Dilek DALLIAĞ
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 22, 2006 00:00
Füsun Önal, Kelebek’teki röportajında "Füsun’la evliliğimiz hakkında bol bilgi onun yazdığı kitaplarda var. Ben birini bile açıp okumadım, okumak da istemiyorum" diyen eski eşi Atilla Özdemiroğlu’na yanıt verdi: "1990 yılından beri yazdığım 17 kitapta herhalde sadece Attila ile geçirdiğim 5 yılı yazmadım!"
Bugüne kadar özel yaşamınızla gündeme gelmemiştiniz...
Evet. Sadece radyo ve TV programlarında, gerektiğinde iki eski eşimden (Attila Özdemiroğlu ve Tunç Başaran) övgü ile bahsetmişimdir, o kadar. Zaten bilenler biliyor. Saklayıp gizlemek niye? Utanacak şeyler yaşamadık ki...
- Kitaplarınızda hep geçmiş ilişkilerinizden mi söz ettiniz?
Hayatıma ünlü ünsüz insanlar girdi, ama ben hiçbirinin adını açık olarak yazmadım kitaplarımda. Hatta birçoğuna değinmedim bile. Hepsi yaşandı ve bitti. Hepimizin artık yeni insanlarla yeni yaşamları var. Bunları didiklemeyi sevmiyorum. Yazdığım 17 kitabın da sadece 2’si anı kitabı. "Hayatı Denedim" ile "Deja vu Sendromu ve Anılarıma Yolculuk" kitaplarının bazı sayfalarında iki evliliğimden kısaca bahsettim. Çünkü onlar benim legal eşlerimdi. 5’er yıldan hayatımın 10 yılını onlarla geçirmiştim. Bir anı kitabı yazılıyorsa, onlar da tabii ki yer alacaktı.
- Atilla Özdemiroğlu sizin birlikteliğinizle ilgili çok şey yazdığınızı ima ediyor ama...
O röportajı ben de okudum. Atilla, benden sonra Lale Mansur ile 6 yıl evli kaldığını, Müjde (Ar) ile de 15 yıl birlikte olduğunu söylerken, bizim evliliğimizden "1.5 yıllık bir evlilikti" diye bahsetmiş. Bir kere biz 1.5 yıl evli kaldık ama tam 5 yıl birlikte olup, evli gibi çoluk çocuk aynı evi paylaştık. Attila’nın kitaplarımı okumadığına gelince... Benim de okumadığım yazarlar var. O yüzden kitaplarımı okumamış olabilir. 1990’dan beri yazdığım 17 kitapta herhalde sadece Attila ile geçirdiğim 5 yılı yazmadım! Dolayısıyla onun dediği gibi kitaplarımda evliliğimizle ilgili bol bilgi falan da yok. Neden kitaplarım konusunda böyle önyargılı konuştu, anlayabilmiş değilim. Tabii bu durumda bana cevap hakkı doğmuş oldu. Madem Attila "Füsun Hanım’ın kitaplarında evliliğimizle ilgili bol bilgi var" dedi, o zaman asıl şimdi bazı bilgiler vereyim de bari dediği boşa gitmesin!
- Ne gibi?
Atilla’nın röportajında dediği gibi kendisi Ankara Kolej’li Ayla Hanım’la evliyken, bir başka Ankara Kolej’li Füsun Önal’la İzmir Fuarı’nda çalıştıkları dönemde birlikte olmaya başladı. Bir Lalezar Gece Kulübü gecesinde aniden başlayıp Efes Otel’de devam eden aşkımız, aynı hızla Atilla’nın benim evime taşınması, beni ailesiyle tanıştırmasıyla farklı bir boyuta dönüşüverdi.
- İlişkinız yıldırım hızıyla başlayıp yine aynı hızla mı gelişti?
Bana en heyecan veren, İstanbul Gelişim’le Büyükada’da çalışırken, iki çocuğunu getirip benimle tanıştırmasıydı...
- Ve sonra evlendiniz, öyle mi?
Kelebek okurları kupon kesip, gazeteye yollamışlar, çekilen kurada kazananlar Tarabya Otel’deki düğünümüze katılmıştı. O yılların Başbakanı Bülent Ecevit’ten Zeki Müren’e, Ayhan Işık’tan Emel Sayın’a kadar pek çok ünlünün çiçekleri salon dışına taşmıştı. Benim nikah şahidim Halit Kıvanç, Atilla’nın şahidi de İstanbul Valisi Namık Şentürk’ün eşi İhsan Hanım’dı. Nikah şekeri yerine Nilüfer arkadaşımın vokal yaptığı yeni plağım "Aç Gözünü" dağıtılmıştı. Sonra Pakistan, Sri Lanka, Kuala Lumpur, Singapur, Sydney, Melbourne, Thredbo ve Canberra’da bir ay süren dillere destan harika bir balayı yapmıştık. Balayımızı Kelebek tam sayfa vermişti.
- Sizce o günleri anımsamak istemiyor mu Atilla Özdemiroğlu?
Unutmuş olabileceğini sanmıyorum ki... Gerçi bazen insanlar çok yorulup, dolayısıyla unutkan olabiliyorlar. Unutmuşsa bol vitamin takviyesi yapmasını öneririm! Ama benim beynim teyp gibidir. Her şeyi kaydeder.
- Sizin hayatınızdaki yeri çok önemli sanırım...
O benim ilk erkeğim, doğamayan çocuklarımın babasıydı. Dört kez hamile kalmama rağmen, kocam "İki çocuğum var. Yeniden mesuliyet almaya hazır değilim" dedi. İnanılmaz derecede üzülerek aldırdığım çocuklarıma anne olmam, tam dört kez engellendi. Ama ben yine de mutluydum. Çünkü onun çocukları bana kendi istekleriyle "Anne" demeyi seçmişlerdi. Attila olsun, ailesinin tüm fertleri olsun, bana inanılmaz sevgi gösteriyordu. Attila, ben yatarken baş ucumda kemanı ile bizim şarkımız olan "Love Is Blue"yu çalardı. Rahmetli kayınvalidemin sevgi dolu mektuplarını ve Attila’nın bana yazığı sevgi dolu mektup ve notları, aşk filmi kareleri misali fotoğraflarımızı hálá saklarım.
Onun stili bu
Atilla, verdiği röportajda şöyle bir itirafta bulunmuş: "Bütün ilişkilerimde biri bitmeden, biri başladı. Duygu bitiyor, evlilik bitmiyor. Sonra bir başkasıyla ilişki başlıyor." Doğru. Ama ille de herkesin evliliğinde böyle olacak diye bir kural yok. Çünkü herkesin bir stili var. Attila da kendi stilini röportajda açıkça söylemiş. Ayla varken Füsun, Füsun varken Lale, Lale varken Müjde, Müjde varken Hepgül...