Güncelleme Tarihi:
- Red Bull Cliff Diving World Series 2011’in Ukrayna’daki son ayağıyla şampiyonluğunuzu ilan ettiniz. Sizce bu yılki şampiyona nasıl geçti?
- İlginç bir sezon oldu. Yeni yeteneklerin aramıza katılmasıyla her geçen yıl rekabet biraz daha kızışıyor.
- Neden böyle tehlikeli bir spor dalını seçtiniz?
- Havalı ve heyecanlı. Daha önce yaptığım hiçbir sporda böylesi bir adrenalin patlaması yaşamamıştım.
- Uçurum atlayışı cesaret gerektiren bir spor. Korktuğunuz olmuyor mu hiç?
- Bu çok komik bir şey biliyorum ama yüksekten çok korkuyorum aslında. Aşağıda su olduğunu bildiğim için biraz rahatlıyorum ama uçurumdan düşmenin ne kadar korkunç olabileceğini de düşünmeden edemiyorum. Atlayışı yapacağım yerin ucunda ayakta durduğum an, içimde bir yerlerde müthiş bir korku duyuyorum her seferinde. Azalır zannediyorsunuz ama bu korku hiç azalmıyor.
- Metrelerce yükseklikten atlayışı yapmadan hemen önce neler düşünüyorsunuz?
- Tamamen atlayışıma konsantre oluyorum. Gerçekleştireceğim hareketleri birkaç kez kafamdan geçiriyorum. Sonra derin bir nefes alıp atlıyorum. Atlayışınızdan başka şeyler düşünürseniz konsantrasyonunuzu kaybedebilir ve hata yapabilirsiniz.
- Yeni atlayış stilleri deniyorsunuz. En çok sevdiğiniz ya da en zor atlayışlarınız neler?
- Favori atlayışım öne bir buçuk burgulu dört salto. En zor atlayışım ise geriye dört burgulu üç salto ve bu atlayışı yapabilen tek kişi benim.
- Bu spor, sakatlıkları da beraberinde getiriyor. Sizin için sakatlığın bedeli nedir?
- 2009’da İtalya’da ciddi bir sakatlık yaşadım. Atladım, tam o sırada gözüme güneş girdi ve bütün dikkatim dağıldı. Bacaklarım suya çarptı. Ertesi gün mosmor oldular. Bizim için sakatlığın fiziksel yönü genelde çok önemli değil. Birkaç haftada bedenen eski formunuza kavuşabiliyorsunuz. Önemli olan sakatlığın zihinsel boyutu. Bu sporda sakatlandıktan sonra tekrar platforma çıkmak çok zor. Uçurum atlayışının en tehlikeli yanı suya atlıyor olmak. 28 metre yüksekten suya atlayınca iki buçuk saniyede saatte 85 km’lik bir hıza ulaşabiliyoruz ve bu hızla çarpma anında su adeta betondan farksız. Baş ya da kollar darbeyi kaldıramayacağı için suya önce ayağımızla girmek zorundayız. Atlayışınız çok başarılı bile olsa ertesi gün özellikle eklem yerleriniz ve sırtınızda dayanılmaz ağrılar oluyor.
- Sakatlanmanıza rağmen devam ediyorsunuz ama?
- Atlama benim için her zaman bir tutkuydu. 16 yaşında bir kayak tatiline çıkmıştım. Orada sağ bacağımı kırdığım için dört ay havuzdan uzak kaldım. Fazla acele ettim geri dönmek için. İlk antrenmanımı trambolinde yaptım ve daha ilk atlayışta bacağımı yeniden kırdım. Yeniden iyileşmeyi beklemekten o kadar korkuyordum ki bakamadım bacağıma. Sonuçta sabrettim ve iyileştim. Atlamadan uzak kaldığım o sekiz ay benim için hayatımın en uzun sekiz ayıydı.
ANTALYA’NIN TADINI ÇIKARAMADIM
- Beslenmenize dikkat ediyor musunuz?
- Kilo konusunda şanslı bir kişiyim. Metabolizmam hızlı çalışıyor. Sadece dengeli beslenmeye çalışıyorum. Son birkaç ayda yemek yapmaya merak saldım. Klasik İngiliz yemeklerini çok seviyorum. En çok sevdiğim yasak yiyecek ise çikolata. Bir de cheesecake’e dayanamıyorum. Hayatının çoğunu mayoyla geçiren bir insan için yediklerine dikkat etmek zorunda olmamak büyük bir lüks.
- Geçen yılki şampiyonada Antalya’da da yarıştınız. Nasıl buldunuz Antalya’yı?
- Hava muhteşemdi. Yeni bir atlayış denemeye hazırlanıyordum. Geriye dört burgulu üç salto yapacaktım ve bu atlayışa o kadar odaklanmıştım ki maalesef bu yüzden Antalya’nın güzelliğinin tadını tam çıkaramadım.