Aynı albümde hem karısına hem sevgilisine şarkı yaptı

Güncelleme Tarihi:

Aynı albümde hem karısına hem sevgilisine şarkı yaptı
Oluşturulma Tarihi: Şubat 02, 2002 23:27

Tamam, ‘‘Bize neler oluyor’’u seviyorum, amaaaa ‘‘Ellerimde çiçekler’e bayılıyorum. Bakar mısınız şu sözlere:

Son zamanlarda yaptıklarıma bakma ne olursun/ Benim aklım başımda değil/ Sana söylediklerimi kafana takma ne olursun/ Onlar ipe sapa gelir şeyler değil/ Seni sevmiyorum dedim yalandı/ İstemiyorum artık palavra/ Ellerimde çiçekler kapında sırılsıklam/ Görürsen birgün şaşırma/ Beni böyle çaresiz beni böyle derbeder/ Beni böyle ortalarda bırakma...

Ne kadar sahici değil mi?

İlhan Şeşen de öyle aslında.

Onu tanımlayacak ilk sıfat, kibar olmalı. İkincisi sabırlı. 50 yaşında bambaşka bir şöhrete ulaştı. Günde dört röportaj verip, o kanaldan bu kanala koşturmasına rağmen son derece alçakgönüllü.

O da başına gelenlere inanamıyor.

İstiklal Caddesi'nden geçerken elinde olsa kar maskesi takacak. Her yerde onun sesi, bir sürü yerde posteri. Zaman zaman o posterlere bakıp, ‘‘Bu ben miyim?’’ diye soran bir ruh hali.

İyi adam.

İçi iyi.

O yüzden de başına gelenleri hak ettiğini düşünüyorum.

İnşallah yelkeni daha da şişer, öyleye de benziyor, fotoğraf çekimi esnasında, hafif kafayı bulmuş bir hayranı yanımıza yaklaştı, ‘‘Böyle iki şarkı daha yaparsan hayatımız kayacak İlhan Abi!’’ dedi.

O da hafif utangaç, kibarca teşekkür etti...

Aynı albümde hem karınıza hem sevgilinize yaptığınız şarkılar var. Türk halkının da yüzde 80'i evli ve sevgilisi var! Ne yani, sosyolojik bir gösterge mi?

- Yapmasa mıydık yani! Aklıma Demirel'e sığınmaktan başka bir şey gelmedi de! Doğru, bu albümde pek çok şarkıyı sevgilime, yani eski sevgilime ama mesela ‘‘Tombalak tomurcuğu’’ karıma, yani eski karıma yaptım. Gerçi şarkıların yapılış anını anlatmayı sevmiyorum, çünkü büyü bozuluyor...

Karınıza yaptığınız şarkı çok sahici. Ama aynı zamanda rutin bir hayatın sembolü. Ne yani, sizce bütün evlilikler böyle mi?

- Bütün bu soruya cevap bulmamı beklediğiniz için teşekkürler! Ben nereden bileyim? Tek bildiğim aşkla evliliğin birlikte yürüyemediği. Evlilik, bir süre sonra, ‘‘Acaba evlenmese miydim?’’ sorusunu doğuruyor, kaçınılmaz bu. Iskaladığınız herşeyin sorumlusu olarak evliliği görüyorsunuz. Tombalak tomurcuğa eski bir şarkı. Henüz evliydim o zamanlar. Bende çok özel bir yeri var. Bizim Burhan geçenlerde bir çift gösterdi bana, ‘‘Amca şunlara bak’’ dedi, ‘‘70 küsur yaşındalar ama dolaşırken elele tutuşuyorlar’’. Ben de dedim ki: ‘‘Oğlum, onlar düşmemek için birbirlerine tutunuyorlardır!’’ Tamam espri ama doğruluk payı da yok mu?

BİR ORTAÇAĞ AŞIĞIYIM

Peki tombalak tomurcuk, tosuncuk gibi laflara bozulmadı mı eski eşiniz?

- Yok güldü... Ve tabii ki ağladı! Aynı anda. Tombalak tomurcuk güzel bir ifade. Tamam tombalak ama aynı zamanda da tomurcuk. İlişkimizin içeriği değişmiş olsa bile hala süren bir şey var. Ben onu yüzüstü bırakamam ki, bu bensiz bırakmaktır. Aynı şekilde o da öyle. Birbirimizin hayatında hep var olacağız...

Eşinizle birlikteyken, yaşlar ilerliyor, çocuklar büyüyor, yıllar içinde sağlık sorunları da başgösteriyor. Yüksek tansiyonlar, içilemeyen rakılar... Ama tuhaf bir şekilde kendini böyle tanımlayan adam sevgilisiz de duramıyor! Madem o kadar yaşlandın başka kadınlara da bakma o zaman...

- İki ayrı ruh hali. Ama aldatma meselesini soruyorsanız, evet ben karımı aldattım. O da biliyor bunu. İnsan güzel şeyi yaşarken korkuyor biliyor musunuz, söylemek istemiyor, yakaladığım şeyi kaybederim diye düşünüyor. Sonunda söyledim. Bir şey yaşarken, öbürünü de yaşıyor olmak çelişki mi? Evet çelişki. Ama zaten hayatın kendisi çelişki değil mi? Ben de çelişkili bir adam olmuşum çok mu?

O şarkıları söyleyen adam gibi, siz de hayatın anlamının aşk olduğuna mı inanıyorsunuz?

- Kesinlikle. Aşk söz konusu olduğunda hayata bakışınız bile değişir. Bence aşk, herşeyi nötralize eder. Kadın ve erkeğin birbirini anlamasına imkan olmadığına inanırım ben. Hangisi artıdır hangisi eksi tartışmıyorum ama biri artı, biri eksi. Zaman zaman roller değişir ama asla ikisi artı ya da ikisi de eksi olmaz. Zaten bence doğadaki herşey dişi ve erkek diye ayrılıyor. Çatal erkektir mesela, bıçak da öyle, ama kaşık dişi. Şarap kadehi dişidir. Şişe erkek. Diyeceğim, eksi ve artı birleştiğinde ortada bir de aşk varsa şahane bir şey yaşanabilir. Bir anda herşey nötralize olur. Tuhaf bir iyilik gelir üzerine, hiçbir şeyi yanlış anlamamaya başlarsın...

Bir insanın hem karısının hem de sevgilisinin olması ideal olan mı?

- Evli bir erkek için öyle olabilir ama özgür bir erkek için, sorunun cevabı sevgilidir.

Sevgililik ilişkileriniz de kısa sürmüyor, playboy olmadığınız kesin, ne tür bir aşıksınız?

- Ben Ortaçağ aşığıyım. Beyaz atımla gelirim. Sevgilinin kapısına sığınırım. Yalvarırım, n'olur beni terk etme derim. Saçlarını uzatırsa, tırmanıp yukarı çıkarım. 50 yaşında bile hala öyleyim. Ama sadece aşkta. Hayatın diğer alanlarında Ortaçağ'da yaşadığım düşünülmesin!

Sabah uyanır uyanmaz sevgilinizi düşündüğünüz doğru mu, gerçekten bunu yapabilen erkekler var mıdır?

- Ben zaten gözümü kaparken de onu düşünüyorum. Uykuya daldığımda unutuyorum ancak. Sabah kalkınca uyuduğum için büyük suçluluk duyuyorum! Hemen kaldığım yerden devam edip, tekrar düşünmeye başlıyorum...

Siz hiç bir sevgilinizin doğum gününü unuttunuz mu? Ve sizin doğum gününüzü unutan sevgilinizi terk edecek cesaretiniz var mıdır?

- Doğum günümü unutması ayrılma sebebi değildir. Zaten ayrılmışızdır! Unutması ondandır! Ama insan doğum gününde de bir hatırlanır değil mi? Aşklarda şu var, gün geliyor ‘‘Arkadaş kalalım’’ deniyor. Kalalım da hemen değil yani, ben hazır değilim! Bekleme bunu benden, olmuyor, olamıyor. Diyelim ki ayrıldık, arkadaş kaldık. Peki doğum gününde niye aramıyorsun? Arkadaşlar birbirlerini özel günlerde aramaz mı? Böyle alıganlıklar oluyor. Ama şarkıyı soruyorsanız, yakışanı uydurma sanatı. Hiçbir sevgilimle kuşlara ıslak ekmek atmadım, bunu hep tek başıma yaptım. Ama şarkıda onunla yapmış gibi gösterdim. Şarkı yazmak da bir oyun...

O SIRDAŞ SEVGİLİDİR

Kadınların vardır da erkeklerin de sırdaşı olur mu?

- O sırdaş sevgilidir. Aşık olduğun kişidir. Her halinizi bilir. Açıklar da o yüzden verilir...

Beraber resminizin olmadığı sevgiliniz oldu mu hiç? Siz gizli ilişkileri bir cümleyle nasıl bu kadar iyi tanımlayabiliyorsunuz?

- Oldu, oldu. Hem gizli olduğu için, hem kısmet olmadığı için. Ya da ne bileyim, aklımıza resim çektirmek gelmemiş, o arada aşk bitmiş!

Aşk sizden geçti mi?

- Ne münasebet!

Ayrılık neden hayata sadakat oluyormuş? Böyle düşünmenizin nedeni ne? Ne yani, her ayrılan hayata dört elle sarılmalı mı? Hayatı kayanlar olamaz mı?

- Olabilir, nitekim oluyor da. Ama ben onaylamıyorum. Ölüm zaten ayırıyor insanları. En fenası o. Ben aşk için ölmeye, öldürmeye karşıyım. Söylemek istediğim bu.

Kendinizi bir müzisyenden çok ozan gibi hissettiğiniz oluyor mu?

- Yok. Şiir yazmak bana tekdüze geliyor. Evet yazmışsın, iyi olmuş. Son derece parlak. Ama okuyorsun, güzel deyip geçiyorsun. Oysa şarkı öyle mi? Yaşıyor, yaşıyor! Dolaşıyor...


NASIL BİR KADINA AŞIK OLMAK İSTİYOR

Kibar olmalı. Kadında kibarlığı seviyorum. Güzel olmalı. İşe alır gibi söylüyorum ama üniversite mezunu olması tercih sebebedir. Ne okuduğu çok önemli değil, ama tuhaf bölümler daha çok hoşuma gider, Rus dili ve edebiyatı mesela. Nereyi bitirmiş olursa olsun kabulümdür, ama iki yıllık olmasın.

50’sinde bambaşka bir şöhret yakaladı

Amca... Amca... İstiklal Caddesi sizin şarkınızla inliyor. Neler oluyor size?

- Neler oluyor bana? Bilmiyorum ki. Herşey kendiliğinden oldu. Aniden hız kazandı. Ben de o hıza ayak uydurmaya çalışıyorum...

Peki bu hızın 50'li yaşlara denk gelmesi tuhaf değil mi?

- Hem tuhaf hem değil. Geçmişe baktığımda şunu fark ediyorum, pek çok şeyi inanılmaz bir sabırla yapmışım. Biriktirmişim, sonra buralara gelmişim. Sabır önemli yani. Tüm bunların başıma daha önce gelmesini ister miydim? Cevap, hayır. Ben böyle iyiyim.

Bu albümün bu kadar tutmasının nedeni ne?

- Fütursuzca yapılmış bir albüm. Hiç tereddüdüm yoktu. Yeğenleri bağlamayacaktı, vefası da cefası da bana ait olacaktı. Nitekim öyle oldu. Tabii Gökhan'la Burhan bana izin vermeseydi böyle bir işe kalkışmazdım. Daha önce de bir solo albüm yaptım, ama olmadı. Gündoğarken'den kopma anında, telaşla yapılmış bir şeydi. Oysa bu son albümde hiç telaş yoktu. Herşey iyi ve güzel gidiyordu, ilişkiler şahaneydi, hala öyle, dolayısıyla kafam hiç olmadığı kadar rahattı. Çocuklar da büyümüştü, ödenmesi gereken okul taksitleri azalmıştı. Gökhan'la Burhan'a ben böyle bir işe kalkışıyorum, isterseniz Grup Gündoğarken albümü olarak çıkartalım dedim. ‘‘Yok amca sen kafana göre takıl’’ dediler.

ETNİK, CAZ, ARABESK

Müzikal tarzı ne bu albümün?

- Etnik, caz, arabesk. Bu üç öge hakim.

Arabesk lafını küçümsemeden kullanabiliyorsunuz!

- Elbette. Ama nasıl algılandığına bağlı. Müzikteki tamam ama yaşam tarzındaki ya da sözlerdeki arabeske itirazım var. Söz yazarken arabesk olmamaya özellikle gayret ederim. Bu son albümün düzenlemelerini Ali Osman Erbaş yaptı. Sıkı bir arabeskçidir, Müslüm Gürses'in kasetlerine imza atmış biridir. Benim şarkılarım dümdüz, anlatımı düz, sunuşu düz, söylemesi düz. Erbaş açık açık ‘‘Bunların üzerine arabesk uygulayacağım’’ dedi. Hiç itiraz etmediğim gibi, dinledikten sonra kendisine binlerce kez teşekkür ettim. O benim ruhumu ortaya çıkardı!

Sizin daha önce de herkesin ağzına yerleşmiş şarkılarınız vardı. Bu albümde de yenileri var. Bunun nedenini biliyor musunuz? Türk insanını çok mu iyi tanıyorsunuz?

- Herkesin varoluş nedeni içinde ‘‘sayesinde’’ler var. Ama bence ‘‘rağmenler’’ daha önemli. Benim müziği bırakmam için bir sürü neden vardı, bu yaptığın şarkılar ticari değil, tutmaz dediler. Buna rağmen, bildiğim yolda devam ettim. Yani halkın sayesinde buralara gelmiş değilim. Halk tutar mı, sever mi diye hiç düşünmedim. Bir tek yerde hesaba kattım: Onlara zarar verir miyim?
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!