Aslında ben çok utangacım sizi çıplak çekebilir miyim diye sormam çok vakit alıyor

Güncelleme Tarihi:

Aslında ben çok utangacım sizi çıplak çekebilir miyim diye sormam çok vakit alıyor
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 10, 2008 00:00

Moda dünyasının en etkili fotoğrafçılarından biri. Mesleğe Elton John, Kurt Cobain gibi isimlerin ve Nirvana gibi grupların albüm kapaklarını çekerek başladı... Kate Moss, Björk ve kendi aile fotoğrafları ile 2003 Citibank Fotoğraf Ödülü’nü kazandı. Çıplaklığı ustaca kullanıyor. Bir vajina fotoğrafı çekebiliyor ya da kendi penisinin fotoğraflarını tüm dünya ile paylaşabiliyor.

Comme des Garçons, Helmut Lang, Yves Saint Laurent gibi lüks moda markaları için çalışan Juergen Teller tam 11 senedir Marc Jacobs reklam kampanyalarını da fotoğraflıyor. Marc Jacobs’ın 2003 Winona Ryder’lı, 2006 Dakota Faning’li reklam kampanyasını geçen yıldan beri Victoria Beckham’lı fotoğraflar izliyor. Alman fotoğrafçı Teller, Türkiye’de ilk sergisini açmak üzere İstanbul’a geldi. Serginin ismi Nürnberg. Bu sergi sayesinde Alman olduğu için utanmaktan vazgeçmiş. Çektiği fotoğraflar aracılığıyla doğup büyüdüğü yerlerle barışmış. Nürnberg fotoğraflarına İngiliz süper model Lily Cole’un çıplak fotoğrafları da eşlik ediyor. Citibank sponsorluğundaki sergiyi 10 Mayıs - 14 Haziran tarihleri arasında Mısır Apartmanı’ndaki Galerist’te gezebilirsiniz.

Kaç yılında hangi fotoğrafınızı çektiğinizde "Ben bu işi ömür boyu yapabilirim" dediniz?

- Büyüdüğüm köyde neredeyse köyün yarısı müzik aletleriyle uğraşırdı. Bazıları gitar, bazıları keman yapardı. Ben telleri yapmaya başladım. Çok tutucu bir adamın yanında çıraklık yaptım. Üç yılın sonunda ahşap alerjim ortaya çıktı, mecburen işi bıraktım. Benden iki yaş büyük kuzenimle Venedik’e gittim. Kuzenim fotoğrafçılıkla ilgiliydi. Bir akşam kamp yerine doğru ilerlerken güneşin batışını gördü, çok heyecanlandı, hemen fotoğraflamak istedi. Ben neden güneşin batışı gibi sıradan bir şeyi çekiyorsun diye ona kızdım. Makineyi elime alıp değişik bir açı yakalamaya çalıştım. O an bu işi ömür boyu yapabileceğimi hissettim.

Elton John, Kurt Cobain gibi ünlülerin fotoğrafını çekerek kariyerinize başladınız. Onların arasına nasıl girdiniz? Kendinizi nasıl onlara ispatladınız?

- Her fotoğrafçı gibi ben de bu işe birilerinin asistanı olarak başladım. Asistanlığı fazla uzatınca Nick Knight ve karısı beni uyardı. Artık kendine güven, kendi fotoğraflarını çek, dediler. Karısı benim için plak şirketlerinden randevu ayarladı. Onların sayesinde birçok dergiden randevu aldım. 1984-86 arasında Münih’te fotoğrafçılık okurken oluşturduğum portfolyo çok işime yaradı. Müzisyenlerin albüm kapaklarını çeke çeke ortama girdim.

İlk eşiniz Venetia Scott olmasaydı moda dünyasının bir parçası olabilir miydiniz?

-
Ondan önce bu dünyaya girmiştim. Moda fotoğrafları çekmeye ID ve Face dergileri ile başladım. O yıllarda müzisyenlerin moda üzerinde büyük etkisi vardı. Müzisyen fotoğrafları çektiğim için moda dünyasına girmem kaçınılmazdı.

Net, iddialı, çıplak ve cesur fotoğraflar çekiyorsunuz. Bu nasıl oluştu?

- Ben doğal ve gerçek olanı fotoğraflıyorum. Bu yapay bir fotoğraf çekmekten daha zor. Benim yapmak istediğim şey insanları şoke etmek değil.

Yalnızca çekiyorsunuz öyle mi?

- Tabii değil. Bir şeyleri keşfediyorum. İlgimi çeken bir şeyleri ortaya çıkarmaya çalışıyorum. Gerçeği ortaya çıkarmaya çalışıyorum. İnsanların hoşuna gitse de gitmese de...

Modanın yapay olduğunu düşündüğünüz için mi doğal olmayan fotoğraflar çekiyorsunuz?

- Karıma bakıyorum. Onu yeni bir şeyler giyerken görmek hoşuma gidiyor. Ben moda fotoğrafı çekmeyi çok ciddiye alıyorum. Müşterilerime karşı sorumluluğum var. Moda fotoğrafları aracılığıyla ilginç masallar ortaya çıkarıyorum. Bu fotoğraflar sayesinde hoşuma gitmeyen bir sürü şeyi eleştiriyorum.
/images/100/0x0/55eaa0a5f018fbb8f88c66ea

En çok ne hoşunuza gitmiyor?

- Aynılık. Piyasadaki moda fotoğraflarının hepsi aynı. 15 yaşındaki porselen ciltli kızlar orda burda poz veriyor. Ben de orta yaşlarda duru bir güzelliğe sahip kadınları 15’lik Rus bebeklerine tercih ediyorum. Endüstrinin bize dayattığı aynılıkla mücadele etmeliyiz.

Nasıl oluyor da çıplak vücutları bu kadar ustaca kullanabiliyorsunuz?

- Kullandığım modeller bana güveniyorlar. Aslında ben çok utangacım. Bir modele sizi çıplak çekebilir miyim diye sormam çok vakit alıyor. Ama bu konuda ünlendiğim için artık onlar bana geliyor. Bir de ben çıplaklığı fena halde komik buluyorum.

Çıplak fotoğraflar çekmeye nasıl başladınız?

- 1996’da Christen Mc Manemi ile başladı. Sud Deutche Zeitung için çekim yapıyorduk. Modanın etik değerleri ile ilgili bir konuydu. Stüdyoda ne yapacağım diye düşünürken Christen soyunayım mı diye sordu. Ben de harika olur diye üzerine atladım.

Siz kendinizi de çıplak çekiyorsunuz. Bir insan nasıl olur da cinsel organını bu kadar cesurca milyonlarla paylaşabilir?

- Çıplaklık konusunda herhangi bir problemim yok.

Türkiye’de de yiğidin malı meydandadır, diye bir atasözü var biliyor musunuz?

- Bu benim gelecekteki sergim için iyi bir başlık oldu. Size kendimi çıplak çekmeye nasıl başladığımı da anlatayım o zaman. Modellerin kaprislerinden bıktığım bir dönemdi. Sürekli, olduklarından daha yaşlı çıktıklarını söylüyorlardı. Kendi kendime "bırak bu aptalları, bırak bu işi" demeye başladım. Fotoğrafını çektiğim insanların hislerini anlamak için kendi kendimi çekmeye başladım. Kendimi bir aktör gibi kullanmak çok hoşuma gitti. Kendi masallarımı anlatmak için kendimi kullanmaya karar verdim.

Peki ama neden çıplaksınız?

- Saf görünmek istiyorum. Vücudumun çıplaklığı sayesinde içimin saflığını ortaya çıkarıyorum.

Marc ile birbirimizi zorluyoruz

Marc Jacobs’la 11 yıldır birlikte çalışıyoruz. Birbirimizi hem zorluyoruz hem de ilham veriyoruz. Onu insan olarak çok severim. Harika bir moda tasarımcısı. En son çektiğim Victoria Beckham’lı kampanya çok ses getirdi. Kampanyada onun ürün gibi gözükmesine birlikte karar verdik.
/images/100/0x0/55eaa0a5f018fbb8f88c66ec

Özür dilerim Alman’ım hissinden artık kurtuldum

Bana bir çocukluk fotoğrafınızı anlatır mısınız?

- Güneşli bir gün. Almanya’da istisna günlerinden biri yani... Ailemle birlikte evin hemen yanındaki bahçedeyiz. Elimdeki plastik dev külahın içi çikolata ve şekerle dolu. Gözlerim parlıyor mutluluktan...

Nasıl bir anne babanın çocuğusunuz?

- Huzurlu. İkisi de aile işimizle uğraşırdı. Büyük büyük dedemin başlattığı bir iş. Keman ve çelloların yaylarını tutan, ufak ahşap köprüleri üretiyorlardı.

Nurnberg’de doğdunuz? Cumartesi günü İstanbul’da açılacak serginizin ismi Nurnberg.... Bir insanın doğduğu yer, yaptığı işi ne kadar etkiler?

- Aslında doğduğum yer tam olarak Nurnberg değil. Nurnberg yakınlarında bir köyde doğdum. Her yaz anneannemi ziyaret için Nurnberg’e gidiyordum. Yaz tatillerinde iki üç ay yanlarında kalıyordum. Evleri Nazi kamplarının olduğu yerlere çok yakındı. Etrafında çok güzel göller olan güzel bir bölgeydi. Ama o bölgeye gitmem yasaktı. Çünkü orası kötüydü. Hitler bütün konuşmalarını orada yapmıştı. O kamplarda insanlar ölmüştü. Fakat ben meraklı bir çocuktum. Oraya gitmek için yanıp tutuşuyordum. Bazen kaçıp kaçıp gidiyordum. Gölün etrafında futbol oynuyorduk. Bizden daha büyük erkekler kız arkadaşlarını sıkıştırıp öpüyorlardı. Sigara, içki ve drug alıyorlardı. Hepimiz Alman olduğumuz için kendimizi suçlu hissediyorduk. Okulda tarih derslerinde hep bunu konuşuyorduk. Hiç ilgilimiz olmamasına rağmen tarihi omuzlarımızda taşıyorduk.

1986’da Londra’ ya yerleşme nedeniniz bu his mi?

- Evet. 86’da Londra’ya geldiğimde İngilizcem berbattı. Önce onu düzelttim sonra çalışmaya başladım. Girdiğim birçok ortamda karşılaştığım insanlar bana hep aynı şeyi söyledi: "Sakın Nazilerden bahsetme..." Yani Alman olduğum için hissettiğim suçluluk, Londra’da da peşimi bırakmadı.

Nasıl kurtulduğunuzu çok merak ediyorum...

- Evlendim, bir çocuğum oldu. O anda Almanya’yı özlediğimi hissettim. Kızımın annemle birlikte vakit geçirmesini istedim. Ve daha fazla gider oldum. Terk edilmiş Hitler bölgesine de gidiyordum tabii. Bölgenin ismi Zeppelintribüne. Bu konuda merakım ve romantik hislerim hep sürdü. Bu hislerle nasıl başa çıkacağımı bilemiyordum. Sonra birden o bölgedeki çiçekler ve otlar dikkatimi çekti. Hayat devam ediyordu. Yeni umutlar yeşeriyordu. Otların fotoğrafını çekerek işe başladım. Bir yıl anneannemin evinde kaldım, bölgede dört mevsim geçirdim. Bütün olaylarla başa çıkmamı sağlayan bir umut doğmuştu. O sırada ikinci çocuğum doğdu. Çocuklarımla çiçekleri birleştirerek umudu ortaya çıkarmaya çalıştım. Nürnberg fotoğrafları böyle ortaya çıktı.

Ve artık Alman olduğunuz için utanmıyor musunuz?

- Hayır. Kendimi Alman olarak hissediyorum. Ve bundan gayet memnunum. "Özür dilerim ama Alman’ım" hissinden kurtuldum.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!