Güncelleme Tarihi:
Pınar Eczacıbaşı... Başarılı kariyeri, çalışkanlığı, yüzü Batı’ya dönük yetiştirilme tarzı, inandığı doğrulardan taviz vermeyen duruşuyla farkını ortaya koyuyor. Vedat Eczacıbaşı’nın da kızı. Önemli değerlere sahip. Sadece başarı değil, aşk, sevgi, aile bağları, huzur onun için çok önemli. Güçlü kişiliği ve güzelliği ile de çok etkileyici. Eczacıbaşı, Genç Yönetici ve İşadamları Derneği’nin (GYİAD) ilk kadın başkanı. Aynı zamanda DEİK Belçika -Türk İş Konseyi Başkanı. Dünyanın önde gelen yatırım kuruluşlarından Schroders Group’un Türkiye temsilciliğini yürütüyor. Eczacıbaşı, samimi sohbetiyle karşınızda.
Eczacıbaşı ailesinin bir ferdi olarak büyümek çocukken bir anlam ifade eder miydi?
- Evet, ailenin öneminin bilincindeydim. Çok çocuk yaşlarda bile hata yapmamaya özen gösterirdim sanki hata yaparsam aile adına saygısızlık etmiş olurum gibi düşünüyordum. Yani son derece kontrollü bir çocukluktan bahsediyorum. Oysa doya doya yaramazlık yapmak isterdim açıkçası. Hiperaktif bir çocuktum ve bebeklerle oynamak yerine su tabancasına bayılırdım, koşup atlamaktan, ağaca tırmanmaktan acayip zevk alırdım.
Nasıl bir aile yapınız vardı?
- Babamı çok erken yaşta kaybettiğimiz için çocukluğumun önemli bir bölümü okulda (kız kardeşimle beraber yatılı okuyorduk), amcam (Nejat Bey) ve yengemle yaşadığımız Yeniköy’deki evde geçti. Amcam otoriter bir insandı. Kendisiyle aklımıza gelenleri konuşmak gibi bir şansımız yoktu. Evde olduğu zamanlar çoğunlukla çalışırdı. Ailenin bir araya geldiği zamanlar, yemek ve TV seyrettiğimiz zamanlardı. Yengem ise tam bir İstanbul hanımefendisiydi. Amcama karşı büyük bir saygı vardı.
Küçükken model aldığınız kimdi? Baba ve anne figüründen hangisi etkiliydi üzerinizde?
- Aile büyüğü olarak gördüğümüz bildiğimiz amcamı model aldım doğal olarak. Son derece başarı odaklı bir insandı. Mükemmelliyetçi bir tavrı vardı hayata karşı. Benim için de başarı çizgisini yakalamak hayatımda hep çok önemli olmuştur.
Büyürken başkalarından farklılıklarınız ya da eksikleriniz nelerdi?
- Belki disiplin ve başarı faktörüne fazla odaklanıldı, biraz daha sevgi faktörü işin içinde olabilirdi diye düşünüyorum. Çocukluk ve gençlik yılları son derece kontrollü geçti. Yani hiç şımaramadım çocukken.
Babanızla/amcanızla çatışmanız oldu mu hiç? İş, eğitim, arkadaş hakkında?
- Oldukça başarılı bir eğitim hayatım olduğu için o konuda bir sıkıntım olmadı hiç. Belki birtakım içsel çatışmalar yaşamış olabilirim çünkü ciddi bir otorite ve disiplin vardı. Yani kendi sorunlarınızı kendi başınıza halletmeniz gereken bir durum söz konusuydu. Çocuk yaşlarda kolay bir durum değil takdir edersiniz. Bir de amcam iş hayatında grup dışında çalışma isteğime karşı çıkmıştı ilk başta ancak sonra tatlıya bağlandı o konu.
Çocukluk hayaliniz ne üzerineydi?
- Ya doktor olurum ya da iş kadını yani iş hayatının içerisinde tepe noktada bir yönetici olurum diye düşünüyordum. O zamanlar TV dizilerinde iş hayatındaki başarılı kadınları görür bayılırdım. Üniversite eğitimimi Amerika’da yaptığım için ve Amerika’da tıp eğitiminin uzunluğundan dolayı amcam bu konuya sıcak bakmadı. Ben de önce kimya eğitimi alıp üzerine business master yaptım ve iş hayatına kısa bir kimyagerlik deneyiminden sonra bankacılık sektöründen atıldım.
Aileniz sizi yetiştirirken nasıl bir yol izledi? Kulağınıza küpe olan öğütleri nelerdi?
- Amcam şımarıklığa asla tahammül etmezdi. Mutevazı olmayı çok önemserdi. Emeği önemserdi. Gittiği bir restoranda çoğu zaman aşçıbaşına teşekkür eder öyle ayrılırdı mekandan. Bütün bunlar hayata bakışınızı etkiliyor elbette. Yurtdışında okurken devletin tahsis ettiği kadar harçlık alırdım, bir kuruş daha fazla değil. Araba almaya asla müsade etmedi ki etrafımda herkesin arabası vardı ve Amerika’da mesafeleri düşününce çok da ihtiyacınız oluyor. Senede bir kere Türkiye’ye gelme şansım vardı. Halbuki etrafımdaki arkadaşlarım her tatilde bir yere giderler çok daha rahat para harcarlardı.
Hangi tarafınız çok güçlüdür?
- Dayanıklıyımdır. Asla maymun iştahlı olmadım. Kafamdaki hedefi yerine getirmek için sonuna kadar sebat ederim. Önem verdiğim konu üstünde gece gündüz çalışabilirim. Elbette hayat her zaman istediğiniz gibi gitmiyor ve dibe vurduğunuz zamanlar oluyor ama yola devam etmek için her zaman bir şekilde motivasyon buldum şimdiye kadar. İnsanları asla bulundukları statülerine göre değil hayata bakış açılarına göre değerlendirmeye çalışırım. Her daim gücün yanında olmaya çalışan insanlardan uzak durmaya çalışıyorum.
Peki en kırılgan tarafınız nedir?
- Çok hassas olduğum konular var. Kaybetmekten (sevdiğim her şeyi) çok korkarım. Haksız, mesnetsiz eleştirelere tahammülüm yok. Özellikle kaybedecek şeyi olmayan, kısa yoldan köşe dönmeye çalışan insanların eleştirilerinden çekinirim. Vicdan muhasebesi yapmayan, dünyaya at gözlüğü ile bakan, sadece kendi hayatına odaklı, çevresine duyarsız insanlara tahammülüm yok. Bir de işin kolayına kaçan hadi canım sendecilere, boşvercilere, umursamazlara dayanamıyorum. Ben hayatı bunlar denmeyecek kadar kıymetli buluyorum. İşte bu tür insanlarla karşılaştığım zaman hassaslaşıyorum, kırılıyorum, köşeme çekiliyorum ama yeniden kuvvet bulmam uzun sürmüyor çünkü hayat çok kıymetli.