Sema DENKER
Oluşturulma Tarihi: Mart 25, 2004 01:48
Çok uzun zamandır sesi soluğu çıkmıyordu Hande Ataizi’nin. Ne mesleği adına bir şeyler yapıyordu, ne de röportajları kabul ediyordu.
Bir yıl aradan sonra televizyon dizisiyle çok sevdiği mesleğine geri dönen Hande Ataizi, sessizliğini de Kelebek için bozdu. O kadar doluydu ki... Yaşadığı sıkıntıları, acıları, mutlulukları ve sevinçleri bir çırpıda anlattı bizlere...
23 yıldır görmediği babasından söz ederken hüzünlendi, garsonluk yaptığı yılları anlatırken tebessüm etti... İşte A’dan Z’ye bir Hande Ataizi röportajı...
EVDE TELEVİZYON İZLEMEK YASAKTIBabam ile annem ODTÜ’de okurken tanışmışlar ve hemen evlenmişler. Annem psikoloji, babam ise mimarlık bölümü mezunu. Annemin babası doktor. Bursa’da ilk özel hastaneyi kuran kişi. Fakat baba tarafım çok köklü bir aile. Mesela dedem, benim için çok önemli insandır. Kendisi Robert Kolej mezunu, inanılmaz birisiydi. Birçok şeyi ondan öğrendim. Dedemin annesi dışişlerinde çalışan ilk kadın görevli, dedesi ise
Atatürk’ün ilk milletvekillerinden olan Mehmet Ali Oktar’mış. Yani kültürlü ve soyadımdan da anlaşılacağı gibi Atatürkçü bir aileyiz.
Fakat benim babam çok farklı bir hayatı tercih etmiş. Üniversitede okurken kendini dine vermiş. Ancak bu durum biraz fanatiklik boyutunda. Bir tarikatın içine girmiş. İşte o andan itibaren bizim hayatımız da değişti. Babam, evde beş vakit namaz kılmanın dışında, başını örtmesi için annemi zorlamaya başlamış. Evde televizyon izlemeyi, müzik dinlemeyi yasaklamış. Annem, babamdaki bu inanılmaz değişime ancak bir yıl dayanabilmiş. Çok mücadele etmiş ancak durum daha da kötüleşmeye başlayınca, boşanmaya karar vermiş. Sonra da ayrılmışlar.
23 YILDIR BABAMI GÖRMÜYORUMBir zamanlar babamın bu tercihine çok tepkiliydim. Ama yaşım ilerledikçe herkesin bu hayatta tercihleri olabileceğini, bunun çok normal bir şey olduğunu öğrendim. Dolayısıyla şimdi artık babamın seçtiği yola saygı duyuyorum. Demek ki bu şekilde huzurlu ve mutlu olmuş.
Sonuçta o, benim babam. Ancak kızdığım bir tek şey var, inancı yüzünden ailesini ihmal etmesi. Bizi ihmal etmeyecekti. Yoksa seçimine asla laf söylemiyorum. Çünkü o kendi tercihini yaptıktan sonra bizi bırakıp gitmiş. Ve hiç aramamış...
Ben o zamanlar 3 yaşındaydım. Annem boşandıktan üç yıl sonra başka birisiyle evlendi ve baba olarak üvey babamı bildim. Bazı insanlar vardır, bu hayatta tamamen kendileri için yaşarlar. Babam da işte öyle birisiydi.
Sonra dedemden dolayı birkaç kez daha kendisiyle görüştüm. Fakat son görüşmem de ona, ‘Annemi çok üzüyorsun, bir daha beni arama’ dedim. Bunu söylediğimde 7 yaşındaydım. 7 yaşından sonra da bir daha onu görmedim. Eksikliğini annem sayesinde yaşamadım. Ancak hala içimde, o küçük çocuğun kırgınlığı var. Bunu silemiyorum.
ÜÇ AY ORTAKÖY’DE GARSONLUK YAPTIMİyi ki annem babamdan ayrılmış, iyi ki ben böyle bir süreç yaşamışım. Bu süreci yaşamasaydım belki de ayaklarım bu kadar yere sağlam basmayacaktı. Aslında çok mutlu bir çocukluk geçirdim. Üvey babam çok iyi bir insandı. Bana bir tokat dahi atmamıştır. Öyle fakir edebiyatı yapacak bir yaşantım olmadı yani. İyi bir ailem vardı ve ailemden iyi bir eğitim aldım. Liseyi Bursa’da bitirdim. Bursa’da yapılacak her şeyi yapmıştım. Artık kaçmak, İstanbul’a gelmek istiyordum. Sonunda konservatuvarı kazandım ve 17 yaşında tek başıma buraya geldim.
O dönemlerde arkadaşımın Ortaköy’deki kafesi Myott’ta garson olarak çalışmaya başladım. Hem tiyatroda, hem de bir dizi filmde oynuyordum. Ancak oyunculuk adına böyle bir deneyim yaşamak istiyordum. Çünkü bu kafenin çok farklı müşteri potansiyeli vardı. Değişik kültürdeki insanların tavırlarının çok büyük faydasını gördüm. Kısacası üç ay yaptığım bu garsonluk benim için tam bir staj gibiydi.
Mum Kokulu Kadınlar filminden sonra en iyi kadın oyuncu seçildim. Asıl mücadele bundan sonra başladı. Çok zorlandım. Çünkü içinde bulunduğum sektör, benim sektörüm değil. Yani ne insani değerler olarak, ne de kültür düzeyi olarak bana uygun değildi. Önümde örnek alabileceğim çok fazla potansiyel yoktu. Mutlaka vardır ama benim çevremde yoktu. Konservatuvar entellektüellerle doluydu. Zamanımın büyük bir bölümü, bir masa etrafında tiyatroyu, Türkiye’yi kurtaran kilim yelekli insanların içinde geçti. Ama bu durum bana uymadı. Çünkü ben o tarzda biri değildim. Şöhretin getirdiği o kristal avizelerin altındaki assolist modelleri de bana uygun değildi. Yani uzun bir süre kilimler ve kristal avizeler arasına sıkışıp kaldım. Ancak içimde de her zaman güzeli, güzel yaşamayı seven, iyi standartlarda yaşamak isteyen bir Hande var. Elimden geldiğince, kendi imkanlarımla o standartları sağlamaya çalıştım.
ÜÇ TANE KİMSESİZ ÇOCUK OKUTUYORUM26 yaşında kendime bir Jaguar aldım. O arabayı seviyordum ve benim olmasını istiyordum. ‘Bu arabayı sana kim aldı’ diye manşetler atıldı. Bunun üzerine ben de, ‘Dizi yapıyorum,
film çekiyorum, ayda da bu kadar para kazanıyorum’ dedim, bunun da çok büyük zararını gördüm. Olayın özünü bilmeyenler, ‘Açlıktan ölen insanlar varken insan kazandığı parayı söyler mi’ diye üstüme geldiler. Yani insanlara bir türlü yaranamadım. Param olduğu sürece en iyi şekilde yaşamayı tercih ettim. Böyle yaşadığım için de herkes beni trilyoner zannetti. Oysa bütün paramı Jaguar’a yatırmıştım. Hiçbir zaman da öyle yazıldığı gibi kötü duruma düşmedim. Sadece altı ay gibi bir süre çalışmadım. O dönemde de hazırdan yedim. Ben üç tane kimsesiz çocuk okutuyorum... Yani çıkıp ne yaptığımı tek tek anlatmam mı gerek?
Çıplak pozlarımdan utanmıyorumÇektirdiğim çıplak fotoğraflardan asla utanmıyorum. O fotoğraflardaki Hande, içimdeki egzajere edilmiş kadının bir parçası. Ve iyi ki de çektirmişim diyorum. Tamam bazılar çok kötü. Hangi ruh halimi o şekilde aktardığımı bilmiyorum. Sanırım bir duygu boşalımı yaşadım. Belki de yaşadığım bir bocalamadan dolayı bu fotoğrafları çektirdim. Bir patlamaydı belki de. Fakat yaptığım iyi işler, iyi bir oyuncu olmam bu fotoğrafların üzerine çıktı. Sadece adımın önüne ‘Seksi’ kelimesi eklendi o kadar. Gerçi ‘Seksi Hande’ olması da bana bir zarar vermiyor. Çünkü ben iyi bir oyuncuyum. Yoksa çıplak pozlar vererek, değişik kıyafetlerle bacak açarak bir yerlere gelinmiyor. Bir yeteneğin varsa sağlam ve kalıcı oluyorsun. Şimdi baktığımda zamanında herkes aynı yollardan geçmiş. Bu bir süreçtir ve ben de bu süreçten geçtim.