Oluşturulma Tarihi: Haziran 07, 2004 00:00
Ama ben sizi uyarmıştım. Yalçın Küçük röportajı birkaç gün devam edecek demiştim. Kafası bu kadar farklı çalışan biriyle uzun zamandır konuşmamıştım. Türkçesi, siz isteseniz de istemeseniz de, anlattıklarına itibar etseniz de etmeseniz de (hepsine etmeyin zaten, o da bunu rica ediyor!) bu renkli profesörle söyleşimize kaldığımız yerden devam ediyoruz...Yani n’olur kekeme biri, talk şovcu olduysa... Bu, dünyanın sonu mu?- Değil ama olamaz efendim! Dünyanın hiçbir yerinde olamaz. İbrani kökenli değilse tabii...Beyaz’ı da İbrani kökenli yaptınız yani!- E tabii.İyi de bunun ne önemi var?- Ne demek ‘Ne önemi var?’ Hanımefendi, sizi de hiçbir şey ilgilendirmiyor! Tabii siz, hayatınızı yaşıyorsunuz...Siz de yaşayın hocam! Sizi niye ilgilendiriyor?- Çünkü ben plancıyım. Benim bu ülkeyle bir iddiam var. Sizden farklı olarak devrimciyim. Bugünkü pisliğe, dejenerasyona ve kokuşmuşluğa tahammül edemiyorum. Bana Sabetaistler içlerinden
haber gönderiyor: ‘Hoca haklısın’ diyor. ‘Yüzde 30’umuz Türkiye’ye sadık kaldık. Yüzde 70’imiz değiliz.’ Tek dileğim bana karşı çıkılması. Tezlerimi tartışsın ve bana karşı çıksın insanlar. Çünkü söylediklerime fazlasıyla inanıyorlar.Hoppala! Siz de inanmıyor musunuz söylediklerinize...- Bakın hanımefendi, inanıyorum tabii. Ben Karamürsel sepeti değilim! Ama meseleye bilimsel bakıyorum. Söylediklerimin hepsinin doğruluğuna inanmıyorum. Bilimsel kuşku duyuyorum. Ama bu Türk milleti, kendisi için acı çeken insanlara daha bir yaklaşır. Bana da öyle yapıyorlar. ‘Hocam hocam’ diye etrafımda pervane oluyorlar. Bunu bildiğim için de korkuyorum...Siz gerçekten benim bildiğim kimseye benzemiyorsunuz!- Benzemem tabii. ‘Çok itibarım var, çok kitabım var, ben bir profesörüm’ demedim. Gittim Paris’te öğrencilik yaptım. Kürtçe’nin lehçelerini öğrendim, Farsça da öğrendim...Kaç dil biliyorsunuz?- Üç dili çok iyi kullanıyorum: Fransızca, Rusça ve İngilizce. Kürtçem de iyidir. Hem Sorani hem Kırmançi öğrendim. Şimdi de İbranice öğrenmek istiyorum.Siz ‘Bütün Sabetaistler tu-kakadır’ demiyorsunuz değil mi?- Ne münasebet. Yazdıklarımın bir kısmı Sabetaistler tarafından makbul görülür. Elimde bir film var: ‘Son Dönme.’ 92 yılında Türkiye’de gizli çekilmiş, 97’de Paris’te televizyonda bir kez gösterilmiş. İzmir’deki konferansımda arka odada izlettim. Burada konuşanlar var. Ben onları yürekli kabul ediyorum. Esen Esin. Fatma Arın. Bezmenler... Bunlar ‘Biz açıklanmak istiyoruz’ diyorlar. Ben gizli kalmayı tercih eden kabiliyetsizleri afişe ediyorum. Çünkü onların bu ülke için zararlı olduğunu düşünüyorum. Benim çalışmalarım ve Soner Yalçın’ın kitabı ortaya şunu çıkardı: İslam da aslında Yahudiliğin kontrolünde. Ve pek çok şey yanlış biliniyor.Ne gibi?- 15 ve 16. yüzyılda İspanya ve Portekiz’den Yahudiler kovulmadı. Din değiştirenler kovuldu. Sebebi de şu: Tıpkı bugün olduğu gibi bütün yerlere onlar hakimdi. En büyük din adamları Kripto Yahudi’ydi. Ama Hıristiyan görünürdü. Bunları ben icat etmedim. Şu kitabın adı nedir? Cedid el İslam. Kripto Yahudilere İran’da verilen ad. Yıllarca sokakta Müslüman olmuşlar, evde Yahudi. Bizde de böyle çok insan var. Sokakta Türk Müslüman, evde Yahudi.İyi de siz bu tezlerinizle ne yapmaya çalışıyorsunuz? Milli değerlerin varlığını mı sarsmak istiyorsunuz? Bu ülkedeki insanların ‘Aslında ben kimim?’ demesini mi istiyorsunuz? Nedir yani!- Benim temel ilkelerimden bir tanesi şudur: Bilim devrimcidir. Gerçeği yazmanın kendisi güzeldir. Kant da ‘İyiliğin kendisi iyiliktir’ demiştir. Benimki de o hesap.
Atatürk’ün durumu nedir? Sizce, o da mı İbrani kökenliydi?- ‘Yalçın Küçük ve Soner lafı buraya getiriyor’ diyenler gayri samimi. Bütün bu anlattıklarımdan Mustafa Kemal’e bir sonuç çıkmaz. Eşi Latife Hanım’ın Sabeaist olması da bu durumu değiştirmez. 19. yüzyılda Sabetaistler arasında evlilik yasağı vardı. Cemaat, bu yasağı ancak şöyle bozardı: Osmanlı’da gerçekten yükselebilecek İbrani kökenli olmayanlarla kızlarını evlendirirdi ama doğacak çocukları İbrani olarak yetiştirirlerdi. Ne var ki Mustafa Kemal’le Latife’nin çocuğu yok. Zaten Mustafa Kemal’in İbrani kökenli olduğuna dair bir belge de yok. Bulamazsınız da. O fakir aile çocuğuydu, fakirlerin istatistikleri tutulmaz. O böyledir demiyorum. Ama Mevhibe Hanım böyledir...Yine kafam karıştı...- İsmet İnönü, Sabetaist değildi ama eşi öyleydi. Dolayısıyla doğan çocuklar İbrani kökenlidir ve öyle yetiştirilmiştir. Ortada belge olmamasına rağmen dönmelik ve Yahudilik üzerine ne kadar kitap okursanız okuyun, ‘Mustafa Kemal de bizdendir’ iması vardır. Şişli Terakki’nin yayınlarına bakın ya da İnternet’e girin dünya literatüründeki Sabetaistelerle ilgili maddelere bakın, hepsinde Mustafa Kemal’in kuvvetle böyle olduğunu ima edilir. Oysa gerçekte onun İbrani kökenli olduğuna dair bir arşiv bulunamamıştır. Zaten o geldiği yerlere hakkıyla gelmiştir...ABİ BEN SENİ ÇOK SEVERİMBugün pek çok internet sitesinde bana küfrediliyor. Edilsin. Emin Çölaşan da hakkımda çok kötü şeyler yazdı. Yazsın. Bu onu sevmemi engellemez ki. Karım Temran şöyle der: ‘Bu Yalçın var ya, acayip bir adamdır, gider o Emin«le bile buluşur!’ Haklı. Buluştum. Hem de çok yeni. 10 gün önce. Birlikte
yemek yedik, konuştuk. Emin, ‘Abi, ben seni çok severim’ dedi. Ben de ‘Emin, ben de seni severim’ dedim. O, ‘Yok abi, ben seni daha çok severim!’ dedi...
button