60 bin kişi gezdi. Balolar, kutlamalar, özel davetler derken Avrupa, genç Türkiye Cumhuriyeti ile onun güvertesinde tanıştı: Seyyar sergi Karadeniz’in. Geminin bu tarihi yolculuğunun bir bölümü, 78 yıl sonra belgesel haline getirildi. Geçen yıl aralık ayında, AB’nin Türkiye’ye müzakere tarihini açıkladığı günlerde Hollanda televizyonlarında yayımlandı. Belgesel ekibi sponsor bulabilirse, tüm yolculuğun öyküsünü içerecek şekilde şimdi filmi genişletmeyi planlıyor.
Yıl 1925. İki yaşındaki Türkiye Cumhuriyeti’nin kendini tanıtmasının, dış ticaretini geliştirmesinin zamanı gelmiştir. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, emir verir. Bir gemi seyyar sergi haline getirilecek ve Avrupa’nın belli başlı limanlarını gezecektir. Araştırma başlar. Sonunda Seyr-i Sefain İdaresi’nin Hollanda’dan aldığı Karadeniz gemisi seçilir.
Hazırlıklar bir yıl sürer. Mimar Naci Bey’in (Meltem) yönetiminde iç dekorasyonu yapılır, dışı süslenir. Olayın geçtiği döneme göre o kadar çok yeni sayılacak ayrıntı tasarlanmıştır ki... Örneğin gemi için özel bir logo hazırlanır. Afişlerin, mönü ve yolcu kartlarının, karton kutuların, ambalaj kağıtlarının, dokuz dilde basılan broşürlerin üzerine bu logo işlenir. Ziyaretçilere gösterilmek üzere belgeseller hazırlanır, hatıra pulları bastırılır.
Tüm harcamalar, Ticaret Bakanlığı ve İstanbul Ticaret Odası (İTO) tarafından üstlenilmiştir. Oda, memlekette Avrupalıların ilgisini çekebilecek ne varsa koyar gemiye. Hacıbekir’in lokumlarından Pertev kremlerine, Sümerbank kumaşlarından Beykoz Kundura’nın ayakkabılarına, Sanayii Nefise’nin resimlerinden, doldurulmuş yaban domuzu ve keçiye kadar yok yoktur. Atatürk’ün İbrahim Çallı tarafından yapılan bir portresi de sergi stantlarında yerini almıştır. Hatta İş Bankası gemide bir şube açar.
AMAÇ BİRAZ TİCARET BİRAZ DA MUHABBET
Bir amaç ticaretse diğeri de Türkiye’nin modern yüzünü göstermektir. Birçok aydın, yolcu olarak gemiye davet edilir. Yolcular arasında Vala Nurettin, Mahmut Baler (Bal Mahmut), Kemalettin Kamu, Celal Reşat Arseven, Çamlıca Özbekler Tekkesi Şeyhi Ata Bey gibi aydınlar, liselerden seçilen yabancı dil bilen genç kızlar da vardır. Artık her şey hazırdır.
180 yolcu ve 105 mürettebatı taşıyan gemi, Kaptan Lütfi Bey komutasında 12 Haziran 1926 sabahı, Galata rıhtımından denize açılır. Ülkenin uluslararası alanda ilk P&R (halkla ilişkiler) operasyonu başlamıştır.
Gemi komiseri Raif Manyasizade’dir. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, ya da o dönemdeki adıyla Riyaset-i Cumhur Orkestrası da, İstiklal Marşı’nın bestecisi Zeki Üngör yönetiminde 47 kişilik ekiple katılmıştır sefere. Geminin yanaştığı limanlarda ev sahibi ülkenin ulusal marşını çalmak ardından resmi karşılamalara eşlik etmek için gemidedir.
BEN BÖYLE BİR TÜRK KADINI BEKLEMİYORDUM
Karadeniz, ilk olarak 17 Haziran’da kömür almak için şimdiki adı Annaba olan Cezayir’in Bone limanına yanaşır. Barcelona, Le Havre ve Londra’nın ardından, 11 Temmuz’da Amsterdam’a ulaşır. O gün, orkestranın şehir parkında verdiği konseri tam sekiz bin kişi izler. Amsterdam Belediye Başkanı’na gemiyi, eski İstanbul Belediye Başkanı ve milletvekili Celal Esat Arseven’in gazeteci kızı Bedia Celal Hanım gezdirir. Yabancı dil bilen, başı açık Türk kızı belediye başkanını o kadar çok şaşırtır ki, başkan ‘Ben böyle bir Türk kadınıyla karşılaşacağımı bilmiyordum’ der.
Hamburg, Stockholm, Leningrad, Marsilya... Hemen her şehirde aynı manzaralar yaşanmaktadır. Halk, gemiyi ve sergilenenleri gezdikten sonra, seçkin konuklara davetler verilip, gemide balolar düzenlenmektedir. Modern Türk kadını, özel gecelerde yabancıları dansa kaldıracak kadar rahattır. Avrupalılar, hayretler içinde Türkiye’nin çağdaş yüzüne tanık olmaktadır.
Cenova ve Napoli ziyaretlerinin ardından 27 Ağustos’ta dönüş yolculuğu başlar. Karadeniz, 5 Eylül’de saat 11.00’de, ayrılışından 86 gün 22 saat sonra İstanbul’a döner. Geminin seyir süresi 40 gün 15 saattir. Geri kalan zaman limanlarda geçmiştir. Toplam maliyet ise 600 bin lira (bugünkü değerle yaklaşık 5 milyon
dolar) tutmuştur. Harcamaların 100 bin lirasını bakanlık, 500 bin lirasını ise İTO karşılamıştır.
SPONSOR BULUNURSA FİLM 2006’DA BİTECEK
Karadeniz’in bu renkli hikayesi, zamanla kitap, dergi yaprakları arasında unutulup gitmişti. Ta ki, Hollanda televizyonlarına programlar hazırlayan Gülay Orhan’ın hazırladığı belgesele kadar... Orhan ve ekibi İstanbul vapurları üzerine çalışma yaparken rastlar Karadeniz’in hikayesine. Eray Ergeç yönetimindeki araştırma ekibi çalışmalara başlar. Geminin İstanbul-Amsterdam arasındaki seyri, Türkiye ve Hollanda arşivlerinde yapılan taramalarla belgesel haline getirilir. Hazırlanan film, Türkiye’nin AB’den müzakere tarihi aldığı 17 Aralık’ta ve birkaç gün öncesinde Hollanda devlet televizyonu NPS’de gösterilir. Spiker, Karadeniz’in görüntüleri eşliğinde, Türkiye’nin aslında 80 yıl önce Avrupa’ya adım attığını anlatmaktadır.
Orhan’ın sahibi olduğu Fotusch Production ekibi, şimdi hikayenin tamamını belgesel haline getirmeyi düşlüyor. Araştırmalarını geminin uğradığı 16 limanda sürdürecekler. Şimdilik sefere katılan gemi personeli ile yolcuların çocuklarına, torunlarına ulaşarak, belge topluyorlar. Bir yandan da hikayeyi, yabancı dillerde kitaplaştırmak için çalışıyorlar. Eğer sponsor bulabilirlerse, çalışma 2006’da bitecek. Kimbilir, belki de Türkiye, 80 yıl önce yaratılan pazarlama mucizesinden sebeplenip, bu vesileyle bir kez daha duyuracak adını.
SEYİR DEFTERİNDEN...Karadeniz, Hamburg Limanı’na 14 Temmuz’da varır. O gün etraf kırmızı beyaz kumaşlarla süslenmiştir. Türk heyetine verilen baloda bir konuşma yapan Hükümet Reisi Herr Petersen, sözlerini şöyle bitirir: ‘Türkiye’nin her türlü varlığa kavuşmasını candan gelen bir istekle dilerken, yüksek ulusuna nurlu yollar gösteren Kemal Atatürk’e sonsuz saygılarımızı sunarız.’
Takvimler 23 Temmuz’u gösterdiğinde, Karadeniz İsveç’in başkenti Stockholm’dedir. Bu sefer büyük bir baloya ev sahipliği yapmaktadır. Misafirler, gemiye motorlarla taşınır. Şehrin belediye başkanının da katıldığı gecede, kadehler Atatürk ve İsveç Kralı için kalkar. Vakit gece yarısını geçtiğinde, dans tüm hızıyla hálá sürmektedir.
Stockholm’den sonraki durak, Sovyet dönemindeki adıyla Leningrad şimdiki adıyla St. Petersburg’dur. Karadeniz limana yanaştığında, bir yanlış anlama sonucu önce gemideki tüm fotoğraf makineleri ve kameralar Sovyet askerleri tarafından kilit altına alınır. Ancak kısa süre sonra olay açıklığa kavuşturulunca gergin hava kısa sürede dağılır. Komünist Parti önde gelenleri ve Rus ticaret heyetince yapılan ön ziyaretin ardından halk gemiye akın eder. Ziyaretçi sayısı 9 bini bulur. Hotel Europe Leningrad’ın Kryscha Balo Salonu’nda Türk ziyaretçilerin onuruna balo düzenlenir. İlk yaşanan yanlışlığı telafi etmek için gemiden liman ücreti bile alınmaz.
Polonya’ya vardığında ise, Karadeniz’i dönemin Türk büyükelçisi şair Yahya Kemal Beyatlı karşılar.
UĞRADIĞI LİMANLAR
Bone (Cezair), Barcelona (İspanya), Le Havre (Fransa), Londra (İngiltere), Amsterdam (Hollanda), Hamburg (Almanya), Stockholm (İsveç), Helsinki (Finlandiya), Leningrad (SSCB), Gdansk-Gydania (Polonya), Kopenhag (Danimarka), Anvers (Belçika), Marsilya (Fransa), Cenova-Napoli (İtalya)
WILIS’Tİ, KARADENİZ OLDUKaradeniz, 1907’de Hollanda’da üretilerek, ‘Wilis’ adıyla denize indi. 130 metre boyunda, 15.51 metre eninde, 9.07 metre derinliğindeki 4 bin 731 grosluk gemi, 3 bin 500 beygir gücünde buharlı makineyle çalışıyordu. 1924’te 34 bin 300 pounda Türk ticaret filosuna katıldığında adı ‘S/S Karadeniz’ olarak değiştirildi. Seyyar sergi seferi sonrasında bir süre İstanbul-Batum hattında çalıştı, uzun süre bakım yerlerinde bekledi. Coşkulu seferden 19 yıl sonra sökülmek üzere İtalyanlara satıldı.
GEMİDE AŞK
Karadeniz, yolculuğu sırasında sadece diplomasi yürütmekle kalmadı, aynı zamanda aşklara da ev sahipliği yaptı. Yolculardan Mahmut Baler, sefer sırasında tanıştığı Erenköy Kız Lisesi muallimi Seniha Hanım’a aşık oldu. Aşkı karşılıksız değildi. Çiftin nikahını gemide, kaptan Lütfi Bey kıydı.