Atatürk olmayı hayal ederdim

Güncelleme Tarihi:

Atatürk olmayı hayal ederdim
Oluşturulma Tarihi: Kasım 29, 2009 10:53

Prof. Dr. Nüket Yetiş’in Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) Başkanlığı’na atanma süreci hayli sancılı oldu.

Haberin Devamı

Faruk BİLDİRİCİ

2004’te vekâleten getirildiği göreve ancak Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olmasının ardından, yasa da değiştirilerek geçen yıl atanabildi. Sürecin böyle gelişmesinden üzülse de o şimdi hem kendinden hem de hükümetle ilişkilerinin seyrinden çok mutlu.

TÜBİTAK BAŞKANLIĞI

Beni eşim ikna etti

1975’ten beri TÜBİTAK’lıyım. İTÜ ve Marmara Üniversitesi’ndeki görevlerim sonrasında, TÜBİTAK’ın enstitülerinden TÜSSİDE’de müdür olarak çalışıyordum. Başkanlık teklifi geldiğinde öyle bir beklentim yoktu. Ben gönülsüzdüm ama eşim Türkiye’de araştırmanın önünü açacağımı söyleyerek beni ikna etti. Kendimi bu odada buldum. Namık Kemal Pak Hoca, değer verdiğim, sevdiğim bir insandı. Başkanlığa atanmamdan sonra hiç yüz yüze görüşmedik. Bu gelişmelerden mutlu olmadığını duydum. Zaten hukuki yollara da başvurdu. Uzun süre vekâleten görev yaptım. Böyle olmasa tabii ki daha güzel olurdu.

Haberin Devamı

HÜKÜMETLE İLİŞKİLER

Başbakan himayesine aldı

Hükümetle yolumuz, bilim teknoloji alanında en yetkili politika ve strateji organı olan Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu’nda kesişir. Yılda en az 2 kere toplanması gereken Kurul, 1982’den 2003’e kadar sadece 9 kere toplanmış. Kurul, 2004’ten itibaren düzenli olarak, yılda iki kere toplandı. Aralık ayında, 20’ncisini yapacağımız toplantılara 11 kez Başbakanımız başkanlık etti ve himayesine aldı. Krize rağmen 2009’da kurumumuza 200 milyon lira ek bütçe tahsis edildi.

ÇOCUKLUĞUM

Mutlu bir ailede büyüdüm

Eskişehir’de mutlu ve huzurlu bir aile ortamında büyüdüm. Dört çocuklu bir ailenin en küçük çocuğuydum. Annem bizleri okutabilmek için terzilik yapardı. Babam elektrik teknisyeniydi. Eskişehir pazar günlerini hatırlıyorum. Sobalı bir ev düşünün. Annem bir tarafta dikişini diker. Babam yüksek sesle bizlere Sefiller gibi klasikleri okurdu. Abim tıbbiyede, büyük ablam eczacılık fakültesinde, küçük ablam ortaokuldaydı. Tatillerde dönüşlerini heyecanla beklerdim. İstanbul’dan oyuncak getirirlerdi.

AİLEM

İşgalde Eskişehir’e kaçmışlar

Dedem Hoca Hüseyin Efendi, medreseyi bitirmiş. Din âlimiymiş, yazdığı kitapları varmış. İstiklal Harbi sırasında Kuvayi Milliye’ye katılmış. Yunanlılar Bozüyük’e gelince ailesini alıp Eskişehir’e kaçırmış. Orada Tatar mahallesinde oturmuşlar. Dedem, medreseler kapatılınca Bozüyük’te demirci ustalığı yapıyor. Aydın bir insan. Bizim evde Osmanlıca yazılmış çocuk ansiklopedileri vardı. Annem, ilkokulun yarısını Osmanlıca yarısını Latin harfleri ile okumuş. Kutlamalar sırasında onu cumhuriyet kızı yapıyorlar. Gelinlik gibi beyaz bir elbise giydirmişler. O elbiseyi, bizzat dedem dikmiş.

ROBERT KOLEJ

Haberin Devamı

Öğrenciliğim zevkli geçti

Liseyi bitirince Robert Kolej Yüksekokulu sınavına da girdim. İstanbul, Robert Kolej ve sonra Boğaziçi Üniversitesi’nin kişisel gelişimimde önemli bir yeri vardır. O çalkantılı dönemde güzel bir öğrencilik geçirdik. Sanat tarihi ile uğraştım. Suluboya resim, folklor araştırmaları yaptım. Türk müziği korosu kurduk.

REKTÖR ADAYLIĞI

Her tür söylenti çıktı

Marmara Üniversitesi’nde rektör adayı olmuştum. Tarikat üyeliğinden, gençliğimde çarşaf giydiğime kadar birçok söylenti çıktı. Seçimde ikinci oldum ama YÖK, adımı listeye almadı. TÜBİTAK’ta başkan olunca o söylentiler yeniden gündeme geldi. Ancak kendinizden eminseniz bu tür negatif olaylar etkisini yitiriyor.

Haberin Devamı

DEPREMİ YAŞADIK

Çadırda kalmak eğlenceliydi

Beş yaşındayken Eskişehir’de depremi yaşadık. Odaların tavanı çöktü. Korkunç bir geceydi. Günlerce çadırda kaldık. Büyüklerimiz için zor günlerdi tabii. Ama biz komşu çocuklarla gülüp oynuyorduk. Sonra tavan tamir edildi de evimize geri döndük.

MÜZİK AYIRT ETMEM

Sessizliğin sesini severim

Bach’ı da aynı zevkle dinlerim, Meragi’yi de, New Age tarzı müziği de. Kültür Bakanlığı’nın türkülerden oluşan bir serisi var. Tüm seriyi aldım. Sessizliğin sesini çok severim. Gebze yerleşkemizde, deniz kıyısında veya ormanda yürürken, rüzgârın sesi benim için en dinlendirici müzik.

TÜBİTAK’IN ÖZERKLİĞİ

Siyasi müdahale örneği varsa getirsinler

Haberin Devamı

Bilimsel bir kurumun siyasi müdahalelerden ve kararlardan bağımsız, otonom olması gerekir. TÜBİTAK, dünya standartlarında ve bağımsız. Bilim Kurulu kuralları belirler, programları açar. Programlarına yapılan başvuruları, alanında uzman panelist, hakem, danışman gibi isimlerle görev yapan kişiler değerlendirir. Bırakın siyasi müdahaleyi, benim de müdahalem söz konusu değil. Uzmanların hayır deyip de bizim evet dediğimiz bir tane proje örneği varsa bunu bana getirsinler. Altı senedir görevdeyim, şu projeye destek verilsin, şu eleman alınsın gibi hiçbir siyasi müdahale olmadı.

Z PLANI

On sene sonrasına giderim

Hesaplı risklere girerim. Her zaman bir Z senaryom vardır. Bir olay olduğu zaman arkadaşlarıma “Bunun en kötüsü ne olur?” diye sorarım, bir beyin fırtınası yaparız. Z senaryosuna hazır olunca A,B,C,D’ler sizi çok etkilemiyor. Bazen kendimi on sene sonraya götürürüm veya olaylara tepeden bakmaya çalışırım. Buna “çatıya çıkmak” derim. On sene sonrasına gittiğimi düşleyerek o güne uzaktan bakarım. On sene önce üzüldüklerinize şimdi gülüp geçiyorsunuz. On sene sonra da bugün üzüldüklerinize güleceksiniz. Herkese olaylara tepeden bakmalarını tavsiye ederim.

Haberin Devamı

AKADEMİK YAŞAM

Fakültem üçüncü çocuğumdu

Akademik kariyerim öyle dümdüz bir çizgide gitmedi. Boğaziçi Üniversitesi’nde kimya mühendisliği okudum. O dönemde gözde branştı. 1968, petrokimya sanayinin zirveye çıktığı yıllar... Sonra işletmede master yaptım ve TÜBİTAK’a girdim. Yöneylem Araştırması Ünitesi’nde beş sene çalıştım. 1980’de İstanbul Teknik Üniversitesi’ne geçerek endüstri mühendisliği doktorası yaptım. Doktoramı, çok hızlı şekilde, iki senede bitirdim. Marmara Üniversitesi’nde Mühendislik Fakültesi’ni kurdum. Hayatımdaki en önemli ve heyecan verici duraklardan biridir. O fakülte üçüncü çocuğum gibiydi. Fakültenin, Avrupa Kalite Ödülü finalisti olması gurur vericiydi.

EŞİM

Çok değer verdiğim bir bilim adamı

1973’te nişanlandık. 1975’te master’ı bitirdikten sonra evlendim. Eşim Önder Yetiş, benim için her şeyden önce çok iyi bir hayat arkadaşı. Ülkemizde, bilim ve teknoloji alanında pek çok ilkleri başarmış biridir. TÜBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü’nü (UEKAE) kurdu. Halen UEKAE Müdürü. İki çocuğumuz var. Kızlarımızdan biri iktisadı bitirdi, Amerika’da sosyoloji doktorası yapıyor. Diğeri benim mesleğimi seçti, Hollanda’da endüstri mühendisliği bölümünde master yapıyor. Kızımız evlenince bir de oğlumuz oldu.

ÖNCELİK LİSTEM

TSK ile iç içe çalışırız

Göreve başladığım ilk günlerde durumu gözden geçirip bir öncelikler listesi oluşturdum. Birinci hedefim, bilim ve teknolojinin ülke gündemine taşınmasıydı. İkincisi, bilim insanlarının hak ettikleri yere ve ortama kavuşmasıydı. Üçüncüsü de savunma araştırmalarının önünün açılmasıydı. TÜBİTAK, TSK ile iç içe çalışan, araştırma enstitüleriyle projeler hayata geçiren bir kurum. Son dönemde, savunma alanında TÜBİTAK kaynaklarından 550 milyon dolar gibi bir bütçeli proje portföyü oluştu. Bu projelerin ayrıntılarını veremiyoruz, gizli.

YAZIYI ÇIKARTMAMIZ

Darwin olayı  bir iş kazasıydı

Darwin yazısının dergiden son anda çıkarılması olayı iç süreçlerimizdeki bir aksaklıktan kaynaklandı. Bir iş kazası yaşandı. Zaten Evrim Teorisi ile ilgili özel bir sayı hazırlayacaktık. Amacımız Evrim Teorisi’ni ve Darwin’i, TÜBİTAK’a yakışan şekilde ele alan bir sayı hazırlamaktı. Nitekim haziran ayında bu sayıyı yayınladık. Maalesef, bu konuda gereksiz, yapay bir gündem yaratıldı.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!