Oluşturulma Tarihi: Mart 22, 2003 00:00
Yeni açılan bazı kreşler daha yaşını bile doldurmamış bebekleri anneleriyle beraber oyun salonlarında kabul ediyor ve haftanın belli günleri birkaç saat hep beraber oyun imkanı sağlıyor. Bu işi tek başına düzenleyen anneler de var. Yeşim Atayolu Yurttutan bunlardan biri. Kurduğu oyun grubu Koşuyolu'nda. Bir de web sitesi var.Artık bebeklerin diğer bebeklerle bir araya gelmesi için yuva zamanını beklemenize gerek yok. Yurtdışında sadece bunu organize eden yerler çok. Bizde ise bu organizasyonu yuvalar yapıyor. Ama her yuvada değil, çünkü pek çok yuva iki yaşın altındaki çocuğu kabul etmiyor. Bu konuda en ilginç girişimi de Yeşim Atayolu Yurttutan adlı bir anne yapmış. Yurtdışında oturan ablasından oyun gruplarının ne kadar yararlı olduğunu öğrenmiş. Zaten kendisi oğlu Alp'in yaşında çocuğu olan ve yakın oturan başka annelerle tanışma fırsatını arıyormuş. ‘‘Sonunda bir oyun grubu kurdum’’ diyor.Çocuğun kendinden küçük çocuklarla oynaması onu sıkıyor ve gelişmesinin duraklamasına sebep oluyor. Büyük çocuklarla oynaması da yetersizlik hissi veriyor. Bu nedenle aynı sene doğan hatta ayları birbirine yakın çocuklardan oluşuyor bu gruplar. 0-6 ay, 6-12 ay,12-18 ay,18-24 ay, 2-3, 4-5 yaş olarak gruplar kuruluyor. Aynı semtteki diğer annelerle irtibata geçiyorsunuz. İlk buluşma için gerekirse oyun grubu size yardımcı oluyor. Daha çok evlerde düzenlenmesine rağmen istenirse bir yuva ile de anlaşılabiliyor. ÇOCUK SAYISI ÇİFT OLMALIEvlerde düzenlenen oyun gruplarında çocuklar annelerinden ayrılma endişesi yaşamadan tuvalet, televizyon, müzik seti, buzdolabı gibi tüm ihtiyaçları el altında olan sıcak ve emniyetli bir ortamda oynayabiliyor. Bu oyun grupları haftada bir 1-2 saatliğine buluşuyor. Anneler dönüşümlü olarak gruplarını evlerinde misafir ediyor. Oyun gruplarının başarılı geçmesi annelerin elinde. Çocuk sayısını küçük ve çift tutmak, oyun sırasında çocukların eşsiz kalmamalarını sağlamak gerekiyor. Oyun süresini 2 saatten fazla tutmamak ve çocuğun uyku saatine denk getirmemek de dikkat edilecek hususlardan biri. Bu ortamda çocuklar pek çok beceriyi kazanıyor. Hatta oyuncakları hep beraber topladıkları bile oluyor. Çocuklarda paylaşma, anlaşma, konuşma, kendini anlatma ve algılama kabiliyetlerinin gelişmesine katkısı oluyor oyun gruplarının. Anneler de bilgi alışverişinde bulunuyor. Hatta çocuk dışında konulardan da konuşma ve yeni dostlar kazanma imkanı doğuyor. Oyungrubu.com Koşuyolu - İstanbul. Tel : 0216 327 36 22 - 428 86 07GRUBA KATILAN ANNELERDEN NEFİYE YEŞİM ATABEYKızım yaşıtlarıyla paylaşmasını öğreniyor19 aylık Elif
Başak isminde bir kızım var. Bankacıyım. Çocuklarımız özellikle kış aylarında apartmanlarda hapsoluyor. Anne-baba olarak kendi yaş grubundaki çocuklarla farklı ortamlarda bulunmasını istiyorduk. Ayrıca çalışan anne olduğum için kızımın annesinden ayrılma endişesini mümkün olduğu kadar az yaşamasını arzu ediyordum. Oyun grubu sorunumuza çare oldu. Katılım formuyla üye olduk, kurucu Yeşim Hanım'ın düzenlediği grup faaliyetlerine katılıyoruz. Bu sayede kızım yaşıtlarıyla paylaşma, eğlenme ve annesi yanındayken değişik ortamlara alışma imkanını buluyor.Bir çocuk büyütüyorum benim aileme yaptıklarımı o da bana yapacak, biliyorumGeçen hafta Ayşe Arman'ın bir yazısının başlığı kafama takıldı: ‘‘Senin gibi bir kızım olsa çok üzülürdüm.’’ Adamlarla ilişkilerinin uzun sürmediğinden, Arman'ın sevdiklerine her hizmeti verdiğinden ve sonra da verecek bir şeyi kalmadığından bu sözü sarf etmiş bir okuru.Bu onların arasındaki bir sorun ve benim derdim onlara bulaşmak değil. Ayşe gereken cevabı, gereken şekilde yıllardır veriyor herkese zaten. Ben kendi hayatımı düşündüm bu laf üzerine...Geçmişimi düşündüm önce...Her zaman annelerin isteyebileceği bir kız mı olmuştum? Pek sanmıyorum. Hele babaların isteyebileceği bir kız tipi olmadığım zamanlar çoktu.Mesela gittiğim bir Londra tatili dönüşünde uçaktan indiğimde, beni almaya gelen babam, kılığımı görünce bayılacak gibi olmuştu. Hálá o vahim halimden ve dönemimden bahseder. Yaptığım bir dövme haberi sonrasında eve gerçek dövmeyle döndüğümde yine ciddi bir kriz olmuştu. Başta onun geçici olduğuna inanmak isteyen babam, kalıcı olduğunu öğrenince ‘‘Onu aldırabiliriz ama ya beynindeki dövmeyi ne yapacağız. Zaten geceleri nerelere gittiğini de biliyorum, tek başına girip çıktığının da farkındayım,’’ diye yakınmıştı.O zamanlar henüz çok popüler olmayan, daha çok ürkütücü ‘‘marjinal’’ bir üne sahip olan Twenty'ye gidiyordum çünkü, ve evet, tek başıma ya da kız arkadaşlarımla girip çıkıyordum. Geceleri durmadan gezdiğim zamanlar vardı. Çıkarken bana ‘‘Kaçta gelirsin?’’ diye sormuşlardı da ben ‘‘Yarın öğlene doğru gelirim’’ demiştim.Nitekim öğlene doğru geldiğimde onları kapılarda fenalık geçirmek üzere bulmuştum. Şaka yaptığımı sanıp gecenin bir vaktinden beri camda, kapıda beni bekler olmuşlardı. Çok ortadan kayboldum. Onları ilgilendiren davetlere, bütün isyanımı gözler önüne seren ilginç kıyafetlerle ve onları taşıyan tavırlarla gittim. Onlara anlamsız gelen fikirleri savundum.Ve bunları ergenlikte de değil, çok daha büyükken yaptım.Ama bütün bunların yanında, çalışkan, işinde başarılı, tercihlerinde düzgün, aklının için için başında biri olduğumu da zamanla gösterdim onlara...Peki ben hakikaten üzünülecek bir kız mıydım? Çok üzdüm, ama bunu sanmıyorum. Yaptıklarımdan pişmanlık duyuyor muyum? Hayır. Onlar beni bu güne ve bu konuma taşıdı çünkü.Ve şimdi geleceği düşünüyorum.Bir çocuk büyütüyorum. Benim aileme yaptıklarımın geliştirilmiş halini yıllar sonra bana yapacağını biliyorum. Pek çok şey yaşayan annesi ve babasını nasıl uyutabileceğini bilemiyorum ama biz nasıl uyuttuğumuzu sandıysak o da bir yolunu bulacaktır. Ve belki de bazen uyutacaktır.Ama çocuğum için bu lafı bana neyin söyletebileceğini düşünüyorum. Aslına bakarsanız düşünmek bile istemiyorum. Gazetede yazılar yazdığı için söylemeyeceğim kesin! ANNEMİN KÖŞESİKötü kadın MüzeyyenAnnemle çocukken değil epey bir büyüdükten sonra beraber bazı şeyleri yapmaktan zevk alır olduk. Mesela beraber ilk sinemaya gittiğimizde herhalde ben 25 yaşımı devirmiştim. E tabii, geçen yılların hatırına bunu da bol bol yaptık. Hatta beraber gittiğimiz filmleri, kötü de olsa, insanlara ballandıra ballandıra anlatıp durduk. Hiç unutmam, ‘‘Tuval Bedenler’’ adlı filmde insanları çıplak görmekten fenalık geçirmiş, uzun bir süre giyinirken bile aynaya bakamamıştık! Bu aralar da en büyük zevkimiz telefonda Ali Bey ile Sümbül Hatun'u konuşmak. Asla dizi seyretmeyen annem ve ben, birbirimizden habersiz, Asmalı Konak tiryakisi olmuşuz. Bir tesadüf eseri bunu ‘‘Sen de mi!’’ diye öğrendikten sonra diziyi hayatımıza iyice sokmuş olduk. Babam ise Çocuklar Duymasın'ı fazla takip etmemesine rağmen, oradan alması gerekeni aldığını söylüyor: Anneme dönüp dönüp ‘‘Kötü Kadın Müzeyyen!’’ diyor...Anlatın beraber gülelimAnnee kafanı değiştirmeyelim!Yakın tarihte bir sürü paraya kıyarak aldığım kaban bir tüy yumağı haline dönüştü, onu değiştirmek için aldığım mağazaya, Beyoğlu'na kızımla beraber gittik.. Selin: Nereye gidiyoruz?Meral: Beyoğlu'na.Selin: Napıcaz Beyoğlu'nda?Meral: Annenin kabanını değiştireceğizSelin: Ama o zaman ben senin yüzünü göremem, fotoğraflarda da göremem, aynadan da bakamam sana, sen benim annemsin, o zaman yüzünü göremem kiii!Meral: ???!!!Selin: Hem böle saçını da tutamam (arkadan uzanıp saçımı tuttu, saçımla oynamayı çok seviyor ya)Meral: ???!!!Selin: Kafanı değiştimeyelim anneeeeeee, istemiyorummm!Meral: Puhahhhhaaaa! Kızım kafamı değiştirmeyeceğiz, kabanımı değiştireceğiz, montumu yaniiiii! Hiç kafa değiştirilir mi? Değiştirmem yavrummmmm, benim kafamı çok mu seviyosun sen?? Meral Günen ve Selin
button