Banu TUNA
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 22, 2009 00:00
Evet, dünyanın en zor şeyi ayrılık konuşması yapmak. Karşındakini incitmeden, kazasız belasız meramını anlatıp atlatmak. Ama yani klişelere başvurmak da şart mıdır? Yapmayın etmeyin, biraz orijinal bir şeyler bulun. Biz de ahir ömrümüzde farklı bir şeyler duyalım. Aşağıdaki cümlelerin en az birini hayatında hiç duymamış ya da kurmamış biri var mı?
Bizim bir geleceğimiz yoktu zaten.
Halk arasında “sonumuz yok” olarak da bilinir. İlişkiler 13’er bölümlük ve birkaç sezonluk dizidir ya sanki, ille de bir son lazımdır. Tabii burada son ile kastedilen mutlu sondur.
İki türlü kullanılır. İlkinde ayrılmayı isteyen kişi elinde yazılmış uygun bir son bulunmadığından karşısındakine “iyilik” yapmak için gider. Yani önünde sonunda ayrılacağız, bari şimdi olsun. Ne yüce yürekli bir davranış.
İkinci durumda bu cümleyi kuran kişi hayırlı bir son talep etmektedir ama belli ki karşıda böyle bir niyet yoktur. Böylece yeni limanlara yelken açılır. Ki bu da bir sondur. Paradoksal bir durum tabii.
Sorun sende değil bende.
İşte bir başyapıt. Hani sorunlar konuşarak aşılabiliyordu? Anlat, vardır belki bir çözümü. Ama yok ille de gideceksin tabii.
Ben seni hak etmiyorum.
Sen beni hak etmiyorsun diyenine de hiç rastlamadım. Karşıma geçip bu cümleyi kurduğuna göre hak etmiyorsun zaten, orası kesin.
Sen daha iyilerine layıksın da bu kapsamda ele alınabilir.
Lütfen kendine iyi bak.
Bak, giderayak iyi ki söyledin. Yoksa ben kendimi yerden yere atacak, kör kuyularda merdivensiz bırakacaktım. Ayrıca artık ayrıldığımıza göre sana ne.
Ayrı dünyaların insanıyız.
Nedir bu Allah aşkına, 1980 model bir yerli
film kâbusu mu?
Arkadaşça ayrılalım.
İstersen bu konuda pazarlık yapmayalım, zamana bırakalım. Bakalım ben istiyor muyum arkadaş kalmak.
Düşünmeye ihtiyacım var.
Hayhay, dükkân senin. Yalnız anlamadığım bir şey var, bu saate kadar düşünmeden mi yaşadın? Bravo. Nefes almadan hayatta kalmayı da başarabilirsin öyleyse. Ki, nefes almaya ihtiyacım var gibi bir başka güzel klişe de vardır.
Benim için fazla iyisin.
Anladığım kadarıyla cezanı aramaya gidiyorsun. O zaman iyi yolculuklar.
Bağlanmaya hazır değilim.
Sözün bittiği yer, söyleyecek bir şey bulamıyorum.
Benden adam olmaz zaten.
Bu saate kadar aklın neredeydi, şimdi mi söylenir bu? Ayrıca durum böyleyse ve bu vakte kadar fark edemediysem, benden de adam olmaz.
Benim için her şey çok hızlı gelişiyor.
Demek ki işin başında kaçıncı viteste gidileceğine dair anlaşmak gerekiyor. Gerçi yokuşta şişme ihtimali de her zaman var tabii.
Daha çok alana ihtiyacım var.
İşte çeviri dilinde kurulmuş bir klişe (I need some space honey). Bu arkadaşın, seyrettiği filmlerin etkisinde kaldığını tahmin ediyorum.
E ne diyelim, git Konya Ovası’nda yaşa o zaman.
İlişkimiz büyüsünü kaybetti.
Sen şuna efendi gibi sıkıldım desene.
Neyim var bilmiyorum, hiçbir şeyden zevk alamıyorum. Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var.
İşte melalli bir arkadaş. Varoluşsal problemlerle işi daha sofistike hale getiriyor ama sıkıldığı şey belli aslında. Yoksa antidepresanla çözülecek şey için neden yorgan yakasın, değil mi?
Başka şeyler denemem lazım.
Başka şeyler mi, başka insanlar mı diye sormak isterim.
Hayata mola vermek isteyen ne çok insan varmış
Bir yazı yazdım, posta kutum şişti. Meğer gitmek isteyen, bunun hayaliyle yaşayan, çaresini arayan ne kadar çok insan varmış. Gelen mektupların çoğunda bir adres, yol yordam, yardımcı olacak şirket sormuşsunuz. Maalesef yazıda bahsettiğim şirketlerin hepsi yurtdışı merkezli. Çünkü kariyer molası denen şey bizde kurumsallaşmış bir şey değil. Daha ziyade İngiltere’de bir sektör. Ancak yine de biraz araştırma yaptım ve en azından üniversite öğrencilerini mutlu edecek sonuçlara ulaştım. Onların 12 aya kadar uzatabilecekleri bir fırsatları var. Avrupa Gönüllü Hizmeti’ne ya da Uluslararası Gönüllü Çalışma Kampları’na başvurabilirler. Zaten anladığım kadarıyla çoğunluk gönüllü olarak çalışabileceği yerler arıyor.
Avrupa Gönüllü Hizmeti, kısa veya uzun süreli olabiliyor, 3 haftadan 12 aya kadar uzuyor. Bir Avrupa ülkesinde gönüllü olarak çalışıyorsunuz. İş için ücret almıyorsunuz ama yiyecek, barınma, ulaşım, sigorta ve az miktarda kişisel harcamalarınız karşılanıyor. Böylece yabancı dilinizi de geliştirebiliyorsunuz. 18-25 yaş arasındaki herkes başvurabiliyor, başvurular sivil toplum kuruluşları aracılığıyla yapılıyor. Bunun için hiçbir ücret ödemiyorsunuz.
Uluslararası Gönüllü Çalışma Kampları ise Türkiye’de büyük ölçüde Gençtur üzerinden yürüyor. Burası özel bir şirket olduğundan hizmeti karşılığı bir ücret ödemek durumundasınız. Bilgi için internet sitesine bakılabilir.
Tüm bunların dışında İngilizce bilenler internetten “gap year” diye arama yaptıklarında, pek çok organizasyona ulaşabilirler. Bunlarla bağlantı kurarak belki sizi kabul edecek bir yer bulabilirsiniz. Örneğin Green Force. Daha ziyade İngiltere’den başvuru alıyor ama küresel çalışan bir organizasyon.
Bu arada bir de katkı mektubu geldi. Hayata neredeyse bir yıl mola veren birinden. Cüneyt Güven, Ekim 2006 - Haziran 2007 arasında dünyayı 360 derece turlamış. Tecrübelerinden yararlanmak isterseniz www.cuneyt360.com