Ayşe Arman üzülmesin!

Güncelleme Tarihi:

Ayşe Arman üzülmesin
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 10, 2006 17:25

Özetle şöyle diyor:

- Nedense hep merak edermiş: Niye ‘dünyanın her yerinde’ rayların arası 143,5 santimetredir?

- Paolo Coelho’nun Zâhir adlı kitabında okuyup öğrenmiş nedenini:

- İlk demiryolu vagonları, at arabası yaparken kullanılan aletlerle imal edilmişmiş. Aynı ustalar, aynı

/images/100/0x0/55eb1c8bf018fbb8f8abd579
aletleri kullanmışlar yani. Öyle olunca da, at arabası boyutlarına sadık kalmaları gerekmiş.

- Peki at arabalarının iki tekerlek arası neden 143,5 santimetre imişmiş? Çünkü Eski Roma’da yolların genişliği bu kadarına izin veriyormuş. Yollar, Roma savaş arabalarının genişliği dikkate alınarak bu genişlikte açılmış. Peki, Serdarcığım, güzel kardeşim, lafı uzatmasana: arabaların genişliği niye 143,5 santimetre imişmiş? Roma’da adet olduğu üzere, yanyana bağlanan iki atın genişliği bunu gerektiriyormuşmuş da ondan! Q.E.D.

- 143,5 santimetre Avrupa ülkeleri tarafından benimsenmiş standart ölçü olarak. Eski Roma’dan miras. Ve Kuzey Amerika’da demiryollarını ve vagonları inşa eden mühendisler de (‘İnsanlar bir takım şeyleri muhafaza etmeyi severler ya’ diyor Arman) bu ölçüte sadık kalmışlarmış.

- Bitmediiiii! miş: Uzay mekiğinin yakıt tanklarının boyutunu da bu ‘mitolojik’ 143,5 santimetre ölçütü belirlemişmiş. Sebep? Tankları demiryoluyla taşıyorlarmış ve yol üzerindeki tüneller daha geniş yakıt tankı taşınmasını ve dolayısıyla yapılmasını engelliyormuş.

- Hasılı, diyor Arman, 2000 yıl önce Eski Romalılar’ın belirlediği 143,5 rakamı, 21.yüzyılda uzaya gönderilen mekikleri bile etkilemiş. ‘Nereden nereye değil mi?’ imişmiş.

Ayşe Arman, Coelho’nun (roman kahramanının) tren raylarıyla evlilik arasında kurduğu ilişkiye bağlıyor sözü. Şöyle bir alıntı yapıyor kitaptan:

“Şimdi ne alakası var bütün bunların evlilikle demeyin, var. Tarihte bir noktada birisi dönüyor ve diyor ki: İki insan evlendiğinde hayatlarının geri kalanı boyunca, donmuş gibi bir arada kalmalılar.’ Aynı iki ray gibi yan yana uzayıp gideceksin, daima aranda aynı uzaklığı bırakarak. Zaman zaman biriniz daha uzağa gitmeyi ya da biraz yakınlaşmayı istese bile, bu kurallara aykırı. Kurallar diyor ki, ’Mantıklı ol, geleceğini düşün, çocuklarını düşün. Değişemezsin, hareket noktasından varacağın yere kadar, birbirileriyle aralarında aynı uzaklığı koruyan iki tren rayı gibi olmak zorundasın... Çocukların da sizin öyle kalmanızdan mutlu olacaktırlar: 143. 5 santimetre uzaklıkta... Komşularını düşün. Onlara mutlu olduğunu göster, pazar günleri kızarmış biftek ye, televizyon seyret. Toplumu düşün...Etrafına asla bakma, bu boşanmak, kriz ve depresyon demektir... Üstelik biri seni izliyor olabilir, bu onu da ayartabilir... Bütün fotoğraflarda gülümse, fotoğrafları salonu koy, böylece herkes onları görebilir... Bir sporla uğraş, uzun süre hareketsiz kalacağın için mutlaka spor yapmalısın... Unutma, bu kurallar çok yıllar önce ortaya çıktı, onlara saygı göstermek gerekiyor. Bu kuralları kim koydu? Bu önemli değil. Onları sorgulamayın, çünkü insanlar daima bu kuralları uygulayacaklar, hatta siz istemesiniz bile...”

‘Acı değil mi?’ diye soruyor Ayşe Arman.

Dostları soruyorlarmış, ‘Nasıl olur da kocana hâlâ sevgili muamelesi yapabiliyorsun?’ diye. Yabancı bir memlekette, herşeyden, herkesten uzak olmanın onları ‘birbirine kenetlediğini’ düşünüyor. Ama ‘Bir gün Türkiye’ye dönersek...’ diyor ve bir endişesini dile getiriyor:

“Bir gün Türkiye’ye dönersek, ilişkimize ne olur bilmiyorum. Bildiğim şu: Kimseyle - özellikle de sevdiğim erkekle - arasında 143.5 santim mesafe olan ve sonsuza kadar uzanan tren raylarına dönüşmek istemem.” (Hürriyet, 10 mayıs)

*

Aslında, Ayşe Arman’ın böyle ‘çok tuhaf bir şey’ öğrenmek için, Coelho gibi trışkadan filozofları okumasına gerek yok, internette herhangi bir ‘fıkra - şaka - bilmece’ sitesine girse, anlattığı bu demiryolu hikayesini okuyabilirdi.

İkincisi, Ayşe Arman’ın sevdiği erkekle arasında sabit, uzayıp giden, yakınlaşmalarını ve uzaklaşmalarını hatta, Allah göstermesin, bir gün arzu ederlerse, yollarını ayırmalarını engelleyecek ‘evrensel’ bir 143,5 santimetre standardı yoktur...

Demek istediğim şu: Ayşe Arman’ın Coelho’da okuduğu gibi ‘dünyanın her yerinde’ rayların arası 143,5 santimetre DEĞİLDİR.

Mesela Berlin’den Moskova’ya trenle gidecekseniz, Beyaz Rusya’nın Brest limanında vagon değiştirmeniz gerekir.

(Not: Polonyalı yapımcı Marsel Lozinski’nin ‘89 mm’ adlı bir kısa metrajlı filmi vardır meşhur. 12 dakikalık filmin adı, Doğu ile Batı medeniyetleri, zenginlerle fakirler, varmışlarla varma hayali kuranlar arasındaki farkı, ‘sınırı’ resmeder. Söz konusu ’89 mm’ Avrupa ve Sovyet demiryolları arasındaki genişlik farkıdır. Batıdan her tren gelişinde, Brest’teki Sovyet işçileri vagonların yürür aksımını değiştirirler. Lozinski bu ritüeli gözlemler ve Batılı yolcularla Rus demiryolcular arasındaki, adı koyulmamış iletişimi aktarır.)

Benim bildiğim, Finlandiya’da da ray genişliği Rusya gibidir. Keza İspanya’da da raylar Avrupa standardında değildir. Hâlâ öyle mi bilmem, ama benim gençliğimde İspanya sınırında tren değiştirmek gerekirdi.

Ayşe Arman ray genişliğinden girip 143,5 santimetre diye başlık atınca ‘Sözü nereye getirecek?’ diye içime bir korku düşmedi değil. Neyse ki 143,5 santimlik ray aralığının Roma’nın atlı savaş arabalarından kaynaklandığını öğrenince ‘Nereden nereye değil mi?’ demekle yetindi!

Halbuki aynı espri, internet sitelerinde şöyle biter:

“Netice itibariyle, Uzay Mekiği’nin, insanoğlunun geliştirdiği en ileri nakil vasıtasının ebadını 21.yüzyılda hâlâ ... ATIN KIÇI belirlemektedir.

Doğdudur, ‘kıç’ bazen insanoğlunun kaderini değiştirir.

(Not: Bazen bizim TSE de böyle komik ‘spesifikasyonlar’ yayımlar. İnsan psikolojisinden anlayan simitçi, İngilizce bilen ayakkabı boyacısı filan gibi. Bir daha karşınıza böyle akıl almaz bir ‘standart’ çıkarsa, “Acaba referans olarak hangi ‘döt’ alındı?” diye düşünür, şaşmazsınız!)

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!