Atilla Abi’ye açık mektup

Güncelleme Tarihi:

Atilla Abi’ye açık mektup
Oluşturulma Tarihi: Haziran 30, 2005 00:00

ÇOK sevgili Atilla Abi...Seninle hep ‘mesafeli’ bir dostluğumuz oldu.Bakan olmadan önce ortak dostlarımız aracılığıyla Ankara’da bir araya geldikçe seni biraz olsun tanıma fırsatı bulmuştum.Hatırlıyorum:Senin için ‘Nevi şahsına münhasır bir adam’ yorumunu yapmıştım.Bir de aykırı yaklaşımlarından etkilenmiştim: Adın her geçtiğinde ‘Tam kafa dengi’ filan diyordum.‘Camia’nın önde gelenleriyle ilgili o günlerde kimsenin aklından bile geçirmediği konularda eleştirilerde bulunuyordun...Daha vitrine bile çıkmamış kitaplardan yakaladığın ince ayrıntıların üzerine gidiyordun.‘İnce şeyleri’ anlar gibi bir halin vardı.Velhasıl benim gözümde Atilla Koç şöyle bir şeydi:Çok okuyan, esprili, eleştirel, kültürlü, itaatsiz bir adam...Hadi ben ‘biraz uzaktan’ tanıyordum ama inan ki ‘yakından’ tanıyanlar bile senin için bunları söylüyordu...Sen bizim camianın ‘merkez’e alınmış olsa da biricik Vali’siydin.Mülkiye’den çıkmıştın ama bir parça ‘imalat hatası’ gibi duruyordun.* * *Sonra gün geldi, devran değişti ve ‘bakan’ oldun...İlk tepkimi soracak olursan hemen söyleyeyim...Şöyle dedim:‘Vay... Demek aykırı abimiz ‘Kültür ve Turizm Bakanı’ olmuş... Aman ne güzel!’Sonra seni tanımayanlar ‘Kimdir bu Atilla Koç?’ diye kapımı aşındırdı...Onlar için hazırladığım çok güzel bir cevabım vardı:‘İyidir, hoştur, esprilidir, aykırıdır, çok kitap okur, memlekete yararlı işler yapacaktır’ falan filan...Ama ‘dakika bir gol bir’ hesabı, daha senin için hazırladığım o güzelim cevabı, seni tanımayan meraklı kulaklara tam olarak fısıldamaya bile fırsat bulamadan, tuttun ilk çamı devirdin ve ‘Ruslar görgüsüzdür’ dedin...Hissettiğim şey müthiş bir mahcubiyet duygusuydu...Çünkü ‘Ruslar görgüsüzdür’ tarzında bir kelam ile ‘İyidir, hoştur, çok kitap okur’ tarzında bir izah arasında takdir edersin ki devasa bir fark var.Ve bu fark, ne yazık ki ‘acemilik’ ile tevil edilemeyecek kadar büyüktür.Hatırlıyorum:O zaman yine iyi niyetli davrandım, ‘Neyse’ dedim, ‘Toparlanır’ dedim ve tuttum salak salak umudumu korudum.Bugün baktığımda şunu rahatlıkla söyleyebilirim Atilla Abi...Benim için derin bir hayal kırıklığısın.Hayal kırıklığı o kadar büyük ki, bir zamanlar ‘birçok sayfasını atlayarak’ okuduğum ‘İnsan Tanıma Sanatı’ adlı kitabın başından başlayabilirim.* * *Atilla Abi...Söyle bana: Ne oldu sana, ne oldu?‘Bakan’ olmak, o koltuğa oturmak bu derece dönüştürür mü adamı? Dönüştürmeli mi?Farkında değil misin?Artık adın geçtiğinde insanların yüzünde alaycı gülümsemeler beliriyor.Bir tür Kamer Genç muamelesi görüyorsun Atilla Abi, söyler misin, istediğin bu muydu?Verdiğin mebzul miktarda malzemeyle senden bir Mail Büyükerman türettiler, memnun musun?Politik taşlamalarda ‘horlama’ sesi çıkarılıyor ve işin bitiriliyor.‘Kültür Bakanı yapacak başka birini bulamadınız mı?’ şeklinde kaba çıkışların muhatabı oluyorsun.Görmüyor musun? Duymuyor musun?Belki sana ‘Sayın Bakanım, bakmayın siz medyaya, halk sizi çok seviyor, iyi bir yol tutturdunuz, uyku esprilerine devam’ diye gaz veriyorlardır.Ankara’da makam sahibi adamların etrafına çöreklenenlerin yalakalıkta nasıl da sınır tanımadıklarına yakinen tanık olmuş biri olarak sana şu gerçeği hatırlatıyorum Atilla Abi:Yakında dizi filmin çevrilecek, gel, yol yakınken çeki düzen ver kendine...Sana ‘Dost acı söyler’ türü klişeleri hatırlatmaya bile gerek duymuyorum.Bir beklenti sahibi olmadığım için beni ‘düşman’ olarak bile görebilirsin...Yeter ki ‘toparla’ kendini...Gök ekini biçmiş gibi‘SPİKERLERİMİZ çok çirkin, korku filmi gibi’ tarzında hakikaten faşist bir açıklamanın odağındaki TRTGenel Müdürü Şenol Demiröz, kendisinden beklenmeyen güzellikte bir atak yaptı ve Kazım Koyuncu konserini yayınladı.Ben de bir yandan konseri izledim, bir yandan da genç yaşta kaybettiğimiz Kazım Koyuncu için dört not aldım.İşte o dört not:BİR: Haziran’da ölmek gerçekten de zormuş.İKİ: Yunus Emre genç yaşta ölenler için ‘Gök ekini biçmiş gibi’ demiş ya... Bu müthiş saptama sanki Kazım Koyuncu’nun ölümü için söylenmiş gibi geldi bana...ÜÇ: Uzun zamandan beri Karadeniz müziği denilince aklımıza sululuk, basitlik ve gülünçlükten başka bir şey gelmiyordu. Kazım Koyuncu, Karadeniz müziğine yeniden itibar sağlamış bir sanatçıydı ki bu yönü üzerinde hiç durulmadı.DÖRT: Kazım Koyuncu’nun türkülerini dinlerken ‘Demek ki Karadeniz müziği de adamı esaslı bir hüzne gark edebiliyormuş’ dedim.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!