Aynı ‘Labirent’te dolaşıyorlar

Güncelleme Tarihi:

Aynı ‘Labirent’te dolaşıyorlar
Oluşturulma Tarihi: Aralık 09, 2011 00:13

Ağır memleket meseleleri, Frankfurt-İstanbul-Mardin ekseni, terör örgütleri, istihbarat ağı ve alttan alta bir gönül hikayesi... 32 kısım tekmili birden, hepsi bu filmde! 23 Aralık’ta gösterime girecek Labirent’in yönetmeni Tolga Örnek, filmin senaristliğini ve yapımcılığını da üstlendi. En son Gönül Yarası’nda birlikte oynayan ve yedi yıldır film çekmeyen Meltem Cumbul ve Timuçin Esen ise Labirent’in ajan kahramanları Reyhan ile Fikret’i canlandırdı.

Haberin Devamı

TİMUÇİN ESEN

İstihbaratın işleyişini araştırdım

Daha önce bir aksiyon filminde yer almamıştım. Filmde Meltem’in yer alması da kararımı etkiledi. Güvendiğiniz oyuncular ve iyi anlaştığınız kişilerle çalıştığınızda, işi de yukarı taşıyorsunuz. Yedi yıldır film çekmediğimi siz söyleyince fark ettim. Her zaman her şeyin içinde yer almak hevesinde biri değilim zaten. Biraz nefes almak istedim. Bir müzik albümü çıkardım. Geçmişte resimle ilgilenmiştim, üç-dört sene önce Yunus Abi’yle (Tonkuş) heykel çalışmaya başladım, beni çok teşvik etti. Film esnasında da bazı günler atölyeye gelip, biraz rahatlamak için heykelle uğraştım. Heykelle çalışmanın insanı kendisiyle başbaşa bırakan, dış dünyayla ilişkinizi tamamen kesen müthiş bir tarafı var. Oyunculuğuma fayda sağlasın diye farklı disiplinlerle uğraşıyor değilim. Daha ziyade kendi iç dünyamla ilgili bir durum...
Film memleket meselelerine bakışımı değiştirmedi ama istihbarat denilen olgu üzerine araştırdım, filmler izledim. Yurtiçi ve yurtdışı işleyiş hakkında bilgi edindim. Fiziksel hazırlık sürecinde de spor yaptım, biraz kilo verdim. Tolga’nın ofisinin bulunduğu Zincirlikuyu’dan Galata’ya yürüdüğüm çok oldu. Silah talimleri yaptım. İşin fiziksel kısmı kolay, insan bir ayda fit oluyor, sonuçta uçaktan filan atlamıyoruz. Karakterin derinliğini ve o perspektifi verebilmek için daha çok çaba harcamanız gerekiyor. Oyunculuk mesleğine daha ait bir alan bence.
Tolga’nın en önemli özelliği oyuncuyu gerektiği kadar serbest bırakması. Ayrıca tartışmaya açık olması da çok önemli. Yaratıcılık içeren her tür işte özgür hissetmek çok daha güzel sonuçlar doğuruyor. Tolga hem her şeye hakim, hem de sete bu tür bir lüks sağlıyor. Kolay bir film değildi çünkü... Çok mekanda geçiyor, zorlu aksiyon sahneleri var, kalabalık bir ekip. Büyük bir film. Altından kalkabilmek için hassas dengeler gerektiren bir senaryo ve setti.
Meltem’le üç projede birlikte oynadığımız için otomatikman ‘ikili’ yakıştırması yapılıyor. Demek ki iyi anlaşıyoruz, buradan böyle bir sonuç çıkıyor. Oyunculuğa bakışımızın paralel olması da çalışma sürecini hızlandırıyor. İyi arkadaşım ayrıca, hızlı bir şekilde sette ne derdi olduğunu daha iyi anlıyorum.

Haberin Devamı

Aynı ‘Labirent’te dolaşıyorlar

TOLGA ÖRNEK

Haberin Devamı

Sıradaki film romantik komedi olacak

Karakter odaklı bir aksiyon filmi diyebiliriz. Ortadoğu’daki karmaşık ilişkilerle ilgili filmlerde Türkiye’yi hep başkalarının bakış açısıyla izledik. Bu sefer hikayeyi Türkiye bakış açısından anlattık. Karakterler de çatılardan falan atlayan süper kahramanlar değil. Nefes alıp veren, çatışmadan çıkınca rahatlayan insanlar. Senarist, yönetmen ve yapımcı olarak üç ayrı şapka takmak beni biraz zorladı. Ama kendi hikayemi çektiğim için “senariste ihanet mi ediyorum” gibi kaygılarım olmadı.
Filmin spekülasyon ve polemiklere maruz kalmaması ve karakterlerin oradan oraya çekilmemesi için örgütlerin ve istihbarat birimlerinin adları açık açık konulmadı. Politik bir tarafı var elbette ama çok da öne çıkmasını istemedim. Uluslararası terörizmin hayatımıza  getirdiği yüklerle ilgilendim. Türkiye’nin kritik önemine ve ne kadar yalnız bırakıldığına da değindim. Bu tür konularla ilgilendiğim için hep böyle bir film çekmek istedim. Türün sevdiğim örnekleri arasında da ‘Çakalın Günü’, ‘Akbabanın Üç Günü’, ‘Başkalarının Hayatı’ ve ‘Spy Game’ var. “Biz de bu tarzda, her şeyi yerinde, teknik terimlerin filan  doğru kullanıldığı bir film yapalım” dedik.

Haberin Devamı

DEĞİŞİKLİK HEYECANLI

Çok karakterli, olaylı ve mekanlı bir film olduğu için senaryoyu aktarırken zorlandım. Kariyerimin başından beri bütçe hakkında konuşmuyorum, bu film için de aynısı geçerli: Ne kadar para harcandığı değil ne kadar zengin durduğu önemli.Senaryoyu üç yılda yazdım, dokuz haftada çektik. Senaryo aşaması kat be kat zordu. Labirent Türkiye’yle aynı zamanda İngiltere, Almanya ve Fransa başta olmak üzere yaklaşık 10 Avrupa ülkesinde gösterilecek.
Bu filmin ‘Devrim Arabaları’ ve ‘Kaybedenler Kulübü’nden farklı olduğunu kabul ediyorum. Ama  benim sinema anlayışımdan ortak motifler taşıyor. Konularım değiştikçe kariyerim daha heyecanlı bir hale geliyor. ‘Devrim Arabaları’ndan sonra Türkiye’nin ilk denizaltısının, uçağının filmini falan çekeyim diye mail’ler aldım. Aynı şekilde Kaybedenler’den sonra “punk kültürü filmi çek” dediler. Oysa farklı tarzlar deneyerek yeni şeyler öğrenme sürecini seviyorum ve ancak bu şekilde gelişebiliyorum. Film çekmek zaten zor, kendime biraz daha zorluk çıkarıyorum yani...
Sette başta oyuncular olmak üzere, çalıştığım insanların rahat hissetmesini istiyorum ama kendim için o rahatlığın konforunu sevmiyorum. Bu şekilre tekrara düşmekten korkuyorum. Mesela yeni projem de daha önce hiç denemediğim bir tarz, romantik komedi!   

MELTEM CUMBUL

Haberin Devamı

47 derece sıcakta takip sahnesi çektik

“Timuçin’in heykel yapması köpeğimi çok rahatlattı. Paşa’yla Yunus Tonkuş’un atölyedeki köpeği Zeytin arasında çöpçatanlık yaptı zira. 23 Aralık’ta filmle birlikte Zeytin de doğuracak. Aynı dönemde iki çocuğumuz olacak yani”

Senaryoyu ilk okuduğumda kadın karakter çok ilgimi çekti. Çünkü normalde bu tür senaryolarda kadınlar pasif kalıyor. Film çekmediğim dönemde dizi yaptım, ayrıca Mimar Sinan’da oyunculuk eğitimi veriyorum. Kendimi kime teslim ettiğim beni için çok önemli. Rahat hissettiğim bir proje oldu.
Film beni fiziksel olarak çok zorladı. “Yaparız, çekeriz” diye birazcık hafife almışım galiba. Takip sahnelerinin zorluğu şaşırttı beni. Hazırlanırken kısa bir süre pilates yaptım, birazcık dövüş teknikleri üzerine çalıştık. 47 derece sıcakta 12 saat boyunca o merdivenleri inip çıkmak, beklediğimden çok daha zordu. Yıllarca spor yapmış olsanız da bu durum değişmiyor. Psikolojik açıdan, bıçak sırtında kalmam gereken bir roldü. Reyhan karakteri çoğu zaman ne orada ne buradaydı. Orada duygu devamlılığını sağlayabilmek biraz da Tolga’nın yardımıyla gerçekleşti.      
Film paydos olduğunda duygusal anlar yaşadım, bir saat tuvaletten çıkamadım. Filmi tamamlayabildiğimiz ve uyum içinde çalışabildiğimiz için uzun uzun ağladım. Bir de bende kırılması gereken bir şey vardı ve onu yapabildiğimi hissettim.
Tolga, empatisi yüksek bir yönetmen ve oyuncuya sıkı hizmet veriyor. Güvende hissettiriyor. Birlikte yaratmaya izin vermek, her yönetmenin sağlayabildiği bir konfor değil.
Timuçin’le çalışmaktan her zaman mutluyum. Bizi bir ikili olarak yakıştırmalarıyla filan ilgilenmiyorum ama o enerji ve kimyanın tutması beyazperdeye yansıyorsa, harika. Sanata va hayata bakışımızdaki benzerlikler de bu uyumu yakalamamızda etkili. Sadece sette oynarken değil, karavanda beklerken de saatler geçiriyorsunuz. Çünkü yeni yeni keşfettiğin biriyle oynamaktan çok daha avantajlı...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!