Ayşe Opereti geri döndü
Güncelleme Tarihi:
Röportaj: Dilek DALLIAĞ
Oluşturulma Tarihi: Aralık 12, 2005 00:00
Türkiye’nin ilk primadonnası Suzan Lütfullah’ın, kızı Gülriz Sururi’ye hamileyken başrolünde oynadığı ‘Ayşe Opereti’ 60 yıl sonra yeniden hayat buluyor. ‘Operet Kralı’ Muhlis Sabahattin’in, notaları ve metni 60 yıldır kayıp olan başyapıtını, bu kez Gülriz Sururi, çağdaş müzikal yorumuyla kaleme aldı.
Ayşe Opereti, 54 kişilik bir kadro ile 20 Ocak’tan itibaren Mustafa Kemal Kültür Merkezi’nde sahnelenmeye başlanacak. Başrollerini Dolunay Soysert, Hazım Körmükçü, Ceyda Düvenci ve Sinan Tuzcu’nun paylaştığı operetin oyuncu kadrosunda, Türk tiyatrosunun önemli isimlerinden Jeyan Ayral Tözüm, Gülümser Gülhan, Oğuz Oktay, Metin Göksel, Hikmet Karagöz, Orhan Aydın, Yaman Tarcan, Evren Pıravadılı, Elif Çakman, Bilal Çatalçekiç, Şirin Keskin, Koray Onur, Ayşe Çakar, Ahsen Ever ile Müge Zümrütbel var. Notaları ve metinleri 60 yıldır kayıp olan operetin radyo kayıtlarından yola çıkan Gülriz Sururi, 1920’lerin operet dünyasını, günümüzün çağdaş müzikal yorumuyla kaleme aldı. Müzikler ise aynı radyo kayıtlarından yola çıkan Selim Atakan tarafından notalara döküldü. Koreografi Selçuk Borak, kostümler Sadık Kızılağaç, sahne tasarımı Ali Cem Köroğlu hazırlıyor.
Oyunun kilit ismi Hale
Ayşe Opereti’nin star olma hevesinde olan, varoşlardan çıkıp hırsıyla iyi bir ses sanatçısı olmayı başaran Hale’si Ceyda Düvenci, bu operet sayesinde sanat hayatında bir miladı yaşadığını söylüyor:
‘Hale, İstanbul’da şık pavyon ve gazinolarda sahne alan bir kadın. O dönemlerde hayran kitlesi olan, çok varoş yerlerden binbir zorlukla gelmiş bir kadın. Ahmet ise zengin, yakışıklı bir adam. Ona büyük bir tutkuyla bağlı, tek kurtuluşu bu hayatta. Ama bir yedeği de var hayatında. Hiçbir zaman yalnız kalmamak istiyor çünkü. Ama Ahmet’le de evlenmek için yapmayacağı şey yok. Hale oyunda ciddi bir renk. Hale, oyunu iki perdeye taşıyan hamle yapan kilit kadın. Bazen provalarda herkese ‘Bakmayın benim yüzüme, ayyy...’ diyorum. Bazen gerçek hayatta da Hale bakışları yakalıyorum kendimde. Bu aralar, yaparsam 20 Ocak’a kadar etrafa vereceğim geçici rahatsızlıktan dolayı özür dilerim!’
Ayşe’nin cesaretine hayran kaldım
Ayşe Opereti’nin Ayşe karakteri, ‘Buluşma’ adlı tiyatro oyunundaki rolüyle 2005 Afife Jale Tiyatro Ödülü’nü kazanan Dolunay Soysert. Genç oyuncu, Ayşe’nin aşkı için 1930’larda gösterdiği cesarete hayran kalmış:
‘Ayşe, bir talihsizliğe uğrayıp, sevdiği adam Ahmet’ten hamile kalıyor ve onun arkasından şehre gidiyor. Bu arada Hasan’la sözlü ve Hasan da Ayşe’ye büyük bir aşkla bağlı. Yıl 1930, mekan Ege’de bir köy. 1930’lar için çok cesur bir kadın Ayşe... Kendini keşfetmiş bir aşk kadını. Sadece Ahmet’i istiyor, derdi o! Ahmet de ona aşık oluyor. Ama iki şehrin şartları farklı olduğu için bazı hayal kırıklıkları yaşanıyor.
Ayşe karakterinde Dolunay’dan bir şey yok. Daha bir aydır üzerinde çalışıyorum Ayşe’nin. Ben bir karakteri yaratırken bu çalışma sistemini seviyorum. Karakterin ne olabileceğini, neler yaratabileceğini, tepkilerini bulmayı seviyorum. Dolayısıyla bu sevdiğim bir aşama. Ayşe Opereti’nde çok güzel nostaljik parçalarla seyirciyle buluşacağız. Köy hayatımız da, zeybek ve halaylarla sergilenecek.’
Küflenmiş besteler hayata dönüyor
Oyuncu Hazım Körmükçü, en son 14 yıl önce ‘Çalıkuşu’ oyununda rol almıştı. Şimdi de ‘Ayşe Opereti’ ile tekrar sahnelerde. Körmükçü, müzikalde tango ve vals ağırlıklı birkaç eski parçayı çalıp söyleyeceğini söylüyor:
‘Ahmet, hem köy yaşantısını bire bir yaşamış, oradaki kültürel yapıyı bilen biri, hem de yurtdışında eğitim almış biri. Bunun da temelinde bir müzisyen. Ahmet, yeniden köye gelince, Ayşe’yle karşılaştığı anda hayatında yepyeni bir sayfa açılıyor. Hale ile İstanbul gecelerinde tanışmış, birlikte güzel anlar geçirmiş. Seyirci Ayşe Opereti’nde mutlaka ve mutlaka zamanında dinlediği ve unuttuğu parçaları duyacak. Hani bir köşede kalmış, küflenmiş o güzel besteler bu Ayşe Opereti’yle tekrar hayata geçecek.’
Hasan aşkını dobra yaşayan bir Türk köylüsü
Ihlamurlar Altında isimli dizide, kötü adam Ömer’i canlandıran Sinan Tuzcu, ‘Ayşe Opereti’nde Hasan karakterinde. Konservatuvar mezunu olan ve uzun yıllar kaldığı Londra’dan döndükten sonra tiyatro anlamında ilk projesi ‘Ayşe Opereti’ olan Tuzcu, ‘Çok iyi bir ekip, umarım her şey yolunda gider’ diyor:
‘Hasan, 1930’larda İzmir’de Rumlarla iç içe, Ayşe ve Ahmet’le beraber büyümüş. Fakat Ahmet daha sonra yurt dışına okumaya gitmiş bir ağa oğlu. Hasan ise köyde kalmış, balıkçılıkla uğraşan, denizi ve aşkını yaşayan, dobra bir Türk köylüsü. Hasan sevdiği kız, en yakın arkadaşı Ahmet’i seçince tam bir yıkım yaşıyor. Ama o yıkımdan çıkışı da, bir çocukları olan iki arkadaşını birleştirmek adına oluyor. Kendinden ödün veriyor...’
Oyunun kilit ismi Hale
Ayşe Opereti’nin star olma hevesinde olan, varoşlardan çıkıp hırsıyla iyi bir ses sanatçısı olmayı başaran Hale’si Ceyda Düvenci, bu operet sayesinde sanat hayatında bir miladı yaşadığını söylüyor:
‘Hale, İstanbul’da şık pavyon ve gazinolarda sahne alan bir kadın. O dönemlerde hayran kitlesi olan, çok varoş yerlerden binbir zorlukla gelmiş bir kadın. Ahmet ise zengin, yakışıklı bir adam. Ona büyük bir tutkuyla bağlı, tek kurtuluşu bu hayatta. Ama bir yedeği de var hayatında. Hiçbir zaman yalnız kalmamak istiyor çünkü. Ama Ahmet’le de evlenmek için yapmayacağı şey yok. Hale oyunda ciddi bir renk. Hale, oyunu iki perdeye taşıyan hamle yapan kilit kadın. Bazen provalarda herkese ‘Bakmayın benim yüzüme, ayyy...’ diyorum. Bazen gerçek hayatta da Hale bakışları yakalıyorum kendimde. Bu aralar, yaparsam 20 Ocak’a kadar etrafa vereceğim geçici rahatsızlıktan dolayı özür dilerim!’
Ayşe’nin cesaretine hayran kaldım
Ayşe Opereti’nin Ayşe karakteri, ‘Buluşma’ adlı tiyatro oyunundaki rolüyle 2005 Afife Jale Tiyatro Ödülü’nü kazanan Dolunay Soysert. Genç oyuncu, Ayşe’nin aşkı için 1930’larda gösterdiği cesarete hayran kalmış:
‘Ayşe, bir talihsizliğe uğrayıp, sevdiği adam Ahmet’ten hamile kalıyor ve onun arkasından şehre gidiyor. Bu arada Hasan’la sözlü ve Hasan da Ayşe’ye büyük bir aşkla bağlı. Yıl 1930, mekan Ege’de bir köy. 1930’lar için çok cesur bir kadın Ayşe... Kendini keşfetmiş bir aşk kadını. Sadece Ahmet’i istiyor, derdi o! Ahmet de ona aşık oluyor. Ama iki şehrin şartları farklı olduğu için bazı hayal kırıklıkları yaşanıyor.
Ayşe karakterinde Dolunay’dan bir şey yok. Daha bir aydır üzerinde çalışıyorum Ayşe’nin. Ben bir karakteri yaratırken bu çalışma sistemini seviyorum. Karakterin ne olabileceğini, neler yaratabileceğini, tepkilerini bulmayı seviyorum. Dolayısıyla bu sevdiğim bir aşama. Ayşe Opereti’nde çok güzel nostaljik parçalarla seyirciyle buluşacağız. Köy hayatımız da, zeybek ve halaylarla sergilenecek.’
Küflenmiş besteler hayata dönüyor
Oyuncu Hazım Körmükçü, en son 14 yıl önce ‘Çalıkuşu’ oyununda rol almıştı. Şimdi de ‘Ayşe Opereti’ ile tekrar sahnelerde. Körmükçü, müzikalde tango ve vals ağırlıklı birkaç eski parçayı çalıp söyleyeceğini söylüyor:
‘Ahmet, hem köy yaşantısını bire bir yaşamış, oradaki kültürel yapıyı bilen biri, hem de yurtdışında eğitim almış biri. Bunun da temelinde bir müzisyen. Ahmet, yeniden köye gelince, Ayşe’yle karşılaştığı anda hayatında yepyeni bir sayfa açılıyor. Hale ile İstanbul gecelerinde tanışmış, birlikte güzel anlar geçirmiş. Seyirci Ayşe Opereti’nde mutlaka ve mutlaka zamanında dinlediği ve unuttuğu parçaları duyacak. Hani bir köşede kalmış, küflenmiş o güzel besteler bu Ayşe Opereti’yle tekrar hayata geçecek.’
Hasan aşkını dobra yaşayan bir Türk köylüsü
Ihlamurlar Altında isimli dizide, kötü adam Ömer’i canlandıran Sinan Tuzcu, ‘Ayşe Opereti’nde Hasan karakterinde. Konservatuvar mezunu olan ve uzun yıllar kaldığı Londra’dan döndükten sonra tiyatro anlamında ilk projesi ‘Ayşe Opereti’ olan Tuzcu, ‘Çok iyi bir ekip, umarım her şey yolunda gider’ diyor:
‘Hasan, 1930’larda İzmir’de Rumlarla iç içe, Ayşe ve Ahmet’le beraber büyümüş. Fakat Ahmet daha sonra yurt dışına okumaya gitmiş bir ağa oğlu. Hasan ise köyde kalmış, balıkçılıkla uğraşan, denizi ve aşkını yaşayan, dobra bir Türk köylüsü. Hasan sevdiği kız, en yakın arkadaşı Ahmet’i seçince tam bir yıkım yaşıyor. Ama o yıkımdan çıkışı da, bir çocukları olan iki arkadaşını birleştirmek adına oluyor. Kendinden ödün veriyor...’