Şermin TERZİ
Oluşturulma Tarihi: Haziran 13, 2010 00:00
Onlar Şanlıurfa’da sesi en alt perdeden çıkan, hatta hiç çıkmayan kadınlardı. Adımlarını evden dışarı atmaları bile ayıplanacak; suya sabuna tirit onlarca dayak bahanesinden biri daha olacaktı. Ama şimdi, Harran Üniversitesi ve Sabancı Vakfı’nın da desteğiyle, 311 kadının önce eşleri ve babaları ikna edilip evlerden çıkmaları sağlandı, sonra da eğitimlerden geçirilerek, kendi mahallelerinin lideri olması sağlandı.
Şanlıurfalı kadınların yüzde 50’si evde doğum yapıyor. Kadınlar, bebeklerin göbeğine kına yakmanın enfeksiyon kapıp ölümlerine neden olacağını değil, tam aksi yararlı bir şey olduğunu sanıyor. Doktora gitmek ayıp. Dayak
yemek bir kabulleniş. Tarım işçiliği dışında başka iş yapmak “kötü kadın” olmakla neredeyse eşdeğer...
İşte bu kadınları, evlerine kapatan pusulası şaşmış zihniyetle savaşmak apayrı bir mücadele. Bu mücadelede elini taşın altına ilk koyan kişi, Harran Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Zeynep Şimşek. Şanlıurfalı kadınlar onu süper kahramanları gibi görüyor.
Zeynep Şimşek, Güneydoğu’da işlerin nasıl yürüdüğünü çok iyi bildiğinden, kadınlara ulaşmak için önce erkekleri ikna etti. İşe önce mahalle muhtarlarını eğitmekle başladı. Kadın-çocuk sağlığı nedir? Hamilelikte, lohusalıkta ne yapılır? Şiddete maruz kaldıklarında kadınlar ne yapmalı, nerelere başvurmalıdır? Hukuki hakları nelerdir? sorularının cevaplarını öğretti.
SON ÇARE İLAHİYAT HOCALARIMuhtarlar, “Hoca hanım, biz bunu erkek başımıza kadınlara nasıl anlatalım, siz en iyisi bunu kadınlara kendiniz anlatın” deyince, asıl hedeflediği şey oldu ve mahalledeki kadınlara tek tek ulaştı. Ama bu kez karşısında o kadınların ya kocalarını ya da babalarını buldu. Kadınların eğitime gelmesi için bu kez ikna sırası onlardaydı. Çoğu, dini mazaretlerle kadının yerinin evi olduğunu öne sürünce, karşılarına İlahiyat Fakültesi’nden hocaları dikip, dinde böyle bir şey olmadığını anlattırdı. Erkekler ikna olunca, nihayet kadınlara ulaştı ve beş gün boyunca sağlık, eğitim, adli yardım, hukuk ve sosyal haklar konusunda eğitimler verdi. Önceden ağzını açmaya korkan kadınlar, şimdi kendilerine faydası olmak bir yana, kendi mahallelerinde yardıma muhtaç herkese liderlik yapıp yol gösteriyorlar.
Emine ASLAN (44)
OKUYUP PROFESÖR OLACAĞIMBize, “Çok çocuk yaparsanız kocalarınız başkasına gitmez” dedikleri için çocuk yaptık. Eşim ne yapsa sesimi çıkarmıyordum. Dayak yediğimde kocama karşı çıktığımda önce mahalledeki başka kadınlar bana karşı çıkıyordu. Bu ülkede kadının kadına yaptığı kötülüğü kimse yapmıyor. Biz ezildik, başka kadınlar ezilmesin diye eğitimlere katıldım. Bizi başlık parasıyla satmak ahlaklı da, eğitim almamız mı ahlaksızlık? Şimdi mahalle lideri olmak bana yetmiyor, okuyup profesör de olacağım doktor da... Kocama bazen takılıyorum, ben okuyacağım fabrika kuracağım, seni de, yanıma işçi alacağım diyorum.
Sümeyye GÜÇ (21)
KADIN DÖVÜLMEK İÇİNDİR SANIYORDUM
Babam sürekli annemin dişini, kafasını kırıyordu. Bunu kadın olmak zannediyordum. Kadın dövülmek içindir sanıyordum. İlkokul 2. sınıftan sonra okutulmadım. Bu eğitimleri de gizli gizli aldım ve çaresiz olmadığımızı, gidecek yerimiz olmasa bile sığınma evine gidebileceğimizi öğrendim. Anneme, “Bu dayakları çekmek zorunda değilsin” diyerek nikahsız yaşadığı babamdan ayırdım. Sonra da onu okuma yazma kursuna yazdırdım.
Ayşe EFE (20)
HEMŞİRELERE GÜVENMİYORLARAçıköğretimle bankacılık okuyorum. Aldığımız eğitimlerle mahallelerdeki başka kadınlara yardım ediyoruz. Bir hemşire kapıyı çaldığında, kadınlar kapıyı açmaz ama bizi mahalleli bildikleri için bize kapıyı açıp dertlerini anlatırlar. Hemşirelerin çocuklara zarar vereceklerini düşünüyorlar. Tek tek kapıyı çalıp hamile ya da lohusa var mı diye soruyorum. Çünkü hemşireye yok, bize var diyorlar. Hemşire, “çocuğun göbeğine kına yakma zararlı” deyince inanmıyor ama biz söyleyince kendi mahallesinden onunla aynı dili konuştuğumuzdan bize inanıyor.
Şükran ELMAS (34)
BOŞVER ÖLSÜN YENİSİNİ DOĞURURSUN
32 yaşıma kadar 8 çocuk doğurdum. Evden dışarı adım atmama izin yoktu. Hasta olsam doktora götürmüyorlardı. Hatta niye hasta oldum diye dayak yiyordum. Çocuklarımı okutmamı istemediler. Çocuklarımdan biri çölyak hastası,
diyet yapması gerekiyor. Bana “Niye diyet yaptırıyorsun boşver ölsün, yenisini doğurursun” diyorlar. Kaç kere fare zehiri içip intihara kalkıştım. Ailemden özellikle bir kişi eğitimlere katılmama karşı çıktı. “4 erkek kardeşinden biri seni vurur, cezaevine girse de bir şey olmaz” dedi. Şimdi aldığım eğitimlerden, yediğim dayaklara karşı çaresiz olmadığımı, parasız avukat tutma hakkım olduğunu biliyorum. Açık öğretimle yedinci sınıfa gidiyorum. Önceden elimdeki defter kitaptan utanır saklardım. Şimdi gurur duyuyorum. Dolmuşa binerken öğrenci kartımı gösterince herkes şaşırıyor.
Şükran Bayan (19)
BEN DE KÜRDÜM DEYİNCE KAPI AÇILIYORKadını ezen yine kadın. Biz erkeğe başkaldırdığımızda, önce kadınlar bizi ayıplıyor. Eğitim aldıkça, herkes dilimin uzadığını söyledi. Buradaki pek çok kadın daha aşının ne olduğunu bilmiyor. Çocuklarına aşı yaptırırlarsa sakat kalacaklarını sanıyorlar. Çocukları sıkı sıkı kundakladıkları için çocukların kan dolaşımı bozuluyor ve vücutlarında bozukluklar oluyor. Sıkı kundaklamamaları gerektiğini anlatıyoruz. Kapıyı çaldığımızda, “Bak ben de senin gibi Kürdüm, yanlış yapıyorsun bizi dinle” diyorum. Kızlık zarı bozulmadı diye kızı öldürmeye kalkan aileler var. Onlara esnek zardan bahsedip, bunun normal olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Rahim ağzı kanseriyle ilgili bilgiler veriyorum. O yüzden beni hemşire zannediyorlar.
Suna ÇİÇEK (19)
MAHALLEYİ HALLEDERSEK ŞEHİRDE SORUN KALMAZAldığımız eğitimler sayesinde hayata tutundum. Önceden yapacak hiçbir şeyim olmadığı için bunalıma giriyordum. Şimdi başka kadınlara yardım etmek kendimi daha çok sevmemi sağlıyor. Kadınlar tetanoz aşısı olurlarsa kısır olacaklarından korkuyorlar. Ama mahalleden arkadaşları olduğumuz için bize güveniyorlar. Mahalle mahalle bu sorunları halledersek, zaten bütün bir şehrin sorununu da hallederiz.