gerekir. Ne yazık ki Türkiye’deki Kemalist çeşitlerinden bir almanak çıkarılabilir. Mustafa Kemal’in dönüp yüzüne bile bakmayacağı adamlar “Biz Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye bağırıp duruyorlar.

**************
* Amcanız Uğur Alacakaptan, İlhan Selçuk’un savunmasını yapmış, Türkiye’nin en büyük hukukçularından biri. Hiç kızmıyor mu sizin bugünkü görüşlerinize?
- Yok ya, Türkiye’de bir tane demokrat varsa benim amcamdır. Dünyada en sevdiği insan Uğur Mumcu’ydu. Beraber hapis bile yattılar.
* Madem bu kadar yakınsınız, amcanız Mumcu cinayetiyle ilgili bizim bilmediğimiz bir şey paylaştı mı sizinle?
- Amcam, Güldal’la (Mumcu) birlikte savcıya gittiğinde aldığı cevap “Hocam kusura bakmayın, bu işi derin devlet yaptı, çözerse derin devlet çözer” olmuş.

*******

"ALLAH'I TANI VE KURTUL" DÜŞÜNCESİ BİRDEN BELİRDİ

* Az önce İslam’a yönelmenizin birdenbire olmadığını söylediniz. Bir komünistin sağa kaymasının aşamalarını anlatsanıza kısaca...
- Bir kere ben komünist değil Marxist’tim. 80-84 arası büyük paralar kazanıyordum. Nerede akşam, orada sabah yaşayıp gidiyordum. Günay daha yeni açılmış, hepimizin elinde Ferhan’ın icat ettiği minik buz ve cinden yapılan meşhur içkisi... Fakat benim içimde yanlış yaşıyormuşum düşüncesi ve tarif edilemez bir rahatsızlık vardı. Bir de 80 senesinde hayatımda çok önemli yeri olan karımdan ayrıldım.
**************
* 12 Eylül ve boşanma... Çifte darbe yediniz o sene...
- Hatta daha bile fazla. O günlerde 3-5 çift birlikte oturduğumuz zaman “Niye böyle bölünüp gidiyoruz, birbirimizden uzaklaşıyoruz?” tartışmasına girerdik. Marxistler olarak bir topluluk oluşturup kendimizi dışarıya karşı korumak istiyorduk ama olmuyordu.
********************
* Neden olmuyordu?
- Çünkü yiyip içerken konuştuklarımızı masadan kalkınca, ayrılınca unutuyorduk. Neyse, Ankara’da turnedeyiz. 35 yaşına basıyordum, aklımda da sürekli Cahit Sıtkı’nın o meşhur “Yaş 35, yolun yarısı eder” dizeleri...
* İnsan ister istemez hayatının muhakemesini yapıyor tabii...
- Aynen öyle. İlk defa ölümü ve ölümden sonra ne olacağını düşünmeye başladım. Sonra nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde “Şimdiye kadarki huzursuzluğunun sebebi inkarcılığındır. Allah’ı tanı ve kurtul, çok az vaktin var” düşüncesi yerleşti kafama.


*************

MEMET ALİ'NİN LİNÇ EDİLMESİNE KARŞIYIM

* Son olarak Gezi’ye dönmek istiyorum. Bir tiyatrocu olarak Memet Ali Alabora’nın içinde bulunduğu duruma ne diyorsunuz?
- Memet Ali bizim kucağımızda doğmuş, son derece saygılı ve sempatik bir adam. Hatta o kadar kibar ki onu her görüşümde Mustafa’nın oğlu olmasına hayret ediyorum (Gülüyor). Neyse, soruna gelince, bana isterlerse geri kafalı desinler ama bir bankanın kampanya yüzü olmuş biri devrimci sanatçı olarak söz söyleme hakkını kaybetmiştir. Ama yaptığını savunmasam da adeta linç edilmesine şiddetle karşıyım.

*******

AK PARTİ'YE DEĞİL DİNE EMANETİM

* En çok parayı “Şahları da Vururlar” zamanında kazandınız herhalde.
- Ferhan o konularda çok iyidir, buradan öpüyorum kendisini. Ama en çok parayı uluslararası sanat gösterileri ve müzikallerden kazandım. O zamanlar bir haftalık yevmiyemle Kastelli’den mevduat sertifikası alıyordum.
* Parayı sokağa atsaymışsınız daha iyiymiş.
- (Gülüyor) Kastelli yüzünden çok kişinin parası battı ama benim sertifikalar sağlam çıktı. Kısmet işte.

***********
* Şimdi nereden geliyor değirmenin suyu?
- Küçük bir kırtasiye dükkanım vardı ama yeniden tiyatroya başlayınca onu kapattım. Bunlar iktidar oluncaya kadar da tiyatro iyi gidiyordu zaten. AK Parti başa geldiğinden beri oynadığım oyunların gişesi hatrı sayılacak miktarda düştü.
* Muhafazakarlıktan tekrar sol şeride sinyal veriyormuş gibi konuşuyorsunuz.
- Yok öyle bir sinyal durumu. Ben AK Parti’ye değil dine emanetim bir kere. Beni en sinirlendiren kelimelerden biri de “muhafazakar” bu arada. İnan beni hayatta bundan daha fazla kızdıran bir laf olamaz. Bana küfret ama “muhafazakar” deme.

****************

* Niye bu kadar kızdırıyor sizi muhafazakar kelimesi?
- Dünyada muhafazakar diye adlandırılan İslami akım yok. Ne demek muhafazakar ya? Bir de muhafazakar sanat çıkarttılar başımıza. Ne var kardeşim, neyi muhafaza ediyorsun?
* Bazı değerleri olabilir mi?
- Hangi değerlerden bahsediyorsun? Edepten mi mesela? Onu muhafaza etmiyorlar ki. (Gülüyor)

***********

HASTANEYE ŞİZOFREN DEĞİL PARANOİD REAKSİYON TEŞHİSİYLE YATTIM

* Ne oldu da hayatınızın muhakemesini yapmaya başladınız?
- Ne okuduğum bir şeyden, ne başkasından ne de gördüğüm bir rüyadan etkilendim. Bahsettiğim düşünceler bir şekilde girdi beynime. İlk başta korktum, kafayı yiyorum sandım, sonra bir sükunet hissettim.
* Ne yaptınız peki?
- Hemen odamı paylaştığım Rasim Öztekin ve Tarık Pabuççuoğlu’na “Görüşürüz” dedim, otelimi değiştirdim.

****************
* “Niye?” diye sormadılar mı?
- Sorsalar bile ne söyleyebilirdim ki? Ferhan zaten ayrılmama dünden razıydı, tiyatroda racondur, başka otele geçersen parayı cebinden verirsin.
* Ve düşüncelerinizle baş başa kaldınız.
- Koşa koşa Toplum Kitapevi’ne gittim. Sahibi sıkı solcu bir abimizdi. “Kur’an meali bulabilir misin bana?” diye sordum. O da ayıpmış gibi fısıldayarak “Bir araştırayım” dedi. Bir-iki gün sonra Kur’an bana ulaştı.

*********
* Tiyatrodaki arkadaşlarınız ne diyordu bu olanlara?
- Başlarda kimseye bir şey söylemedim. Oyundan sonra hemen otele geçip Kur’an’ı okuyordum. Derken Ankara’dan Marmaris’e 500. oyunu oynamaya gittik. Yolda Ferhan’a oyundan sonra ayrılacağımı söyledim.
* Tepkisi ne oldu?
- Yumuşak karşıladı. “Bu yine fıttırdı, oyalansın sonra geri gelir” diye düşündü herhalde.
* Ferhan Şensoy’la meşhur “didişmeniz” ondan sonra mı başladı?
- Bizim aramızda aşk-nefret ilişkisi vardır. Kızdığım yanları olsa bile ben Ferhan’ı seviyorum. Bir o kadar da kızıyorum, çünkü dünyanın en zeki adamlarından olmasına rağmen bitirdi kendini.

****************
* Sizin için “şizofren” demişti yanılmıyorsam.
- Doğru, “Tedavi ettirmeye çalıştık, olmadı” falan dedi. Ben hastaneye yattım ama paranoid reaksiyon teşhisiyle, şizofren değil. Ferhan, Şan Tiyatrosu yangınından sonra benim için bu lafları söylemişti.
* Ama siz de “baldır bacakların gösterildiği tiyatro tabii yanar” diyerek kışkırtmışsınız onu.
- Benim ağzımdan öyle bir şey çıkmadı. Ama Ferhan benim için “Şan Tiyatrosu’nu o yaktırmıştır” deyince onu mahkemeye verdim, o günün parasıyla 750 bin lirasını da alıp çatır çatır yedim.

*********
* Tiyatronun yanmasına üzüldünüz yani.
- Üzülmez olur muyum? Ferhan orada 3 ay oynadıysa ben 4 yıl o sahneyi Sezen Aksu, Adile Naşit, Ayşen Gruda gibi isimlerle paylaşmışım. Ayrıca tiyatro benim hayatım, 50 kişilik salon bile yansa üzülürüm.
* Özlüyor musunuz o günleri?
- O günlerden ziyade Sezen’i özlüyorum. Onun gibi biri daha var mı Türkiye’de? Mithatcan doğduğunda ilk fotoğraflarını çeken benimdir. Bir yolunu bulup beni Sezen’le yeniden görüştüren büyük sevap işler.


**********

BİZİM ADAMLAR DEVLET DAİRESİNDE ATATÜRKÇÜ, MEYHANEDE MARXİST, ZAMPARALIKTA FEMİNİST

* Sizin herkese kızgın gibi bir tavrınız var.
- Solcuyken de öyleydim ben. Kendi arkadaşlarımı, içinde bulunduğum durumu rahatça eleştiririm. Bunu birinin yapması gerekiyor zaten. Müslümanlara da kızıyorum yeri gelince. Bir Müslümanın benim onu eleştirmemden memnun olması gerekir.
* O niye?
- Çünkü eleştirimi usulet ve suretle karşılarsa hem o sevap kazanır hem de ben... Ayrıca doğruyu söylüyorsam, o kabul etse de etmese de ben sevap işlemiş olurum.

****************
* Sizi bu konuda otorite yapan ne peki?
- Saf kaldığım, “Seni bizim partiye sokalım”, “Şu ihaleyi alalım” kafasındakiler gibi olmadığım sürece istediğim eleştiriyi yaparım.
* Sizden farklı görüşlere sahip olanlara karşı tavrınız nasıl?
- Beni kimsenin görüşü rahatsız etmez. İster Marxist, ister Atatürkçü hatta isterse faşist olsun ama bunları birbirine karıştırmasın kardeşim. Bizde adam devlet memuruysa mecburen devlet dairesinde Atatürkçü, meyhanede Marxist, zamparalığa gidince de feminist.

***************
* Her ideolojiye eşit imkan...
- Olur mu öyle şey yaa? Ama aslına bakarsan benim kızgınlığım insanlardan çok adamı riyakar davranmaya iten düzene. Ama maalesef bizim ülkemizde bunları yapmazsan seni ezerler, biçerler, döverler.
* Bu durumda size tokatlar hem sağdan hem de soldan gelmiştir.
- Solcuyken bizim gibilere Ç.B.S. derlerdi, Çizgisi Belirsiz Solcu... Solun da bir cemaatçiliği olduğunu düşünürsen, hepsi birden yükleniyordu üstüme. Diğer tarafta da beni ne şeyhler, hocalar, cemaatler istedi, ama hiçbirine gitmeyince bana karşı tutumları değişti. Ben müsait değilim kardeşim, hayatımda ne bir partiye ne de bir cemaate üye oldum.

*************
* O zaman sizi biraz yanlış tanıyorlar...
- Milletin anlayışı kıt. Şimdi çıkıp Gezi karşıtı bir şey söylesem, hemen “Film çevirecek, AK Parti’den para alacak da ondan” derler.
* Var mı hükümetten böyle beklentileriniz?
- Hayatımda bir kere mahalledeki arkadaşların ısrarıyla tiyatro için başvurdum. Refahyol sırasında bütün şartları tamamlıyordum ama ben daha ilk günden “Veremezler” dedim, nitekim vermediler hiçbir şey.

*********
* Niye vermezler değil de veremezler?
- Öyle işte, 10 yıl sonra kitap fuarında Ferhan’la karşılaştım. Beni gördü, gözleri doldu, sarıldık, “Ulan adi, bana bir kere yardım vermediler, sen gittin en yüksek yardımı aldın” dedim. Ferhan’ın cevabı “Sen bizdeyken yine vermiyorlardı yardım” oldu.
* Sorun sizde yani.
- Evet, şimdi bak Gezi olaylarına katılanların hepsi 10 senedir her türlü yardımı alıyorlardı. Peki hem yardım alıp hem niye karşı gözüküyorlar? Çünkü kendi yobazlarından korkuyorlar.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!