Aydın DoÄŸan'ı ne LSE takıyor ne de Columbia Üniversitesi... Maalesef!

Güncelleme Tarihi:

Aydın Doğanı ne LSE takıyor ne de Columbia Üniversitesi... Maalesef
OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 14, 2004 00:00

Hanzade DoÄŸan, Aydın DoÄŸan'ın kızı olmasa bu röportajı yapar mıydım? Yapardım. Çünkü ilginç bir kiÅŸilik. Farklı bir yanı var. Deli dolu. DuraÄŸan deÄŸil. Ãœstelik, sıkı, ama gerçekten sıkı bir eÄŸitimi var. Her babayiÄŸidin harcı deÄŸil yani London School of Economics artı Columbia Ãœniversitesi.Ayrıca merak da ediyordum: Nasıl düşünüyor, nasıl davranıyor, hayat onun için daha mı kolay daha mı zor? DoÄŸan Ailesi’nin bir ferdi olmanın dayanılmaz bir ağırlığı var mı? Bir de 31 yaşındaki biri, bu kadar ağır bir sorumluluÄŸun altına girince, insan otomatikman kapısını çalıyor. Ben de 5 dakika içinde kararını ‘‘olur’’ yönünde verenlere daha çok bayılıyorum....Aydın DoÄŸan'ın kızı olmanın hiç ÅŸikayet edilecek yanı yok mu? Ä°nsana sadece avantaj mı getiriyor, dezanvantajları da oluyor mu?- Ben hiç avantaj, dezavantaj diye bakmadım. O benim babam. Sizin için Aydın DoÄŸan ama benim için babam! Ve ben annemle babamın kızı olmaktan çok mutluyum. Bu anne baba beni yetiÅŸtirdiÄŸi için, ben olduÄŸum insanım. Ä°lgili bir aile. Sevgi dolu bir aile. Parasal sıkıntı çekmeyen bir aile. Böyle bir aileden gelen her insan, dünyada azınlıkta. O yüzden çok ÅŸanslıyım. Ama bunun için özür dilemeyeceÄŸim!Peki sosyal hayatın kısıtlanması, sevgiliyle el ele dolaÅŸamamak, baÅŸarıların küçümsenmesi ya da baÅŸarısızlıkların abartılması: ‘Aydın DoÄŸan'ın kızı olmak yetmiyor iÅŸte!’’ denmesi...- Sosyal hayatım kısıtlanmıyor. Sevgilim de zaten yok. Ama Aydın DoÄŸan'ın kızı olmanın şöyle bir zorluÄŸu var: Hiç bir zaman, hak ettiÄŸin krediyi, hak ettiÄŸin zamanda alamıyorsun. Hep daha fazla uÄŸraÅŸacaksın. Çünkü insanlar kafadan ‘‘Aydın DoÄŸan'ın kızı olduÄŸu için burada’’ diyor. Ne var ki, tanıdıkça bu durum, ‘‘Yok ya, haksızlık etmiÅŸim, öyle deÄŸilmiş’’e dönüşebiliyor.Dört kız kardeÅŸin birlikte büyümesi zor bir ÅŸey mi kolay bir ÅŸey mi?- Dört olsa iyi! Hepimizin iki üç kız arkadaşı da yatıya gelirdi. Dört çarpı üç yani. Dünyanın en zevkli ÅŸeyidir böyle bir evde büyümek. Çatı katında her birimizin yatak odası, ortada da oturma odamız vardı. Åžamatayla büyüdük. EÄŸlencelidir 4 kız kardeÅŸ olmak. Farklı bir yakınlığınız oluyor.Rekabet?- Yok, hayır. Hepimiz, bireysel olarak idealleri olan insanlarız. Hakim olan, rekabet deÄŸil paylaÅŸma duygusu. Ve bugüne kadar da devam etti. Åžimdi de evlerimiz çok yakın. Ben Vaniköy'de oturuyorum. Biraz yukarımda Arzu, biraz ileride Vuslat. Birbirimize üç dakika mesafedeyiz.Her ÅŸey güllük gülistanlık mı! Gizli iktidar savaÅŸları olmuyor mu?-Olmuyor. Ama kıyafet meselesi var tabii. Giymek istediÄŸim ÅŸeyi gardırobumda bulamayınca, sıkı telefon trafiÄŸi baÅŸlıyor: ‘‘Vuslat sende mi? Arzu, yoksa sende mi?’’ Ya da bir yere gideceksin, acilen siyah bir üst gerekiyor, satın almaya vakit yok, kolayı var, kız kardeÅŸlerin var! Kıyafet, ayakkabı ve takı konusunda ÅŸanslıyız. Her ÅŸeyimiz, kardeÅŸler arasında dolaşıyor. Vuslat'la ayakkabı numaralarımız da aynı...Çok kardeÅŸli ailelerde kardeÅŸler arasında bir ittifak söz konusudur. Sizin ‘‘ittifak paktı’’nızda hangisi, hangileri vardı?- Bir yaÅŸtan sonra o kapanıyor. Ben büyürken, Vuslat'la çok yakın büyüdüm. ArkadaÅŸlarımız, okullarımız aynıydı. Farklı bir yakınlığımız vardı. Kaç yaÅŸ fark var aranızda?- Vuslat bir yıl diyor ama 23 ay. Ä°ki sayılır yani! Ben, ufağım olan Begüm'le çok çekiÅŸirdim eskiden, onunla 3.5 yaÅŸ fark var aramızda. Ama Londra'ya taşındığımda o da geldi yanıma. Aynı evde yaÅŸamaya baÅŸladık. Bu sefer de onunla daha yakın olduk. Ben büyüdükçe Arzu'yla da yaÅŸ farkımız azaldı. Eskiden onu çok ‘abla abla’ görürdüm, 7 yaÅŸ fark var çünkü aramızda. Ama ÅŸimdi öyle deÄŸil. O da kapandı.Neticede, kadın egemen bir ailede yaşıyorsunuz. Pek çok kararı kadınlar mı veriyor?- Biraz öyle oluyor. Gerçi, demokrat bir ailede büyüdüm. Hiçbir zaman: ‘‘Sen çocuksun, anlamazsın!’’ olmadı. Seyahate gideceÄŸimiz zaman bile oylama yapardı babam: ‘‘Nereye gidelim?’’ Genelikle kayaÄŸa gidilirdi. Çünkü bütün kızlar kayak diyor! Biz kayıyoruz, babam kaymasa da geliyor, bizi seyrediyor.Sizin erkek mi olmanız bekleniyordu?- E mutlaka. Dört tane çocuk yapıyorsa bir çift, hep kızı varsa oÄŸlan bekler deÄŸil mi? Ya da tersi. Kız çocuk doÄŸarak annenizi babanızı sinir ettiÄŸinizi düşünüyor musunuz!- Hiç. Ben hep çok sevildiÄŸimden emin oldum. SONUÇTA SERMAYEDARIMMilliyet Gazetesi'nin tepesine geldiniz. Genç yaşınızda ‘‘tepe yönetici’’ oldunuz. Çalıştığınız yerde bunun haksızlık olduÄŸunu düşünenler var mıdır?- Beni tanıyıp, benimle direkt çalışan insanlar arasında bunu düşünen olduÄŸunu hiç sanmıyorum. Ä°nsanların içini bilmek zor tabii. Ama uzaktan bakıp, böyle düşünenler olduÄŸundan da eminim.Ne kadar deÄŸiyorsunuz birlikte çalıştığınız insanlara?- Çok. Kapım hep açıktır. Yakın çalışırım ben.Çalıştığınız personele karşı, bu röportajda olduÄŸu gibi alçakgönüllü müsünüz?- Mütevazı mıyım çalışanlara karşı bilmiyorum. Gerekli mi, onu da bilmiyorum. Sonuçta benim görevim, benimle çalışan insanları yönlendirmek, onların daha baÅŸarılı olmaları için doÄŸru platformu yaratmak, onların içindeki en iyiyi ortaya çıkarmak. Bunu yapmaya çalışıyorum.31 yaÅŸ çok genç deÄŸil mi bütün bunlar için!- Genç. Ama dünyada artık CEO'luk yaşı çok düştü.Gazetenin Yayın Yönetmeni Mehmet Yılmaz, ‘‘Ben vazifemin başındayım’’ gibi açıklamalar yapmak zorunda kaldı. Siz ne hissettiniz?- Bir ÅŸey hissetmedim. Çünkü Mehmet Yılmaz, böyle bir açıklama yapmak zorunda kalmadı. Ä°nternet siteleri bir sürü dedikodu yazıyorlar. Mehmet Yılmaz'ın bunları ciddiye aldığını sanmıyorum. Ona sormuÅŸlardır, o da ‘‘Ne alakası var, ben iÅŸimin başındayım’’ demiÅŸtir. Siz bu görevi hak ettiÄŸinize inanıyor musunuz?- Evet çok. Çünkü benim formasyonumda çok az insan var: Hem bütün basın dinamiklerini bilen, hem pazarlama ve finans üzerine eÄŸitim almış hem de bunu iÅŸ hayatında uygulamış. Bir de sonuçta sermayedarım.Ve sermayedar olarak bu görevi benden daha iyi yapabilecek biri olduÄŸunu düşünsem, onun bu göreve gelmesini isterim. Ama yok. EÄŸer olsaydı babamın da bu görevi o kiÅŸiye vereceÄŸinden eminim.Daha önceki görevlerinizi hep baÅŸarıyla yaptığınızı düşünüyor musunuz? Hiçbir yamuk yok muydu bir yerde? Herhangi bir baÅŸarısızlık? Ya da ÅŸu anda ‘‘Hafif korkuyorum aslında bu CEO'luk iÅŸinden, o kadar da tecrübeli olmayabilirim aslında...’’ demiyor musunuz?- Daha önce yaptığım iÅŸlerin, yani DoÄŸan Online ve e-kolay'ın kuruluÅŸundan bu güne kadar geldiÄŸi noktadan, hem ben çok memnunum hem de grup. Ben stratejik planlama yapmak için geldim. Fakat bir gördük ki, herkes internet piyasasına giriyor, çılgın paralar yatırıyor. Bir medya kuruluÅŸu olarak bu alanda yer almamamız düşünülemezdi. Geleneksel medyayla yeni medya bir ÅŸekilde bütünleÅŸiyordu. Bir iÅŸ planı çıkardık ve insan aramaya giriÅŸtik. Bu iÅŸi sözde çok iyi bildiÄŸini söyleyen profesyonellerle konuÅŸtuk, ki bu iddialarda bulunanlar baÅŸka kurumlarda 150 milyon dolar gibi paralar batırdılar. Biz o arada herkese gidiyoruz, ‘‘Ne istersiniz?’’ diye soruyoruz, ‘‘Şirketin yüzde 20'sini bana verirseniz kurarım’’ diyor. Sonunda bir gün babam ve Mehmet Ali (YalçındaÄŸ) dedi ki: ‘‘Sen kur bunu. Biz bu adamlarla anlaÅŸamayız.’’ ‘‘Tamam’’ dedim ve kurdum. DoÄŸan Online da, e-kolay da ayakları yere basan yatırımlarla bugünlere geldi.e-kolay zarar filan etmedi mi yani?- A tabii bir yatırım yapıldı. Ama geri dönüşü mümkün olmayan yatırımlar yapılmadı. Ne var ki, kuruluÅŸunun 13. ayında Türkiye krize girdi. Ama buna raÄŸmen biz gidiÅŸattan memnunuz. Ä°lla bir baÅŸarısızlık istiyorsanız, e-kolay'da yaptığım bir hata var, onu söyleyeyim: Rakiplerin yaptığı reklam harcaması kadar olmasa da, gereÄŸinden daha fazla bir reklam harcaması yaptım. Bir milyon iki yüz bin dolar daha az harcayabilirdim. Hálá kendimi çok eleÅŸtiririm. Kızlarına çok düşkündür babam Kendinizi gazeteci olarak mı, yönetici olarak mı hissediyorsunuz?- Ben bir yöneticiyim. Ama gazetecilik mesleÄŸini herhangi bir yöneticiden daha fazla anladığım da tartışılmaz. Sebebi ailem. Bu mesleÄŸin içinde büyüdüm ben...Åžu anda gazeteci-yönetici gibi bir ÅŸeysiniz yani!- Yok canım gazeteci deÄŸilim ben. Haber peÅŸinde koÅŸmuyorum. Ama gazeteyi yönettiÄŸime göre, gazetecileri de anlıyorum.Aldığınız eÄŸitim gazeteciliÄŸe mi, yoksa yöneticiliÄŸe mi daha yakın sizce?- Ekonomi ve üzerine iÅŸletme master'ı yaptığım için, yöneticiliÄŸe daha yakın. Gerçi, dünyada artık gazetecilik mesleÄŸi de yepyeni trendlere doÄŸru gidiyor. Mesela Columbia Ãœniversitesi'nde gazetecilik eÄŸitiminin deÄŸiÅŸtirilmesi tartışılıyor. Son iki seneyi mecburi uzmanlığa kaydırmayı planlıyorlar. Ä°ki sene gazetecilik okuyorsan, iki sene de hukuk okuman gerekiyor. Tabii eÄŸer adliye muhabiri olmak istiyorsan. Yani genel bir gazetecilik eÄŸitimi kavramı, günümüz gazeteciliÄŸinde yeterli olmuyor, belli konularda uzmanlaÅŸmış gazetecilerin gereÄŸi herkes tarafından kabul ediliyor.Peki sizin aldığınız gibi iyi bir eÄŸitim alabilmek için, Aydın DoÄŸan'ın kızı olmak yetiyor mu? - Ne London School of Economics (LSE) ne Columbia Ãœniversitesi Aydın DoÄŸan'ı takıyor maalesef! Bu eÄŸitimi alabilmek için, eÅŸek gibi çalışmak gerekiyor.Siz çok inek bir tip miydiniz?- Yok, hayır. Hep iyi okullara gittim ama o okullarda en iyi öğrenci olmadım. Ä°ÅŸ baÅŸa düşünce çalıştım. Hep son anda. ‘‘Bu kadar sıkı bir eÄŸitimim var, hálá böyle sorular neden soruluyor?’’ diyor musunuz?- Ä°nsan kanıksıyor bu durumu...En çok ne zaman üzüldünüz babanızın kızı olduÄŸunuz için?- London School of Economics'e girmeyi baÅŸardığımda, çok dedikodu yapmışlardı: ‘‘Aydın DoÄŸan'ın kızı olduÄŸu için girebildi!’’ O zaman üzülmüştüm. Åžimdi umursamıyorum bu tür ÅŸeyleri. Sizin için zor oldu mu aileden ayrılmak, Londra'ya gitmek...- Benim için deÄŸil ama babam için oldu! Ailede benden önce üniversiteyi yurtdışında okumuÅŸ kimse yoktu. Sonunda ‘‘Tamam’’ dedi ama çok zor gönderdi. Kızlarına çok düşkündür. ‘‘Master'a gidersin ama üniversiteyi burada oku’’ diye tutturmuÅŸtu. Annem ve babam götürdü beni Londra'ya. Son gün bile korkuyordum yine bir olay çıkacak ve ‘‘Dönüyoruz kızım’’ olacak. Ama sonra alıştı. Benim ardımdan Vuslat, New York'a master'a gitti, Begüm de yanıma Londra'ya geldi. Benden önce Arzu yurt dışına gitmiÅŸti ama evlenip kocasıyla gittiÄŸi için, annem babam daha rahattı.Sizin alışmanız kolay oldu mu?- Zaten o kadar büyük bir mücadeleyle gitmiÅŸtim ki, ‘‘Yapamıyorum alışamıyorum’’ demeyi kendime yediremezdim. Kolay oldu.Hiçbir zaman, hak ettiÄŸin krediyi, hak ettiÄŸin zamanda alamıyorsun. Hep daha fazla uÄŸraÅŸacaksın. Çünkü insanlar kafadan ‘Aydın DoÄŸan'ın kızı olduÄŸu için burada’ diyor...Milliyet Hürriyet’i döver mi?Milliyet, size göre Hürriyet'ten daha iyi bir gazeteymiÅŸ! Neden bakalım...- Yayın yönetmeniniz bunları yazmanıza izin verecek mi bakalım! Bir iyi gazete var, bir de çok satan gazete. Hürriyet, her zaman Milliyet'ten daha çok satan gazete oldu. AÅŸağı yukarı 30 senedir bu böyle. Ama çok satan gazete olmanın gerekleri vardır: Daha popüler olmak zorundasın, halka yakın durmak zorundasın... Çok satan bir ÅŸeyin her zaman daha kötü olması gerekmiyor ama...- Tabii gerekmiyor, Hürriyet de iyi bir gazete...Sadece Milliyet, daha iyi gazete öyle mi!- Benim gözümde evet. Çünkü Milliyet'in duruÅŸunu, pozisyonunu ve deÄŸer yargılarını kiÅŸisel olarak kendime daha yakın buluyorum. Milliyet demokratik bir gazete, ilerici bir gazete. Gerçi Hürriyet, sektörün lideri ama Milliyet her zaman entelektüel birikimi daha çok bir gazete. Uzun vadeli düşünen, konuları daha büyük çerçeveye oturtan...Ama tabii bu ülkede gündemi Hürriyet belirler!- Buna hiç katılmıyorum. Hürriyet'in gündem belirleme gücü var. Ama farklı gündemler de belirliyor olabilir.Bunları söylediÄŸinizde ablanız Vuslat DoÄŸan bozulmuyor mu?- Yoo, hayır.Aç tavuk kendini darı ambarında zannedermiÅŸ demiyor mu?- Hangi aç tavuk? Ortada bir aç tavuk olmadığı için böyle bir ÅŸey demiyor. Bu konuda tartışmaz bile benimle. O da buna inanmadığını söylüyor, kendi fikirlerini savunuyor...- Valla, ben gerçeklerle konuÅŸuyorum. Milliyet, Türkiye'de anayasası olan tek gazete. Ve bu anayasa deÄŸiÅŸtirilemez. Başına kim gelirse gelsin. Ve Milliyet bu anayasaya sadık kalarak yayın yapar.Hürriyet'te bizim bütün duvarlarda var onlardan!- O geçen sene yaptığınız çalışma mı! O, gazetenin ilkeleri. Anayasa farklı bir ÅŸey...Pes ediyorum, nasıl olsa ikisi de sizin aileye ait! Ama ÅŸunu merak ediyorum: Bu rekabet, ne kadar tatlı sınırlar içinde gidiyor? SertleÅŸtiÄŸi, sevimsizleÅŸtiÄŸi zamanlar oluyor mu?‘‘Hürriyet yanlış yolda’’ ‘‘Milliyet az satıyor ama iyi gazete’’ diye akÅŸam yemeklerinde konuÅŸuluyor mu?- EÄŸlence olsun diye birbirimizle ÅŸakalaşırız. Ama onun ötesinde bir ÅŸey yok. Türk basınının iyi kurumlara ihtiyacı var. Milliyet de, Hürriyet de iyi kurumlar. DeÄŸer yargılarıyla, gazetecilik anlayışlarıyla. Farklı kimlikleri var, o kadar. Rekabet çok önemli. Ve akıllı rakip dünyadaki en iyi ÅŸey. O yüzden Milliyet'in Hürriyet gibi bir rakibinin olması benim için çok sevindirici.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!