Güncelleme Tarihi:
Vahide Hanım, “Ayhan Hanım”da 1 Mayıs sahnelerini dansla anlatmışsınız. Bu konuda hayal gücüm kıt kalıyor açıkçası. Nasıl ortaya çıktı bu fikir, nasıl bir çalışma oldu, biraz anlatır mısınız?
Vahide Gördüm: Dans sahneleri, sonradan gelişen bir fikir. Biliyorsunuz, kansere yakalandım. Hastalığım sürecinde Levent (Semerci) filme benimle devam etmek istediğini söyledi ve bana “Her kötü şeyin bir iyi tarafını görmekte yarar var” dedi. Ardından “Ben bir şey buldum ve seninle paylaşacağım, nasıl olacağını tartışalım ama ben çok güzel olacağına inanıyorum” dedi, filmine dans sahneleri ekleyeceğini söyledi.
Siz filmde oynamayı kabul ettiğinizde bu dans sahneleri yoktu yani...
Vahide Gördüm: Biz film için bir yıl çalıştık. Bir yılın sonunda Eskişehir’e Taksim Meydanı kuruldu. O dönem ara verdik, kış başında bir araya gelmek için sözleştik.
Sonra sizin hastalığınızı öğrendik...
Vahide Gördüm: Evet. Önümde 9-10 aylık bir süreç vardı. Levent de filmi benimle bitirmeye karar verdikten sonra yeni bir yaratım sürecine girdi...
Filmin akışını değiştirmesi büyük bir cesaret değil mi?
Vahide Gördüm: O öyle bir adam. Tam bir sanatçı. Durmanın bıraktığı zaman aralığını da yaratıma dönüştürüyor. Böyle bir fikir gelmiş aklına. Bana ilk söylediğinde ben de senin gibi önce bir durdum, “Dans? Sinemada?” dedim...
İYİ Kİ BİZİ TERK ETMEDİN
İşe devam etmeye ne zaman başladınız?
Vahide Gördüm: Yaz başında, tedavimi bitirdikten sonra başladık. Sete BDT (Boğaziçi Dans Topluluğu) geldi. Onlara her gün senaryo verildi ve dans düzenini yaptılar.
Peki, bu film tedavi sürecinde sizi motive etti mi?
Vahide Gördüm: Elbette yapacağım işlere bakarak da kendimi biraz yüksekte tuttum. Bunlardan biri de “Ayhan Hanım” filmiydi. Bir de Levent’in bana yolladığı sevgi dolu, dostane mesajları. “İyi ki seni terk etmedik, iyi ki sen de bizi terk etmedin” dedi. Zaten dostluktan başka hiçbir şey insanın yaşamını güzelleştirmiyor.
Tedaviniz bitti mi?
Vahide Gördüm: Tedavi sürecim bitti, kontrollerim devam ediyor. Şubat’ın 13’ünde bir serum alacağım.
SETTEN ÇIKIP BAŞKA BİR DÜNYAYI GÖRMEK İSTEMEDİK
Burak Bey, dans koreografilerini de Levent Bey mi düzenledi?
Burak Yamantürk: Evet, kendisi bir dans koreografı gibiydi. Bizden istediğini kendi hareketleriyle de anlatıyordu. Biz bir ay kadar kaldık Eskişehir’de, ilk 15 gün hiç çekim yapmadık...
Danslarınıza mı hazırlandınız o süreçte?
Burak Yamantürk: Müzik dinledik, filmin bir önceki yıl çekilen kısımlarını izledik. Küçük küçük hareket etmeye, dansa başladık. Akşamına montajlandı o kısımlar, tekrar izledik. Keyifli bir süreçti. Hatta ilk başta “Günde altı saatten fazla çalışamayız” demiştik ama oraya gittikten sonra kimse odasına gidip yatmak bile istemedi.
Nasıl bir set ortamınız vardı?
Vahide Gördüm: Levent, orada oyunculara da dansçılara da güzel bir dünya yarattı. Komün halinde yaşıyorduk. Eski bir hastaneyi yaşanır hale getirdi. Spor salonu dâhil her şeyimiz vardı. Herkes sadece filmi konuşuyordu. Öyle bir illüzyon sağladı ki, dışarı çıkıp başka bir dünyayı görmek istemiyorduk. Muazzam bir sistem kurmuştu. Sete girdiğimiz zaman klasik müzikle karşılanıyorduk. O günün sahnesine uygun müzikler çalıyordu Levent. Oyuncuya da son derece saygılı biri. Sigaranı, çayını, kahveni, psikolojini bekler, hazır olduğunda sete geçer, 10-15 dakika müzik çalar, herkesi sustururdu. Yaratıma uygun bir hava vardı. İki yıl boyunca öğrendiğim çok şey oldu o sette. Eğitici, öğretici ve dostça bir sistemdi. Ben “Ayhan Hanım” için uzak açı bir film yaptım diyemem. “Ayhan Hanım” benim filmim oldu. Düşünsel ve duygusal olarak sahiplendim.
FİLMİN SENARYOSU, 15 SAYFALIK BİR ŞİİRDİ
Levent Bey’le ilk karşılaşmanız nasıl olmuştu?
Vahide Gördüm: Aslında tanıştığımızda aramızda hafif bir sürtüşme oldu. Ben ilk karşılaşmada insanlara karşı biraz mesafeliyimdir. O mesafe, kırılgan Levent’in kalbini kırmış olabilir. Çünkü çok hassas biri. Benim oyuncu kaprisi yaptığımı düşündüğünü sanmıştım...
Size filmi nasıl anlattı?
Vahide Gördüm: “Benim bir senaryom var ve bu senaryoda annemin hayatından bir kesit var. Bu benim için çok önemli bir film, çünkü içinde ailem var ve annemi oynayacak kadını arıyorum” dedi. “O sensin” falan demedi, “Sizden başka alternatifler de var” diye anlattı. Hatta duvarda bazı fotoğraflar da vardı ama benimki yoktu. (Gülüyor) Yanından ayrılırken de çok ümitli değildim olacağından açıkçası...
Senaryoyu okuduğunuzda ne hissettiniz?
Vahide Gördüm: Levent, bana senaryo olarak 15 sayfalık bir şiir verdi.
Kendisi mi yazmış o şiiri?
Vahide Gördüm: Evet, kendi şiiriydi. Çok ağladım okuyunca. Bir evladın annesine duyduğu sevgiyi insan ancak bu kadar güzel anlatabilirdi. Olgunlaştıktan sonra anneyi anlamış olmak ve bunun özrünü dilemek, herkese nasip olmayan bir duygu herhalde...
Peki film çekimlerinde sadece o şiirle mi hareket ettiniz?
Vahide Gördüm: Senaryo, çekimler sırasında ya gece ya da sabah geliyordu. Levent’le çalışırken kendimle, oyunculuğumla yüzleştim ben.
“KİRPİĞİNLE OYNA” DEDİ
Nelerle yüzleştiniz?
Vahide Gördüm: Bana sadece açılarını gösterip “Sahne senin” diyordu. Çekimi de hiç kesmez Levent, sahne yedi sayfaysa yedi sayfayı da oynamanı ister. Oyuncuyu sınayan bir tarz bu. İster istemez kendinle yüzleşiyorsun. Kendimizi dizilerle o kadar sınırlamışız ki, elimiz kolumuz çok fazla hareket etmiyormuş. Bu sette yapmam gereken ve unuttuğum şeyleri hatırladım. Bir sahnede “Burada ağladın ya, ağlama, öyle bir yükle ki yüzünü ağlamaktan beter olsun” diyordu mesela. Ağlamak çok kolay bir şey çünkü, herkes yapabilir. Bazen de “Kirpiğini çekiyorum, sadece kirpiğinle oyna” diyordu. O sette geçirdiğim iki yıl, benim için büyük bir okul oldu.
Politik bir film denilebilir mi “Ayhan Hanım” için?
Vahide Gördüm: Politik filmden çok, bir aydınlanma filmi. Herkes bu filmden çıktığı zaman 1 Mayıs 1977’yi merak edecektir. Bilenler de bir kez daha hatırlayacaktır. O dönem, o davada ölen insanları “Onlar da romantik insanlardı” diyerek göz ardı etmek çok büyük ayıp. Bugünü anlayabilmek için o günü çözmek lazım.
Siz, “kanlı 1 Mayıs” olarak da anılan o 1 Mayıs’ı hatırlıyor musunuz?
Vahide Gördüm: Yok hayır, çok derinlemesine bir şey hatırlamıyorum. Bu film de bir annenin gözünden hesaplaşmayı anlatıyor. Burada sağcı ya da solcu olmanın suali yok, insan olmanın suali var. Anne, kendisini sorgulayan komisere “Benim çocuklarım kötü bir şey yapmaz. Onlar benim çocuklarım, ben onları iyi yetiştirdim. Benim çocuklarım ‘devrim iyi’ diyorsa iyidir. Ben devrim olsun diye dua ettim” diyor. Bu kadar naif bir şey olabilir mi? Levent de annesi için “Benim annem, ailedeki en büyük devrimciymiş” diyor.
200 TON KAN AKTI
Dans sahneleri sizin için nasıl geçti Burak Bey? Neler hissetiniz çekimlerde?
Burak Yamantürk: Büyük bir platformumuz vardı. En çok kanlı sahneleri nasıl çekeceğimizi merak ediyorduk. Tonlarca su gitti o sahnelerde, 200 ton kan aktı. Suyun altında ve suyun içinde olduğumuz sahneler vardı. Orada çekim yaparken sadece dans etmiyorsun, aynı zamanda o anı yaşıyorsun. Çok derin duyguların içine giriyorsun, o anı gerçekten yaşamış gibi hissediyorsun... Duyguları çok yüksek sahneler çektik...
Vahide Hanım, siz dans sürecine dahil oldunuz mu?
Vahide Gördüm: Yok ama ben hep oradaydım, çünkü görmem gerekiyordu o sahneleri. Çoğu, bizim çektiğimiz sahnelerin danslarıydı.
FİLMDE KİMSENİN ADI YOK
Burak Bey, siz aynı zamanda Levent Bey’in abisini de oynuyorsunuz filmde. Karakterin ismi ne?
Burak Yamantürk: Timur ama filmde hiç kimsenin adı yok, sadece Ayhan Hanım’ın adı geçiyor.
Film, Ayhan Hanım’ın gözünden mi anlatılıyor?
Vahide Gördüm: Film, 1990 yılında Ayhan Hanım’ın evdeki bir sahnesiyle başlıyor. Flashback’lerle 1977’ye gidip geliyor. En son da Taksim’e, 1 Mayıs alanına gidiyor.
Bu arada Levent Bey’in annesi hayatta mı?
Vahide Gördüm: Hayır, vefat etmiş. Film de ölümüne giden süreç üzerine kurulu.