Oluşturulma Tarihi: Kasım 09, 2004 00:00
Osmanlı Ä°stanbul’unda, Müslümanlar’ın ramazan boyunca meyhaneye gitmeleri yasaktı ve mübarek ayın gelmesi akÅŸamcılar için zorunlu bir perhiz dönemi demekti.Büyük meyhanelerin sahipleri, arife gününün akÅŸamı devamlı müşterilerinin evlerine bir tabak dolusu midye yahut uskumru dolması gönderir ve ‘kendi bayramlarının geldiÄŸini’ hatırlatırlardı. Bu dolmaya, ‘unutma beni dolması’ denirdi.ESKÄ° Ä°stanbul’da Ramazan’ın geliÅŸine hemen hemen herkes sevinirken, bir grubu hüzün kaplardı: AkÅŸamcıları...Ramazan’ın gelmesi ile birlikte bütün meyhaneler kapanır ve bir aylık içki perhizi baÅŸlardı. Bayramın yaklaÅŸmasına ise, herkesten çok akÅŸamcılar sevinirdi, zira bayramla beraber meyhane yasağı biterdi.O sırada hoÅŸ bir iÅŸ de yapılırdı: Büyük meyhanelerin sahipleri, arife gününün akÅŸamı devamlı müşterilerinin evlerine bir tabak midye yahut uskumru dolması gönderir ve ‘kendi bayramlarının geldiÄŸini’ hatırlatırlardı. Bu dolmaya, ‘unutma beni dolması’ denirdi.Fatih Sultan Mehmed, Ä°stanbul’u fethettiÄŸi sırada Rumlar arasında geniÅŸ bir meyhane kültürü vardı. Hükümdar bu meyhanelere dokunmadı ve devlete gelir elde etmek için içki satan yerlerden vergi toplamakla görevli olan ‘Hamr Emaneti’ne baÄŸladı. Meyhaneler, 15.-16. yüzyıllarda gayrimüslimlerin ağırlıklı olarak yaÅŸadıkları Galata, Tahtakale, Kadıköy, Ortaköy, Tarabya, Kumkapı, Balıkpazarı, Yeniköy ve Çengelköy gibi semtlerdeydi. Galata 200 kadar meyhane ile ilk sırada idi ve semtin adı meyhane ile özdeÅŸleÅŸmiÅŸti.Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu zamanında meyhaneler, ‘gedikli’, ‘koltuk’ ve ‘ayaklı’ olmak üzere üçe ayrılırlardı. Devletten ruhsat alarak çalışan ve sayıları belirli bir düzeyde tutulan gedikli meyhaneler, 19. yüzyılın sonlarına doÄŸru ‘selátin meyhaneleri’ diye anılmaya baÅŸladı. Gedikli meyhanelerin iÅŸletme imtiyazı, babadan oÄŸula geçerdi.Koltuk meyhaneleri kaçak ve ruhsatsız çalışan mekánlardı ve genellikle dükkánların içerisinde olurlar ve buralarda gizlice içki servisi yapılırdı. Seyyar içki satan meyhanecilere ise ‘ayaklı meyhane’ denirdi. Servis malzemesini elbisenin içerisinde gizleyen ayaklı meyhaneciler, müşteriler tarafından tanınmak için omuzlarına peÅŸkir atarak gezerlerdi. Genellikle manavların önünde dolaşır ve müşteri gelince dükkána girip, içki sunarlardı. Ayaklı meyhanecilik genellikle Ermeniler tarafından yapılırdı.Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nda zaman zaman içki yasakları konmuÅŸ ve sıkı bir takibat yapılmıştı. Fakat, yasağın en sert ÅŸekilde uygulandığı Dördüncü Murad döneminde bile içkiciler kellelerini kaybetme riskine raÄŸmen, alışkanlıklarından vazgeçmemiÅŸler, meyhaneler bu dönemde denize taşınmış ve içki álemleri kayıklarda yapılmıştı.AkÅŸamcılar, güneÅŸin batmasına bir saat kala meyhaneye gelmeye baÅŸlarlar, meyhanenin orta kandili ve meyhaneci tarafından da masalardaki mumlar yakılırdı. Böylece müşterilere ‘safa geldiniz’ denmiÅŸ olurken, bazı akÅŸamcılar ‘Meyhanenin orta kandili yanmadıkça ve meyhaneci gelip sofradaki mumu yakmadıkça neş’em gelmez’ diye konuÅŸurlardı.Ramazan ayı ile birlikte gayrimüslimlerin iÅŸlettikleri meyhaneler açık kalırdı ama Müslümanlar’ın bayrama kadar buralara gitmeleri yasaktı. Bayramın gelmesine bu yüzden en fazla akÅŸamcılar sevinir ve arife gününün akÅŸamı ‘unutma beni dolması’nın başına geçerlerdi. Meyhanecilerin gönderdiÄŸi dolmalar, midyeden yahut uskumrudan yapılır, üzerleri tülbentlerle örtülür ve evlere temiz giysiler içerisindeki eli yüzü düzgün gençler tarafından getirilirdi.Â
button