Güncelleme Tarihi:
Özetle şöyle diyor:
- Nedense hep merak edermiş: Niye ‘dünyanın her yerinde’ rayların arası 143,5 santimetredir?
- Paolo Coelho’nun Zâhir adlı kitabında okuyup öğrenmiş nedenini:
- İlk demiryolu vagonları, at arabası yaparken kullanılan aletlerle imal edilmişmiş. Aynı ustalar, aynı
‘Acı değil mi?’ diye soruyor Ayşe Arman.
Dostları soruyorlarmış, ‘Nasıl olur da kocana hâlâ sevgili muamelesi yapabiliyorsun?’ diye. Yabancı bir memlekette, herşeyden, herkesten uzak olmanın onları ‘birbirine kenetlediğini’ düşünüyor. Ama ‘Bir gün Türkiye’ye dönersek...’ diyor ve bir endişesini dile getiriyor:
“Bir gün Türkiye’ye dönersek, ilişkimize ne olur bilmiyorum. Bildiğim şu: Kimseyle - özellikle de sevdiğim erkekle - arasında 143.5 santim mesafe olan ve sonsuza kadar uzanan tren raylarına dönüşmek istemem.” (Hürriyet, 10 mayıs)
*
Aslında, Ayşe Arman’ın böyle ‘çok tuhaf bir şey’ öğrenmek için, Coelho gibi trışkadan filozofları okumasına gerek yok, internette herhangi bir ‘fıkra - şaka - bilmece’ sitesine girse, anlattığı bu demiryolu hikayesini okuyabilirdi.
İkincisi, Ayşe Arman’ın sevdiği erkekle arasında sabit, uzayıp giden, yakınlaşmalarını ve uzaklaşmalarını hatta, Allah göstermesin, bir gün arzu ederlerse, yollarını ayırmalarını engelleyecek ‘evrensel’ bir 143,5 santimetre standardı yoktur...
Demek istediğim şu: Ayşe Arman’ın Coelho’da okuduğu gibi ‘dünyanın her yerinde’ rayların arası 143,5 santimetre DEĞİLDİR.
Mesela Berlin’den Moskova’ya trenle gidecekseniz, Beyaz Rusya’nın Brest limanında vagon değiştirmeniz gerekir.
(Not: Polonyalı yapımcı Marsel Lozinski’nin ‘89 mm’ adlı bir kısa metrajlı filmi vardır meşhur. 12 dakikalık filmin adı, Doğu ile Batı medeniyetleri, zenginlerle fakirler, varmışlarla varma hayali kuranlar arasındaki farkı, ‘sınırı’ resmeder. Söz konusu ’89 mm’ Avrupa ve Sovyet demiryolları arasındaki genişlik farkıdır. Batıdan her tren gelişinde, Brest’teki Sovyet işçileri vagonların yürür aksımını değiştirirler. Lozinski bu ritüeli gözlemler ve Batılı yolcularla Rus demiryolcular arasındaki, adı koyulmamış iletişimi aktarır.)
Benim bildiğim, Finlandiya’da da ray genişliği Rusya gibidir. Keza İspanya’da da raylar Avrupa standardında değildir. Hâlâ öyle mi bilmem, ama benim gençliğimde İspanya sınırında tren değiştirmek gerekirdi.
Ayşe Arman ray genişliğinden girip 143,5 santimetre diye başlık atınca ‘Sözü nereye getirecek?’ diye içime bir korku düşmedi değil. Neyse ki 143,5 santimlik ray aralığının Roma’nın atlı savaş arabalarından kaynaklandığını öğrenince ‘Nereden nereye değil mi?’ demekle yetindi!
Halbuki aynı espri, internet sitelerinde şöyle biter:
“Netice itibariyle, Uzay Mekiği’nin, insanoğlunun geliştirdiği en ileri nakil vasıtasının ebadını 21.yüzyılda hâlâ ... ATIN KIÇI belirlemektedir.
Doğdudur, ‘kıç’ bazen insanoğlunun kaderini değiştirir.
(Not: Bazen bizim TSE de böyle komik ‘spesifikasyonlar’ yayımlar. İnsan psikolojisinden anlayan simitçi, İngilizce bilen ayakkabı boyacısı filan gibi. Bir daha karşınıza böyle akıl almaz bir ‘standart’ çıkarsa, “Acaba referans olarak hangi ‘döt’ alındı?” diye düşünür, şaşmazsınız!)