Ay yıldızlı bebop ÅŸövalyesi MAFFY FALAY

Güncelleme Tarihi:

Ay yıldızlı bebop şövalyesi MAFFY FALAY
OluÅŸturulma Tarihi: Temmuz 03, 2005 00:00

Cazın efsanevi isimlerinden Dizzy Gillespie, 1956 Mayısı’nda Amerikan caz dergisi Metronom’da yayımlanan röportajda ondan şöyle bahsetmiÅŸti: ‘Türkiye’de müthiÅŸ bir trompetçiyle karşılaÅŸtım. Miles Davis’le bile boy ölçüşebilir.’ Aradan geçen 49 yılda Miles’ın şöhretine ulaÅŸamasa da, Muvaffak ‘Maffy’ Falay’ın gökkuÅŸağı kadar renkli bir hayatı oldu.Dexter Gordon, Stan Getz, Elvin Jones ve daha nice cazcıyla çaldı; Bill Evans, McCoy Tyner, Dizzy Gillespie’yle yakın dost oldu; 40 yıldır yaÅŸadığı Ä°sveç’te hep el üstünde tutuldu. Uzun yıllar görmezden gelindiÄŸi ülkesinde ise nihayet bu yıl Ä°stanbul Caz Festivali’nce ‘YaÅŸam Boyu BaÅŸarı Ödülü’ne layık görüldü. Falay, ödülünü almak, dostu Dizzy’nin anısına kurulan ‘All Star Big Band’le konser vermek üzere yarın Ä°stanbul’a geliyor.Amerikan Havayolları uçağı öğle saatlerinde EsenboÄŸa’ya indi. Pistte tur atıp, yolcu terminalinin önünde durdu. Kapı açıldı, merdiven yanaÅŸtı. Müzikte cazın, cazda bebop’ın dünyayı sardığı günlerdi. Tam olarak söylemek gerekirse 1956’nın 22 Nisan’ı. Dönemin starları OrtadoÄŸu turnesine çıkmıştı. Dizzy Gillespie ve Quincy Jones merdivenlerde belirdiÄŸi anda pistte Tadd Dameron’un ‘Good Bait’i bomba gibi patladı. Ekibin en önünde trompetçi Muvaffak Falay vardı. Arkasında ise onun sırtına iÄŸnelenmiÅŸ notaları okumaya çalışan basçı Süheyl Denizci, davulcu Erol Pekçan, tenor saksofoncu Hayri Matkap, alto saksofoncu Celalettin Bozkurt. Dizzy, diplomat ve gazeteci kalabalığını yarıp Falay’ın önüne geldi. Parça biter bitmez hararetle kucakladı. Adını sordu. Cevaba kafasını salladı, tebessüm etti. ‘Ben de’ dedi. Tekrar adını sordu. Yine ‘ben de’ dedi. Aynı olay üç kez tekrarlandı. Dizzy, eÅŸinin kulağına bir ÅŸeyler fısıldadı. Bu kez o sordu Falay’a adını. Cevabı duyunca yüzü hafiften dalgalandı. Dizzy’le bakıştı, daha sonra hep birlikte ÅŸehre hareket ettiler.Amerikalı cazcılar Ankara’da üç gün kaldı. Konserlerden sonra Türk müzikçilerle sabahlara kadar jamsession yaptılar. Son gün Dizzy konserleri sırasında, Falay’ı sahneye davet edip bir sigaralık hediye etti. Dinleyicilere dönüp ‘MüthiÅŸ bir trompetçiniz var, kıymetini bilin’ dedi. Kulise geçtiklerinde, havaalanında yaÅŸanan tuhaflığı anlattı Muvaffak Falay’a. Hızla söylenen isimden sadece ‘ma’ ve ‘fa’ seslerini yakalamış, argoda ‘bitirim’ anlamına gelen ‘mother fucker’ dediÄŸini sanmıştı. Bu nedenle ‘ben de’ cevabını vermiÅŸti!Dizzy ne bu olayı ne de Falay’ı unuttu. Bir ay sonra Metronom’daki röportajda, Miles Davis’le kıyasladı. Böylece Ä°zmirli trompetçinin adını Amerika duydu. Sonraki yıllarda Avrupa’da defalarca birlikte çaldılar. KeÅŸfettiÄŸi genç müzikçiyi Amerika’da ağırladı. Muvaffak Falay ise bu olaydan sonra anne ve ablalarının ona taktığı Mafili lakabından Maffy’yi türetti. Dünyaya açılan ilk Türk cazcı oldu.KIRBAÇ ZORUYLA BANDOCUNüfus cüzdanında 8 Aralık 1930 yazsa da, Muvaffak Falay aynı yılın 29 AÄŸustosu’nda Ä°zmir’in Karşıyaka’sında dünyaya geldi. 10 yaÅŸ büyüğü, Charlie Parker’la aynı günde doÄŸmanın gururunu yaÅŸadı hep. Annesi Fikriye Hanım, Ãœsküp, babası Ahmet Fuat Bey ise Zagrep kökenliydi. KuÅŸadası Ziraat Müdürü olan babası, alaturka ve alafranga müziÄŸi sever, flüt, tulum, cümbüş çalardı. Ablası Didar klasik keman, Nihal ise piyano dersi almıştı. Mandolinde aÄŸabeyi Ä°hsan’ın üstüne yoktu. Evde hep müzik vardı. Küçük Muvaffak, Mozart, Bach dinlediÄŸi ikindi uykularında sevdi müziÄŸi. Üç yaşında tek parmakla piyano çalmayı denedi.KuÅŸadası Bandosu kurulurken o 12 yaşındaydı. ‘Bando nedir ki’ dedi, merak etti, kaydını yaptırdı. ÅžefliÄŸe atanan eli kamçılı Enver Efendi’yle karşılaÅŸtığında vazgeçmek için çok geç kalmıştı. Kamçı ÅŸakladı, Muvaffak günde 5 saatten, üç ayda su gibi nota okumayı, trompet çalmayı öğrendi. Bahriye Bandosu’ndan terhis edillen diÄŸer müzikçilerle üç ay sonra KuÅŸadası’nın sokaklarına çıktılar. MarÅŸları kasabada yankılandı.Bu arada ailesi onu Ä°zmir Sanat Mektebi’ne kaydettirmiÅŸti. Üçer ay marangozluk, demircilik, makine eÄŸitimi alacaktı. Ä°lk ay sıkıldı. Okul yerine sokaklara vuruyordu kendini. Bir gün fuara gittiler. 45 kiÅŸilik Ä°zmir Åžehir Bandosu geçti önlerinden. BüyülenmiÅŸ gibi topluluÄŸun peÅŸine takılan Muvaffak, Ä°talyan Pavyonu’na giren ekibi takip etti. Hızını alamayıp kapanan pavyon kapısını araladı, başını sahneye uzattı. Bando trompetçisi öfkeyle geldi, tam ensesine ÅŸamar patlatmak için elini kaldırmışken Muvaffak konuÅŸmaya baÅŸladı: ‘Elindekine büğülü (flügelhorn) derler, ben bunu çalarım!’ Åžaşıran trompetçi, meraklı çocuÄŸu içeri aldı. Bir yandan çarklı (kornet) verdi eline. Notaları önüne koydu. Bando ÅŸefi Fuat TürkoÄŸlu da oradaydı. Åževkle çaldığını görünce ‘OÄŸlum, her gün gel, seni çalıştırayım’ dedi. O gün Muvaffak, uçarak gitti Pasaport’a. Vapura binip annesine müjdeyi verdi. ‘Mafili, senin yetenekli olduÄŸunu biliyordum’ dedi annesi. Üç ay sonra çakı gibi bandocuydu. 13 yaşında, 34 lira maaÅŸla iÅŸe baÅŸladı. 1946’ya kadar üç yıl çalıştı.Aile dostu ErdoÄŸan Çaplı’dan aldığı dersin de yardımıyla, ertesi yıl Ankara Konservatuvarı trompet bölümüne ikinci sınıftan baÅŸladı. Caz virüsü 1948’de, okulun ikinci yılı yerleÅŸti yüreÄŸine...VÄ°RÃœSÃœ KLASÄ°KÇİ BULAÅžTIRDI‘CumhurbaÅŸkanlığı Senfoni Orkestrası çellisti arkadaşım Kaya Ertan, bir akÅŸam evine davet etti. Sana caz dinleteceÄŸim, dedi. Biz cazı düğün müziÄŸi biliyoruz. Hafif, önemsiz ÅŸey yani. Gramofona plağı yerleÅŸtirdi. MüziÄŸi duyunca donup kaldım. MeÄŸer Charlie Parker ile Dizzy Gillespie çalıyormuÅŸ. Kafamı gramofon borusuna yapıştırıp defalarca dinledim.’Artık rotasını çizmiÅŸti, iyi bir caz trompetçisi olacaktı. Yatılı okuyordu. Ne akÅŸam okuldan kaçıp içki alemlerine katıldı ne de hafta sonlarında çapkınlığa çıktı. Yedi yıl trompetle yattı, kalktı. Eline geçen her eseri çaldı. Keman konçertolarını bile. Caz çalarken yakalanmanın cezası okuldan kovulmaktı. Koridora nöbetçi yerleÅŸtirip illegal faaliyete devam ettiler. Okuldan kaçıp partilerde cazbantlık yaptılar. Kazandıkları parayla plak aldılar. Ä°ki kez hocalarına caz çalarken yakalandı. O kadar yetenekli, istekliydi ki konservatuvardan atmaya kıyamadılar.Mezuniyeti askerlik izledi. 1956’da, Dizzy’yle tanıştıktan iki ay sonra Odley Gray’e eÅŸlik etmek üzere Almanya’ya gitti. Avrupa’yı bebop, hardbop fırtınası sarmıştı, Amerikalı ünlü cazcıların çaldığı kulüpler dolup taşıyordu. Gray’le Avrupa’yı dolaÅŸan Falay, bu arada Oscar Pettiford ve Stan Getz’le tanışıp birlikte çaldı. 1960’da Ä°sveç’e uÄŸradıklarında bir orkestrayla anlaşıp bir yıl Stockholm’de kaldı.GORDON’LA KOPENHAG’DA Ä°smi yavaÅŸ yavaÅŸ Avrupa’da duyuluyordu. Kurt Edelhagen’in daveti üzerine Köln’e yerleÅŸti. Tenor saksofoncu Derek Humble’la birlikte Alman Radyo Orkestrası’nın iki solistinden biri oldu. Kazancı iyiydi. Paris’e Dizzy mi gelmiÅŸ doÄŸru Fransa’ya, Brüksel’e Stan Getz mi gelmiÅŸ doÄŸru Belçika’ya gidiyordu. Sohbet, eÄŸlence, jamsessionlar...1963’te tarihi bir olay yaÅŸadı. Tavenier’nin ‘Round Midnight’ filminin kahramanı, bebop’ın ilk önemli tenor saksofoncusu Dexter Gordon’la iki hafta Kopenhag’da çaldı. Kadro müthiÅŸti: Trompette Maffy ve Kenny Dorham, piyanoda Kenny Drew, basta NHOP, davulda Alex Riel... Rüya gibi yıllar, kurucuları arasında yer aldığı Kenny Clarke-Francy Bolland Big Band’le sürdü. Avrupa’da sürekli turne yapan grup iki kez ABD’de yılın orkestrası seçildi. Grubun plaklarında her üye, ülkesini temsil eden bir pulla tanıtılıyordu. Plaklar Türk cazseverler arasında elden ele geziyordu, Maffy’nin fotoÄŸrafını taşıyan pul gurur vesilesi olmuÅŸtu.Falay, 1965’te Ä°sveç’e yerleÅŸti. Kısa bir iliÅŸkiden sonra kız arkadaşı Birgitte’ten 1967’de ilk oÄŸlu Daniel doÄŸdu. Bugün elektrik teknisyeni olan Daniel aynı zamanda gitar çalıyor. Çiftin beraberliÄŸi yürümedi, ayrıldılar. Falay, 1973’te tanıştığı, birlikte çalıştığı flütçü ve caz ÅŸarkıcısı Kerstin Robertsson’u hayat arkadaşı seçti. 1974’te ikinci oÄŸlu Emil doÄŸdu. Emil ise bilgisayar programcılığını tercih etti.KRALLA NEW YORK’TA‘İsveç’e yerleÅŸeceÄŸime, Amerika’da kalsaydım, bugün çok farklı yerde olabilirdim. Ama piÅŸman deÄŸilim. Amerika’da korku ve ÅŸiddeti gördüm. Avrupa’da huzurlu yaÅŸamı seçtim, şöhrette, parada gözüm olmadı ’ diyor Falay. 1968’de New York Limanı’na ayak bastığında ilk iÅŸi Dizzy’yi aramak oldu. James Moddy ile limandan aldılar onu, günlerce Harlem’in caz kulüplerini gezdiler. ‘Dizzy kral gibiydi, yolda yürürken görenler durup selam veriyordu. Birlikte çaldık. Bir trompet almak istiyordum. Acele etme, dedi. Son gün iki kutuyla geldi. Hafif olanı seçmemi istedi. Kutudan altın kaplamalı, yüksek kalaklı (boru) Dizzy stili trompet çıktı. Çok duygulandım, gözümden yaÅŸ geldi. Birbirimize sarıldık.’Dostlukları yıllarca sürdü. Dizzy, onun için defalarca Ä°sveç’e gitti. Stockholm’ün caz hayatı biraz daha renklendi. Maffy, ÅŸehrin güneyinde, Maria Torjet’teki Türk restoranı Lila Mariya’nın alt katını mesken tutmuÅŸtu. 1960-98 arasında kimler geldi, kimler geçti buradan... Stockholm’e uÄŸrayan, Avrupa’da karşılaÅŸtığı Art Blakey, Elvin Jones, Art Taylor, McCoy Tyner gibi cazcılarla çaldı, kimileriyle yakın dost oldu. Mesela, Charlie Parker’la anılarını anlatması karşılığında Tyner’ı, Türk MüziÄŸi’yle tanıştırdı. Davul eÅŸliÄŸinde söylenen bir Anadolu ağıtına onun sayesinde aşık oldu ünlü piyanist. Bir konserde, sahneye çıkıp piyano başında dakikalarca sessiz oturan Bill Evans’a izleyicilerin çığlıkları arasından ve arkasından ‘Bill iyi misin’ diye seslendiÄŸinde ‘Merak etme Maffy, iyiyim’ cevabını almasına öyle ÅŸaşırdı ki, yıllarca unutamadı.Çevresindekileri hayrete düşüren, bitmek bilmeyen bir enerjiye sahipti. Ä°yi müzikçiye rastladığında coÅŸardı. Konserden çıkar, sabaha kadar kulüplerde jamsession yapar, ertesi güne uykusuz devam edebilirdi. Ä°sveçli müzikçilerle kurduÄŸu We 6 ile Avrupa ve Ä°sveç’te turnelere çıktı. BaÅŸta Okay Temiz, Elvan Aracı olmak üzere birçok müzikçiyi Ä°sveç’e taşıdı. ‘Cazın hası’ dediÄŸi bebop, hardbop, swing çaldı hep. Blues ruhundan uzaklaÅŸmadı. 1971’de, Temiz’le kurduÄŸu ‘Sevda’yla kısa süre etnik cazı denedi. Sonra bir nehir gibi eski yatağına döndü. Avandgarde akımlara ihtiyatla yaklaÅŸtı, çekinmeden eleÅŸtirdi: ‘Armoni bilgileri yetmediÄŸi için kolaya kaçıp, garip müziklerine freejazz diyorlar. Bunlar gelip geçici modalar.’ Yüzlerce plakta çaldı. Kendi adına, 1984’te We 6, 1993’te Maffy Falay Sextet adlı iki albümü yayımlandı.BÄ°r Ä°yÄ° bÄ°r de kötü haber Avrupa’da on binlere çaldığı günlerde bile, ülkesinde Maffy’yi tanıyanların sayısı çok azdı. Tatile geldiÄŸinde Bodrum kulüplerinde çalardı sadece. Türkiye’deki ilk önemli konserini, gidiÅŸinden 38 yıl sonra verebildi. 1994’te Ä°stanbul 1. Uluslararası Caz Festivali’nde, 5 bin kiÅŸiye çaldı. Konser kayıtlarını Golden Horn aynı yıl, ABD’de CD olarak yayımladı. ‘Bu yaÅŸtan sonra tek isteÄŸim sakin bir yere yerleÅŸip, Türk ezgilerini armonize etmek ve yetenekli genç trompetçileri yetiÅŸtirmek’ diyen Falay, 76’ncı yaÅŸ gününü kutlamaya hazırlanırken iki haber aldı. Biri iyi, diÄŸeri kötüydü. 33 yıllık hayat arkadaşı Kerstin, kansere yakalanmıştı. Her ÅŸeyi bir yana bırakıp onun hayata tutunma mücadelesine destek verdi. Ardından Ä°stanbul’dan iyi haber geldi. 12. Ä°stanbul Caz Festivali’nde ‘YaÅŸam Boyu BaÅŸarı Ödülü’ ona verilecekti...(Falay ödülünü 5 Temmuz’da Esma Sultan’da alacak. 7 Temmuz’da Babylon’da kendi altılısıyla, 14 Temmuz’da Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda Dizzy Gillespie All Star Big Band’la, 11 Temmuz’da Babylon’da Elvan Aracı Dörtlüsü’yle çalacak.)Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!