Güncelleme Tarihi:
FARAH ZEYNEP ABDULLAH'IN FOTOĞRAFLARI
Biz sizi “Öyle Bir Geçer Zaman ki” dizisiyle tanıdık. Peki hikâyeniz nerede ve nasıl başladı, anlatır mısınız biraz?
- 17 Ağustos 1989’da ıstanbul’da doğdum. Tiyatroya her zaman meraklıydım ama hiçbir zaman “Oyuncu olacağım” demiyordum. Aslında sanatın her dalı bana ilginç geliyordu. Babamın inanılmaz bir plak koleksiyonu vardı, onun sayesinde müziğe daha farklı bir ilgi duymaya başladım. Hayatımda ilk kez sekiz yaşındayken bir konsere gitmiştim; Rolling Stones’un konseriydi. şu anda da ıngiltere’de bir grubum var, kendi bestelerimi yapıyorum.
Müzikle ilgilenirken oyunculuğa nasıl merak saldınız?
- Oyunculuğa başlamam, ıngiltere’deki tiyatro öğretmenim sayesinde oldu aslında. O beni cesaretlendirdi. Hayatımda bir kere Türkçe oyun oynadım, onda da 11 yaşındaydım. Geri kalan tüm oyunlarım ya ıngilizce ya da Fransızca’ydı.
İngiltere maceranız nasıl başladı?
- 2006 yılında babamın işi nedeniyle ıngiltere’ye taşındık. Okula orada devam ettim. Seçtiğim dersler Fransızca, tiyatro, medya ve fotoğrafçılıktı. O okulda sahneye çıktığım son oyun, bana “en iyi oyuncu ödülü” de kazandıran Virginia Woolf’ün “Kim Korkar Hain Kurttan”ı oldu.
Hırslı mısınızdır?
- Herkes kadar... Özellikle de yeteneğimin olduğu alanlarda... ınsanın kendini bilmesi önemli. O yüzden bir şeyi denerim, yapamayacağım bir şey olduğunu anlarsam da boşuna hırs yapmam.
GÜNDÜZLERİ GARSONLUK GECE BARMENLİK YAPTIM
Şimdi “Öyle Bir Geçer Zaman ki”de rol alıyorsunuz. Öğreniminizi bu dizi için mi dondurdunuz?
- Ben üniversiteye başlamadan önce bir yılı kendime ayırdım. O yılı boş geçirmemek için de gündüzleri garsonluk, geceleri barmenlik yaptım, ayrıca pilatese başladım. Çok eğlenceli bir dönemdi. Ve sonra üniversiteye kayıt oldum. Ama bu dizi için teklif alınca, ikinci sınıfta öğrenimime ara verdim.
Üniversitede “Closer”da da rol almışsınız?
- Evet, ilk profesyonel oyunculuk deneyimimdi. Orada, bir striptizciyi oynadım. Kazandığımız parayla ikinci oyunu çıkaracaktık ama ben kalkıp buraya geldim.
Aylin rolünü nasıl aldınız?
- Paskalya tatilinde Türkiye’ye geldim ve Lale Eren sayesinde buradaki seçmelerden haberdar oldum. Seçmelere katıldım ve rolü aldım.
Bu dizi hangi özelliğiyle ilginizi çekti?
- Öncelikle bir dönem dizisi olması... Ayrıca işin iyi olacağını biliyordum.
Buraya uyum sağlayabildiniz mi?
- İngiltere’yi ve tiyatroyu özlüyorum aslında... Hayatım yine bir anda değişti çünkü... Gerçi hayatımın bunun gibi keskin çizgilerle değişmesine alıştım sayılır. Orada kalsaydım da aklım burada olacaktı.
Ya burada para tatlı gelirse size... Okula dönmezsiniz belki...
- Kaç yaşımda olursam olayım, yine de o bölümü okuyacağım.
KULLANDIĞIMIZ SUTYEN BİLE O DÖNEME UYGUN
Gelelim dizideki rolünüze... Aylin karakterine nasıl hazırlandınız?
- Haziran ayının 12’sinde Türkiye’ye geldim, temmuzda çekimlere başladık. O dönemde kitap, eski film ne varsa araştırdık. Senaristimiz Coşkun Irmak zaten bizi çok iyi bilgilendirdi. Her bir detay da o döneme uygun, dolayısıyla havaya çabuk girdik. Düşünün giydiğimiz sutyenler bile o dönemin sutyeni.
Pek çok kişi canlandırdığınız Aylin karakterine sinir oluyor. Sizce neden?
- Aylin evin ortanca kızı. 16-17 yaşlarında, yani ergenlik çağında. Biraz babacı bir tip... Gözü de yükseklerde. Sahip olduklarıyla yetinmek istemiyor. Aynı okulda okuduğu kuzeninden de kötü etkilendiğini söyleyebiliriz. Katmanları olan, çok değişken ve beni heyecanlandıran bir karakter.
Soner (Mete Horozoğlu) ile Aylin’in ilişkisi nereye gidecek sizce?
- Onların hikayesi dizide giderek ilginçleşiyor. Benim kızım olsa, böyle bir durumda onu destekler miydim bilmiyorum, ama hiç sanmıyorum!
Aralarında bir aşk doğuyor yani...
- Tam öyle de diyemeyiz. Ortada bir yerlerde olacak ilişkileri.
Sizce Aylin ile Farah ne kadar benziyor birbirine?
- Alakamız yok. Ben asla öyle bir kız olamam. Gerçi babam ve annem diziyi izlerken Aylin’in bazı çıkışlarını bana benzetiyorlarmış.
Son olarak; Facebook hayran sayfanızı neden kapattırdınız?
- Biri benim adıma benmişim gibi konuşuyordu, o yüzden. Ama yine açmışlar.
SETTE NAZAR VAR!
Set ekibinin başına gelmeyen kalmamış, hatta nazar muhabbeti dönmeye başlamış kulislerde. Doğru mu bu?
- Bilmem ki, nazar değiyor herhalde. ılk bölüm yayınlandıktan sonra yönetmenimizin gözü mikrop kaptı, hiç açılmıyordu. Çekimler sırasında savrulan bir el yanlışlıkla bana çarptı, dudağım patladı. Ben zaten olmadık şeyler yapıyorum sürekli, vücudum morluk içinde. Çağrı (Atiksoy) babayla kavga sahnesinde yerdeki kırık tabakların üzerine düştü.